• Sonuç bulunamadı

3. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

3.3 Yerel Ekonomik Kalkınma

Yerel kalkınma, 1970'lerin petrol krizlerini takiben gerçekleştirilen yeniden endüstriyelleştirmenin, etkisiz ve pahalı politikalarını geride bırakarak, 1980'lerde doğal bir olgu olarak ortaya çıkmıştır. Yerel kalkınma, imalat veya geleneksel sanayilerin çökmesinden dolayı sıkıntı yaşanan bölgelerdeki artan işsizliğe çözüm olurken, hem kırsalda hem de kentsel alanlarda geri kalmış alanlar için geleceğe yönelik umut ışığı olmuştur (Anonymous 2010).

Yerel kalkınma; ekonomik, sosyal (sürekli işsizlik, kentlerde yeni sosyal dışlanma biçimleri) ve siyasal çevrenin (yerinden yönetim, Avrupa entegrasyonu) birleşiminin sonucu olup, 1980’lerin ortasında daha görünür hale gelmiştir. Yerel kalkınma; yaşam kalitesinin artırılması, yoksul insanların güçlenmesini destekleme, yerel değerlerin geliştirilmesi ya da korunması, pazardaki engellerin aşılması ve kalkınma projelerinin belirlenmesine yardımcı olan bir yöntem olarak görülebilir. Bu nedenle, yerel kalkınma üç ana çizgide dinamik bir süreç olarak karakterize edilebilir: girdiler (alan, ait olma duygusu, toplum, ortaklık, yakınlık), çıktılar (yerel faydalanıcılar, kendi kendine yeterlilik, artan gelir, hizmetlere erişim, kalite, verimlilik, çeşitlendirme, yeni yöntemler ve artan yerel değer) ve sonuç (kolektif ve ortak ürünler, kalkınma, strateji, yenilenme, etkililik, gelecek, sosyal yenilik, güçlendirme, meşruiyet, refah, olanaklar ve ortak akıl) (Anonymous 2010).

30

Yerel kalkınma stratejileri, üretimin çeşitlendirilmesi, turizmin teşvik edilmesi, yüksek katma değer ile niş (yerel) ürünlerde uzmanlaşma, yerel üretim potansiyelinin optimize edilmesini sağlamaktadır. Yerel aktörlerin ve ortaklıkların kalkınma projelerine ve stratejilere dahil edilmesi, bu yaklaşımın daha somut bir sonucudur. Yerel kalkınma, bölgeye dayalı kamu-özel sektör ortaklığının kurulmasını teşvik etmekte ve bu da kalkınma projeleri için yeni aktörlerin ve yeni finansal kaynakların geliştirilmesinde harekete geçirici bir araç haline gelmektedir. Firmaların bir araya geldiği ve aktörlerin etkileşime girdiği, farklı faaliyetlerin veya işlevlerin koordine edildiği, kümeler bu yaklaşımın diğer örnekleridir (Anonymous 2010).

3.3.1 Hayvan sayısındaki gelişim ve hayvansal üretimdeki gelişim açısından

Aksaray’da hayvancılık bitkisel üretimle birlikte yapılmaktadır. Hayvancılığın en önemli girdisi olan kaba yem üretimi için yonca ve mısır ilde en çok ekilişi olan bitkisel ürünlerdir. Aksaray büyükbaş hayvan varlığı bakımından önemli bir yerde bulunmaktadır. Kültür ırkı bakımından Türkiye ortalamasının üstündedir.

Türkiye’de hayvan varlığı gelişimi ile birlikte Aksaray’daki büyükbaş hayvancılığın gelişimi ve değişimi Bölüm 4,2’de incelenmiştir.

3.3.2 Sermaye birikimi açısından

Türkiye’de tarım ve hayvancılığın en önemli sorunlarından birisi sermaye yetersizliğidir. Hayvancılıkta karlılık birçok risk faktörüne bağlı olup; iklim koşulları, fiyat belirsizliği, karlılık ve desteklemeler bunların başında gelmektedir (Karabağlı,1989).

Aksaray ilindeki hayvan varlığındaki artış; süt, et ve yem ürünleri sanayisi başta olmak üzere hayvansal üretimdeki gelişmeler; Aksaray ilinde hayvancılıktan kaynaklı sermaye birikimini açıklamaktadır.

31

Aksaray ilindeki hayvansal üretim değerindeki gelişmeler Bölüm 4’de incelenmiştir.

3.3.3 İşgücü kullanımı açısından

Hayvansal üretimde küçük aile işletmelerinde işgücü aile bireyleri tarafından yapılmaktadır. Aksaray ilinde de 20 büyükbaşa kadarki işletmeler aile işgücünü kullanmaktadır. İşletmeler büyüdükçe işgücü satın alma yoluna gidilmiştir. Hayvancılık işletmelerinde mevcut alet-makinenin yetersiz kalması durumunda ve bitkisel üretim faaliyetleri için de dışardan işgücü tutma zorunluluğu olmaktadır.

Araştırma alanı Aksaray’da hayvancılık işletmelerinde yapmış oldukları bu faaliyetlerin dışında işgücü olarak çalışıp işletmelerine dışardan gelir elde ettikleri de görülmüştür.

3.3.4 Kırsal sanayi açısından

Kırsal alanda geçimin kaynağı olan hayvancılık, sanayi sektörünün de birçok dalına girdi sağlaması yönüyle büyük önem arz etmektedir. Hayvancılık, girdileri (yem, alet-ekipman vb.), üretim çıktıları (et, süt vb.) ve bunların ticareti ile ele alındığında kırsal ekonominin direğidir. Örneğin, bir köyde çok büyük bir hayvancılık tesisi kurulabilmektedir. Böylece: yerel girişimcilik kültürü artmaktadır. Yerelde işgücü temininde ve işgücü piyasasında hareketlilik yaşanmaktadır. Küçük yerleşimler için alet-ekipman, yem sanayi gibi çok önemli sayılacak tamamlayıcı sektörlerin dinamik hale gelmesi ve bunların gelişmesi sağlanmaktadır. İşletmelerde disiplinli ve kurumsal çalışma kültürü ortaya çıkmakta ve kayıtlılık artmaktadır. Yerelde, özellikle hayvansal ürünlerde kalite vehijyen konusu daha fazla gündeme gelmektedir.

3.3.5 Ürünlere talep oluşturması açısından

Hayvansal ürünlere olan talebin diğer tüketim mallarındakinden farklı tarafları olmakla birlikte, hayvansal ürünlerin talebini;

32

1. Yıllık nüfus artış oranı ve nüfus yapısında meydana gelen değişmeler (yaş piramidi),

2. Fiyat değişmeleri ve tüketici davranışları, 3. Tüketici gelir seviyesi,

4. Tüketim zevkleri ve alışkanlıkları,

5. Hayvansal ürünler ve ikame malları arasındaki fiyat ilişkileri etkilemektedir.

Türkiye’de hayvansal ürünlerin çeşitli gelir gruplarındaki tüketim miktarları farklılıklar göstermektedir. Fert başına düşen gelir dağılımındaki denge sağlandıkça düşük gelir gruplarının gıda harcamaları artmaktadır.

Yüksek nüfus artışı, yetersiz üretim, gelir dağılımındaki adaletsizlik, üretimdeki verimsizlik insanların yeterince kırmızı et tüketememesine neden olmaktadır. Bu durum gelişme bozukluklarına, ileriki yaşlarda sağlık harcamalarının artmasına ve işgücünde yetersiz verime yol açmaktadır.

3.3.6 Hammadde katkısı açısından

Hayvancılık sektörünün temel işlevi gıda maddesi üretimi olup, sektör bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de artan nüfusun yeterli ve dengeli beslenmesinde ve birçok endüstri alanına hammadde sağlaması nedeniyle önemli bir yer tutmaktadır.

Günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ekonomilerinde sanayi ve hizmet sektörlerinin üretimden aldıkları pay artarken, gıda maddesi üretimi kapsamında çoğunlukla tarım sektörü adı altında birlikte ele alınan bitkisel ve hayvansal üretimin payı ise azalmaktadır.

Sektördeki bir diğer eğilim ise; ülkelerin gelişmişlik düzeyi arttıkça tarımsal üretimin kompozisyonlarında bitkisel üretimden hayvansal ağırlıklı üretime yönelim görüldüğü ve gelişmiş ülkelerde tarımsal ekonominin lokomotifinin hayvancılık olduğudur. Bu eğilimin altında yatan sebep; hayvancılığın düşük maliyetli istihdam yaratması, insan

33

beslenmesine uygun olmayan yem kaynaklarının kaliteli insan gıdasına dönüştürülmesi bakımından büyük öneme sahip olması, bu bağlamda birim yatırıma en yüksek katma değeri yaratan sektörlerden biri olarak kabul edilmesidir.

3.3.7 Döviz katkısı açısından

Ekonomik gelişmenin ilk aşamalarında, dövizin tek kaynağı muhtemelen birincil malların ihracatıdır. Bu yüzden tarımın döviz katkısı oldukça önemlidir (Thirlwall, 2003).

Türkiye’de son yıllarda büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığında ortaya çıkan ani artışlar üretimden değil, ithalattan kaynaklanmaktadır. Bu durum yerli üretim ve üreticiler üzerinde ciddi olumsuzlukları da beraberinde getirmiş, 2018 yılına gelindiğinde kaba yem açığının ithalatla çözülmesi kararına da varan çok sayıda problemlere neden olmuştur. Yatırımcıların büyük paralar ortaya koyarak yaptıkları barınak ve işletmelerinin boş kalmaması için yüksek fiyattan damızlık ithal etmeleri, daha faaliyetin başında zarara uğramalarına neden olmaktadır.

3.3.8 Ekonomik yararlar açısından

Hayvancılığın karlı olarak yapılabilmesinde üreticilerin konularında ihtisaslaşması büyük önem arz etmektedir. İşletmelerde kültür ırkı hayvanların oranı fazla olup, hayvanların süt verimleri daha fazla ve laktasyon süreleri de oldukça uzundur. Bu durum, süt üretiminin fazla olmasına, üretimin ev ihtiyacından ziyade piyasa için yapılmasına imkan sağlamaktadır. Sütün değerlendirilme aşamasında mandıraya ya da kooperatiflere verilerek sürekli gelir elde edilmesi suretiyle yıllık tarımsal gelirin de arttığı tespit edilmiştir. Bu sonuç ve gözlemler, hayvancılığın geliştirilmesinde kullanılacak yöntemler ve geliştirilecek politikalar açısından önemli ipuçları vermektedir.

34 3.3.9 Ulusal ekonomiye etkileri açısından

Hayvancılık, kırsal alanlarda yaşanan işsizliği azaltmak ve önlemek, köyden kente göçün önüne geçerek kentlerde yaşanan çarpık kentleşme ve nüfus baskını azaltmak gibi sosyal fonksiyonlar üstlenmiştir. Ekonomik fonksiyonlarına bakıldığında ise bu fonksiyonlar, ülkenin dengeli kalkınmasına katkıda bulunmak, ulusal geliri artırmak ve daha öncede bahsedildiği gibi birçok sektöre (et, süt, deri, kozmetik, ilaç) hammadde sağlamak şeklinde sıralanabilmektedir.

Türkiye hayvancılığında düşük üretim ölçeği, ülke kaynaklarının israf edilmesine yol açmaktadır. Çok parçalı üretim yapısı artan ölçek getirilerinin sağlayabileceği ekonomik katkılardan mahrum kalınması sonucunu doğurmaktadır. Türkiye’de büyükbaş hayvancılık yapan işletmelerin %98’inin 1-25 baş hayvana sahip olması (TÜSİAD, 2008), kullanılmayan ölçek getirilerinin ne kadar yüksek olduğunu göstermektedir.

Sonuç olarak hayvancılık, tarımsal gelişmeyi ve kırsal kalkınmayı artıracak, çarpan etkisiyle de ülkenin gelişim düzeyini artıracaktır.