• Sonuç bulunamadı

1.3. KÜRESEL TOPLUM VE YEREL YÖNETİMLER İLİŞKİSİ

2.1.2. Yerel Demokrasi

2.1.2.1. Yerel Demokrasi ve Yerel Haklar

Yerel demokrasi siyasal iktidarların genellikle ihtiyatla yaklaştığı kavramlardan biridir. Demokrasi geleneği gelişmemiş toplumlarda yerel siyaset ve yerel demokrasi genellikle üniter devlet yapısına karşı girişilen bir eylemler topluluğu olarak algılanabilir. Yerelleşme eğilimlerinin küresel düzeyde desteklenmesi bu eğilime katkıda bulunmaktadır. Türkiye gibi merkezi otorite gücünün etkili olduğu ülkelerde bağımsızlık ve otonomi istekleri ile yerellik arasında bir bağ kurulabilmektedir. Ulusal sınırlar içinde demokratik kültürün gelişmesi vatandaşların yerel demokrasi içinde hak ve özgürlüklerine ulaşabilmeleri ve geliştirebilmeleri ile doğru orantılıdır.

Demokrasinin özünü vatandaşlarda mevcut politik sorumluluk duygusu oluşturmaktadır. Seçilerek gelen ve yönetenlerle yönetilenler arasında daha

96

Yalçın Akdoğan, Yerel Siyaset – Kavramlar, Yerel Siyaset Sempozyumu, Yerel Siyaset, İstanbul, Okutan Yayıncılık, 2008, s. 10

“Erişim” http://www.yerelsiyaset.com/v4/medya/ysiyaset.pdf

97 Selahattin Yıldırım, Yerel Yönetim ve Demokrasi Kavramlar ve Yaklaşımlar, IULA-EMME,

yakın ilişkilerin doğmasına sebep olan yerel yönetimlerin, vatandaşlardaki bu

politik sorumluluk duygusunun gelişmesini sağladığı da kabul edilmektedir98

. Çoğulcu demokrasinin bu şekilde gelişmesi temsili demokrasinin kurumsallaşmış yapısında çok büyük değişiklikler yaratmadan ona kolayca eklemlenerek uygulanmasına olanak vermiştir. Bu, temsili demokrasiden büyük bir koşumu oluşturmamaktadır. Oysa günümüzde, katılımcı demokrasi üzerinde durulmaya başlanması daha önemli bir ayrılığa işaret etmektedir. Katılımcı demokrasi öncesinde demokrasi halkın yönetimi olarak tanımlanırken, katılımcı demokrasi döneminde çeşitliliklere olanak veren bir rejim olarak tanımlanıyor. Tabii bu çok önemli bir kopuştur.99

Günümüzde siyasal söylemine yeni bir kavram olarak “governance” sözcüğü girmeye başlamıştır. Türkçe karşılığı henüz gelişmemiş ( bu kavram daha sonra yönetişim diye adlandırılmıştır) durumda, bunu kısaca, açık seçik hiyerarşik ilişkiler içinde olmayan çok aktörlü bir sistemin yönetilmesi ya da yönlendirilmesi olarak tanımlamak kabildir. Bu arayış liberalist düşüncenin atomistik aktörlerinin eylemleriyle ortaya çıkacak toplumsal gelişmeyle yetinilmeyişinin, bir göstergesi olarak ele alınabilir. Toplumlarda bir yönlendirmenin olanaklı oluşunu savunmaktadır. Ama aynı zamanda da toplumun seçimler yoluyla ele geçirilmiş olsa da tek bir güç odağı tarafından adeta tek elden yönetimini kabul etmemektedir. Bunun yerine değişik aktörlerin yönetimi karşılıklı etkileşmelerle gerçekleştirdiği bir birlikte yönetim arayışıdır.100

Avrupa Kentsel Şartı ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı belirtilen temel değerleri düzenlemeye en yakın uluslararası metinler olarak, Yerel yönetimleri, karar organlarının oluşumuna ve karar alma süreçlerine müdahale edilmeyen, bağımsız gelir kaynaklarına sahip, görevleriyle ilgili gelir kaynaklarıyla donatılan, yerel nitelikteki kamu hizmetlerini gören

98 Halil Nadaroğlu, a.g.e., s. 36.

99 İlhan Tekeli, a.g.e., 22, Ocak 2012, s.45 100

kuruluşlar olarak görmektedir. Bu anlayış, demokrasinin gelişmesine katkıda

bulunmaktadır101

.

Yerel halk, demokratik haklarını kullanırken kendileri için alınacak kararların niteliği üzerine yapacakları tartışma çeşitli toplum kesimlerinin katıldığı, kendilerini ifade edebildiği bir demokratik ortamı işaret etmektedir. Gelişen yerel yönetim anlayışına göre merkezi otorite kamu idaresinin bütünlüğü içinde alınan kararların ancak hukuki denetimini yapabilecektir. Ancak idari vesayet ile yerel yönetimlerin idari açıdan kontrol edilmesi ve mali kaynakların kontrol edilerek mali özerkliğinin azaltılması, bireysel özgürlüklerin kullanabileceği alanı daraltmaktadır.

Yerel siyasetin, demokrasinin kalitesi konusunda sahip olduğu

engeller şu şekilde sıralanabilir102

.

Yerel Yönetimlerin kararlarıyla yalnız hizmetler üretilmemekte, aynı zamanda da kent ekonomisi içinde rantlar oluşturulmaktadır. Bu konuda en önemli rant kaynağını imar kararları ve imar planları değişiklikleri oluşturmaktadır. Bir yöneticinin bütçesindeki kaynakları kullanırken yolsuzluk yoluyla kayırmacılık yapması kolay değildir. Yapabileceği kayırmacılık bütçe büyüklükleri ile sınırlıdır ve kolayca açığa çıkarılabilir. Oysa imar kararlarında yapılan değişikliklerle yapılacak kayırmacılığın sınırı yoktur, bu kayırmacılığın yakalanması da kolay değildir. Bir demokrasi pratiği içinde kayırmacılık yaygın bir siyasal pratik haline gelmişse orada ne meşru bir temsili demokrasiden söz edilebilir ne de katılımcı demokrasinin aktif yurttaşın gelişimi için yeterli güdü kalır.

Devlet işlerinin desantralize edilerek demokrasinin kalitesinin

artırabilmesi için yerel yönetim birimlerinin güçlü olması gerekir. Oysa Türkiye’de çok sayıda güçsüz belediye vardır. Bunun için geçmişte Avrupa’nın yaptığı gibi reformlar yapılarak belediye sayılarının azaltılması, yeterli büyüklükteki birimlerden oluşan yerel yönetim sisteminin oluşturulması

101

Kemal Görmez, Demokratikleşme Açısından Merkezi Yönetim – Yerel Yönetim İlişkileri, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, sayı 4, 2000, 82

102 İlhan Tekeli, Gündelik Yaşam, Yaşam Kalitesi ve Yerellik Yazıları, İstanbul, Tarih Vakfı Yurt

gerekmektedir. Bu konuda yapılan düzenlemeler yargının denetiminde takılmış bulunmaktadır.

Türkiye’de yerel yönetimlerin işlevlerinin yetkilerinin ve kaynaklarının artırılmasını ulus devletin bütünlüğü konusunda bir tehdit olarak gören anlayış çok yaygındır. Bu nedenle yerel yönetimler- merkezi yönetim ilişkisine vesayetçi bakış açısı kolayca ortadan kalkmamaktadır.

Yerel siyasette ister temsili demokrasi olsun, ister katılımcı demokrasi olsun başarılı olunabilmesi için yerel bir kamu alanının bulunması ve sağlıklı bir biçimde çalışması gerekir. Oysa günümüzde Türkiye’deki yerelliklerin kamu alanları değişik mekanizmalarla merkez tarafından işgal edilmektedir. Bu mekanizmalardan biri görsel ve yazılı basındır. Bu basın yerelliğin kamu alanını merkezin sorunlarıyla doldurmaktadır. Siyasal partilerin yerel örgütleri, merkezdeki çatışmaları o yerellikte yeniden üretmeye çalışmaktadır. Bu durumda yerelin sorunları ve buna ilişkin siyasal etkileşme yerel kamu alanında kendine bir yer bulamamaktadır.

Türkiye’de son on yıl içinde yerelliklerde insanları özgürleştirici pratiklere karşı geleneksel kültürel yapıların direnişlerinin gücü daha çok farkına varılmaktadır. Dayanışma kavramının ön plana çıkaran yeni muhafazakâr kültür, bunu mahalle baskısını sürdürmenin bir mekanizması olarak görmektedir. Bu da yeni yerellik vizyonunun geliştirilmesinin önemini göstermektedir.