• Sonuç bulunamadı

1.3. KÜRESEL TOPLUM VE YEREL YÖNETİMLER İLİŞKİSİ

2.1.1. Demokrasi ve Yerel Yönetimler

Demokrasi ve genel yönetim ilişkisi çoğulcu demokrasi olarak isimlendirilmektedir. Batı tipi liberal demokrasi anlayışı yerel yönetimleri demokrasinin doğduğu ve geliştiği alanlar olarak görmektedirler.

Yerel yönetimler, demokratik yaşama, demokrasinin gelişmesine türlü yollarla katkıda bulunan kamu tüzel kişisidir. Halkın kendi kendisini yönetmesine olanak verir. Halk demokrasi eğitimini, yerel yönetimler içinde kazanır. Bir başka deyişle yerel yönetimlere halkın katılımı, onun aynı zamanda siyasal eğitimini de sağlar. Bundan dolayıdır ki John Stuart Mill, ve Alexis de Tocqueville gibi ünlü düşünürlerin yapıtlarında yerel yönetimlerden

“demokrasi okulu” olarak söz edildiğini görürüz88

.

John Stuart Mill’e göre toplum ve (veya) devlet baskısına karşı bireysel öz gelişim hakkını ve bu haktan en çok sayıda insanın yararlanması

olanağını savunmak hayati derecede önemliydi. Tocqueville’nin

merkezileşme ve eşitlik üzerine, bu eğilimlerin modern toplumlarda yaptığı tahribatı gözler önüne seren uyarısı sivil toplumun geleceğine yönelik liberal kaygıları güçlendirmiştir. Alexis de Tocqueville de yönetsel merkezileşme, yabancılaşma, siyasal katılımın azalmasıyla kişilerin diğer bireylere ve kendi özgürlüklerine karşı umursamaz hale gelmesi eğilimleri arasında ciddi bir devamlılık olduğu düşüncesini ileri sürmüştür89.

88Ruşen Keleş, Kent ve Siyaset Üzerine Yazılar (1975-1992), İstanbul, IULA-EMME, Kent

Basımevi, 1993, s. 3

89 Armağan Öztürk, John Stuart Mill ve Alexis De Tocqueville Felsefesinde Özgürlüklerleri Koruma Kaygısı Üzerine Notlar, (Erişim),

Merkezi otoritenin temel hak ve özgürlükler açısından eleştirisi, yerel yönetimlere halkın doğrudan katılımını destekleyen açılımı geliştirmiştir. Karar alma süreçlerine katılan birey, düşüncelerini ifade eden, eleştiren ve denetleyen yanı ile bireysel özgürlüğünü koruyabilecektir.

Yerel yönetim, iktidarın merkezden yerel birimlere dağılımını sağlayarak özgürlüğü geliştirmektedir. Böylece iktidar ve yetkinin mekânsal düzeyde bölüşümünü sağlamakta, bu da egemen olanın iktidarını sınırlamakta, muhtemel keyfi yönetime karşı bireyi ve birey gruplarının korunmasını sağlamakta ve çoğulculuk yaratarak siyasal ve ekonomik gücün yoğunlaşmasını ve tekelleşmesini önlemektedir. Yerel yönetim, siyasal makamlara ulaşmayı, onları elde edebilmeyi ve yurttaşların kendi hayatlarını yönetebilmeleri için gerekli yerel katılım olanaklarını sağlayarak eşitliği gerçekleştirmektedir. Yerel yönetim – oy kullanma, referandum ve benzeri girişimlere katılma, özgür birliktelikler (dernek, birlik ve benzeri örgütlenmeler ile) oluşturma ve diğer temel hak ve özgürlüleri kullanmasına fırsat tanıma yolları ile – bireyin siyasal gelişmesine katkıda bulunarak, eşitliğin gelişmesini olanaklı kılmaktadır.90

Yerel yönetimlerin demokrasiye katkısı yalnız halkın siyasal eğilimine katkıda bulunmaları ile sınırlı değildir. Yerel yönetimler, siyasal önderlerin yetişmesi içinde bir kaynak, bir okuldur. Birçok ünlü devlet ve siyaset adamı

ülke çapında önemli görev yerlerine yerel yönetimlerden gelmişlerdir91

.

Bugün Türkiye dâhil pek çok ülkede yerel yönetim tecrübesi bulunan liderler, yerel yönetim tecrübeleri, demokrasinin temeli olan halk tabanının isteklerini rasyonel analiz ederek geliştirdikleri siyasal ilişkileri ile merkezi iktidarda bulunmaktadırlar.

Demokrasinin kurumsallaşmış siyasal gücü kimin kullanacağını seçim yoluyla saptamaya indirgenmesi ve siyasal gücü ele geçirenlerin, bu gücü, belli bir süre için kendisini seçen toplumdan kopuk olarak kullanması, önemli ölçüde otonomlaşması yüzünden ortaya çıkan olumsuz sonuçlar ve bu

90 Selahattin Yıldırım, Yerel Yönetim ve Demokrasi Kavramlar ve Yaklaşımlar, IULA-EMME,

Kent Basımevi, 1993, s.35

91

konuda biriken deneyler temsil esasını yıpratmıştır. Demokrasiden beklenen,

siyasal gücün oluşumunun demokratikleşmesidir. Siyasal gücün

demokratikleşmesinden anlaşılansa toplumda yaratılan oydaşmanın doğrudan siyasal güç haline gelebilmesidir. Bu da kamu alanının sadece siyasal güç tarafından oluşturulması pratiklerine son verilmesi ve sivil toplum güçleri tarafından da oluşturulma pratiklerine yer verilmesi taleplerini

beraberinde getirmektedir.92

Katılımcı demokrasi bu açıdan üç temel sorunun ana hatlarını çizmektedir93

.

 Temsili demokrasi yerel ihtiyaçlara cevap vermiyor.

 Kamusal katılım oy vermenin ötesine geçmediği için oy verme

oranları düşmektedir.

 Karar alma güçlü çıkar gruplarına ve hükümetin politika

uzmanlarına ait bir alan olarak belirginleşiyor.

Demokrasinin 21. Yüzyılda tartışılan bu temel konuları yerel yönetimlere yetki devri ile kamu hizmetlerine halkın katılımı aşılmaya çalışılmaktadır.

Demokrasinin bugünkü işleyişi içinde yönetimlerin desantralize olması, “subsidiarity” ilkesinin uygulanması demokratik sorunlara bir ölçüde çözüm getirecektir. Ama bunlar kavramsal düzeyde parçalanmış kültürlerin demokrasisi nasıl kurulabilir sorusunun doğrudan yanıtı olmayacaktır. Bu sorunun kavramsal düzeydeki yanıtları katılımcı ve çoğulcu demokrasidir. Ama bunların işlerliğinin yeterince kurulduğu söylenemez. İktidarların değişmesi başka bir pratik içinde gerçekleştikçe, parçalanmış kültürün her grubun kendi kültürlerini yaşama geçirebilmeleri garanti altına alınmış olmaz. Eğer postmodernizm tarihsel saldırının sonucunu almak istiyorsa yalnız

92İlhan Tekeli, Modernite Aşılırken Siyaset, Ankara, İmge Yayınları, 1999, s.245 93Bülent Tunga Yılmaz,a.g.e., s. 39.

kavramsal çözümlerle değil onun işlerliğini sağlayacak pratiklerle de ciddi

olarak ilgilenmek durumundadır.94

Böyle olmasına rağmen temsili demokrasi varlığını sürdürmektedir. Katılımcı demokrasi temsili demokrasiyi tamamen yerinden edememektedir. Bunun nedeni katılımcı demokrasinin içinde barındırdığı yetersizliklerdir. Bunlardan en önemlisi katılımcı demokrasinin içerdiği anarşist eğilimlerdir. Katılımcı demokrasinin değerlerinin uygulamada uç noktalara götürülmesi halinde sistemin kendi kendini üretmesi garanti altına alınmamaktadır. Katılımcı demokrasi, sistem bunalıma düştüğünde müdahale etme şekillerinin neler olacağının nasıl saptanacağı ve bireylerin yaşam projelerini hayata geçirirken uyacağı kuralların nasıl geliştirileceği konumunda işlerliği olabilecek bir yanıt getirememektedir. Bu durumda bu gereksinmeyi sağlayacak bir ulus devlet ve temsili demokrasi de varlığını korumaktadır. Ancak yine de bu temsili demokrasi kendi meşruiyeti yanı sıra katılımcı demokrasi pratiklerine de büyük ölçüde yer açmak durumunda kalmaktadır. İki demokrasi anlayışı iç içe yaşamaktadır. Böyle bir durumda kalan temsili demokrasi toplumda uygulanacak kuralları ve kurumları oluştururken onların izin verici nitelik taşımasına özel önem vermektedir.95