• Sonuç bulunamadı

Uygulamalı yoksulluk literatüründe yer alan ve sonuçları yukarıda özetlenen baĢlıca çalıĢmalara bakıldığında, Türkiye için yapılan analizlerin büyük çoğunluğunun gelir ya da tüketim harcaması temelinde parasal göstergelerle hazırlanmıĢ oldukları görülmektedir. Yoksulluğun parasal bir sorun olmanın yanında sosyal içerikleri de barındırması, bu tez çalıĢmasını çok boyutlu analize yönlendirmiĢtir. Bunu yaparken de yoksulluğun kayıp boyutları olarak adlandırılan ve yoksulluk ölçümünde büyük önem arz eden bireyin iĢi ve iĢyerindeki durumu, sağlık durumu, hanede alınan kararlardaki söz sahipliği, toplum içinde utanmadan ve dıĢlanmadan yaĢaması, yaĢamında sahip olduğu değerleri, fiziksel güvenliği ve hanesinin sosyoekonomik yapısı göz önüne alınmaktadır. Bu yönüyle çalıĢma, Türkiye özelinde çok boyutlu olarak yapılmıĢ ilk yoksulluk çalıĢmaları arasında yer almakta ve parasal yaklaĢımla yapılan geleneksel analizlerden ayrıĢmaktadır. Ayrıca parasal göstergelerle de olsa Türkiye'de yapılan analizlerin çoğunluğu ülke genelini kapsamakta ve veri seti olarak TÜĠK verileri kullanılmaktadır. Bu çalıĢmada ise yoksulluk, geliĢmiĢlik düzeyleri ve yoksulluk seyirleri farklı olan iki il özelinde incelenmekte ve bu illere ait veriler 2011 yılında uygulanan ve çok boyutlu yoksulluk literatürüne paralellik gösteren anketlerden elde edilmektedir. ÇalıĢmaya özellikle kayıp boyutların dahil edilmiĢ olmasının karĢılaĢtırılabilirlik açısından da önemli olduğu düĢünülmektedir. Ayrıca AF yaklaĢımı sayesinde örneklem yoksulluğu alt birimlere indirgenmiĢ, bu yolla da alt grupların yoksulluğu ayrıĢtırılabilmiĢtir. Bu ayrıĢtırma sonucunda yoksulluğun farklı gruplar arasında farklı Ģiddet ve hassasiyette yaĢandığı sonucuna ulaĢılmıĢtır.

AF yaklaĢımı temelinde Türkiye'deki çok boyutlu yoksulluğu ilk ele alan çalıĢmalardan birisi Alkire ve Santos'un (2010) 104 geliĢmekte olan ülkeyi kapsayan çalıĢmasıdır. Bu tez çalıĢmasının Alkire ve Santos'un 2003 yılı hanehalkı verilerinden hareketle hazırladıkları çalıĢmadan temel farkı, uygulanan anketin yegane amacının sosyoekonomik ve sosyokültürel yoksunlukların tespiti üzerinde odaklanmıĢ olması ve verilerinin daha güncel olmasıdır. Ayrıca analizde bireylerin yaĢadıkları tüm yoksunlukların tespiti için çeĢitlendirilen, alt göstergelerle birlikte 58 gösterge ve 8 boyutun yer almıĢ olması da diğer çalıĢmalara göre bir farklılık arz etmektedir. Zira yapılan çalıĢmaların bir çoğu 3 boyutu ve 10 göstergeyi barındırmaktadır. Söz konusu çalıĢmalarda yoksulluk sınırı, sınır karĢılaĢtırmalarının yapılabilmesi amacıyla 1'den boyut sayısına kadar (k=1..d) çeĢitlendirilmekte iken, bu tez çalıĢmasında sınır, illerin yoksulluklarının karĢılaĢtırılabilmesi düĢüncesiyle 3 olarak belirlenmiĢtir. ÇalıĢmanın uluslararası literatürdeki çalıĢmalara göre taĢıdığı dezavantaj ise,

analizin, anket uygulama aĢamalarındaki kaynak kısıtı nedeniyle iki ilde sınırlandırılmıĢ olmasıdır, ki diğer çalıĢmalara bakıldığında çoğunlukla ülke geneli ya da çok sayıdaki yerleĢim yeri bazında hazırlandıkları görülebilmektedir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ÇOK BOYUTLU YOKSULLUK: AMPĠRĠK UYGULAMA

Bu tez çalıĢmasında yapılan ampirik analizin temel amacı, gelir yanında diğer ekonomik ve sosyal değiĢkenlerinde dahil edildiği bir çerçevede, seçilen illerin çok boyutlu yoksulluğunun ölçülmesidir. Gelir ve harcamaların yanında, bireyin istihdam edildiği iĢin yapısı, bireyin özgürlüğü yani güçlenmesi yaĢadığı ortamın güvenliği, sahip olduğu değerlerden utanması ya da kendini dıĢlanmıĢ hissetmesi, sahip olduğu değerler ile mutlu olma durumu, sağlık durumu ile yaĢadığı hanenin sosyoekonomik yapısı da kiĢinin ve dolayısıyla hanenin yoksul olup olmadığını etkileyen diğer unsurlardır. Bu nedenle çok boyutlu yoksulluk hesaplamasının yapılabilmesi için gelir ve harcama bilgilerinin yanında, bu sıralanan unsurlara iliĢkin bilgi ve veri setinin de varlığı Ģarttır.

Yüksek gelir grubunda yer alan bir bireyin gelir seviyesi tatmin edici boyutta, bir baĢka ifadeyle yoksulluk sınırının üzerinde olması, bu kiĢinin her durumda yüksek hayat standardına sahip olduğu anlamına gelememektedir. ÇalıĢtığı iĢ yeri güvenli olmayan, iĢvereninden baskı gören, sağlık durumu iyi olmayan, hanede verilen kararlarda söz sahibi olamayan, içinde bulunduğu sosyoekonomik durumdan utanan, dıĢlandığını hisseden, fiziksel ya da ruhsal Ģiddete maruz kalan, yaĢadığı ortamdan mutlu olmayan bir kiĢi, ne kadar yüksek gelirli olursa olsun bu alanlarda yoksundur ve yaĢadığı yoksunluk sayısına bağlı olmak üzere -çok boyutlu yoksulluk metodolojisine göre- yoksuldur. Bu nedenle sosyal alanları göz ardı ederek daha çok gelir ve tüketim harcaması temelli düzenlenen çalıĢmalarda kayıp boyut sorunu ile karĢı karĢıya kalınmakta, yoksulluğun sosyal bir olgu olduğu gerçeği ise yok sayılmaktadır.

4.1 Örneklem

Bu çalıĢmada gerçekleĢtirilen ampirik analiz için gereksinim duyulan veri, fert ve hanehalkı düzeyinde demografik ve sosyoekonomik istatistiki veriden oluĢmaktadır. Bunun için 2011 yılında Mersin ve Erzurum illerinin kentsel alanlarında, her il için 600 hane ve 1200 ferdi kapsayan iki alan araĢtırması yapılmıĢtır. Analizin tüketim ve tasarruf eğilimlerinin aynı olduğu varsayımı altında Mersin ve Erzurum illeri özelinde yapılmasının nedeni, Türkiye Ġstatistik Kurumu tarafından 2006-2009 dönemi için parasal yaklaĢım ile yapılan yoksulluk hesaplamalarında, Mersin ve Erzurum‟un sırasıyla iyileĢme ve kötüleĢme gösteren iki il olmalarıdır. Buna ilaveten seçim nedeni olarak söylenebilecek bir baĢka faktör de, dinamik bir

yapıya sahip olan ve geliĢme sürecine yön veren sosyoekonomik faktörlerin farklı yoğunluklardaki dağılımının, bölgelerarası geliĢmiĢlik farklılıklarının temel nedeni olarak ortaya çıkması, Mersin ve Erzurum'un ise söz konusu farklılığı en iyi Ģekilde yansıtabilmesidir. Bu seçimi yararken Devlet Planlama TeĢkilatı'nın bu tür yansımaları ortaya koyabilmek ve faktörlerin farklı dağılımı sonucunda Türkiye'de ortaya çıkan sosyoekonomik geliĢmiĢlik düzeylerini tespit edebilmek amacıyla, 1996 yılından bu yana yaklaĢık her beĢ yılda bir hazırladığı ve illeri sıraladığı rapor temel alınmıĢtır. DPT geliĢmiĢlik analizini yaparken, sosyoekonomik yapıları temsil eden 58 değiĢkenin ortak bileĢkesi olarak ve temel bileĢenler çözümlemesiyle ortaya çıkarılan temel bileĢen değerlerini esas almakta ve analize sosyal göstergeler olarak demografik, istihdam, eğitim, sağlık, altyapı ve diğer refah göstergelerini; ekonomik göstergeler olarak ise imalat sanayi, inĢaat, tarım ve mali göstergelerini dahil etmektedir.

AraĢtırma sonucunda elde edilen illerin sosyoekonomik geliĢmiĢlik sıralaması, mekansal düzeyde sosyoekonomik geliĢmiĢlik farklılıklarını ülke genelinde analitik ve sayısal olarak ortaya koymaktadır. Bu analizler sonucunda hesaplanan geliĢmiĢlik endeksine göre Türkiye 5 kademeli il grubuna ayrılmakta (sayı arttıkça olumsuza gitmek üzere) ve iller bu gruplar içinde sahip oldukları endeks değerlerine göre sıralanmaktadır. Bu tez çalıĢmasında örneklem seçilirken DPT'nin hazırladığı, illerin ve bölgelerin sosyoekonomik sıralaması araĢtırmaları da göz önüne alınmıĢ, karĢılaĢtırmayı mümkün kılabilmek ve aradaki geliĢmiĢlik uçurumunu bertaraf edebilmek amacıyla en çok ve en az geliĢmiĢ bölgelerdeki illerin seçilmemesine dikkat edilmiĢtir. Bu amaçla, analiz birimi olarak, endeks değeri 2. derece geliĢmiĢ illerin ortalamasına en yakın olan Mersin ile 4. derece geliĢmiĢ illerin ortalamasına en yakın olan Erzurum'un ele alınmasının altında, geliĢmiĢlik düzeyleri farklı olan illerin çok boyutlu yoksulluk oranlarının hangi seviyede olduğu merakı da yatmaktadır. Bu doğrultuda seçilen illerden Mersin, DPT'nin 1996 yılı çalıĢmasına göre ve 0,69 endeks değeri ile Türkiye'nin 10. en geliĢmiĢ ili iken, Erzurum -0,55 endeks değeri ile 56. ili olmuĢtur. Nüfusu daha fazla olan ve geleneksel bölge merkezlerine komĢu ardbölgede yer alan Mersin'in ĢehirleĢme oranı %62,14, Erzurum'un ise %47,20'dir, ki bu da Mersin'in kentleĢme derecesinin daha yüksek olduğunun bir ifadesidir. Göstergeler arasındaki en önemli faklılıklardan birisi de göç oranında yaĢanırken, analiz dönemi içerisinde göreli yoğun sanayi ve turizme dayalı geliĢme gösteren Mersin'in %64,94 oranla en fazla göç alan, Erzurum'un ise -%103,61 oranla en fazla göç veren iller arasında yer aldığı da söylenebilir (DPT, 1996). Yıllar itibariyle Mersin'in geliĢmiĢlik düzeyi hep Erzurum'un üzerinde yaĢanmıĢ, 2003 yılına

gelindiğinde Türkiye'deki sıralamaları değiĢse de seviyeleri 1996 yılıyla paralellik göstermiĢtir. DPT'nin 2003 yılı çalıĢmasına bakıldığında Mersin 0,51 endeks değeri ile Türkiye'nin en geliĢmiĢ 17., Erzurum -0,53 değer ile 55. ili olduğu görülmektedir. Mersin 1996-2003 dönemi içerisinde geliĢmiĢlik seviyesi en fazla gerileyen iller arasında yer alırken (6 sıra), aynı dönemde Erzurum'un geliĢmiĢlik seviyesinde 1 sıra artıĢ yaĢanmıĢtır. Göstergeler tekil olarak incelendiğinde de, 2003 yılında, Mersin'in sahip olduğu değerlerin Erzurum'unkilere nazaran daha olumlu olduğu söylenebilir. Kalkınma Bakanlığı'nın bu tez çalıĢmasının anket uygulamasından sonra 2013 yılında yayınladığı, ancak anket yılıyla aynı dönemi (2011) kapsayan ve 61 göstergeli temel bileĢenler analizinin yapıldığı bir diğer geliĢmiĢlik sıralaması çalıĢması sonuçlarına göre de Mersin'in geliĢmiĢlik sırası Erzurum'un üzerindedir. Mersin'in sıralaması 2011 yılında 24.'lüğe gerilemiĢ olmasına karĢın, Erzurum'un (59.) üzerindedir (Kalkınma Bakanlığı, 2013).

Daha önce de belirtildiği gibi bu tez çalıĢmasının temel amacı, geliĢmiĢlik düzeyleri farklı olan ve parasal göstergelerle yoksulluk seyri ayrı yönlerde hareket eden iki ilin, sosyal göstergelerin dahil edildiği bir yaklaĢımla çok boyutlu yoksulluğunu tespit etmektir, ki örneklem olarak Mersin ve Erzurum'un ele alınmasının esas nedeni budur. Bir baĢka anlatımla, parasal yaklaĢımla yoksulluk oranları farklı kutuplara ilerleyen iki ilin, çok boyutlu yaklaĢımla hangi seviyede yoksulluğa sahip olduğunu belirlemek ve tek tek hangi boyutlarda farklılık gösterdiğini saptamaktır. Böylelikle yoksulluk daha geniĢ bir tanımla ele alındığında, bu sorunu azaltmak amacıyla uygulanan parasal temelli politikaların yetersiz kalabileceği anlaĢılabilecektir.

ÇalıĢmada istatistiksel olarak yoksulluk oranları hesaplandığından, örneklem geniĢliğinin belirlenmesi amacıyla "belirli özelliğe sahip birim oranı" için örneklem geniĢliği hesaplanmıĢtır. Belirlenen kitlelerle ilgili bu konuda daha önce bir çalıĢma yapılmamıĢ olmasından dolayı, formüllerde kitle varyanslarının en büyük olduğu durum kullanılmıĢ ve böylelikle örneklemlerin kitleleri en iyi Ģekilde temsil etmeleri sağlanmıĢtır. Örneklem geniĢliğinin elde edilebilmesi için ise eĢitlik 4.1-4.2 kullanılmıĢtır (Yamane, 2010; Çıngı, 1994). N n n n n 1 0 0 0    (4.1) 2 2 0 d pq z n  (4.2)

Burada n örneklem geniĢliği, z tablo değeri, d duyarlılık (hoĢgörü) miktarı, N kitle büyüklüğü, pq çarpımı ise kitle varyansı olarak tanımlanmaktadır. p=q=0,5 için kitle varyansı en büyük değerini almakta ve eĢitlik en büyük örneklem geniĢliği miktarını vermektedir. Buradan z=2 ve d=0,05 için N sonsuza gittiği durumda minimum örneklem geniĢliği n=400 olarak elde edilebilir30,31.

Kayıp boyut sorununu göz önüne alarak hazırlanan bu çalıĢmanın yoksulluk anketi, istihdam, iĢ ve iĢyeri kalitesi; gelir; sağlık; güçlenme32

; fiziksel güvenlik; utanma/dıĢlanmıĢlık hissetmeden yer alma; yaĢamsal anlam ve değer; hanenin sosyoekonomik yapısı olmak üzere 8 ana bölümden33 ve 225 sorudan oluĢmaktadır. Çok boyutlu yoksulluğun hesaplanabilmesi için öncelikle kiĢilerin söz konusu boyutların hangilerinde yoksunluk yaĢadığının tespit edilmesi gerekmektedir. Bu tespit aĢamasında ise kiĢinin tüm boyutlardaki durumunu temsil eden göstergeye/göstergelere ve bunu karĢılaĢtırmak amacıyla kullanılacak bir eĢik değere/değerlere34

ihtiyaç varken, kiĢinin bir boyut ve göstergedeki yoksunluğunu belirleme yöntemi sorular için hazırlanmıĢ cevaplara göre değiĢmektedir. Kimi göstergelerde evet/hayır seçeneklerinden soruya göre uygunsuz olanı yoksunluk sınırı iken, kimi göstergelerdeki likert yönteminde ise istenen bazı yanıt haricindekiler yoksunluğu ifade edebilmektedir. Bu 8 ana boyut hesaplamaya 42 ana gösterge ile dahil edilmiĢ olup, bazı ana göstergeler ağırlıklandırma yapılarak alt göstergelere ayrılmıĢtır35

.

30 Ġlgili istatistik yöntem örneklem sayısını 400 hane olarak belirlese de, elde edilen sonuçlar daha sonra çeĢitli

ekonometrik analizlerde de kullanılacağı için bu çalıĢma için ayrılan bütçe elverdiği ölçüde örneklem geniĢletilmeye çalıĢılmıĢ ve her il için 600 hane olarak belirlenmiĢtir.

31 ÇalıĢmanın amaçları arasında cinsiyete bağlı bulguların da elde edilmesi olduğundan, her hanede eĢlerle ayrı

ayrı görüĢülmüĢ, fert örneklemi her ilde 600 x 2 = 1200 kiĢiden oluĢmuĢtur.

32 Kayıp boyutlar arasında yer alan "empowerment" boyutunun Türkçe karĢılığı olarak literatürde daha çok

"güçlendirme" kelimesi kullanılmaktadır: Ancak söz konusu karĢılığın, boyutun ulaĢmaya çalıĢtığı amacı tam olarak yansıtamaması ve "güçlendirme" kelimesinin "edilgen" bir yapıda olması nedeniyle bu tez çalıĢmasında empowerment boyutunu "güçlenme" kelimesi temsil etmektedir. Böylelikle hanehalkı kararlarına katılmayı ve özerkliği yansıtan bu boyutun kelime anlamının da etken bir yapıyı ifade etmesi amaçlanmıĢtır. Bir baĢka anlatımla çalıĢmada, dıĢarıdan bir müdahale ya da etki olduğunu yansıtan "güçlendirme" kelimesi yerine, bireyin kendi iradesini yansıtan "güçlenme" kelimesi kullanılmıĢtır.

33 ÇalıĢmada bu bölümler boyut olarak adlandırılmaktadır. 34 Yoksunluk sınırı olarak da adlandırılır.

35 Bu tez çalıĢmasının da temelini oluĢturan AF yaklaĢımını ilk uygulayan araĢtırmacılar olan Alkire ve Foster,

küresel çok boyutlu yoksulluğu analiz ettikleri çalıĢmalarında, boyut olarak eğitim, sağlık ve yaĢam standartları Ģeklinde 3 boyutu ele almıĢtır (Alkire ve Foster, 2007, 2011b). AraĢtırmacılar çalıĢmalarına eğitim boyutunun içerisinde 5 yaĢ altı okullaĢma ve okula devam etme; sağlık boyutunun içerisinde çocuk ölümleri ve beslenme; yaĢam standartları boyutunun içerisinde ise elektrik, temiz su, tuvalet, evin zemini, yemek için yakıt ve evdeki varlıklar (radyo, televizyon, bisiklet, motorsiklet, buzdolabı) Ģeklinde 10 göstergeyi dahil etmiĢ ve bu göstergelerden 3'ünde yoksunluk yaĢayanları yoksul olarak tanımlamıĢtır. Ancak bu boyut ve göstergeler tüm ülkeler için genelleĢtirilemeyeceği ve bazı göstergelerin sadece yereli ya da kırsalı ilgilendirdiği için genel

Göstergenin modeli etkileme derecesini belirleyen ağırlıklandırma yapılırken öncelikle her bir boyutun önem sırası ele alınmalıdır. ġöyle ki, eğer bir boyutun diğer boyutlara göre daha önemli olduğu düĢünülmekte ise, bir baĢka deyiĢle, sadece o boyuta yönelik politikaların oluĢturulması amaçlanıyor ise, söz konusu boyutun ağırlığı diğer boyutlara göre daha fazla olmakta, bu boyutun değerlerinin analizi etkileme gücü göreli yüksek olmaktadır. Örneğin karĢılıksız emek olarak görülen kadınların hane içindeki statüsünü ön plana çıkarmaya yönelik bir çalıĢma yapıldığında, güçlenme boyutunun ağırlığı diğer boyutlara göre daha yüksek alınarak bu boyutun gücü arttırılabilir. Alt göstergelerle birlikte 58 göstergenin dahil edildiği bu çalıĢmada gelirin ve tüketim harcamasının seviyesinden ziyade, yoksulluğa neden olan kayıp boyutlar olarak adlandırılan tüm boyut ve göstergelerin ön planda tutulması amaçlanmıĢtır, ki bu nedenle çalıĢmada eşit ağırlıklandırma yöntemi uygulanmıĢ, bir boyutun diğer boyuta göre üstün olmadığı, yani daha önemli olmadığı varsayılmıĢtır36

. Bunun temel nedeni ise, çalıĢmanın, boyutların subjektif öneminin ortaya koyulmasını değil, tüm boyutların dahil olduğu bir yaklaĢımla, illerin toplam yoksulluğunun ortaya çıkarılmasını amaç edinmiĢ olmasıdır.

Yapılan alan araĢtırması için kentsel alanlar ekonomik düzeye göre beĢ bölgeye ayrılmıĢ ve bu ayrım Türkiye AraĢtırmacılar Derneği tarafından uygulanan, illerin sosyoekonomik seviyesine göre bölgesel ayrım metodu kullanılarak yapılmıĢtır (TÜAD, 2012). Ekonomik durumuna göre A-B-C-D ve E bölgelerine ayrılan Mersin ve Erzurum‟da, her alt bölgeye aynı sayıda anket uygulanmıĢ ve her bir ilde alt bölge baĢına 120 hane 240 fert, il baĢına ise 600 hane 1200 ferde ait anket sonucu elde edilmiĢtir37,38.

Analizin seçilmiĢ illerin kentsel alanlarında yapılmasının gerekçesi ise, Türkiye‟de en yüksek %20‟lik gelir dilimi dıĢındakilerin gelir dağılımlarının sürekli bozuluyor olması, özellikle kentlerde her geçen gün daha yüksek reel gelir kaybının yaĢanması, yoksulluğun göç, barınma, sağlık, istihdam imkanları gibi nedenlerle kentlerde yaĢayanlar için büyük bir sorun olmaya devam etmesi ve bu ekonomik bozulmanın sosyal etkilerinin kentlerde ne tür

yapılması zorunluluğu ortaya çıkmış ve bu tez çalıĢmasında da boyut ve gösterge sayısı yerel koĢulların önemli

olduğu varsayımıyla -Türkiye'nin özel Ģartları göz önüne alınarak- bilerek farklılaĢtırılmıĢtır.

36 EĢit ağırlıklandırma olması durumunda; tüm boyutların ağırlık değeri aynı olur. Boyutlar içindeki

göstergelerin ağırlığı ise, gösterge sayısına göre farklılık göstermektedir. Örneğin 8 boyutlu bu çalıĢmada tüm boyutların ağırlık değeri 1 iken, boyutların barındırdığı göstergelerin ağırlık değeri (1/gösterge sayısı)‟dır. EĢit ağırlıklandırma olmaması durumunda; w: ağırlık katsayısı; d:boyut; wj:j boyutunun ağırlığı iken;

2 d w  1 2 ... 2   d d w w j

Bu çalıĢmada uygulanan eĢit ağırlıklandırma ile ilgili ayrıntılı bilgi EK 3'te sunulmuĢtur.

37

Sosyoekonomik bölge ayrım kriterleri EK 2‟de sunulmuĢtur.

38 Bu çalıĢmada C1 ve C2 bölgelerine eĢit sayıda anket uygulanmıĢ ve bunun toplamı C grubu altında

sonuçlar yarattığının ortaya çıkarılmasının hedeflenmiĢ olmasıdır (OğuĢ, 2005; Eren ve Bahar, 2004). Ayrıca kırsal kesimde yoksulluğun daha ziyade tarım sektörüyle ilintili olması ve seçilen illerin kırsal kesimlerinin çok boyutlu yoksulluğu ölçmek için gerekli olan zemini barındırmaması da çalıĢmadaki kentsel analizin bir gerekçesidir. Bu bir anlamda, kaynak kısıtı nedeniyle Mersin ve Erzurum kırsal bölgelerinde ele alınan boyutlar ile ilgili sağlıklı veriye ulaĢılamayacağına karĢılık gelmektedir.

Anketin uygulandığı fert ve hanelere rastgele seçim yöntemiyle ulaĢılırken, söz konusu anket hane halkı reisi39

ve eĢinin aynı anda bulunduğu evlerde yüz yüze yapılmıĢtır. Her hanede, biri kadın biri erkek olmak üzere iki anketör görevlendirilmiĢ ve anket objektif yanıtların alınabilmesi amacıyla hane halkı reisi ve eĢine ayrı odalarda uygulanmıĢtır. Anketin bir hanede uygulanabilmesinin bir baĢka ön koĢulu ise, hane halkı reisinin çalıĢıyor olmasıdır, ki bunun gerekçesi, sonuçların parasal göstergelerle elde edilmiĢ sonuçlarla karĢılaĢtırılabilirliğinin sağlanabilmesidir. Yani çalıĢmada sürekli gelir elde eden bireylerin parasal olmayan göstergelerle yoksulluğunun ortaya çıkarılması hedeflenmiĢtir. Rastgele seçilen hanede hanehalkı reisi çalıĢmıyor ise o hane terk edilmiĢ ve anket uygulanmamıĢtır. Bu hedef doğrultusunda yoksulun en yoksulunu tespit etmek için eĢlerin ikisinin de çalıĢmıyor olması gerekliliği ise göz ardı edilmiĢtir. Zira belirtildiği üzere bu çalıĢmanın amacı, belirli bir miktar geliri olanların çok boyutlu yoksulluğunu ortaya çıkarmaktır. Hanehalkı reisinin tespitinin ardından reise çalıĢan fert anketi, eĢine ise eğer bir iĢte çalıĢıyorsa çalıĢan fert anketi, çalıĢmıyorsa çalıĢmayan fert anketi uygulanmıĢtır40

. Bu iki anket arasındaki temel fark, çalıĢmayan fert anketinde istihdam, iĢ ve iĢyeri kalitesi ile gelir boyutlarının bulunmamasıdır. Sonraki aĢamada hem hanehalkı reisine hem de eĢine, hanehalkının tümü ile ilgili soruların bulunduğu hanehalkı anketi uygulanmıĢtır41

.

39 Hanenin beyanına göre kadın ya da erkek.

40 Mersin örnekleminin %44,41‟i, Erzurum örnekleminin ise %48,91‟i çalıĢmamaktadır. Bir hanede anketin

uygulanmasının ön Ģartının hanehalkı reisinin çalıĢması olduğu düĢünüldüğünde, buradan örneklemlerdeki hanehalkı reislerinin eĢlerinin büyük çoğunluğunun çalıĢmadığı sonucu çıkarılabilir.

41 Bu çalıĢma için hazırlanan 225 sorunun yer aldığı anket 34 sayfadan oluĢmaktadır ve sayfa sınırı nedeniyle