• Sonuç bulunamadı

3. Yezidiler Merkezli Kaynaklar

3.4. Yezidilerin Dini, Yezidiliğin Ortaya Çıkması ve ġeyh Adî

Yezidilik‟in Asurlu, ZerdüĢt, Hıristiyan ve Müslüman unsurlar ile karıĢmıĢ Maniheizm‟den doğan bir din olduğunu söylemektedir. Yezidilik‟in dini kökenleri için

187

Sami Kılıç, “Yezîdîlik ve Yezîdîlikte Harrânî Ġzleri”, Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Volume 6/3 Summer 2011, s. 288.

188

Musul Raporu, s. 197. 189

Yusuf Ziya Yörükân, Ebûl‟l Feth Şehristânî Milel ve Nihal Üzerine Karşılaştırmalı Bir İnceleme ve Mezheplerin Tetkikinde Usûl (Haz. Murat MemiĢ), Ankara 2002, s. 146-147.

190

Çağatay ve Çubukçu, Age, s.219. 191

Erdal ġimĢek, “Gizemli Bir Din: Yezidilik” (http://www.sabah.com.tr/ozel/yezidilik2475/dosya_2475 .html) EriĢim Tarihi:15.10.2008.

192

Turgut Akpınar, “Yezidiler ġeytana mı Tapar?” Tarih ve Toplum Dergisi, C. 22, S. 131, Ġstanbul Kasım 1994, s. 15.

193

Haricilik, Paganizm, Hıristiyanlık, Yahudilik, Zerdüstlük, Sabiilik, Samanizm ve Mecuslik‟e kadar uzanan birçok görüĢ ileri sürülmektedir.194

Yezidiler ne Müslüman ne Hıristiyan ne de Yahudiler gibi bir dini topluluk sayılmamaktadır ve bu yüzden ehli kitap değildirler. Yezidilik bir çok dinden esinlenmiĢ; ancak tam anlamıyla Müslüman, Hıristiyan yada ZerdüĢt olarak tanımlanamayan unsurlar içermekle beraber; genel manada senkretistik (birleĢik) gibi görünmektedir.195

Yezidilerin Kuran-ı Kerim‟den ayrı iki kutsal kitaba ve Hz. Muhammed‟den ayrı bir peygambere inanması, Kâbe‟den ayrı bir hac merkezlerinin bulunması, Yezidiliğin farklı bir dini grup olduğu düĢüncesini kuvvetlendirmektedir. Zira günümüzde hiçbir Yezidi kendisini Müslüman olarak tanımlamamaktadır.196

Bu manada Yezidiliğin, tarihi süreç içerisinde eski putperest inanç ve uygulamaların Ġslam‟ın yanı sıra Yahudilik, Hıristiyanlık gibi dinlerin de bir takım prensiplerini içine alarak, kendisine mahsus dinsel bir statüye dönüĢtüğünü söyleyenler de bulunmaktadır.

Esasında Yezidiler Hüda197

olarak zikrettikleri deist olarak nitelendirilebilecek bir tanrı inancına sahiptirler. Onlara göre Tanrı yeryüzünü yaratmıĢ ancak imarını, Adem‟e secde etmeyerek imtihanı geçen Melek Tavus‟a bırakmıĢtır. Tek tanrılı inanç sistemlerinde yer alan Ģeytan kötülüklerin sembolü iken Yezidi inancında kötülüklerin Allah‟a yakıĢtırılmasını engelleyen ve bu sebeple de hürmete layık olan bir melek olarak karĢımıza çıkmaktadır.198

3.4.1. ġeyh Adî b. Musâfir ve Adeviye Tarikatı

Ortadoğu kökenli tek tanrılı dinlerin ve gnostik düĢüncenin ağırlıkta olduğu sır dinlerinin kurucularının bilinmesinin aksine Yezidilik‟in kurucusu bilinmemektedir.199 Yezidiliğin isminin kaynağı konusunda olduğu gibi teĢekkül süreci de Adî b. Müsâfir200

194

Abca, Age, s.1. 195

Muzaffer Telimen, “Anadolu‟nun DamgalanmıĢ Halkı: Yezidiler”, Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi, C. 1, S. 1, Batman 2012, s. 964.

196

Kılıç, Agm, s. 287-288. 197

Xweda (Khuda) 198

AyĢe Güç IĢık, “Müslüman-Yezidi ĠliĢkileri Örneğinde Arındırıcı Bir Madde Olarak Toprak”, Acta Turcica Çevirimiçi Tematik Türkoloji Dergisi, Y. IV, S. 1, Ocak 2012, s. 275.

199

Sever, 1996‟dan Akt. Çelik, Agm, s. 163. 200

Adî b. Müsâfir‟in isminin tashihin de kayhaklara göre farklılık vardır. Yezidilerin her iki kitabında ismin yazımı „Âdî (ayn-elif-dâl-ye) Ģeklinde yazılmıĢtır. Ayrıca Hâdî ve „Adiy Ģeklinde yazanlarda vardır. Bkz. Ahmet Teymûr PaĢa, Age, s. 13-14.

ve Yezîd b. Muâviye merkezli izah edilmektedir.201

Yezidiler, Adî b. Musâfir kutsal bir insan olarak tanırlar.

ġeyh Adî b. Musâfir‟i anlatan kaynaklar, doğum tarihi hakkında herhangi bir bilgi vermemektedirler. Ancak ġeyh Adî‟nin 557/1162 yılında vefât ettiğini kaydeden Zehebî, Ġbn Halikân gibi târihçiler; ġeyh‟in doksan yaĢında vefat ettiğini aktarmaktadırlar. Buradan ġeyh‟in vefâtını 557/1162 olarak kabul eden genel görüĢten hareketle 467/1075‟te doğduğunu söyleyebiliriz.202

ġeyh Adî, ġam‟ın o zamanlar Baalbek (veya Ba‟lebek)203

olarak bilinen nahiyesinin Beytfâr köyünde doğmuĢtur. Ġlk eğitimini doğduğu çevrede almıĢ, ardından ġam‟a daha sonra da dönemin önemli ilim merkezlerinden olan Bağdad‟a geçmiĢtir.204

Ġbn-i Hallikân, Vefeyâtu‟l-a‟yân‟da ġeyh Adî Ģöyle geçmeçtedir:

“Şeyh Adî bin Müsâfir bin İsmâîl bin Mûsâ bin Mervân bin Hasan bin Mervân‟dır. Bir akrabası nesebine bu şekilde yazdırdı. Hakkari bölgesine yerleşmiştir. Erdemli ve ünlü bir kişidir. Kendisine bağlananlara Adevîler denilmiştir.”205

ġerefeddin ve Ebü‟l-Fezâil gibi lakaplarla da anılan Adî b. Müsâfir‟in nesebi, Emevî halifelerinden Hakem b. Mervân‟a, tarikat ve hırka silsilesi Ebû Saîd Harrâz‟a ve onun vasıtasıyla Hz. Ömer‟e dayandırılmaktadır.206

Ġbnül Verdî, Târîh adlı eserihde ġeyh Adî‟nin nesebini aynen Ġbn-i Hallikân gibi kaydetmiĢtir. II. Mervân‟dan sonra “bin el Hakem bin Mervân el Emevi” kaydını ilave etmiĢtir. Bu ilave kısmı tartıĢmalıdır.207

Yezidilerin, Emeviler ve Yezid bin Muaviye ile beraber anılması Ġslam âlemi içerisinde Emevi soyundan geldikleri görüĢünün ortaya çıkmasına neden olmuĢtur. ġeh Adî‟de yazdığı eserde Yezid bin Muâviye ile ilgili “Yezid bin Muâviye … Hüseyin‟in, öldürülmesinden sorumlu değildir. Bu noktada onu eleĢtirenler dikkate alınmaz, terk edilir.”208

ġeklinde görüĢ bildirmesi onun Emevi soyundan geliyor olarak adledilmesine sebeb olmuĢtur. Gerek nesebi gerekse tarikat silsilesiyle ilgili rivayetlerin

201

Kılıç, Agm, s. 289. 202

Ferzende Ġdiz, “Adî b. Müsâfir, Adeviyye Tarîkatı ve Yezîdîlik”, EKEV Akademi Dergisi, Y. 17, S. 55 (Bahar 2013), s. 187.

203

Ahmet Teymûr PaĢa bu köyün isminin doğru yazımının Beyt-fâr olduğunu söylemektedir. Bkz. Ahmet Teymûr PaĢa, Age, s. 16.

204

Metin Bozan, “ġeyh „Adisiz Yezidilik: Yezidilerin Âdi b. Musafir Algısında YaĢanan FarklılaĢma”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S. 53:2 (2012), s. 27-28.

205

Ġbn. Hallikan‟dan Akt. Ahmet Teymûr PaĢa, Age, s. 14-15. 206

Süleyman Uludağ, “Adî b. Müsâfir”, Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (Dİ.A.), C. 1, s. 381. 207

Ahmet Teymûr PaĢa, Age, s. 15. 208

tamamıyla asılsız olduğunu ifade eden Ġbn Teymiyye, ġeyh Adî ve ona tâbi olanların Ġslâm‟a bağlı sâlih ve takvâ sahibi kiĢiler olduğunu ısrarla belirtmektedir.209

Ġbn-i Teymiyye ġeyh Adî ile ilgili Ģöyle demektedir:

“Şeyh Adi, Ümeyye oğullarından salih, abid ve fazıl bir kişiydi. O, ancak şeyhi Ebô'l-Ferac el-Makdisi ve benzerlerinin davet ettiği tarikata davet ederdi. Akfdesi şeyhinin akfdesine uygundu. Fakat sonradan tartkatiarına mevzfı hadisler, batıl teşbih, Şeyh Adi ve Yezid konusunda aşınlıklar, Rafızllere saldırı hususunda bir takım aşırılıklar; Rafızilerin tevbesinin kabul edilmeyeceği ve benzeri yalan ve sapıklıklar ilave edildi.”210

Bağdad‟daki eğitiminin ardından münzevi bir hayat yaĢamaya karar veren ġeyḫ Adî, Hakkari dağlarına çekilmiĢtir. Zamanla LâleĢ‟te büyük bir zaviye inĢa etmiĢ, ömrünün sonuna kadar da burada münzevi hayat yaĢayıp, ilim ve irĢad ile meĢgul olmuĢtur. Kendisine nispet edilen bazı eserler yakından incelendiğinde Adî b. Musāfir‟in Ehl-i Sünnet akidesinin Ashabu‟l-Hadis/Selefî çizgideki yorumunu benimsediği görülmektedir.211

ġeyh Adî mürîdlerine zühd ve takvâya dayalı olan bir yol öğretmiĢtir. Takip ettiği ve öğrettiği bu yola kendi ismiyle Adeviyye Tarîkatı denilmiĢtir. Tarîkat eğitiminin verildiği yer, LâleĢ‟te bulunan ve kendi ismiyle anılan zâviye olmuĢtur.212

Adî bin Müsâfir‟in önemi, daha sonraki asırlarda Yezîdîler‟in kendisine sahip çıkıp onu pîr olarak kabul etmelerinden ileri gelmektedir. Ġslâm esaslarına bağlı Sünnî bir mutasavvıf olan Adî‟nin Ġslâmiyet‟ten tamamıyla uzaklaĢmıĢ Yezîdîler tarafından rehber olarak kabul edilmesinin sebebi, onun Ġslâm âlemindeki yaygın Ģöhretinden faydalanmak istemeleridir. Yezîdîler‟in ġeyh Adî‟ye sahip çıkmaları, zâhir ulemâsını diğer bir Adî‟nin daha mevcut olduğunu kabul etmeye zorlamıĢtır.213

Yezidilerin, ġeyh Âdi b. Musafir‟in ölümünden sonra farklı etkilenmelere maruz kalarak Ġslam‟dan uzaklaĢtıklarını savunan görüĢler vardır. Nitekim bu görüĢü savunan araĢtırmacılar, dıĢa kapalı olan bölge halkının (Sincar bölgesinin) Ġslam dinini de yeterince bilmemelerinden dolayı eski inançları ZerdüĢtlük ve yörede mevcut olan Hıristiyanlık dininden etkilenerek karma ve tutarsız bir din ortaya çıkardıklarını savunurlar.214

209

Uludağ, Agm, s. 381. 210

Ġbn-i Teymiyye, Külliyat, C. IV, s.389‟tan Akt. Adnan Demircan, “Ġbn Teymiyye‟ye Göre Yezîd b. Muâviye‟nin Durumu”, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. II, ġanlıurfa 1996, s.140. 211 Bozan, Agm, s. 28. 212 Ġdiz, Agm, s. 188. 213 Uludağ, Agm, s.381. 214 Çelik, Agm, s. 162

Kaynaklarda ġeyh Adî‟nin birçok eserinin bulunduğundan bahsedilirse de KeĢfü‟z-zunûn, Hediyyetü‟l-ârifîn ve Brockelmann‟da onun yalnız bir eseri zikredilir. Kâtip Çelebi ve Bağdadlı Ġsmâil PaĢa‟nın Akıdetü‟Ģ-ġeyh Adî b. Müsâfir diye kaydettikleri bu risâle, Ġtikadü Ehli‟s-sünne ve‟l-cemâ‟a adıyla neĢredilmiĢtir (Musul 1975). GeniĢ ölçüde Ġhyâ‟ü „ulûmi‟d-dîn‟in tesiri altında kaleme alınmıĢ olan risâlede Selefî bir görüĢ hâkimdir. Ġbn Teymiyye, ġeyh Adî‟ye nisbet edilen bir risâleyi ona bağlı kiĢilerden birinin kendisine gösterdiğini, ancak bu risâlenin Ebü‟l-Ferec el- Makdisî‟nin et-Tabsıra‟sından aynen alınmıĢ olduğunu, sadece bazı önemsiz ilâve ve çıkarmaların yapıldığını ve Yezîd ile ilgili hususların Ebü‟l-Ferec‟in eserinde yer almadığını ifade eder. Bundan baĢka, biri bir halifesine, diğeri müridlerine yaptığı vasiyetleri ihtiva eden iki “vesâyâ”sı ve bir kasidesi ile Âdâbü‟n-nefs adlı bir risâlesi vardır. Behcetü sultâni‟l-evliyâi‟l-ârifîn ve‟l-aktâbi‟l-kâmilîn eĢ-ġeyh b. Müsâfir el- Ümevî isimli menâkıbnâmesi, müridlerinden biri tarafından kaleme alınmıĢ olmalıdır.215 ġeyh Adî‟nin M. 1166 tarihinde Kuzey Irak‟ın Musul vilayetinin kuzeyinde yer alan LaleĢ‟te ölümünden sonra vasiyeti gereği yerine yeğeni Ebu‟l-Berakât b. Sahr seçilmiĢ, takipçileri de Adevîler (Adevîlik) olarak anılmaya baĢlanmıĢtır. Adevîliğin antik inançlarla sentezlenmesi, ġeyh Adî‟nin torunu Hasan b. Adî döneminde olmuĢtur. Moğolların bölgeyi istilasından sonra 13. ve 14. yy.da bölgedeki otorite boĢluğundan yararlanan Ezidilik faaliyeti Musul, Hakkâri, Botan çayı yöresi, Cizre, Nusaybin, Mardin, Van ve Urmiye‟deki aĢiretler arasında kök salmıĢlardır.216