• Sonuç bulunamadı

yon amacını güden Osmanlıcılar olarak görünüyorlardı. Os-

Os-79

manlıcılığın bu safdil biçimi, aynlıkçılık gerçeğiyle ve (görü-.

nüşte yabancıların ve azınlıkların çıkarlarını korumaya yöne­

lik) Avrupa müdahalesi karşısında hükümetin çaresizliğiyle karşılaşır karşılaşmaz sona erdi. Örneğin eğitim ve öğretim dili alanında uygulama birliği kurınayı amaçlayan politikalar, kapitülasyonlar ve 19. yüzyılın sonlannda yapılan antlaşma­

ların kendilerine verdiği haklan ileri süren Avrupa devletleri büyükelçiliklerince engellenmişti. Devlet gelirlerinin yetersiz­

liği nedeniyle idari reform sınırlı kalmış; bu yetersizlik, hem gümrük resmi toplanamamasından ve yabancılardan vergi alı­

namamasından, hem de gelirlerin yaklaşık üçte birinin Düyunu Umumiye'ye bırakılması zorunluluğundan kaynak­

lanmıştı. lttihatçılann Avrupa devlet anlayışına dayalı siyasal bir birim kurma çabaları, esinlendikleri Avrupalı devlet adamlarınca engelleniyordu. Giderek bütün bu engeller imparatorluğun toplumsal heterojenliğinin uzantılan, ya da başka bir deyişle Hıristiyan azınlıklarla birarada yaşamanın sonuçlan olarak görülmeye başladı.

Üstelik lttihatçılann iktidara gelmesi gayrimüslim burjuvazi arasında gerçekten de kültürel bir rönesans başlatımştı. Sansür ve istibdat döneminden çıkan Hıristiyanlar toplumdaki yeni yerlerine uygun kültürel ifade biçimleri bulacak durumdaydı­

lar. Bu kültürel canlanmada en aktif gruplar Rumlar ve Erıııe­

nilerdi. Tiyatro, edebiyat ve gazetecilikte, yeni oluşan devlet­

dışı alanın sınırlarını zorlayan patlamalar görüldü. 1908 ve 1914 arasında sadece Eııııeni topluluklan içinde 200'den fazla gazete yayımlanmaya başlamıştı.

16

Rumlann kültür ve eğitim hayaunda da benzer bir canlılık görüldü. Bu gecikmiş aydın­

lanmayı siyasi ifade özgürlüğü takip etti. Hükümet, kısa bir süre içinde kendisini Osmanlı sosyalistlerinden dint ayrılıkçı­

lara kadar uzanan geniş bir yelpaze içinde yer alan örgüt ve yayınlarla karşı karşıya buldu. Seçkin bürokratlar sınıfının kavramsal dünyası, ellerinde Yunan ve Osmanlı bayraklarıyla

16 A. Ter Minassian, "La permanence d'une revendication",

Temps Modunes,

Temmuz-Ağustos 1984, s. 429.

80

Fransız işverenlere karşı greve giden Rum Ortodoks işçileri nereye oturtacağını bilemiyordu. Aslında, devlet-merkezli bir imparatorluğun yönetici sınıfının perspektifi, burjuva özgür­

lükleri nosyonunu sözlerle savunsa bile, bir bütün olarak özümseyememiş ti.

Balkan savaşları, İttihat ve Terakki'nin Rum ve Ermenilerle ilişkilerinde bir dönüm noktası oldu. Ermeni siyasi partileri it­

tihat ve Terakki'yi desteklemekten vazgeçmişler ve Ermeni so­

rununun uluslararası plana çıkarılmasının zorunluluğuna inanmışlardı. Rumlar, Hıristiyan nüfusunun bulunduğu bölge­

lerin Yunanistan tarafından ilhak yoluyla Osmanlı sorununu kısa yoldan çözmeyi savunan Venizelos'u ve onun "megale idea"sını desteklemeye başlıyorlardı.17 lşte bu siyasal bağlam­

da İttihat ve Terakki önderleri Türk milliyetçiliği politikasına doğru süratle yön değiştirdiler.

Türk milliyetçiliğinin fikri temellerinin aynntısina girme­

den, bu ideolojinin savunucularının önemli bir kısmının imparatorluğun uzak köşelerindeki Türk bölgelerinden yeni gelmiş olduklarını ve milliyetçi formasyonlarını çoğunlukla Avrupa'da edindiklerini belirtebiliriz. İttihat ve Terakki ön­

derleri anavatan olduğu varsayılan Anadolu hakkında pek az şey biliyorlardı. 18 Ama, Müslüman Türklerin yalnızca en bü­

yük değil, aynı zamanda da tek ve bu yüzden de en sadık et­

nik grup olduğU ortaya çıkmışn. O zamana kadar tarih sahne­

sinde sesini çıkarmamış olmasına rağmen, böylesine sadık bir grup, devletin kurtarılmasının zorunlu önşartıydı. ittihat ve Terakki'nin bu tespitten yola çıkarak, azınlıkları dışarıda bıra­

kan aktif bir Türk milliyetçiliği politikasına ulaşması uzun sürmedi. imparatorluğu kontrol eden başlıca emperyalist güçler fiilen savaşılan düşman haline geldiğinde, İttihatçılar ideolojik projelerini sürdürme

f

ırsatına kavuştular. Alman­

ya'yla yapılan ittifak ihtiyaç duydukları özerk alanı

sağlamak-17 Venizelosçuluğun oluşumu ve sonuçlarıyla ilgili olarak bkz. E. Llewellyn­

Smith, The lonian Vision, Londra 1975.

18 Milliyetçi düşüncelerin bu ille dönemi için bkz. D. Kusbner, The Rise of Tur­

kish Nationalism, 1876-1908.

81

la kalmadı, aynı zamanda milliyetçi harekete aktif bir destek oluşturdu.

* * *

İttihat ve Terakki hükümetinin savaş dönemindeki ilk önem­

li politikası, kapitülasyonların tek taraflı olarak kaldınlmasıydı.

Kapitülasyonları kaldıran kararda, kapitülasyon rejiminin tanı­

dığı vergi muafiyetinin devleti zayıf düşürdüğü, Babıali-yi re­

fonıılan uygulamak için gerekli imkanlardan yoksun bırakarak, idarenin gündelik ihtiyaçları için yabancı kredilere başvurmak zorunda bırakuğı açıkça belirtilmişti.19 Üstelik, yabancılann imparatorluğun yasalarından muaf tutularak korunmasının, devletin egemenliğini ve gururunu zedeleyen bir ayrıcalık ya­

ratuğı açıkça ortadaydı.- Kapitülasyonların kaldırılmasıyla hü­

kümet yeni bir ticaret rejimini uygulayabilme serbestisini ka­

zandı ve himayeci gümrük veıgilerini hemen yürütmeye koydu.

Aynı zamanda, yabancı şirketleri Osmanlı mahkemelerine ve Osmanlı mevzuauna tabi kılarak, bunların ayrıcalıklı konumla­

nnı sona erdiren tedbirler alındı. Bürokratların projesinin ger­

çekleşmesi için bu tedbir tabii ki yeterli değildi. Ulusal kalkın­

ma amacına yönelik daha özel politikalar gerekiyordu. Savaş yıllarına hakiın olan siyasi tema yerli burjuvazinin yaraulmasıy­

dı. Bu görüşe göre Müslüman girişimcileri destekleyecek politi­

kalara gerek vardı. Milliyetçi aydınlar ve eylemci bürokratlar, serbest

dış

ticaretin, iktisadi bağımlılığın ve komprador sınıfın doktrini olarak gördükleri liberalizme hücum ediyorlardı. Bu görüşe göre milli bilincin kazanılmasına ve iktisadi amaçların

19 Osmanlı Hariciye Nazın Sait Halim Paşa'mn lstanbul'daki sefirlere 9 Eylül 1914 tarihli Notası: " ... yabancıları Osmanlı lmaparatorluğu'ndaki veıgilerden muaf tutan kapitülasyonların bu sonucu Babıali'yi reformları sürdürmek için gerekli araçları elde etme gücünden yoksun bırakmakla kalmayıp gündelik idari ihtiyaçları bile borç almadan karşılayamaz hale getirmektedir ... Osmanlı lmparatorluğu'nda ticaret yapan ve her türlü muafiyet ve ayncalıktan yararla­

nan yabancıların Osmanlılara göre daha hafif biçimde vergilendirilmesi aynı zamanda devletin bağımsızlık ve saygınlığını zedeleyen apaçık bir adaletsizlik­

tir", Sousa, Capitulatory Rtgime, s. 329-30. Kapitülasyonlar 1 Ekim 1914'ten başlayarak kaldınldı. (Bu notanın Ahmet Emin (Yalman) tarafından kaleme

alındığı rivayet edilir.)

82

Benzer Belgeler