• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.2. Kimlik

2.2.5. Kültür

Bireyler, sosyal ilişkilerle kurulu bir yaşam içinde zihinlerinde yer alan bir takım idrak ve bilgilerle davranışta bulunurlar (Sözen, 1991: 96). Bu sosyal idrak ve bilgilere kültürün etkisi çok büyüktür. Kültür sosyal kognisyonlar üzerinde etkin konumdadır.

63

Bireyin, sosyal grubunda yaşadığı tecrübelerin bütünü sosyal kognisyon olarak adlandırılır; bu da sosyal kimliğinin temellerini oluşturur (Sözen, 1991: 96). Kültürün, kimlikle bu yakından ilişkisinden dolayı, ortaya çıkış ve tanımlanma süreçlerini ele almak gerekmektedir.

Kültür, bireylerin oluşturduğu ortak değerler ve inançlardır. Kuşaktan kuşağa aktarılarak varlığını sürdüren bir davranışlar topluluğudur. Kültürün ortaya çıkış süreci ile ilgili bazı tanımlara değinmek gereklidir. Eagleton (2011) kültürün Latince kökünün, tarımsal gelişmeden ikâmete, tapınmaktan korumaya dek farklı anlamlara gelen colore olduğunu ve kültürün saban demirinin ağzı anlamına gelen “coulter” ile aynı kökten geldiğini söylemektedir. Bauman da (2015: 63) bu terimin orijinalinde tarım (agriculture) -Fransızcadaki culture kavramı ve onunla eşzamanlı olarak girmiş olan Almancadaki bildung ve İngilizcedeki refinement kelimeleri de aynı anlamda olan- kelimesinden türetilen yetiştirme (cultivation) anlamından geldiğini belirtmektedir. Bauman aynı çalışmasında terimin metaforik kökeni farklı olsa da, kültürde temel amacın insan yetiştirmek olduğunu ilave etmiştir. Parekh (2002: 184) tek başına ifade edildiğinde kültürün hemen hemen insan hayatının tümünü kapsadığını söylemekte ve bu doğrultuda kültürü şu şekilde tanımlamaktadır:

Kültür, tarih içerisinde yaratılan bir anlam ve önem sistemi, ya da başka bir deyişle, bir grup insanın bireysel ve toplu yaşamlarını anlamada, düzenlemede ve yapılandırmada kullandıkları bir inançlar ve adetler sistemidir. İnsan yaşamını anlamanın ve düzenlemenin bir yoludur. Aradığı anlayışın uygulamada bir itiş gücü vardır, felsefi veya bilimsel bir kuram gibi, yalnızca kuramsal bir doğaya sahip değildir ve insan yaşamını araçsal bir biçimde değil, belirli bir anlama ve kavramsallaştırma biçimine dayanarak düzenler.

Bu açıklamalardan anlaşıldığı gibi, kültür insanın ürettiği ve insana rehberlik eden çok yönlü bir kavramdır. Köşker de (2018: 88) kültürün insana (topluma) anlam ve nitelik kattığını belirtmektedir. Bireyin toplum ile uyum içinde olmasını sağlayan kültür, insanın

64

anlama kavuşmasını sağlar. Bu sayede onun toplum içinde yaşayabilmesi/var olabilmesini de mümkün kılar (Zencirkıran, 2016: 63).

Kültürün insan için önemi, kimliğe kattığı anlam ile ilgilidir. Çünkü kültür, kimlik kaynağıdır (Özgen, 2018: 120). Bilgin’e göre (2016: 222) bir kültüre ait olmak, bir takım kural ve yasalara uymaktan öte belli bir stili, bir zevki, bir anlayışı benimsemek demektir.

Kültür, bir takım davranış örüntülerini ve modellerini ifade etmektedir. Bu modeller, kurallara kıyasla daha esnektir, informel yollardan öğrenilmişlerdir, sembolik yollardan iletilirler ve kişiler kültürü kendilerini yönlendiren bir güç gibi algılarlar. Bu yönü ile Bilgin (2016: 223) kültürü, sosyal grupların bir karakteristiği olarak ifade etmiş ve şöyle bir açıklama getirmiştir:

Öznesi ve taşıyıcısı topluluk olan kültür, bireylere indirgenemeyen kolektif bir olgudur;

bireyler düzeyinde meydana gelen değişikliklere karşın kültür ve kurumları oldukça istikrarlılık gösterir. Grup üyeleri arasındaki etkileşimden doğan sosyal normlar, kültürün temel bir özelliğidir zira grup üyelerinin davranışlarını düzenler ve grupta belli bir standartlaşma yaratır.

Bu bakımdan kültür kolektif özelliği ile; grup içinde benzerlikleri ve grup dışı ile farklılığı simgelemektedir. Kültür bir topluluğun üyelerini niteleyen ve onların diğer gruplardan ayırt edilmesini sağlayan tutum ve davranış tarzıdır.

Kültürün kapsamı çok geniştir. Bu sebeple kültür çeşitli yaklaşımlar ile açıklanmaya çalışılır. Doğar’a göre (2016: 402) kültüre iki farklı yaklaşım vardır. İlki, coğrafya ve bu coğrafyada yaşayan insan/toplum özelliklerine vurgu yapar. Diğeri ise tarzlar, yöntemler, davranışlar vb. odaklanarak kültürün problem çözme için araç olma, hayat tarzı gibi yönlerini esas alır. Bu çalışma kapsamında, kültürün bu iki yaklaşım tarzı da benimsenmektedir.

Bauman’a göre (2015: 9) kültür kavramının birinci amacı, süregelen durumun tanımını, dökümünü ve kodlamalarını kaydetmek değildir. Asıl amacı, gelecekteki amaçlar için hedef tayin etmek ve yol göstermektir. Bu açıdan kültüre toplulukları

65

eğitmek, onların geleneklerini rafine etmek, böylelikle toplumların ve insanların gelişimlerini sağlayarak bir diğer ifade ile toplumun derinliklerindekileri yüzeye çıkararak yürütülen ilahi bir amaç atfedilmiştir (Bauman 2015: 9). Bu amaç yerine getirilirken de, kültürün neyin ‘olması gerektiği gibi’ özelliği yüzünden arzulanan ve tavsiye edilen olduğunu tanımlamasının yanı sıra, sıradan olması ve gizli tehdit oluşturması nedeniyle neye güvenilmemesi ve kaçınılması gerektiği konusunda belirteçlere, uyarıcı işaretlere ihtiyacı vardır (Bauman, 2015: 8). Kültür kişinin davranışlarına rehber niteliğindedir. Bu rehberlik, hem yapılması gerekenleri hem de uzak durulması gerekenleri belirler.

Kültürün rehberliği öncelikle kişinin hafızasında yer edinmiştir. Assmann (2015:

63), kültürün bellekte yaşadığını, kendi başına yayılamayacağını ve oldukça hassas talimatlara bağlı olduğunu ifade etmektedir. Kültürel belleğin oluşması deneyimler ile ilgilidir ve törensellik içerir. Yani belli ritüellerde kendini gösterir. Bu ritüeller grupların kimliğini korudukça ve bilgilerin devamlılığını garanti ettikçe, yeni kuşaklara kültürün aktarımı tekrarlama şeklinde gerçekleşir (Assmann, 2015).

Kültür, topluluğu ifade eden bir kavram olarak karşımıza çıkarken kişinin kimliğini de inşa eden merkezi bir role sahiptir. Bu görüşü destekleyen Eagleton’a (2011:

11) göre kültürün boyutlarından biri de inşa edici olmasıdır. Çünkü saf bir madde gibi olan kültür, insanların deneyimlerine göre şekil alıp anlamlı bir hale getirilmelidir. Kültür, bu yönü ile kültürel farklılığın tanınması ve korunması için teorik zemin sunmaktadır.

Dolayısıyla kültürel çeşitlilikte, kültürden bahsederken bireyden yola çıkılarak inşa edildiğini söylemek gerekmektedir. Taylor (2014), belirli bir kültür tabiatı gereği değerli ise ve yaşamayı hak ediyorsa, kültürel topluluğun veya o toplumun üyelerinin çoğunun isteklerini gelecek kuşaklar için muhafaza etmede şüphe duyulmaması gerektiğini

66

söylemektedir. Çeşitli kültürlerin muhafaza edilmesi, kültürel çeşitliliğin korunmasını da beraberinde getirir.

Farklı kültürel özelliklere sahip topluluklar ile bir arada yaşamak için belli bir saygı ortamı var olmalıdır. Parekh’in (2002: 226) de savunduğu gibi kültüre saygı, kültürel topluluğa saygı ve kültürün içeriğine saygı olmak üzere iki boyuta sahiptir.

Kültüre saygılı olmak, aynı zamanda onu oluşturan bireyler ve topluluklara da saygılı olmak anlamına gelir. Kültürel topluluğa saygı, kültürünü devam ettirmek isteyen bireylerin, yaşam biçimlerini özgürce belirleme hakkına sahip olmalarından dolayı gereklidir (Parekh, 2002: 226). Çünkü saygı kültürlerin korunması ve sürdürülmesi için olumlu bir tutumdur. Olumlu tutumun varlığı, kültürel çeşitliliğin yaşanması için uygun ortamı da sağlayacaktır. Kymlicka da (2015), kültürel çeşitliliğe ilişkin olumlu bir tavrı onaylamaktadır. Aynı ülkede birden fazla kültürün yarattığı kültürel çeşitlilik, kültür içi çeşitlilikte olduğu gibi insan hayatını zenginleştirici bir özelliğe sahiptir.

“Kimlik” bölümü, kimliğin alt kavramları üzerinden kurgulanmıştır. Bulguların yorumunda, bu alt kavramların içerikleri baz alınmıştır. Kimliğin, tanımlama ve tanımlanma süreçlerinde, hem bireysel hem de sosyal kimlik etkili olmuştur. Bireysel kimlik, bireyin kendini tanımlamasında öncüdür. Tanımlanma ve aidiyetlerde sosyal kimlik daha kapsayıcıdır. Sosyal kimlik kuramına göre insanlar, genellikle bireysel değil, belli bir sosyal grubun üyesi olarak hareket eder. Belli bir topluluğa dâhil olmak bireyin kendisinin ve diğerlerinin tanımlanmasını sağlar veya kolaylaştırır. Böyle bir sosyal ortam içerisinde birey için en anlamlı olan grup, onun içinde bulunmak istediği grup, sosyal kimliğini şekillendiren unsur olacaktır. Bununla birlikte birey dâhil olduğu sosyal sınıf yapısına göre bir davranış tarzı benimseyecektir.

Bireyin içinde bulunduğu sosyal ortam aidiyetlere dayanak oluşturur ve farklılıkların anlaşılmasını sağlar. Bu aşamada öteki ile iletişim biçimi, kimlik inşasını

67

sürekli kılar. Kimlik inşasındaki etkileşimler sosyal ve sembolik olarak, pratikte ve hafızada gerçekleşir. Bunlar da temsiller yoluyla sosyal sınırları oluşturur. Ortaya çıkan sınırlar kültürün gelişmesini ve korunmasını sağlar, bazı durumlarda da değişmesine sebep olur. Kültür, kimliğin parçasıdır ve toplumu şekillendirir. Bir kültürü, hâkim kültürün değerlerine uymuyor diye dışarıda bırakmak, o kültürün özgün değerini baştan reddetmek anlamı taşımaktadır. Oysaki hem dünya genelinde hem de birer birer bütün toplumlarda farklı kültürlerle birarada yaşama oldukça önemli ve gereklidir (Taylor, 2014: 92). Çokkültürlü toplum düşüncesinde kültürel çeşitlilik arzu edilmektedir.

68

Benzer Belgeler