• Sonuç bulunamadı

2.3 Çok Boyutlu Yoksulluk Ölçümü: Matematiksel Gösterim

3.1.1 Refah Göstergesi Olarak Gelirin ve Tüketim Harcamalarının Ele Alındığı

gelir ve harcama göstergeleri bireyin içinde bulunduğu sosyal yapıyı yansıtması bakımından eksik kalmaktadır.

Bu çalıĢmanın temel amacı da özellikle Türkiye özelinde yapılan ve parasal yaklaĢım yöntemleriyle hazırlanan yoksulluk çalıĢmalarının, bireyin yaĢam kalitesini yansıtmakta eksik kalabileceğini ortaya koymak ve sosyal göstergelerin de dahil edildiği bir analiz ile bireyin yoksulluğuna farklı bir açıdan yaklaĢmaktır.

3.1.1 Refah Göstergesi Olarak Gelirin ve Tüketim Harcamalarının Ele Alındığı ÇalıĢmalar

Refah göstergesi olarak "gelirin" kullanıldığı baĢlıca çalıĢmalar arasında yer alan Dağdemir (1992) çalıĢmasında, Türkiye ölçeğinde 1968, 1973 ve 1987 yılları için ortalama gelirin yarısından az gelir elde eden yoksul hanelerin oranı ile mutlak yoksulluk sınırına göre

yoksul hanelerin oranını elde etmiĢ ve 1968-1987 yılları arasında Türkiye‟de parasal yoksulluğun azaldığı sonucuna ulaĢmıĢtır. Dumanlı‟nın (1996) çalıĢmasında ise 1987-1994 dönemi için Türkiye geneli, kır-kent ve bölgeler ölçeğinde bir analiz yapılmıĢ, yoksulluk sınırı kalori yaklaĢımından hareketle oluĢturulmuĢ ve refah göstergesi olarak gelir değiĢkeni kullanılmıĢtır. Bu gelir ile bireyin hayatta kalabilmesi için gerekli olan kalori miktarına karĢılık gelen besin sepetinin parasal değeri karĢılaĢtırılarak kiĢinin yoksul olup olmadığı belirlenmiĢtir. Yoksul bölge analizinde ise hem kentsel hem de kırsal alanda en yoksul bölgenin Doğu ve Güney Doğu Anadolu olduğu vurgulanmıĢtır. Mutlak ve göreli yoksulluk ile tüketim harcamalarına göre yoksulluğun zaman içindeki değiĢimi ve bölgesel dağılımının incelendiği 1973-1987 dönemin analiz edildiği Dansuk‟un (1997) çalıĢmasında, öncelikle tüketim harcamalarının en düĢük olduğu bölgelerdeki mutlak, sonrasında göreli yoksulluk sınırları elde edilmiĢtir. ÇalıĢmada mutlak yoksulluğun gıda harcamalarına göre toplumdaki en düĢük yaĢam standardını ortaya koyması, göreli yoksulluğun da gelir dağılımı eĢitsizliğini en açık Ģekilde vermesi bakımından gerekli olduğu belirtilmiĢtir. ÇalıĢmada ayrıca 1973-1987 yılları arasında mutlak yoksulluğun -kentlerdeki artıĢa rağmen- azalma eğiliminde olduğuna da değinilirken, bu dönemde Ġç Anadolu Bölgesi‟nin yoksulluğunda ciddi bir artıĢ gözlemlenmiĢ, diğer bölgelerde ise düĢüĢ olduğu ileri sürülmüĢtür. Dağdemir‟in (1999) diğer bir çalıĢmasında ise minimum gıda maliyeti ve temel gereksinimler maliyetine göre hesaplanmıĢ yoksulluk sınırları kullanılmıĢ ve Türkiye‟nin 1994 yılına ait yoksulluk oranları tahmin edilmiĢtir. Hesaplamalar göre 1987-1994 yılları arasında yaĢam düzeyindeki yükseliĢe paralel olarak yoksulluk sınırlarının değiĢtiği sonucuna ulaĢılmıĢtır. ÇalıĢmada gelirin yeniden dağılımının kırsal yerlerde yoksulluk üzerinde iyileĢtirici etki yapmasına karĢın kentsel yerlerde tam tersi sonuçlar doğurduğu sonucuna varılmıĢtır. Ayrıca analiz döneminde gerçekleĢen büyümenin yoksullar arası gelir eĢitsizliğini arttırdığı fakat yoksulların gelirini sınırın üzerine çekmekte baĢarısız olduğu da belirtilmiĢtir.

Pamuk (2000) çalıĢmasında 1994 verileriyle Türkiye‟deki kırsal yerlerde göreli yoksulluk profilini incelemiĢ, kırsal bölgelerdeki yoksulluk açığı, yoksulluk açığı endeksi, FGT endeksini dikkate almıĢtır. ÇalıĢmadaki en önemli vurgulardan birisi, hanehalkı reisinin kadın olduğu hanelerin daha fazla yoksulluk riski altında olduğu ve bu hanelerin yoksulluğu daha derin ve Ģiddetli hissettiğidir. Ayrıca çalıĢmaya göre hanede çalıĢmayan birey sayısı arttıkça yoksulluk riski de beraberinde arttığı belirtilmiĢtir. Sadece tarım geliri elde edenlerin yoksulluk riskine daha fazla maruz kaldıkları da çalıĢmanın diğer önemli bir bulgusudur. Refah göstergesi olarak geliri ele alan bir baĢka çalıĢma da Erdoğan‟ın (2002) çalıĢmasıdır.

ÇalıĢmada 1994 yılı verileri esas alınarak minimum gıda harcaması maliyeti yöntemine göre hesaplama yapılırken, üzerinde durulan önemli unsur yoksul bireylerin profilidir, ki bu da bireylerin yaĢını, cinsiyetini, eğitim durumunu, çalıĢma durumunu, iktisadi faaliyetini, yoksul bireylerin yaĢamakta oldukları konutun büyüklüğünü, ısıtma sistemini ve mülkiyet durumunu kapsamaktadır. Her iki hesaplama yöntemine göre bireyin kadın olması, okuma yazma bilmemesi ya da ilkokul mezunu olması, kırsal alanda yaĢıyor olması, ücret dıĢı gelir ediyor olması, tarım ve ormancılıkla uğraĢıyor olması yoksulluk oranının yüksek olmasına yol açmaktadır. Ayrıca çalıĢmaya göre yoksulların hane yapıları incelendiğinde, hanedeki birey sayısının yüksek, konutta yer alan oda sayısının düĢük ve ısıtma sisteminin sobalı olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.

Türk Sanayicileri ve ĠĢadamları Derneği (TÜSĠAD, 2000) 1987-1994 yılları arasında Türkiye‟deki göreli yoksulluğun seyrine iliĢkin hazırladığı yoksulluk çalıĢmasında, yoksulluk sınırı, 1987 yılı için kullanılabilir gelir medyanının %40‟ı ve %50‟si, 1994 yılı için ise %50‟si ve %60‟ı alınarak elde edilmiĢtir. Analiz sonuçlarına göre 1987-1994 dönemi içerisinde kafa sayısı endeksi, yoksulluk açığı endeksi, Sen endeksi ve FGT endeksinde bir gerileme olduğu gözlemlenmiĢtir. Yoksullar TÜSĠAD‟ın bu çalıĢmasına göre çoğunlukla tarımsal gelir elde etmekte iken, aynı zamanda düĢük eğitim seviyesine sahiptir. Dumanlı ve Bulutay'ın (2000) hazırladıkları ve 1987 verileri ile medyan tüketimin yarısını dikkate aldıkları çalıĢmalarının en önemli vurgularından birisi, medyan tüketim ya da gelirin yarısı Ģeklinde belirlenen yoksulluk sınırlarının ve bu yolla da yapılan yoksulluk hesaplarının birbirinden çok farklı olmadığıdır. ÇalıĢmada aynı yöntemler ile 1994 yılı için de bir hesaplama yapılmıĢ ve yoksul bireylerin çoğunluğunun kırsal kesimde yer aldığı sonucuna ulaĢılmıĢtır. Bu yoksulların yapısı incelendiğinde ise hanehalkı büyüklüğü ortalamadan küçük olan hanelerde yoksulluğun yaĢanmadığı, hanedeki çalıĢan birey sayısı artan hanelerde ise yoksulluğun azaldığı görülmektedir. Buna karĢın hanehalkı reisi okuryazar olmayan ve tarımla uğraĢan hanelerde yoksulluk yaygındır.

Özcan'ın (2003) Türkiye'deki yoksulluğun ölçülmesini amaçladığı çalıĢmasında göreli yoksulluk ölçüsüne odaklanılmıĢ ve veri seti olarak 2001 yılında 7 bölge, 62 il ve 4300 hanede uygulanan anketten toplanan veriler kullanılmıĢtır. Refah göstergesi olarak gelirin ve tüketim harcamasının ele alındığı çalıĢmada, ilk aĢamada gelire göre yoksulluk hesaplanırken yoksulluk sınırı olarak hane medyan değeri belirlenmiĢtir. Bölge bazında karĢılaĢtırmalı analiz sonuçlarına göre, 2001 yılı verileri baz alındığında, Güneydoğu Anadolu yoksulların en fazla yoğunlaĢtığı bölgedir. Buna karĢın yoksulların görece en az olduğu bölge ise Marmara

Bölgesi olmuĢtur. Refah göstergesi olarak tüketim harcamalarının ele alındığı durumda ise gıda maddelerine yapılan harcamaların toplam gelire oranının %40 olması yoksulluk sınırına eĢdeğer kabul edilmiĢ ve bu sınırın hanehalkı büyüklüğüne göre yüksek bir frekansta değiĢkenlik gösterdiği tespit edilmiĢtir. Analiz sonuçları Erdoğan (1996) bulguları ile karĢılaĢtırıldığında, Türkiye'de yoksulluk eĢiğinin aĢağı indiği, baĢka bir deyiĢle 2001 yılının yoksulları, 1994 yılı yoksullarına göre daha az gelirle yaĢadığı söylenebilir.

Türkiye‟deki yoksulluğun incelendiği ve refah göstergesi olarak tüketim harcamalarını kullanıldığı çalıĢmalar arasında gösterilebilecek çalıĢmalardan bir diğeri Erdoğan‟ın (1996) çalıĢmasıdır. Veri seti olarak 1994 yılı verilerinin kullanıldığı çalıĢmada öncelikle asgari alınması gereken kalori miktarı hesaplanarak yoksulluk sınırı belirlenmiĢtir. Türkiye geneli, kırsal ve kentsel bölgelere yönelik yoksulluğun hesaplandığı çalıĢmanın bir sonraki aĢamasında besin çeĢitlerinin yıllık ortalama fiyatları miktarları ile çarpılarak, her bir yerleĢim yeri için dört kiĢilik bir ailenin aylık ortalama yapması gereken besin harcaması değerlerine ulaĢılmıĢtır. Minimum gıda harcaması değerleri, hanehalkının toplam gıda harcaması ile karĢılaĢtırılarak, gıda yoksulu bireylerin bulunması hedeflenmiĢtir. Analizin bir baĢka adımında ise, Türkiye için hesaplanmıĢ minimum harcama değerleri, hanenin toplam gıda harcaması ile karĢılaĢtırılarak yoksulların belirlenmesi yoluna gidilmiĢtir. ÇalıĢmada yoksulların tespitinde kullanılan diğer bir yöntem de ortalama hane gelirinin yarısının göreli yoksulluk sınırı olarak kabul edildiği yöntemdir. ÇalıĢmada toplam geliri bu sınırın altında olanlar yoksul kabul edilirken, bu yönteme göre Türkiye‟deki hanelerin %33‟ünün yoksul olduğu sonucu elde edilmiĢtir. TÜĠK'in 1994 yılı hanehalkı gelir ve tüketim harcamaları anketi verilerini temel alan Alıcı'nın (1998) yılı çalıĢmasında, eĢdeğer yetiĢkin baĢına tüketim harcaması her bir bölge için ayrı ayrı hesaplanan minimum gıda sepeti maliyetinin altında kalan haneler, gıda yoksulu olarak tanımlanmıĢtır. Gıda ve gıda dıĢı yoksulluk ölçümüiçin ise üç farklı eĢdeğerlik ölçeği belirlenmiĢ ve kiĢi baĢına tüketim harcaması değeri temel gereksinimlerin bölgesel maliyetinin altında olan birey ve haneler yoksul olarak nitelenmiĢtir. ÇalıĢmada eĢdeğer yetiĢkin baĢına medyan gelirin yarısı göreli yoksulluk sınırı olarak belirlenirken, bu sınırın altında kiĢi baĢına geliri olan haneler göreli yoksul olarak tanımlanmıĢtır. Bu yönteme göre Türkiye‟de göreli yoksullar nüfusun %15,69‟unu oluĢturmaktadır.

Refah göstergesi olarak tüketim harcamalarının ele alındığı bir baĢka çalıĢma 1994 verilerini kullanan Dünya Bankası'nın 2000 yılı raporudur (World Bank, 2000). Raporda tek bir yoksulluk sınırına odaklanmanın yanlıĢ olduğu öne sürülerek, dört faklı yoksulluk sınırı

kullanılmıĢtır. Bunlardan ilki satın alma gücü paritesine göre kiĢi baĢına günlük 1 dolar olan mutlak yoksulluk sınırıdır. Rapordaki diğer sınırlar ise minimum besin sepetine dayalı mutlak yoksulluk sınırı, ekonomik korunmasızlık sınırı ve OECD tarafından geliĢtirilen göreli yoksulluk sınırıdır. Minimum besin sepeti masrafına, en az refaha sahip kesimin gerçekleĢen tüketim kalıplarından seçilen besin dıĢı ürünlerin masrafının eklenmesiyle de ekonomik korunmasızlık sınırı oluĢturulmuĢtur. Son olarak göreli yoksulluk sınırı yetiĢkin baĢına aylık medyan harcamanın % 50‟si alınarak oluĢturulmuĢ ve aylık geliri bu sınırın altında olanlar göreli yoksul olarak adlandırılmıĢtır. Dünya Bankası‟nın (2003) yılı çalıĢmasında ise 1994– 2001 döneminde Türkiye‟deki yoksulluğun nasıl bir seyir izlediği incelenmiĢ, yoksulluk oranı ile yoksulluk profili aĢırı yoksulluk, kent besin yoksulluğu ve göreli yoksulluk sınırları kullanılarak ortaya konulmuĢtur (World Bank, 2003). AĢırı yoksulluk sınırı kiĢi baĢına satın alma gücü paritesine göre günlük 1$ olarak belirlenmiĢ ve -kiĢi baĢına satınalma gücü paritesine göre- 1994 ile 2001 arasında yoksulluk oranlarında ciddi bir değiĢim olmadığı sonucuna varılmıĢtır. Her ne kadar tüketim temelinde ölçülen aĢırı yoksullukta bir azalma olmuĢ olsa da, raporda iki yılın sonuçları arasındaki farkın oldukça küçük olduğu, bu farkın örneklemlerin standart sapmaları içinde kalacağı ve bu nedenle de yoksulluk oranlarında ciddi bir değiĢim olduğu sonucuna varılamayacağı ileri sürülmüĢtür. Raporda 2001 yılı aĢırı yoksulluk profiliyle ilgili de Ģu sonuçlara varılmıĢtır: Ülke genelinde ortalama hanehalkı büyüklüğü 3,9 iken, yoksul haneler genelinde (günlük kiĢi baĢına bir doların altında tüketimi olanlar) ortalama hanehalkı büyüklüğünün 6,3 olduğu belirtilerek, geniĢ ailelerin daha yoksul olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır. Ayrıca aĢırı yoksulluğun kırsal ve kentsel alanlarda hemen hemen aynı olduğu belirtilerek, eğitim yoksunluğu ile aĢırı yoksulluk arasındaki yakın iliĢkiye değinilmiĢtir. Raporda aĢırı yoksulluğun ardından, aylık kent besin yoksulluğu sınırı satın alma gücü paritesine göre 119 dolar olarak belirlenmiĢ ve bu değerin altında tüketim harcaması olan kiĢiler besin yoksulu olarak nitelendirilmiĢtir. Öte yandan, 1994 yılı ile 2001 yılı verileri karĢılaĢtırılarak ülke genelinde kentsel alanlardaki yoksulluğun 2001‟de daha yüksek olduğu sonucuna da varılmıĢtır.

Türkiye‟nin resmi istatistiklerinin tutulduğu Türkiye Ġstatistik Kurumu (TÜĠK) 2002 yılından itibaren Türkiye'deki yoksulluğun boyutunun ve profilinin belirlenmesi amacıyla düzenli olarak yoksulluk çalıĢmaları hazırlamakta ve Türkiye'deki mutlak ve göreli yoksulluk oranlarını hesaplamaktadır. TÜĠK'in 2002, 2003 ve 2004 yıllarını kapsayan yoksulluk çalıĢmasında yoksulluk altı farklı yoksulluk sınır belirlenerek tespit edilmiĢtir (TÜĠK, 2006). Bunlardan ilki sadece gıda harcamasını içeren gıda yoksulluk sınırı iken, bir diğeri hem gıda

hem gıda dıĢı harcamaları içeren yoksulluk sınırı Ģeklinde ifade edilmiĢ ve mutlak yoksulluk sınırı baĢlığı altında ele alınmıĢtır. Gıda yoksulluk sınırı, bir kiĢinin günlük asgari 2100 kalori alması gerektiği gerçeğinden hareketle hesaplanmıĢtır. ÇalıĢmada, gıda harcamasına göre en alt üçüncü ve dördüncü %10'luk dilimler referans grubu olarak alınmıĢ ve bu grupların gıda tüketiminde en önemli paya sahip olan 80 besin maddesi 2100 kalori alımını sağlayan bir gıda sepetine dönüĢtürülmüĢ ve bu gıda sepetinin maliyeti gıda yoksulluk sınırını oluĢturmuĢtur. EĢdeğer yetiĢkin baĢına tüketim harcaması gıda yoksulluk sınırının altında kalan nüfusun toplam nüfus içindeki payı ise gıda yoksulluk oranı olarak ifade edilmiĢtir. Gıda ve gıda dıĢı yoksulluk sınırı, toplam tüketimleri gıda yoksulluk sınırının hemen üstünde olan hanelerin toplam harcama içindeki gıda dıĢı harcama payı esas alınarak hesaplanmıĢtır. 2002, 2003 ve 2004 yılı yoksulluk çalıĢmalarını birbirinden ayıran tek nokta, gıda ve gıda dıĢı yoksulluk sınırının belirlenmesi aĢamasında, toplam tüketimleri gıda yoksulluk sınırının hemen üstünde olan hanelerin, toplam harcama içindeki gıda dıĢı harcama payının farklı olmasıdır. 2002 yılında %57 olan bu oran, 2003 yılında %60, 2004 yılında ise %58 düzeyindedir. Gıda ve gıda dıĢı harcamaları içeren yoksulluk oranı, eĢdeğer kiĢi baĢına tüketim harcaması gıda ve gıda dıĢı yoksulluk sınırının altında kalan nüfusun toplam nüfus içindeki payı olarak ifade edilmiĢtir. Bu yoksulluk çalıĢmasında, gıda yoksulluk sınırı ile gıda ve gıda dıĢı harcamaları içeren yoksulluk sınırının dıĢında, özellikle uluslararası karĢılaĢtırmalarda kullanılan üç farklı yoksulluk sınırı ile göreli yoksulluk sınırına da yer verilmiĢtir. Göreli yoksulluk sınırı olarak eĢdeğer kiĢi baĢına tüketim harcaması medyanının %50'si kabul edilmiĢ ve eĢdeğer kiĢi baĢına tüketim harcaması, göreli yoksulluk sınırının altında kalan nüfusun toplam nüfus içindeki payı, göreli yoksulluk oranı olarak ifade edilmiĢtir. ÇalıĢmaya göre uluslararası karĢılaĢtırmalarda kullanılan üç farklı yoksulluk sınırı, satın alma gücü paritesine göre günlük kiĢi baĢına 1$, 2,15$ ve 4,30$'dır. EĢdeğer birey baĢına tüketim harcaması, satın alma gücü paritesine göre günlük kiĢi baĢına 1$, 2,15$ ve 4,30$'ın altında kalan bireyler yoksul olarak kabul edilmiĢtir. ÇalıĢmanın sonuçlarına bakıldığında yoksulluğun, kırsal yerlerde, kentsel yerlere göre daha fazla olduğu görülmektedir. Ayrıca Türkiye genelinde hanehalkı büyüklüğü arttıkça yoksulluk oranı da artmaktadır. Hanehalkı bireylerinin eğitim durumlarına göre yoksulluk oranlarına bakıldığında ise eğitim durumunun yoksulluğu en iyi açıklayan değiĢkenlerden biri olduğu göze çarpmaktadır.

TÜĠK'in 2009 yılında hazırlamıĢ olduğu yoksulluk çalıĢması sonuçları, 2002 yılından 2009 yılına kadarki süreçteki yoksulluk trendini ortaya koymaktadır. ÇalıĢmaya göre 2009 yılında kiĢi baĢına günlük harcaması satın alma gücü paritesine göre 1$'ın altında fert

bulunmamaktadır. Ayrıca 2002-2009 dönemindeki yoksulluk trendine bakıldığında da bunu destekler sonuçlara rastlanmakta ve harcama esaslı yoksulluk hariç, tüm yoksulluk tanımlarında yoksulluğun düĢtüğü görülmektedir. Zira 2002 yılında çok az da olsa varolan günde 1$'ın altında yaĢamaya çalıĢan nüfusun (%0,20), 2009 yılına gelindiğinde kalmadığı görülmektedir. Aynı dönem içerisinde kent yoksulluğu, Türkiye geneli yoksulluğu ile paralel seyir izlerken, kır yoksulluğu bunların çok üzerinde (yaklaĢık 4,5 kat) olmuĢtur. ÇalıĢma sonuçlarına göre en yüksek yoksulluk oranına sahip sektör tarım, en az yoksulluk oranına sahip olan sektör ise hizmetler sektörüdür. Söz konusu dönemde tüm sektörlerdeki fert yoksulluk oranlarında düĢüĢ kaydedilmiĢ ancak tarım sektöründe çalıĢanların yoksulluk oranlarındaki düĢüĢ diğer sektörlere göre çok daha az olmuĢtur. TÜĠK'in yoksulluk çalıĢmasına cinsiyet açısından bakıldığında, bu dönemde hem kadın hem de erkek yoksulluğunda bir düĢüĢün olmasına karĢın halen kadınların yoksulluk oranının erkeklerinkinden daha yüksek seyrettiği görülmektedir. ÇalıĢmada ayrıca eğitim seviyesi yükseldikçe yoksulluk oranının azaldığı da vurgulanmaktadır. ÇalıĢmanın bir baĢka önemli bulgusu ise yoksulluğun fert sayısının çok olduğu hanelerde daha yüksek olduğudur (TÜĠK, 2009).

Cafrı'nın (2009) çalıĢmasında, 2008 yılında Adana ili Seyhan ve Yüreğir ilçelerinde yer alan ve basit tesadüfî örnekleme yöntemine göre seçilmiĢ toplam 1250 haneye uygulan anket verileri kullanılmıĢtır. ÇalıĢmada yoksulluk sınırlarının mutlak, göreli ve subjektif olmak üzere 3 farklı yaklaĢıma göre hesaplanması hedeflenirken, bu sınırların hesaplanmasında her ilave bireyin maliyetinin göz önüne alındığı ve ölçek ekonomisini de dikkate alan Engel ve Rothbarth eĢdeğerlik ölçekleri kullanılmıĢtır. En düĢük maliyetli gıda yoksulluk sınırının belirlenmesinde, yeterli ve dengeli beslenme için yeterli olabilecek gıda tüketim sepetinin maliyeti 2008 yılı Kasım ayı fiyatları dikkate alınarak, bu gıda tüketim sepetinin miktarı ise Baysal‟ın (1995) çalıĢmasında yer alan dört kiĢilik bir ailenin yeterli ve dengeli beslenmesi için gerekli haftalık gıda tüketim sepeti baz alınarak belirlenmiĢtir. Temel gereksinimler maliyetini hesaplamak için, bulunan en düĢük gıda maliyetine ek olarak sağlık, eğitim, giyinme, ulaĢım, barınma harcamaları da dikkate alınmıĢtır. Gıda dıĢı maddelere yapılan harcamaları bulmak için %20‟lik en düĢük gelir grubunda bulunan hanelerin bu maddelere yapmıĢ oldukları aylık harcamaların ortalaması alınmıĢtır. En düĢük gıda maliyetine, hesaplanan bu gıda dıĢı harcama eklenerek ise temel gereksinimler maliyeti bulunmuĢtur. ÇalıĢmada gıda oranı yoksulluk sınırının belirlenebilmesi için, gıda maddelerine yapılan harcamaların toplam hane tüketimine oranı alınmıĢ ve %40 ayrım sınırı olarak kullanılmıĢtır.

Bu çalıĢmada ayrıca, yoksulluk sınırı medyan gelirin %40, %50 ve %60‟ı için de hesaplanmıĢtır. Subjektif yoksulluk sınırının hesaplanabilmesi için ise bireylere minimum geçinme düzeyini sağlayacak gelirin ne olması gerektiği sorulmuĢ ve sınır bu soruya verilen cevaplar dikkate alınarak hesaplanmıĢtır. ÇalıĢmada vurgulanan baĢlıca çarpıcı sonuçlar, hanedeki bireylerin kadın olmasının, hanehalkı reisinin yaĢının göreli küçük olmasının, hanedekilerin ilkokul mezunu olmasının, hanehalkı reisinin boĢanmıĢ yada ölmüĢ olmasının, hanehalkı reisinin sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmamasının, hanede yaĢayan fert sayısının fazla olmasının ve hanenin göç bireylerden oluĢmasının yoksul olma olasılığını arttırıyor olmasıdır.

TÜĠK'in bir baĢka yoksulluk çalıĢması sonuçlarına göre ise 2010 yılında bir fertten oluĢan hane için açlık sınırı (gıda harcamalarından oluĢan yoksulluk sınırı) 141 TL, yoksulluk sınırı (gıda ve gıda dıĢı harcamalardan oluĢan yoksulluk sınırı) ise 396 TL iken, 2010 yılının ilk 3 ayında 6 kiĢilik bir hanenin açlık sınırı 404 TL, yoksulluk sınırı 1.140 TL olmuĢtur. Yoksulluğun yapısına bakıldığında, mutlak gıda yoksulluk oranının düĢük seviyede olduğu görülmesine karĢın, gıda ve gıda dıĢı harcamaları kapsayan yoksulluk tanımı benimsendiğinde bu oranın yüksek bir düzeye ulaĢtığı tespit edilebilmektedir (TÜĠK, 2010). Yine TÜĠK'in 2011 ve 2012 yılı verileriyle yapmıĢ olduğu bir diğer çalıĢma sonuçlarına göre ise, kiĢi baĢı günlük harcaması cari satınalma gücü paritesine (SGP) göre 2,15 doların altında kalan fert oranı 2011 yılında %0,14 iken, bu oran 2012 yılında % 0,06 olarak elde edilmiĢtir. Yoksulluk sınırı, cari SGP‟ye göre 4,3 dolar olarak alındığında ise 2011 yılında %2,79 olan yoksulluk oranı, 2012 yılında %2,27 olmuĢtur. Bu değerlere kır-kent ayrımın yapılarak bakıldığında ise cari satınalma gücü paritesine göre 4,3 dolar sınırı itibariyle kırsal yerleĢim yerlerinde yaĢayanlarda 2011 yılında %6,83 olan yoksulluk oranının, 2012 yılına gelindiğinde %5,88 olduğu görülmektedir. Aynı yoksulluk sınırına göre kentsel yerlerde yaĢayanların 2011 yılı için %0,94 olan yoksulluk oranı, 2012 yılında ise %0,60 Ģeklinde tespit edilmiĢtir. Bu sonuçlardan da, kırsal yerlerde yaĢayanların yoksulluk riskinin kentsel yerlerdekilere göre daha fazla olduğu sonucu çıkarılabilir (TÜĠK, 2012b).