• Sonuç bulunamadı

1.5. KUZEY AFRİKA

2.2.2. Irak’ta Toprak ve Tarım

Mezopotamya gibi önemli bir tarım arazisi üzerinde bulunan Bağdat-Musul gibi yerleşim yerlerini içinde barındıran Irak, verimli ve potansiyeli yüksek toprakları ile Avrupalı devletlerin ilgisini çekmiştir. Gerek verimli tarım arazileri gerekse yeraltı zenginliğiyle stratejik açıdan önemli olan bu bölge, II. Abdülhamid’in saltanat yıllarıyla birlikte Hazine-i Hassa’ya geçirilmeye başlanmıştır.378 İdare-i Seniyye olarak

adlandırılan özel bir idare tarafından yönetilen bu topraklar boş durmuyordu. Araziler kontrol altında tutuluyor, gelirleri toplanıyor ve bölgenin ıslah edilmesi gibi faaliyetler yürütülüyordu. Ayrıca bu yönetimin sorumlu olduğu tek husus da topraklar değildi. Sultan mülklerinin bulunduğu bölgelerdeki binalar, camiler, okullar, köprüler gibi yapılarla da ilgileniliyordu. Özellikle de Irak olarak adlandırdığımız coğrafyada, verimli toprakların bir kısmının II. Abdülhamid adına tescil ettirildiği bilinmektedir.

Umumi bir müfettiş, Irak’ta bulunan İdare-i Seniyye’ye başkanlık etmektedir. İdarenin, Musul vilayetinin farklı bölgelerine dağılmış şubeleri bulunmaktadır. Bu idareye bağlı toprakların vergiden muaf olduklarını ve vakıflara mahsus olduğunu söyleyebiliriz.379 Bağdat ve Musul’daki padişah mülkleri için ayrı birer teşkilat

yapılandırılmıştır. Arazi idarelerinin ne şekilde yapılacağı ve verimin artırılması için

377 Oktay Kızılkaya, XIX. Yüzyılın Sonu XX. Yüzyılın Başlarında Basra Körfezi’ne Uluslararası

Hâkimiyet Mücadelesi, Turkish Studies, Sayı: 7 (2013), s. 296-297.

378 Terzi, a.g.m., s. 256-257. Tanzimat döneminde Maliye’ye bağlı hale gelen, “emlâk-ı hümâyûn”

veya “emlâk-ı şâhâne” olarak da anılan, padişahın malları bu dönemde Hazine-i Hâssa İdaresi’ne alınmıştır. Bkz.; Terzi, a.g.mad., s. 137.

94 gerekenlerin yapılması için birer de nizamname gönderilmiştir.380 Bağdat ve Musul’un

aksine, önceleri Basra’da bir Emlâk-ı Hümâyûn İdaresi olmadığını381 fakat daha

sonraları Basra’da da ayrı bir Emlâk-ı Hümâyûn İdaresi kurulduğu bilinmektedir. H. 1303 yılına dek Bağdat’ta bulunan Emlâk-ı Hümâyûn İdaresi tarafından idare edilen Basra mülkleri, padişah mülklerinin artması ve bu durumun işletmeyi zorlaştırması sebebiyle Basra’da kurulan yeni bir idare tarafından yönetilmiştir.382

Böylelikle elde kalan topraklardan kazanılan verim artırılması, tarımın modernleşmesi ve çiftçinin de bilinçlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu durum, 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi’nin ardından verimli topraklarının önemli bir kısmını kaybetmiş olan II. Abdülhamid’in, hem toprakların işletilmesi ve verimli hale getirilmesi hem de kaybedilen gelirlerin bu yöntemle geri kazanılması yoluna gittiği şeklinde yorumlanabilir. Ayrıca mülkleri idare ediş tarzı ve idaresini kurumsallaştırması göz önünde bulundurulduğunda Selda Sert, II. Abdülhamid’in bu faaliyetinin bireysel bir girişimcilik örneği olarak değerlendirilebileceğini aktarmaktadır.383

19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren bazı Avrupalı araştırmacılar, Fırat ve Dicle havzasının verimli toprakları ve kaliteli tarım ürünleri üzerine çalışmalar gerçekleştirerek Avrupalı devletleri dikkatini bu bölgeye çekmiştir. Hatta bu bölgede üretilecek pamuğun, Mısır ve Amerikan pamuğundan daha iyi olabileceği yönünde görüşler aktarmışlardır. Buradan hareketle 19. yüzyılın başlarından itibaren oluşan Batı ilgisi daha da artmıştır. Buna müteakip II. Abdülhamid’in toprak rejimi üzerine aldığı bu kararın siyasî bir yönünün olduğunu da yorumlamak mümkün olacaktır. II. Abdülhamid’in tahtta bulunduğu süre boyunca Emlâk-ı Hümâyûn’a dahil edilen arazilerin %44’ünün Bağdat ve Musul vilayetlerinde bulunduğu bilinmektedir. Arazilerin satın alınma biçimi ise Maliye Hazinesi tarafından Hazine-i Hassa’ya ödenmek zorunda olunan, Tahsisat-ı Seniyye adı verilen aylıklar vasıtasıyla gerçekleştirilmiştir.384

380 Terzi, a.g.m., s. 257.

381 BOA, Y.PRK.UM., 1/54, H. 10 S. 1296 / M. 3 Şubat 1879.

382 Selda Kaya Kılıç, “19. Yüzyılda Osmanlı İdaresi Altında Basra Vilayeti ve Körfezine İlişkin Bazı

Tespitler”, A.Ü. DTCF. Dergisi, c. 54, Sayı: 2 (2014), s. 322.

383 Selda Sert, Bir Toprak Rejimi Olarak Emlâk-ı Hümâyûn: Basra Örneği (1876-1909), Marmara

Üniversitesi Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2006, s. 9.

95 Tarım gelirleri sadece Musul ve Bağdat için değil Basra vilayeti için de önemli gelir kaynaklarından biridir. II. Abdülhamid’in saltanatının son yıllarında dahi Osmanlı Devleti’nin bir tarım ülkesi olduğu söylenebilir ve dolayısıyla bu durum Irak coğrafyası için de geçerlidir. Ancak Basra özelinde inceleyecek olursak bölgedeki tarım uygulamalarının, Emlâk-ı Hümâyûn toprakları hariç tutulmak kaydıyla, gelişmiş olmadığını söylemek mümkündür.385 Emlâk-ı Hümâyûn topraklarındaki üretimi

çeşitlendirmek ve tarımdan elde edilen gelirleri artırmak için numune tarlalar adı verilen bir uygulamaya da gidilmiştir.386 Numune tarlalar uygulaması ile çiftçilerin

zirai anlamda yaşanan gelişmelerden haberdar olması ve yeni ziraat tekniklerini öğrenmesi amaçlanmıştır. Çünkü Batı’da tohumların ıslah edilmesinden gübreleme yöntemlerine, mahsulün toplanmasından işlenmesine kadar geniş bir alanda ilerleme söz konusuydu. Dolayısıyla Osmanlı topraklarında ziraatın gelişemeyişinin nedenlerinden birini de çiftçilerin teknik anlamda bilgisiz olduğu şeklinde açıklayabiliriz.387 Numune tarla uygulaması bu sorunların önüne geçmek maksadıyla

hayata geçirilmiştir. Hatta Basra Körfezi’ne yakınlığıyla ön plana çıkan Ammara Arazi-i Seniyyesi dahilinde 150 dönümlük bir alanda incelemeler yapılmış ve toprağın elverişli olduğu kanısına varılmıştır.388 Vilayetlerdeki diğer arazilerle kıyaslandığında,

II. Abdülhamid’in emlâkı olan arazilerin iyi yönetildiğini söyleyebiliriz. Nitekim kanal çalışmaları, su sistemleri, köprüler ve ağaçlandırma gibi hususların üzerinde durulduğu görülmektedir. Emlâk-ı Hümâyûn arazilerinin Irak coğrafyasında gün geçtikçe genişlemesinin aşiretler üzerinde gözle görülür bir etkisinin olduğunu söylemek, istisnalar hariç çok zor gibi görünmektedir.389

Ancak tüm bunlara karşın yapılan Emlâk-ı Hümâyûn faaliyetlerinin kanuna aykırı olduğuna yönelik görüşler de yok değildir. Edinilmiş toprakların çoğunun bedelsiz olduğu, bedel tayin edilenlerde ise açık artırmaya dahi gidilmediği, imtiyaz

385 Burcu Kurt, II. Meşrutiyet Döneminde Basra Vilayeti (1908-1914), Marmara Üniversitesi

Yayımlanmış Doktora Tezi, İstanbul 2012, s. 37.

386 Kural, a.g.t., s. 58. 387 Karal, a.g.e., s. 442. 388 Sert, a.g.t., s. 83-84.

389 Burcu Kurt, “Sultan II. Abdülhamid’in Irak’daki Emlakı”, History Studies, c. 5, Sayı: 4 (2013),

s. 306-307. Bkz.; Bu makale Arabic and Islamic Studies in Honor of Hamilton A. R. Gibb, (Ed. George Makdisi), Leiden: E. J. Brill, 1965, s. 326-336 ‘da yayımlanan “The Saniyya Lands of Sultan Abdul Hamid II in Iraq” adlı makalenin çevirisidir.

96 niteliğinde edinilen topraklarınsa tamamen mevzuata aykırı olduğuna dair görüşler vardır.390 Ancak bu konuda 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi’ni takip eden süreçte

yaşanan toprak kayıpları ile Avrupalı devletlerin Osmanlı toprakları üzerindeki baskısı ve girişimleri birlikte değerlendirilmelidir.