• Sonuç bulunamadı

1.4. HİCAZ VE YEMEN

1.4.2. Yemen’de Yaşanan Gelişmeler

Yemen ve Osmanlı Devleti arasındaki ilişki 16. yüzyıla dek uzanmaktadır. 1538 yılında Mısır valisi Hadım Süleyman Paşa’nın kontrol altına almasıyla birlikte Osmanlı idaresi ile tanışan Yemen, sonraları Osmanlı Devleti’nin önemli bir uğraş göstereceği bir bölgedir. 1635 yılından itibaren Zeydi imamlar tarafından idare edilen Yemen, 1839 yılında İngilizlerin işgal ettiği Aden’de boy göstermesi ve 1869 yılında Süveyş Kanalı’nın açılmasının ardından stratejik olarak önem kazanmıştır. 1870’li yıllarda gerçekleştirilen askeri harekât sonrasında Yemen’in kontrol altına alınması bazı Yemenliler tarafından işgal olarak değerlendirilmiştir.217 Bunun sebebi Zeydî

inancına göre, İmam olmanın şartları; peygamber soyundan gelmek, Zeydî olmak ve elinin üstünde el bulunmaması yani herhangi bir otoritenin altında yaşamamaktır. Bu nedenle de Zeydî halk devamlı olarak Osmanlı Devleti’ne karşı baş kaldırmış ve bu durum devleti yıllarca uğraştırmıştır.218

Yemen’de Osmanlı idaresi, 1872 yılında tamamlanan askeri harekât ile vilayetin büyük bir kısmında tesis edilmiştir. Daha sonra 1877-1878 Osmanlı-Rus

215 Georgeon, a.g.e., s. 211.

216 Eraslan, II. Abdülhamid ve İslam Birliği, İstanbul 2019, s. 260.

217 Yasemin Barlak, “II. Abdülhamid Döneminde Yemen Zeydîlerinin Osmanlı Hilafetine Bakışı”,

İnsan ve Toplum Araştırmaları Dergisi, 2019, c. 8, Sayı: 3 (2019), s. 1510-1511.

218 Metin Ayışığı, “Osmanlı’nın Son Vilayeti Yemen”, XIII. Türk Tarih Kongresi, Ankara 2002,

56 Harbi’nde Doğu cephesi komutanı olarak karşımıza çıkacak olan Ahmet Muhtar Paşa tarafından 1872 yılında komuta edilen ve Fırka-i İhtiyatiye adıyla anılan askeri birliklerin başarılı harekâtı sonucunda Yemen’de gerek mülkî gerek idarî ve askeri yönden yeni bir teşkilatlanma yoluna gidilmiştir. Bu vesile ile merkezi San’a olacak şekilde San’a, Hudeyde, Ta’iz ve Asir sancaklarından müteşekkil Yemen vilayeti tesis edilmiştir.219 Bölgede güvenliği sağlayan Ahmet Muhtar Paşa devlet otoritesini; ticari,

ekonomik ve stratejik açıdan önemli olan Yemen’in Hint kıyılarına kadar götürmeyi gerekli görmüş ve buna yönelik çalışmalara başlamıştır.220 Bunun bariz bir göstergesi

olarak değerlendirebileceğimiz bir örnek olarak, ilk siyasî Yemen haritasının çizimini gösterebiliriz. Son derece titiz bir çalışmayla hazırlanan harita ile Yemen siyasî olarak tanımlanmıştır. İdari anlamda mutasarrıflıklara ayrılan Yemen, her birinin başında kaymakam bulunan kazalara ayrılmıştır.221 İmar işlerine de el atan Paşa, ayaklanmalar

nedeniyle harabeye dönmüş devlet dairelerinin kullanılabilecek vaziyete gelmesini sağlamıştır. Kışlalar, cephanelikler ve geçici bir hastane de inşa ettirerek bölgedeki yatırımlarına devam etmiştir. Ulaşım ve haberleşme ağlarına önem vermiş ve bunun bir göstergesi olarak da telgraf teşkilatının kurulmasını sağlamıştır. Hudeyde’den San’a’ya telgraf hattı çekilirken, San’a’ya ulaşımı kısaltmak ve kolaylaştırmak adına Sanfur üzerinden giden bir yol da yaptırmaya başlamıştır. Devletin içinde bulunduğu şartları da göz önünde bulunduran Paşa, tüm bu yatırımları yerel imkânlarla yapmaya çalışmıştır.222

II. Abdülhamid, Yemen’de mevcut İngiliz tehdidinin ve bu durumun hassasiyetinin farkında olarak, Yemen’in ileri gelenlerini ve kabile şeyhlerini İstanbul’a davet etmiş ve bazılarını yerel yönetimlerde görevlendirmiştir. Sayıları yaklaşık 100’ü bulan dini liderleri de İstanbul’a çağırarak onları maaşa bağlamış ve böylelikle Osmanlı Devleti’ne olan bağlılığı sürdürmelerini amaçlamıştır. Ancak tüm bunlar temel problemlerin çözümünü getirmiştir diyemeyiz.223 Nitekim 1877-1878

219 Cengiz Çakaloğlu, “Yemen İsyanı ve Uşak Redif Taburu (1891-1892)”, II. Uşak Sempozyumu 13-

15 Ekim 2011 Bildirileri, Uşak 2012, s. 552.

220 Rıfat Uçarol, Gazi Ahmet Muhtar Paşa (1839-1919 Askeri ve Siyasi Hayatı), İstanbul 1989, s. 29. 221 Abdulvehhâb Abdullah el- Ma’marî, “Sultan II. Abdülhamid Döneminde Yemen (Çev.Erkan

Avşar)”, Sultan II. Abdülhamid Han ve Dönemi, İstanbul 2017, s. 128.

222 Uçarol, Ahmet, s. 31.

223 Mehmet Çoğ, “Yemen Layihaları”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi,

57 Osmanlı-Rus Harbi, tıpkı diğer Arap vilayetlerinde olduğu gibi Yemen’de de huzursuzlukların baş göstermesine ortam hazırlamıştır. Halkın bir kısmı, Hilafet iddiasıyla ortaya çıkan Seyyid Muhsin Şatari’ye katılmış, hükümet konağı basacak kadar ileri gitmişlerdir. Savaş sonrasında özellikle önem verildiğini söyleyebileceğimiz Yemen için, huzursuzluğun kaynağının tespit edilmesi çalışmalarına girişilmiştir. Devlet memurlarını Halifenin birer temsilcisi olarak kabul eden Yemen halkı; devlet memurlarının zulmü, İslâm’ın yasaklarını çiğnemeleri, gelen memurların lisan bilmemesi dolayısıyla halkın derdini anlatamaması Yemen’de yaşanan isyanın başlıca sebeplerindendir.224 Dönemin idarecilerinin önemli bir kısmı

Yemen’e sürgüne gönderilmiştir. Bölgedeki sorunların anlaşılmasında yaşanan zorluklar da işlerin daha da karışmasına ortam hazırlamıştır. Adalet dağıtmaktan uzaklaşan yöneticiler ve tüm bunların yanında rüşvet ve yolsuzluk gibi vakaların artması Yemen’de yaşanan isyanların sebepleri arasındadır.225

Ancak İsmail Hakkı Paşa tarafından gerçekleştirilen harekât neticesinde isyan son bulmuş ve Yemen’de asayiş sağlanmıştır. Konumuz kapsamında Osmanlı-Rus Harbi sırasında Yemen valisi olarak görev yapmakta olan Mustafa Asım Paşa, planlamış olduğu bazı icraatları savaş nedeniyle tamamlayamamıştır. Fakat mülkî ve askeri manada dirayetli bir duruş sergilediğini söylemek mümkündür.226 1879 yılında

Mustafa Asım Paşa’nın valilik görevinden ayrılmasının ardından Yedinci Ordu Erkân- ı Harbiye Reisi Ferik İsmail Hakkı Paşa vali olarak atanmıştır. Kendisinin valilik döneminde özellikle askeri teşkilat açısından önemli adımlar atılmıştır.227 Buna

tezimizin ilgili başlığı altında değineceğiz.

İsmail Hakkı Paşa’nın ardından göreve İzzet Paşa atanmıştır. 1881 ile 1885 yılları arasında Yemen’de vali olarak görev yapmıştır. İzzet Paşa, Altıncı Ordu Erkân- ı Harbiye Reisi idi. Bu dönemde bazı isyanların öne çıktığını söylemek mümkündür. İmam Muhsin’in ölümünün ardından yerine geçen Şerifüddin’in taraftarları tarafından gerçekleştirilen isyan dikkat çeken isyanlardan biridir. Hacce ve Zafir bölgelerinde 224 Eraslan, a.g.e., s.280-281.

225 Serpil Açıkalın vd., Yemen Dosyası, Ankara 2010, s. 57-58.

226 Yasemin Barlak, Dini ve Siyasi Yönden Osmanlı Devleti İdaresinde Yemen (1872-1909), Ondokuz

Mayıs Üniversitesi Yayımlanmamış Doktora Tezi, Samsun 2013, s. 69-70.

227 Yasemin Barlak, “İsmail Hakkı Paşa’nın Valiliği Döneminde Yemen’de Hamidiye Askeri

58 görülen ve Osmanlı Devleti açısından ciddi zayiat ile sonuçlanan bir mücadele gerçekleşmiştir. Nitekim isyanlar yatıştırılmış olsa da Yemen’de asayişi bozan tek unsur isyanlar değildir. Vilayet merkezine uzak olan idarî merkezlerde yolsuzlukların çok fazla duyulduğu, kaymakam ve müdür gibi idarecilerin sıklıkla değiştirildiği bilinmektedir. Gerek merkeze olan uzaklığı gerekse engebeli arazi yapısı sebebiyle asayiş problemleri Yemen vilayetinin kurulduğu günden beri karşılaştığı sorunların başında gelmektedir. 228

Diğer Arap vilayetlerinde olduğu gibi Yemen’de de İngiliz girişimlerini görmek mümkündür. Merkeze uzaklığı nedeniyle Osmanlı Devleti tarafından kontrolünde zorlanılan Yemen, özellikle de kabileler arası mücadeleler yaşanırken İngiliz tesirine maruz kalmıştır. Taraflara yardım ederek bölgede var olmaya çalışan İngiltere, özellikle de Zeydî kabileler üzerine yoğunlaşmıştır. Mezhepleri nedeniyle Osmanlı hilafetini tanımayan Zeydîler, bu nedenle İngilizler için biçilmiş kaftandır. Bu kabilelere silah ve nakdi yardımda bulunan İngiltere, aynı zamanda hilafetin Osmanlı Devleti’nin hakkı olmadığını dayatmaya çalışmıştır. Böylelikle bölgede asayişi ve güvenliği tehdit etmeyi hedeflemiştir.229

Bu gelişmeler neticesinde II. Abdülhamid devrinde Osmanlı mülkî idaresinde yer alan memur sayılarında da değişim yaşandığını söyleyebiliriz. Tüm vilayetlerde yaşanan değişimden ziyade konumuzu da kapsamakta olan Arap vilayetlerinden bir örnek vermek gerekir ise 1878 yılında Hicaz’da bulunan tüm memurların toplam sayısı 14 iken bu sayı 1908 yılında 100’e ulaşmıştır. Bunda yaşanan toprak kayıpları ve otorite zayıflığına karşı alınan önlemlerin, daha bürokratik ve merkeziyetçi bir sisteme geçilişin ve yeni hizmet kurumlarının oluşturulmasının etkisi vardır.230