• Sonuç bulunamadı

Ekonomik Boyut

Boyut 1 (Koşulların sağlanması için ulusal Yeşil Büyüme planı): Yeşil Büyüme stratejisi ancak politik uygulayıcıların kendilerini güvende hissetmesini sağladığında mümkün

2 YEŞİL BÜYÜME – ENERJİ KAYNAKLARI İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE YEŞİL BÜYÜME UYGULAMALARI

2.2 YENİLENEBİLİR ENERJİ KULLANIMININ FAYDALARI

Yenilenebilir enerji kaynakları, isminden de anlaşılacağı gibi kullandıktan sonra doğal süreç tarafından yenilenir ve tekrar kullanılabilir. Fosil yakıtlar ve nükleer enerji gibi sınırlı rezervlere sahip değildirler. Dolayısıyla, sınırsız olarak faydalanabilme imkanı sunmaktadırlar. Dünya üzerinde her yerde bulunabildikleri için bazı istisnalar hariç bedelsizdirler. Santral kurulumu aşaması dışında çevreye zararsızdırlar yani enerji üretimi

aşamasında çevre kirliliğine neden olmazlar. Sera gazı salınımı yapmadıkları için iklim değişikliğine neden olmazlar (Ağaçbiçer, 2010: 48).

Fosil yakıtların neden olduğu sera gazı salınımları yenilenebilir enerji kaynaklarında yok denecek kadar azdır. Elektrik üretimi sırasında 0,6-2 pound CO2e/kWh salınım yapan doğal gaz ve 1,4-3,6 pound CO2e/kWh salınım yapan kömür ile karşılaştırıldığında rüzgar enerjisi sadece 0.02-0.04 pound CO2e/kWh, güneş enerjisi 0,07-0,2 pound CO2e/kWh, jeotermal 0,1-0,2 pound CO2e/kWh ve hidrolik-enerji 0,1-0,5 pound CO2e/kWh salınım yapmaktadır. Biyokütleden üretilen elektrik enerjisinin ise hangi kaynağın kullanıldığına ve nasıl toplandığına bağlı olarak daha geniş bir salınım aralığı vardır. Buna rağmen, sürdürülebilir kaynaklı biyokütle kaynakları düşük bir salınım izine sahiptir fakat sürdürülebilir olmayan biyokütle kaynakları önemli küresel ısınmaya neden olan gazların salınımını yapabilir100.

Küresel ısınmanın yol açtığı sıcak hava dalgaları, şiddetli fırtınalar ve gittikçe artan şiddetli orman yangınları daha sık görüleceği için yıkıcı hadise riski gelecekte de artacaktır. Yenilenebilir enerji kaynakları, bu tarz doğal afetlere karşı kömür, doğal gaz ve nükleer enerji santrallerinden daha dayanıklıdır101. Örneğin, doğal afetler sonucu bir fosil yakıt santralinin zarar görmesi santralin işlevini tamamen yitirmesine neden olabilir (nükleer santrallerde çevre felaketlerinin çıkması da muhtemeldir) fakat yenilenebilir enerji kaynaklarından güneş ve rüzgar enerjisi santrallerinin işlevini yitirmesi için santralin tamamının zarar görmüş olması gereklidir. Güneş ve rüzgar enerjisi santralleri birbirinden bağımsız şekilde çalışabilen birimlerden oluştuğundan, herhangi bir birimin zarar görmesi halinde o birim devre dışı bırakılar ve santral işlevine sorunsuz bir şekilde devam eder. Daha sonra devre dışı bırakılan birim tamir edilerek veya değiştirilerek sisteme tekrar bağlanır ve sorunsuz bir şekilde enerji üretmeye devam eder. Bu durum

100 http://www.ucsusa.org/clean_energy/our-energy-choices/renewable-energy/public-benefits-of-renewable.html#.V58uUjWWFG0 E.T.: 8.9.2017

101

http://www.ucsusa.org/clean_energy/our-energy-choices/renewable-energy/public-benefits-of-enerji devamlılığı açısından yenilenebilir http://www.ucsusa.org/clean_energy/our-energy-choices/renewable-energy/public-benefits-of-enerji kaynaklarının hanesine büyük bir artı olarak yazılmaktadır.

Genellikle, en düşük maliyetle enerji sağladıkları için dünyanın enerji ihtiyacının

%80’ininden fazlası fosil yakıtlar tarafından karşılanmaktadır. Ancak, fosil yakıtlar yenilenebilir kaynaklara olan maliyet avantajını son yıllarda kaybetmeye başlamıştır ve hatta bazı yenilenebilir enerji türleri sadece finansal anlamda fosil yakıtlarla yarışabilecek duruma gelmiştir. Yenilenebilir enerji maliyetlerinin yakın gelecekte daha da düşmesi beklenirken fosil yakıt fiyatları büyük ihtimalle artacaktır. Dolayısıyla enerji dönüşümüne teşvik eden politikalar olmasa bile, ekonomik faktörler bizi o yönde yönlendirmektedir (Timmons vd. 2014: 17).

Geleneksel enerji kaynaklarının aksine yenilenebilir enerji kaynakları, temiz, güvenli ve tükenmezdir. Dolayısıyla, dünyada giderek yaygınlaşmaktadır ve tahminlere göre birçok geleneksel enerji bileşenini geride bırakacak ve enerji tüketim paylarında liderlik pozisyonunu ele geçirecektir (Apergis ve Danuletiu, 2014: 578). İnsan kaynaklı çevresel sorunları hedef alan çalışmalara göre 2050 yılına kadar yenilenebilir enerjiler dünyanın ihtiyacı olan enerjinin yarısını karşılayabilecek konuma gelecektir. Enerji talebini karşılamak için yenilenebilir enerji kullanımının arttırılması, herhangi bir iklim değişikliği tehdidi göz önüne alındığında enerji endüstrisi için gereklilik halini almaktadır (Chien ve Hu, 2008: 3045).

Teorik olarak, günlük güneş enerji arzı bir yılın tamamında insan enerji ihtiyaçlarını karşılamaya yeterlidir. Fakat güneş ve diğer yenilenebilir enerji kaynakları zamana ve yere göre kullanılabilirlikleri değiştiği için sınırlı sayılırlar (Timmons vd. 2014: 5). Temiz teknolojiler az gelişmiş oldukları için bu teknolojileri destekleme kısa dönemde büyümenin yavaşlamasına neden olabilir. Fakat temiz teknolojileri destekleme daha yeşil (dolayısıyla daha sürdürülebilir) büyümeye yardımcı olacaktır (Aghion vd. 2009: 3).

Yenilenebilir enerji kaynaklarının fosil yakıtlar üzerinde bir de işletme maliyeti avantajı bulunmaktadır. Termik enerji santrallerinden enerji üretmek için fosil yakıt kullanıldığından, işletme maliyetleri hem fosil yakıtların fiyat dalgalanmalarından dolayı

değişkendir hem de çok yüksektir. Yenilenebilir enerji kaynaklarında bu sorunlar yaşanmaz. Örneğin, güneş ve rüzgar enerjilerinin çok düşük işletme maliyetleri vardır.

Enerji tesisleri kurulduktan sonra her yıl enerji üretmek için çok cüzi bir maliyet ortaya çıkar. Bu fosil yakıtlar üzerinde bir işletim avantajı olurken, bu avantaj büyük sermaye harcamasına mal olur. Yenilenebilir enerji tesisi inşa etmek fosil enerji santrali üretmeyle aynıdır ve üstüne santralin ömrü boyunca kullanacağı yakıtın maliyetinin eklenmiş halidir (Timmons vd. 2014: 23). Bu bir dezavantaj gibi görünse de bazı yenilenebilir enerji türlerinin maliyetleri geleneksel enerji kaynakları ile rekabet edecek kadar düşmüştür.

Gerekli alanlarda yeterli teknolojik yatırımların yapılması sonucu maliyetlerin daha da düşürülerek geleneksel enerji kaynaklarından da karlı hale gelecekleri tahmin edilmektedir (Ağaçbiçer, 2010: 48).

Tablo 12. Küresel Yenilenebilir Enerji Kurulu Gücü ve Artış Oranları

Yıl Yenilenebilir enerji kurulu gücü (GW)

Bir önceki yıla göre artış oranı (%)

REN21, 2010; REN21, 2011; REN21, 2012; REN21, 2013; REN21, 2014; REN21, 2015;

REN21, 2016; REN21, 2017).

Uluslararası Enerji Ajansının (IEA) hazırladığı dünya enerji görünümü raporuna göre yenilenebilir enerji %6,7 ortalama büyüme oranı ile 2005-2030 yılları arasında enerji endüstrisinin en hızlı büyüyen parçası olması beklenmektedir. Bu büyüme oranı

sunmasından kaynaklanmaktadır (Sadorsky, 2009: 4021). 21. Yüzyıl için Yenilenebilir Enerji Politika Ağının (REN21) hazırladığı yıllık raporlardan alınan verilerle oluşturulan tablo 12’de görüldüğü üzere IEA’nın tahminleri 2005-2016 döneminde büyük ölçüde gerçekleşmiştir. 2005-2016 döneminde yenilenebilir enerji kurulu gücünde yıllık ortalama

%7,1 büyüme gerçekleşmiştir. Bu ise, beklenen büyüme oranının üstünde bir büyüme oranı yakalandığının göstergesidir. Dikkat edilecek olursa 2009 yılında sadece %1,7 oranında bir kurulu güç artışı olmuştur. Artışın bu kadar düşük olma sebebinin 2008-2009 finansal krizi olduğu açıktır. Finansal kriz nedeniyle planlanan yatırımlar uygulanamamış ve büyüme oranı çok düşük seviyelerde kalmıştır.