• Sonuç bulunamadı

2.3 Çok Boyutlu Yoksulluk Ölçümü: Matematiksel Gösterim

3.1.2 Yetenek YaklaĢımını Temel Alan ÇalıĢmalar

Türkiye orijinli yapılan uygulamalı yoksulluk çalıĢmalarından da görüldüğü üzere, ülkemizde yoksulluk daha ziyade parasal temelli göstergeler ıĢığında yerini almıĢ ve yoksulluğun sosyal bir olgu olduğu gerçeği hep göz ardı edilmiĢtir. Ancak zamanla az da olsa uluslararası literatürde geliĢen hesaplama ölçütleri ele alınmaya baĢlanmıĢ ve bu yöntemler

uygulama imkanı bulmuĢtur. Bu çalıĢmaların ilkleri arasında sayılabileceklerden birisi de Akder'in (2000) yetenekler yaklaĢımını temel alan bir yöntemle Türkiye'nin insani geliĢme endeksini yansıttığı ve 1990-1996 dönemi verileriyle oluĢturduğu son üç araĢtırmasının sentez çalıĢmasıdır. Bu çalıĢmanın yetenekler yaklaĢımı çerçevesinde değerlendirilmesinin temel nedeni, çalıĢmanın insani geliĢme endeksine odaklanmıĢ olması ve insani geliĢme endeksinin üç unsurundan ikisinin de yetenek yaklaĢımından hareketle oluĢturulmasıdır. Sosyal refahın, yani geliĢme endeksi göstergelerinin gelir (satın alma değerinde GSYH), eğitim (okuryazarlık oranı) ve sağlık (doğumda yaĢam beklentisi) olduğu düĢünüldüğünde, bu göstergelerde yaĢanan yoksunluk, yeteneklerden de yoksunluğu yansıtması bakımından önem arz etmektedir. ÇalıĢmada okuryazarlık derecesi, doğumda yaĢam beklentisi, ortalama nüfus büyüklüğü ve gelir göstergeleri kırsallık derecesi ile insani geliĢme düzeyine göre gruplandırılmıĢ ve analiz edilmiĢtir. Türkiye'deki yoksulluğun analizi ise yörelerin kırsallık derecesiyle yapılırken, bir kırsallık hiyerarĢisi hesaplanmıĢ, bu hiyerarĢi kırsal bölge kayda değer bir oranda kırsal bölge ve çoğunlukla da kentleĢmiĢ bölge olmak üzere üçe ayrılarak ele alınmıĢtır. Ġnsani geliĢme endeksi düĢük olanların kırsal bölgeleri, yüksek olanların ise çoğunlukla kentsel bölgeleri ortaya koyduğu ileri sürülmüĢtür. Bu ayrımdan hareketle, nüfusun %30,8‟inin çoğunlukla kentleĢmiĢ alanlarda, %31,5‟inin kayda değer oranda kırsal alanlarda, %37,7‟sinin de çoğunlukla kırsal alanlarda yaĢadığı sonucuna ulaĢılmıĢtır. Ġnsani geliĢme endeksine göre incelendiğinde ise ülke nüfusunun %26,6‟sının yüksek, %59‟unun orta, %14,3‟ünün ise düĢük düzey insani geliĢme kategorisinde yer aldığı belirtilmiĢtir. Analiz sonuçlarına göre, doğumda yaĢam beklentisinin azami 75,4, asgari 57,7, ortalama 68 yıl olan Türkiye için kırsallığın derecesinin artması ve insani geliĢme düzeyinin düĢmesi nüfus büyüklüğünü arttırırken; okuryazarlık derecesini ve gelir miktarlarını azaltmaktadır. Bu sebep-sonuç iliĢkisi tersi durumda da geçerlidir. Bunun anlamı nüfus büyüklüğünün artmasının, buna karĢılık okuryazarlık derecesinin ve gelir düzeyinin azalmasının kırsallığın artmasına, gelir düzeyinin ise düĢmesine neden olabilmesidir. Analiz sonuçlarına bölgesel açıdan bakıldığında yüksek düzey insani geliĢmenin, Marmara Bölgesi ve Ege Bölgesi‟nde yoğunlaĢtığı görülürken, düĢük düzey insani geliĢmenin hem Güneydoğu Anadolu hem de Doğu Anadolu Bölgesi‟nde egemen olduğu ortaya çıkmaktadır. Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgelerinde yer alan bütün illerin bölge hiyerarĢi tanımlamasına göre kırsalda yer aldığı da çalıĢmanın elde ettiği önemli bir bulgudur.

Alternatif hesaplama yöntemlerinin uygulandığı bir baĢka çalıĢma olan Gürsel vd. (2013) araĢtırma notu, 2005-2010 döneminde Türkiye‟de yaĢanan yoksulluğu saptamayı ve

TÜĠK'in 2005-2010 yılları için yaptığı gelir ve yaĢam koĢulları anketlerinden elde edilen veriler ıĢığında zaman içindeki değiĢimi belirlemeyi amaçlamaktadır. AraĢtırmada, yoksulluk literatürünün çeĢitli yoksulluk ölçütleri geliĢtirdiği, esas olarak iki genel ölçüt kullanıldığı (gelire dayalı yoksulluk ve maddi yoksunluk) vurgulanmaktadır. ÇalıĢmaya göre gelire dayalı yoksulluk ölçütünde parasal bir yoksulluk sınırı belirlenir ve bu sınırın altında gelire sahip olanlar yoksul kabul edilir. Maddi yoksunluk ölçütünde ise doğrudan ölçme çabası söz konusudur ve hanelerin belirli ihtiyaçları ne ölçüde karĢılayabildikleri sorgulanır. Bu belirli ihtiyaçların tümünü ya da bir bölümünü karĢılayamayanlar yoksul ya da yoksun kabul edilir. Ancak bu ölçütlerin özellikle Türkiye gibi bölgeler arası gelir eĢitsizliğinin yüksek olduğu ülkelerde yoksulluğu gerçekçi bir Ģekilde saptayamadığı vurgulanmaktadır. AraĢtırmacılar notta önerdikleri ve "temel maddi yoksunluk" adını verdikleri bir ölçütün halihazırda kullanılmakta olan diğer iki ölçüte kıyasla daha gerçekçi bir yoksulluk profili ortaya çıkardığını savunmaktadır. Daha net bir ifadeyle, söz konusu yöntem parasal yoksulluk sınırını kullanan parasal yoksulluk yönetimlerine kıyasla bölgesel gelir farklarını ortadan kaldırmaktadır. ÇalıĢma temel maddi yoksunluk ölçütüne göre Ģu üç soruya "hayır" yanıtını veren hanelere mensup fertleri yoksul kabul etmektedir; 1) Her iki günde bir et, tavuk ya da balık yiyor musunuz? 2) Evinizi yeterince ısıtabiliyor musunuz? 3) Eskiyen giysilerinizi, yenileri ile değiĢtirebiliyor musunuz? Analiz sonuçlarına göre 2006‟da bu üç sorunun hepsine "hayır" yanıtını veren fert oranı %29 iken, 2010‟da %21‟dir. Bu da 2006-2010 döneminde temel maddi yoksunluk ölçütüne göre Türkiye'de yaĢanan yoksullukta bir azalma olduğunun göstergesi olabilir.

Yoksulluğa bir baĢka bakıĢ açısıyla yaklaĢan ve parasal göstergelerin yeterliliğinin yanında, bireyin temel yaĢamsal ihtiyaçlarını gerçekleĢtirilebilmesi için yeterli zamanının

olup olmadığı üzerine odaklanan Zacharias vd. (2014), 2006 yılı verileri altında Türkiye'deki

tüketim harcamalarıyla zaman açığı olarak adlandırdıkları yoksulluk göstergelerini (LIMTCP) ele almıĢtır. ÇalıĢmaya göre bireyin (18-70 yaĢ) hanehalkı üretimine ve faaliyetlerine (ev iĢleri, çocuk bakımı vb.) ya da kiĢisel bakımına zaman ayıramaması, zamansal bakımdan yoksulluğuna karĢılık gelmektedir. Bu faaliyetler için gerekli zamanın ayrılamaması ise fazla çalıĢma sürelerinden kaynaklanmaktadır. AraĢtırmacılar sadece tüketim harcamalarını ele alarak yapılan ölçümlerin yoksulluğu gizlediğine, bu nedenle zamanın harcama boyutunun da hesaplamalara dahil edilmesi gerektiğine iĢaret etmektedir. Tüketim harcamalarını temel alan resmi ölçümlere göre %30 olan yoksulluk oranı, zaman açığının da göz önüne alındığı bir durumda %40 olmaktadır, ki bu da yaklaĢık %10'luk bir gizli yoksulluk oranına karĢılık

gelmektedir. ÇalıĢmanın önemli bir vurgusu ise, kadınların istihdam imkan ve koĢullarının iyileĢtirilmesinin, düĢük çalıĢma sürelerinin ve yüksek kazançlı istihdam alanlarının yaratılmasının, kayıtlı istihdamın arttırılmasının, sosyal güvenlik sisteminin iyileĢtirilmesinin ve aktif bir sosyal yardım siteminin oluĢturulmasının, bireylerin zaman açıklarını azaltarak hem kendilerine hem de ailelerine ayıracakları zamanın süresini ve kalitesini arttıracaktır, ki bu da toplumda daha mutlu bireylerin yer almasını sağlayacaktır.

Tablo 3.1 Türkiye'deki Yoksulluğun Ölçümü Amacıyla Yapılan ÇalıĢmaların Kullanılan YaklaĢım, Yöntem ve Refah Göstergesine Göre Gruplandırılması