• Sonuç bulunamadı

Yerel yönetimlerin varlık nedeni, yerel sorunların çözümlerinde halkın kendi seçtiği siyasal organların, kullanılması ihtiyacıdır. Yerel karar alma sürecinde yerel yönetimlerin siyasi varlık nedenleri çoğu zaman unutulmaktadır. Kamu hizmetinin yönü sağlıklı ve uyum içinde işlerken, yerel demokrasi ve katılım konusu şeklen abartılı olarak ele alınmış, ancak fonksiyonsuzlaştırılmıştır. Büyükşehir, il ve ilçelerin valilik, kaymakamlık, il

özel idare ve belediyelerinin web sayfaları incelendiğinde katılım, yerel demokrasi, kent konseyleri, halk meclisleri ile ilgili pek çok çalışma yapıldığı görülmektedir. Ancak toplumda bu çalışmalarda yer alan ve kavramsal olarak bilgi sahibi olan, yönetime katılma sürecini paylaşan büyük bir çoğunluk bulunmamaktadır. Siyasal partiler demokratik katılımı, kararların yukarıdan aşağıya iletildiği bilgi akışı olarak değerlendirmektedir. Bu açıdan çoğu katılım uygulaması, sorunların tespiti ve bu sorunların kayda alınması ile sonuçlanmaktadır. Belediyelerce broşür, kitapçık ve web sitelerinde belirtilen “doğrudan demokrasinin en çarpıcı örneği”, “halkın kendi kendini yönetme kültürü” şeklindeki eski yunan demokrasi uygulamalarını örnek alan söylemleri, içinde bulunduğumuz dönemin yönetişim kavramına verdiği öneme göndermeler şeklinde algılanabilir.

Türkiye’de önceki kısımlarda da bahsedildiği gibi Türk idare sistemine hâkim olan merkeziyetçilik düşüncesi aşılamamıştır. Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde yapılan hukuki düzenlemeler, yerel yönetimlerin yeniden yapılandırılması için sürekli ve radikal önlemler olmaktan çok şekilsel olarak kurumların düzenlenmesi çabası olarak görülmektedir. Yerel yönetimlerin sorunlarının tespit edilmesinde bilimsel pek çok çalışma bulunmasına rağmen radikal ve gerçek reform önlemleri alınması sürekli olarak ertelenmektedir.

Yetki ve kaynak paylaşımında yaşanan karmaşıklık, yerel yönetimlerin idari birimler olarak değerlendirilmesinin sonucudur. Türkiye’de merkezi iktidarı siyasal yollardan ele geçiren partiler, muhalefet söylemlerini unutma eğilimindedirler. Vesayet yetkisi siyasal bir araç olarak, yerel yönetimlerin güçsüzleştirilmesi için kullanılabilmektedir.

Türkiye’de merkezi yönetim ile yerel yönetim ilişkileri, merkezi yönetim ve yerel yönetimlerin kendi içlerinde, devlet ve sivil toplum ilişkilerinin sürekli gerilimli alanlar olarak oluşması, ortak bir payda üzeriden demokrasi kültürü içinde siyasal iletişimin kurulamaması yönetişim kavramının ilkeleri ile çelişmektedir.

Türkiye’de demokrasi kavramı üzerinde en çok konuşulan ancak kavramsal açıklamasının dışında emek verilmeyen bir değerler sistemini

ifade etmektedir. Bütün toplum gruplarının, yerel yönetimlerin ve merkezi yönetimin ortak dili demokrasi kültürünü geliştirmek ve demokratik katılımı artırmak yönündedir. Demokrasi sihirli ve olağanüstü etkileri olan gelecekte ulaşılabilecek bir ideal sistemi tarif ettiğinde, gündelik hayatta uygulanmasının zor olacağı gibi bir izlenim doğmaktadır.

Bilgi sahibi olmadan demokratik talep ve istemlerin anlamlı olmayacağı, halk gruplarının ancak bilgilendirilerek demokratik sürecin bir parçası olacağı inancı yerel yönetimlerde katılımcı demokratik kurumların bir “bilgilendirme” misyonu yüklenmesini sağlamıştır. Halk meclisleri (kadın meclisleri, emekli meclisleri, gençlik meclisleri, engelli meclisleri) yurttaşların sorunlarını sunduğu platformlar olarak değerlendirilmektedir. Bu meclislerde şeffaf belediyecilik kavramı ile ifade edilen uygulamaların hiç birine rastlanmamaktadır.

Türkiye’de demokratikleşme sürecinin en büyük engeli gelenek motifi ile açıklanabilir. Geleneksel olarak iktidarın ön planda olması, onu eleştiren ya da sorgulayanların ötekileştirilmesi, iktidar ile uyum içinde olunmasının benimsenmesi demokratik katılım ruhuna aykırıdır. Katılımcılık öncelikle eleştiri kültürü ile başlar ancak kamu hizmetlerinin uygulanmalarını sorgulayan yurttaşın milliyetçiliği ya da Türklük bilinci tartışılabilmektedir.

Büyükşehir Belediyelerinde gönüllü katılımcılık ve sivil toplum kuruluşları ile yerel yönetimlerin ilişkileri giderek istenilen seviyeye ulaşmaktadır. Çok başarılı örnekleri bulunmasına rağmen, uygulamalarda yerel yönetimler genellikle karar alma süreçlerinde değil alınan kararların uygulanması aşamasında sivil toplumun yardımına gereksinim duyarlar. Özellikle bilimsel çevreler, barolar ve meslek örgütlerinin siyasal talepleri ile

yerel yönetimlerin uygulamaları arasında önemli bir karşıtlıklar

bulunmaktadır. Yerel yönetimlerde genel eğilim sivil toplumun muhalefet gücünü kullanmasında sürekli olarak karşı çıkma eğiliminde olduğu, sivil toplumda ise kamu hizmetlerinde sürekli yanlış hizmet anlayışının bulunduğu yönündedir.

Yerel demokrasinin gelişebilmesi için toplumsal uyum ve bütünlük

bütünlüğünün sağlanması diğer bütün siyasal taleplerinin önüne geçmiştir. Yıllar içinde uygulanan yanlış ulusal politikaların Kürt sorununda büyük bir tıkanmaya yol açması, Barış ve Demokrasi Partisinin Belediye Başkanlıkları’nın bulunduğu belediyelerdeki siyasal ve hukuki uygulamalar, yerel demokrasinin tartışılabileceği, gelişebileceği yerde merkezi hükümetle olan çatışmalar nedeniyle gelişememiştir. Son yıllarda toplumsal hayata dair yapılan reform çalışmaları kültürel düzeyde ele alınmış ve yerel siyaset, uniter yapının dağılmasında önemli bir araç olarak algılanmaktadır.

Yerel demokrasi halkın karar süreçlerine katılım olanaklarının artırılması yanında öncelikle demokrasi kültürünün yaygınlaşması ve tabana yayılması ile gerçekleşebilir. Demokratik bir toplumun sorunlarını, istem ve taleplerini tartışabilen, uzlaşabilen ya da birbirlerinin düşüncelerine katlanabilen grupların barış içinde yaşayabilmeleri için yerel yönetim uygulamalarının karmaşık, içinden çıkılmaz ve profesyonellik gerektiren konular olmadığı, mahalle ölçeğinden hareketle vatandaşı doğrudan etkilediği bilinmelidir.

İl Özel İdaresi, Belediye meclisi, belediye encümeni kurumları vatandaş tarafından tanınmamaktadır. Halk bu kurumların yetkileri ve görevleri hakkında pek fazla bilgi sahibi değildir. Genellikle, yerel katılım süreci belediye başkanı ile vatandaş arasında geçen bir süreci ifade etmektedir.

Türkiye’de yerel katılımın en sağlıklı uygulandığı araç iletişim demokrasisidir. Yerel yönetimlerin Toplam Kalite Yönetimi içinde değerlendirdikleri internet uygulamaları çok hızlı ve etkin bir şekilde yönetilmektedir. Yurttaşlar diledikleri an, belediyenin web sitesinden, beyaz masa uygulamaları ya da belediye başkanının “twitter”, facebook” gibi sosyal medya uygulamalarına mesaj yollayabilmekte ve Toplam Kalite Yönetimi ile belirlenen süreler içinde kendilerine geri dönülmektedir. Elektronik dilekçelerin karşılanması aşamasında belediyelerin birimlerini kontrol eden iç denetim birimleri bulunmakta ve vatandaşlarla telefon, internet üzerinden iletişim kurularak kendilerine hizmet veren birimin etkinliği denetlenmektedir.