• Sonuç bulunamadı

Yetkili mahkeme, bir davanın görüleceği mahkemenin hangi yer mahkemesi olacağıyla ilgilidir. Diğer bir ifadeyle yetki, bir davaya hangi yerdeki görevli

hukuk mahkemesi tarafından bakılacağını belirler.296 Genel yetki kuralı HMK m. 6/I’de düzenlenmiştir. Genel yetki kuralına göre, yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Bunun dışında kanunda özel yetkili mahkemeler de HMK’nın 7 ilâ 16. maddeleri arasında düzenlenmiştir.

Denkleştirme davasında yetkili mahkeme TTK m. 191/I çerçevesinde birleşmeye katılan ortaklıkların herhangi birinin merkezinin bunduğu yer mahkemesi olarak düzenlenmiştir. Böylece kanun koyucu tarafından pay sahiplerine, ortağı olup olmadıklarına bakılmaksınız birleşmeye katılan şirketlerin herhangi birinin merkezinde dava açabilme imkânı tanınmıştır.

HMK’da tüzel kişilere ilişkin açılacak davalarda yetkili mahkemenin tüzel kişinin yerleşim yeri mahkemesi olduğu düzenlenmiştir.(HMK m.6/I) TTK m. 191/I’de ise davanın şirketin merkezinde açılması gerektiği düzenlenmiştir. Şirket merkezine ilişkin olarak TTK’da bir hüküm bulunmamaktadır. Buna karşılık TMK m. 51’de, kuruluş belgelerinde (ana sözleşme) aksine bir düzenleme

bulunmadıkça tüzel kişilerin yerleşim yerlerinin, tüzel kişiliğe ait işlemlerin yürütüleceği yer olduğu düzenlenmiştir.297 Bu durumda şirket merkezi de, ana sözleşmede aksi belirtilmemişse şirket işlerinin yönetildiği yer olarak tanımlanabilir.

TTK m. 191/I hükmüyle aynı zamanda birden fazla yer mahkemesinin aynı anda davaya bakabileceği sonucu da doğmaktadır. Zira pay sahipleri birleşmeye katılan herhangi bir şirketin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde dava açabileceğinden, farklı mahkemelerden benzer taleplere ilişkin dava açılabilecektir.298

296

KURU/ARSLAN/YILMAZ, Medeni Usul Hukuku, s.133; KARSLI, Medeni Muhakeme Hukuku, s. 226.

297

KURU/ARSLAN/YILMAZ, Medeni Usul Hukuku, s.138.

298

Özellikle birden fazla pay sahibi tarafından da bu davanın farklı mahkemelerde açılması durumunda ortaya çıkabilecek sonuçlar, ikinci kısmın üçüncü bölümünde incelenmiştir.

III. Ortaklık Payları ve Ortaklık Haklarının İncelenmesi Davasında Süreler

Dava şartları bakımından önem arz eden bir diğer husus ise, denkleştirme davasının hangi süre içersinde açılacağının belirlenmesidir. TTK m. 191/I’de

birleşme kararının ilânından itibaren iki ay içinde davanın açılması gerektiği

düzenlenmiştir.

Hüküm açısından dikkat edilmesi gereken nokta, davanın birleşme kararı veya kararın tescilinden sonra değil, birleşme kararının ilânını takiben 2 ay içinde açılması gerektiğidir. TTK m. 154’e göre birleşme kararı, Türkiye Ticaret Sicili

gazetesinde ilân olunur. Bu durumda birleşme işlemi ticaret siciline yapılan tescil

ile geçerlilik kazansa da denkleştirme davasında süre, birleşme kararının ilanından itibaren başlayacaktır.

Maddede ilanından söz edilen birleşme kararının, devralan şirkete mi ait olduğu yoksa devreden şirket genel kurulunca alınacak kararın mı belirtildiği açık değildir. Zira birleşme kararı, birleşmeye katılan tüm ortaklıkların genel kurulunda ayrı ayrı alınmaktadır. Alman hukukunda davanın devreden şirket birleşme kararının ticaret sicilinde ilanından itibaren 3 ay içinde açılması gerektiği belirtilmiştir.299 Bu husus esasında farklı tarihlerde ilan edilen kararlar bakımından problem doğurabilecektir. Dolayısıyla hangi ortaklık bakımından tescilin ilanın temel alınacağının netleştirilmesi gerekmektedir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki TTK, sürenin hesabında ilan tarihini esas almakta ancak davanın da her durumda ilanda sonra açılması gerektiğini düzenlememektedir. Dolayısıyla örneğin, devreden şirket pay sahibi devreden

299

ÇEBİ, Anonim Ortaklıkların Bölünmesi s.291, orada dn 46’da, Hachenburg/Schiling/Zutt,

Anh.II KapErhG 31 a Abm. 11; Lutter/Hommelhoff, Anh. Verschmelzung, KapErG 31 a, Anm 6;

Schol/Priester, Anh. Umw.,KapErhG 31 a, Anm. 8; AktG 352 c II ile ilgili olarak Kraft, in

KölnerKomm, AktG 352 c, Anm. 11; Grunewald, in Gessler/Hefer-mehl/Eckardt/Kropff, AktG 352 c, Anm.12.

şirketin almış olduğu birleşme kararının ilanı ile birlikte bu davayı açabilir. Burada sorun, dava açma süresinin hangi şirketin birleşme kararının tescilinin ilanından sonra başlayacağıdır.

Çalışmamızın başında da incelendiği üzere300 hangi şirket tarafından alınan birleşme kararının tescili ile birleşmenin hukuken geçerlilik kazanacağı ve tescilin sırasının ne olacağı kanundan açık olarak anlaşılamamaktadır. Gerekçeye göre devreden şirketin tescil kararının temel alınması gerektiği belirtildiğinden, davanın süresinin hesabında da devreden şirketin birleşme kararının ilanı tarihi esas alınabilir. Ancak bu durumda da, birden fazla devreden ortaklığın farklı tarihli ilanlarının olması halinde, yine bir problem doğacaktır.

Kanaatimizce söz konusu davada sürenin başlangıç tarihi, sonraki birleşme kararının tescilinin ilanı ile başlamalıdır. Diğer bir deyişle sürenin hesabında birleşmeye katılan ortaklıklardan birleşme kararının tescili en son ilan edilen şirketin ilan tarihi esas alınmalıdır. Bu durumda, yalnızca iki tarafın bulunduğu birleşmede devralan şirketin almış olduğu birleşme kararının tesciline yönelik ilan, sonraki tarihli ise, 2 aylık sürenin de bu tarihten itibaren başlatılması gerekir. Zira bu davada ortaklar, ortaklık payı ve ortaklık haklarının doğru tespit edilip edilmediğinin incelenmesini mahkeme tarafından talep etmektedirler.301 Haliyle söz konusu davanın, birleşmede pasif durumda veya konumu gereği birleşme görüşmelerinin dışında kalan pay sahiplerinin korunmasına yönelik olduğu açıktır. Bu sebeple sürenin başlangıç tarihinin de pay sahipleri lehine yorumlanması gerekir. Bu çözümün birleşmenin geçerliliğine bir etkisi de olmayacaktır. Birleşmenin hukuken geçerliliğinin kazandığı anının tescil anı olduğu ve kanunda denkleştirme davası için ilan tarihi esas alınacağından ötürü, en son tarihli ilanın esas alınması birleşmenin geçerliliğini etkilemeyecektir. Zira geçerliliğin esas alındığı tescil anı farklı şey, ilan anı farklı şeydir. Her ne kadar sürenin kısa oluşu hukuk güvenliğinin ve birleşme sonrası hedeflenen şirket menfaatinin sağlanması

300

Birleşme sözleşmesinin ticaret sicilinde tesciline ilişkin olarak bkz. s. 22-25

301

olsa da, belirlenmiş olan sürenin başlangıç tarihi olarak da pay sahiplerinin gözetilmesi gerektiği kanısındayız.

Davanın açılma süresine ilişkin olarak belirtilmesi gereken son bir husus da sürenin niteliği konusudur. TTK m. 191/I’e göre pay sahiplerinin söz konusu davayı ilan tarihinden itibaren 2 ay için açmaları gerektiğine hükmedilmiştir. Dolayısıyla bu süre içersinde davanın açılamamış olması halinde pay sahiplerinin yeniden bir dava açabilmelerimümkün değildir. Bu durumda 2 aylık sürenin hak düşürücü süre olarak kabul edilmesi gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır.

IV. Özel Dava Şartları

Yukarıda incelenen dava şartlarının daha ziyade genel dava şartları olarak kabul edilmekte ve tüm yargılamalarda ilk olarak incelenmektedir.302 Genel dava şartlarına ek olarak, gerek kanundan ve gerekse de yargılama önüne getirilen hukuki işlemin niteliğinden doğabilecek bazı özel dava şartları da bulunmaktadır.

Kanundan doğmuş olsun veya olmasın, bir hususun dava şartı olarak nitelendirilmesi her zaman kolay değildir. Zira bir şartın davanın esasının incelenmesine engel teşkil edip etmeyeceği her durumda tespit edilemeyebilir.303 Bu sebeple çalışmamızın bu kısmında, aşağıda incelenen bazı hususların mahkeme nezdinde özel dava şartı olarak dikkate alınıp alınmayacağı irdelenecektir.

A- İptal ve Sorumluluk Davalarının Açılmasının Ortaklık Payı ve Ortaklık