arur-Anatolian Rebellion 1000-1020/1591-1611, Bertin, 1983. Bu konuda da en kapsamlı inceleme Halil lnalcık'a aittir: "The Ottoman Decline and its Effects upon the Reaya", Aspects of the Balkans: Contin.uity and Change, H. Bimbaum
ve S. Vryonis (der.), Mouton, 1972.
10 Tanmsal yapıdaki yeniliklerden biri 17. yüzyıl sonlarında ortaya çıkan malika
ne sistemiydi. Bu sistemde iltizam ömür boyunca veriliyor ve mültezimler ilti
zama verilen topraklan devlet müdahalesi olmaksınn yönetme hakkını elde ediyorlardı, Bkz. Mehmet Genç, "Osmanlı Maliyesinde Malikane Sistemi",
Türk Iktisat Tarihi Semineri, Ankara, 1975. Malt kriz tezi H. lslamoğlu ve Ç.
Keyder'in Toplum ve Bilim sayı l'de (1977 Bahar) yayımlanan "Osmanlı Tarihi Nasıl Yazılmalı? Bir Öneri" adlı makalesinde açıklanmıştır.
24
ma amacıyla düşünülmüş yeni vergi toplama projesi, bu giri
şimde beklenenin tam tersi bir sonuç verdi; vergi toplama kar
şılığında asken hiz.met sağlama biçimindeki klasik sistemin çökmesinden sonra, vergilerin gittikçe daha büyük bölümü il
tizam yoluyla toplanır oldu. Mülteziml��n gördüğü işlev tıpkı Fransa'daki benzerleri gibiydi; en fazla miktarı devlete peşinen ödemeyi teklif edenler vergi toplama hakkını elde ederlerdi.
Mültezimler vergi toplama haklarıyla yanresmi bir konum edindiler. Böylece, tarımsal artığın toplanmasına olanak sağla
yan meşru bir konumun siyasi güce dönüştürülebileceği tehli
keli bir statü yaratılmış oldu. 18. yüzyıl boyunca Osmanlı top
raklan iltizam hiyerarşisini denetiminde tutan ayanın gittikçe artan hakimiyeti altına girdi. Bu kişiler taşradaki merkezlerde devletin otoritesini temsil ederek tanmsal artığa el koydular.
Kontrol ettikleri bölgelerde hem köylünün vergilerini topladı
lar, hem de ticareti ellerinde tuttular. Ayan, şehir ekonomisini de yönetmeye giri.şince, nüfuzları kırsal kesimin sınırlarını aş
tı. 18. yüzyılın ikinci yansında, taşra merkezlerinde ayan mec-. lisleri Batı Avrupa'dakine benzer bir şehir aristokrasisi işlevini
gör ıııeye başladı. Bu meclisler ekonomiyi düzenleyen iç ticaret ve lonca ruhsatlarıyla ilgili kararların yanı sıra, şehir gelirleri ve harcamalarıyla ilgili kararlan da vermeye başladı.11 Ayanın nüfuzuna gittikçe daha fazla boyun eğen merkezi hükümet, taşradaki örgütlen�eyi tanımak zorunda kaldı. 18. yüzyılda ayan, kendi memurlarının merkezi yönetimde daha yüksek mevkilere tayinini bile sağlayabiliyordu.
* * *
Ayanın sonunun başlangıcı, padişahın aruk mutlak olma
yan iktidarını, mahalli kudret sahipleriyle paylaşmayı resmen
1 1 H. lna]cık, uCentralization and Decentralization in Ottoman Administration", T. Naff ve R. Owen (der.), Studies in Eighteenth Century Islamic History, Sout
hem lllinois University Press, 1977; aynca, aynı yapıun l. Bölümü'ne Naffın yazdığı giriş, Y. Ôzkaya, Osmanlı Imparatorluğu'nda Ayanlık, Ankara, 1977.
Ayanlık üzerine geniş yazına yeni bir katlo N. Sakaoğlu'nun Sivas vilayetindeki bir taŞTa merkezindeki bir ayan ailesinin yükselişini belgelediği Anadolu Dere
beyi Ocalllanndan Kôse Paşa Hanedanı (Ankara, 1984), adlı yapıudır.
25
tanıdıgını gösteren Sened-i lttifak'la
(1807)
geldi. Bu belgenin imzalanmasından �onraki yıllar içinde, merkezi otorite ayanı siyasi düzeyde olduğu gibi iktisadi düzeyde de büyük ölçüde yenilgiye uğratmayı başardı. Olayların tersine dönüşündeki temel etmenin, Büyük Devletle·r'in Osmanlı lmparatorluğu'nun iç evrimi karşısındaki tavırlarını berraklaştıran Kavalalı Meh
met Ali Paşa olayı olduğu söylenebilir. Rumeli ayanından olan Mehmet Ali Paşa Mısır Valiliğine getirilip vilayeti merkantilist amaçlara uyarlanmış eski Osmanlı kanunlarıyla yönetmeye başlayınca, büyük devletler karşılarında mahalli özerkliğin tehlikelerinin somut bir örneğini bulmuşlardı. Padişah ile Mehmet Ali arasındaki askeri mücadelede lngiltere merkezden yana çıktı; Babıali'nin verdiği imtiyazlar karşılığında padişahı destekleyerek, hem Mehmet Ali'nin asken yenilgisini, hem de vakitsiz milli ekonomi tecrübesinin başarısızlığa uğraulmasını
sağladı.12
Mehmet Ali'nin yenilmesinden önce, Padişah yeni kurul
muş orduyu ülkedeki diğer ayana karşı harekete geçirmişti.
Böylece, ayan kontrol altına alınarak ya hüküm sürdükleri bölgelerin dışına sürüldü ya da önemsiz bürokratik görevlerle lstanbul'a getirildi; çoğu durumlarda maiyetleri dağıtıldı.13 llti
zamın kontrolü yeniden merkezin eline geçti ve ayanın miras yoluyla devredebildiği bir hak olmaktan çıktı.
Ayan, güçlerinin doruğundayken merkezi otoritenin mahal
li kopyaları olarak kalmışlardı. Başlıca gelirlerini devletin çe
şitli resim ve vergileri toplama görevini üstlenerek elde ediyor
lardı. Çoğu durumda, ortakçılık yoluyla ektirdikleri çiftlikleri vardı; bunun dışında, köylülüğün büyük çoğunluğu yegane yükümlülüğü yıllık öşür ödemek olan bağımsız üretici olarak varlığını sürdürüyordu . Çiftliklerde bile angarya uygulamasına
12 Büyük Devlet ilişkileri açısından bu döneme ilişkin en geniş inceleme V.j.
Puryear'a aittir: lnternational Economics
and
Diplomıu:y in the Near East, Stanford, 1935; Mehmet Ali Paşa için 3. Bölüm'e bkz.
13 Bu konuda Andrew G. Gould'un mükemmel bir makalesi vardır: "Lords or Bandits? The Derebeys of Cilicia", lnternattonal journa1 of Middle East Studies,
Ekim 1976.
26
pek rastlanmıyordu. Ayanın gücü toprağın
veya
daha dolaysız biçimde, köylülüğün üzerindeki kontrolünden kaynaklanmıyordu; bu, toplumsal sistemin parametrelerine ve varsayımla
rına dayalı, bağımlı bir güçtü. Kısa süren üstünlük dönemle
rinde alternatif bir emek kullanım sistemi meydana getireme
diklerinden, kırsal yapının özüne dokunamatnışlardı. Ayanın başlatuğı evrimin hemen tersyüz oluvermesi, bu
değişikliğin
geçici niteliğine işaret eder; ortalık durulduğunda köylülük yi
ne bağımsız aile üreticileri olarak ortaya çıku. Topraksız serf
ler veya tanın işçileri oluşmamışu. Köylülüğün çözülmesini destekleyecek hiçbir hukuki ve siyasi kurum yoktu. Devletin bütün aygıtlan bağımsız köylü statüsünü destekliyordu. Aya
nın, merkezin otoritesinin yerine mahalli düzeyde kendi otori
telerini koymayı başardıkları, ama bu yönetimin temel varsa
yıınlannı değiştiremedikleri söylenebilir.14
Ayan, feodal-aristokrat bir sınıfın oluşması doğrultusunda başarısız bir girişim olarak da görülebilir. Bir sınıf olarak ortaya çıkabilmenin maddi gereklerini yerine getirmelerinin yanı sıra, siyasi iktidarı paylaşma yolunda öznel niyetleri de var
gibiydi.
Birkaç yüzyıl öncesinin Bizans aristokrasisi gibi hükümdarlığın miras yoluyla geçtiği bir imparatorluktaki merkezkaç gelişme
lerin ürünüydüler ve yine Bizans aristokrasisi gibi, güçleri mer
kezi otoritenin gerilemesine bağlıydı. Sırf artıktan pay almakla yetinmek istemiyorlar, merkezin her şeyi denetleyen yapısına yönelmiş bir tehdidi temsil ediyorlardı. Taşra şehirlerinde yö
netime el koymaları ve padişaha Magna Carta benzeri bir sene
di kabul ettirme girişimleriyle siyasi bir projenin de önderliğini yapıyorlardı. Bu bakımdan toprak yapısını esaslı bir biçimde
14 Toprak rejiminin kökünden değiştirilmesiyle ilgili olarak B. McGowan'ın var
dığı sonuç, "Osmanlı Devleti(nin) yeni bir sertlik kurmadığtdır. Devlet, top
rak sahibi sınıfın bir aractndan ibaret olmadığından böyle davranmakta hiçbir çıkarı yoktu ve bir kurum olarak köylülüğün statüsünün düşürülmesinden kazanacağı hiçbir şey yoktu." G. Veinstein aynı sonucu Bau Anadolu için tek
rarlamaktadır. McGowan, Economic Life in Ottoman Europe. Taxation, Trade and the Struggle for L.and, 1600-1800, Cambridge 1982; Veinstein, "Ayan de la Region d'lzmir et Commerce du Levant (deııxieme moitie du XVIII'e siecle)",
Etudes Balhaniqu.es 1976.
27