• Sonuç bulunamadı

İptal ve Sorumluluk Davalarının Açılmasının Ortaklık Payı ve Ortaklık

Denkleştirme davasını açan pay sahibinin, TTK’nın ortak hükümler başlığı altında düzenlediği diğer davalardan birini veya tümünü açmış olmasının, bu davaya bir etkisinin olup olmadığının incelenmesinde de fayda bulunmaktadır. Zira

302

PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, Medeni Usûl Hukuku, s.291.

303

birleşmenin iptalini talep eden veya sorumluluk davasını açan pay sahibinin ayrıca bu davayı da açabilmesinin mümkün olup olmadığı, mümkün değilse bunun bir dava şartı olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceği konuları açıklığa kavuşturulmalıdır.

1. İptal Davası Bakımından İnceleme

Birleşmeye taraf ortaklıkların pay sahiplerinin, birleşmenin iptali davası ile birlikte denkleştirme davası açıp açamayabileceklerinin tespiti, bu iki dava arasındaki ilişkinin incelenmesi ile mümkündür.

TTK m. 192’de düzenlenen iptal davasında, TTK m. 134–190 arasında düzenlenen hükümlerin ihlâl edilmesi halinde, karara olumsuz oy vermiş ve bunu tutanağa geçirtmiş bulunan pay sahibi, kararın iptal edilerek ortadan kaldırılmasını talep etmektedir.304

Birleşmenin iptali davası, pay sahibi tarafından kanun hükümlerine aykırı birleşme kararının iptaline yönelik açılan, birleşme işlemlerine özgü bir dava olarak tanımlanmıştır.305 Dolayısıyla her ne kadar genel kurul tarafından verilen birleşme kararının iptali talebi söz konusu olsa da bu dava, TTK m. 445 ve devamında düzenlenen “Genel Kurul Kararlarının İptali” davasına nazaran özel nitelikli bir dava olarak algılanmalıdır. Davanın sonucunda mahkeme kanuna aykırılığın giderilebilecek olması durumunda süre tanıyacak, buna rağmen ihlâl giderilemediğinde ise, birleşme kararı iptal edilerek, tüm ortaklıklar bakımından birleşme öncesi duruma geçilecektir.

Buna karşılık denkleştirme davası ise, birleşme sonucu ortaklık hakları zarara uğrayan pay sahiplerinin, uygun bir denkleştirme saptanmasını talep ettikleri davadır. Bu davada, mahkeme tarafından birleşmeye esas alınan değerleme

304

KENDİGELEN, Yeni Türk Ticaret Kanunu s.143, PULAŞLI, Yeni Şirketler Hukuku, §9, s.206.

305

yöntemleri ve belirlenen değişim oranın âdil olup olmadığı ile tespit edilen şirket değerlerinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı incelenerek, sonucunda denkleştirme ödemesine ilişkin bir karar verilecektir. Kararın birleşme kararına etkisinin olmayacağı da ayrıca belirtilmiştir. (TTK m. 191/IV)

Görüldüğü üzere sonuçları bakımından bu iki davanın benzerlikleri bulunmamaktadır. Davaların esası bakımından kanun hükümlerinin ihlâli yönünde yer yer benzerlikler bulunsa da306, sonuç itibariyle talep edilenler birbirinden tamamen farklıdır. Bu sebeple aynı anda bu iki davanın açılmasının önünde dava şartlarına yönelik usul hukuku açısından bir engel bulunmamaktadır.

Bu durumda akla gelebilecek bir olasılık, iptal davası sonrası pay sahibinin denkleştirme davası açmasının hakkın kötüye kullanılması teşkil edip etmeyeceğidir. Diğer bir ifadeyle, kanuna aykırı gerçekleştirilmiş birleşmenin iptal edilmesi talebi yanında, bir de birleşmede ortaklık haklarının korunmamasından dolayı tazminat talebinde bulunulması hakkın kötüye kullanılması sayılabilir mi?

Kanaatimizce iptal davası açan pay sahibinin aynı zamanda denkleştirme davası açmasına imkân tanınmasının hakkın kötüye kullanılması şeklinde yorumlanması mümkün değildir. Her iki dava da birbirlerinden farklı sonuçların elde edilmesine yönelik olarak kanun tarafından pay sahiplerine tanınmıştır. Kanun koyucu birleşmeden ortaklık hakları etkilensin etkilenmesin tüm pay sahiplerine kanuna aykırı gerçekleştirilen birleşmenin iptalini talep hakkı vermiştir. Dolayısıyla TTK nezdinde iptal davası yanında denkleştirme davasının açılamayacağına hükmeden bir madde bulunmamaktadır.

Ayrıca TTK’nın 191. ve 192. maddelerinden çıkan sonuca göre pay sahibi, denkleştirme davası sonucunda yalnızca uygun miktarda denkleştirme akçesinin

306

Sonuçta her iki dava da TTK maddelerinin ihlaline dayanmaktadır. Bu sebeple örneğin TTK m. 140/I’in ihlâli aynı zamanda hem denkleştirme davasının hem de iptal davasının kapsamına girmektedir.

saptanmasını talep edebilmekte, ancak bunun yerine örneğin devralan veya yeni kurulan şirket payını isteyememektedir. Bu sebeple kendisinin daha fazla miktarda paya sahip olması gerektiğini düşünen ortağın elinde yalnızca, iptal davası ile birleşmenin iptalini isteme seçeneği bulunmaktadır. Dolayısıyla pay sahibinin iptal davası açarak birleşmenin iptal edilmesi ile birlikte ayrıca, bu davadan çıkacak olası olumsuz bir kararın etkilerini bertaraf etmek adına denkleştirme davası açabilmesinde bir engel bulunmamaktadır.

Her iki davanın birlikte açılmış olması halinde bu davaların birleştirilmesi veya birleştirme gerçekleşmese de bekletici mesele yapılması önünde de herhangi bir engel bunmamaktadır.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 165/I’e göre “Bir davada hüküm

verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.” Bu hükme göre bir denkleştirme davasında, daha önce

açılmış olan iptal davasının bekletici mesele yapılması mümkündür. Örneğin denkleştirme davasında hâkimin, TTK m. 140 veya 141. maddelerine uyulup uyulmadığının incelemesi yapıldığı iptal davasını bekletici mesele olarak görmesi pekâlâ mümkündür. Bu sayede yargı organları arasında çelişkili karar vermenin de önüne geçilmiş olacaktır.307 Zira bir iptal davasında birleşmenin iptaline karar verilmesine karşılık, aynı birleşme işlemine ilişkin denkleştirme davasının yürütülüyor olması anlamsız olacaktır.

Bekletici meselenin yanında mahkemelerin her iki dava bakımından birleştirme kararı verebilmeleri de mümkündür. İster farklı mahkemede isterse de aynı mahkemelerde açılmış olsun aralarında bağlantı bulunan davaların birleştirilmesi mümkündür.308 HMK m. 166/IV’e göre “Davaların aynı veya birbirine benzer

307

PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, Medeni Usûl Hukuku, s.396.

308

sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır.” Hükümden de anlaşılacağı

üzere iptal davası sonucu verilen iptal kararının, denkleştirme davasını etkileyeceği açıktır. Bu sebeple her iki davanın birleştirilmesinde hukuken bir engel bulunmamaktadır.

2. Sorumluluk Davası bakımından İnceleme

İptal davası ile denkleştirme davasının iç içe geçen bazı sonuçlarının aksine sorumluluk davası farklı nitelikte bir davadır. Sorumluluk davasında pay sahipleri, birleşme sonucu uğradıkları zararın tazminini birleşmeye katılan ve kusuru bulunan tüm kişilerden talep etmektedir. Her ne kadar denkleştirme davasında birleşme işlemi bakımından kusurlu olup olunmamaya bakılmaksızın, ortaya çıkan sonuç açısından pay sahibi haklarının korunup korunmadığının incelense de, sorumluluk davasında kusur esasına göre sorumlu kişilerden tazminat talep edilmektedir.

Tıpkı iptal davası ile denkleştirme davasında olduğu gibi, pay sahiplerinin hem denkleştirme hem de sorumluluk davasını beraber açabilmelerine engel bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla kanaatimizce sorumluluk davasının açılması üzerine denkleştirme davası açılayacağının olumsuz dava şartı şeklinde ileri sürülmesi de mümkün değildir.

Şüphesiz değerleme yönteminin veya değişim oranının âdil olmadığı, şirket gerçek değerinin tespitinde hata yapıldığını savunan pay sahibi, ortaklık payı ve ortaklık haklarının korunmadığını denkleştirme davasında ileri sürebileceği gibi, söz konusu işlemlerde kusurlu olan örneğin işlem denetçisinin veya yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna yönelik ayrıca sorumluluk davası da açabilir. Söz konusu davalar arasındaki bu bağlantıdan ötürü, yukarıda davaların birleştirilmesi veya bekletici mesele yapılmasına ilişkin açıklamalarımıza atıf yapmakla yetineceğiz.