• Sonuç bulunamadı

2.1.1. Yazma

2.1.1.2. Yazılı Anlatım Ürünü Olarak Metin ve Metin Yapısı

Yazılı anlatımda sesler kelimeleri, kelimeler cümleleri, cümleler paragrafları ve paragraflar da metinleri oluşturmaktadır. Metin ise, okumaya konu olan, anlatım bütünlüğü bulunan kelime ve cümlelerden oluşan yapıttır (Karatay, 2010: 374). Türkçe Sözlük’te “metin”, “bir yazıyı biçim, anlatım ve noktalama özellikleriyle oluşturan kelimelerin bütünü” olarak tanımlanmaktadır (TDK, 2005: 1382).

“Metin sözcüğünün Fransızcadaki ‘texte’ ya da Đngilizcedeki ‘text’ karşılıklarının kökenine bakıldığında, bunların Latincede “kumaş” anlamına gelen ‘textus’ sözcüğünden geldiği görülmektedir. Kumaş nasıl ipliklerden dokunarak bir bütün oluşturuyorsa, metin de kendisini oluşturan ögelerin birbirine aşama aşama eklemlenmesiyle, bir ‘dokuma’ süreci sonucunda ortaya çıkar” (Onursal, 2003: 121). Bir metni metin yapan ölçütler, her defasında metnin kendi içinde oluşur ve üretilen her metnin özelliğine, türüne (yazınsal, siyasi, hukuki...), işlevine (betimleyici, kanıtlayıcı, açıklayıcı…), kendisini üreten özneye, alıcısına ve üretildiği koşullara göre düzenlenir. Öncelikle tümceler birleşerek bölümleri oluşturur. Bunlar kendi içlerinde bir anlam birliği oluşturan tümce gruplarıdır (örneğin paragraflar). Bölümlerin belli bir mantık dizgesi çerçevesinde birbirlerine eklenmesiyle de metinler oluşur ve her metin belli bir izlek etrafında gelişir (Onursal, 2003: 124). Van Dijk’e göre, insanlar bir metin edincine sahiptirler ve bu edinci edime dönüştürerek, en azından ana dillerinde, doğru niteliklere sahip metinler üretebilmektedirler (Albert 1985: 78’den aktaran: Onursal, 2003: 121).

Her metin bir yapıya sahiptir. “Metin yapısı” kavramı, bir metinde mesaj taşıyıcı bir işleve sahip olan düşüncelerin nasıl organize edildiğini ifade etmektedir. Metin yapısı okuyuculara, metindeki düşünceler ile önemli ve önemsiz içeriği ayırt etme arasında bağlantı kurmaya yardım eder (Saenz ve Fuchs, 2002: 31-32).

Metin yapısı, cümlelerin metin içinde bulunma durumudur. Metinde cümleler duygu, düşünce, istek, durum anlatan birer önerme niteliğindedir. Metni anlamlandırma sürecinde okur, küçük ölçekli yapılarla büyük ölçekli yapıları ilişkilendirerek metinde işlenen ana düşünce ve bilgiye ulaşır (Karatay, 2007: 18). Dil bilimsel açıdan ve metin kuramları açısından metni çözümlemede küçük yapı, büyük yapı ve üst yapı olmak üzere üç yapıdan söz edilebilir (Günay, 2003: 54-55):

Küçük yapı, metindeki cümleler arası ilişkileri ifade eder. Küçük ölçekli metin yapısını oluşturan cümleler de kelime ve kelime gruplarından oluşmaktadır. Büyük yapı, değişik boyuttaki metin birimlerinin düzenlenmesi ile ilgilidir. Paragraf, bölüm, fasikül, cilt gibi metnin temel bölümleri ya da tutarlılık gibi metin içi genel anlamsal yapının incelenmesi metnin büyük yapısı ile ilgilidir. Metnin genelini göz önünde bulundurarak yapılabilecek çözümleme işi, metnin özetlenmesi de büyük yapıyı ilgilendirir. Üst yapı, her türlü metnin sahip olduğu temel özelliklerle ilgili durumları belirtir. Metin türleri, tonları ve tipleri, bir anlatı için belirtilen genel özellikler ve metin türünün genel özellikleri üst yapı incelemelerinde ortaya konur (Yılmaz, 2008: 37).

Metinde izlenecek yapının belirlenmesi metnin konusundan çok türü ile ilgilidir. Metnin türü okuyucuda metnin yapısına ilişkin birtakım beklentiler oluşturur. Bir konu farklı metin türlerinde çok farklı şekillerde yapılandırılabilir. Çünkü okuyucunun aynı konuyu ele alan bir haber metnini okurken oluşturduğu beklentiler ile bir hikâye metni okurken oluşturduğu beklentiler farklıdır (Coşkun, 2007b: 254).

Bakhtin’e göre (1986) tür, “performansın ve algılamanın belli koşulları” altında “konuşma sürecimizde bize yol göstericilik yapan” derleyici bir düzenleme prensibidir

(Bakhtin, 1986: 81’den aktaran: Bauman, 2008: 115). Aktaş ve Gündüz’e göre (2001: 200), günümüzde varlığını sürdüren edebî metinleri bazı türler çerçevesinde bir tanımlamaya, sınıflandırmaya tabi tutmak neticesiz bir uğraştır. Çünkü edebî türler sürekli bir değişim ve gelişim göstermektedir. Her yazarın ve hatta her metnin kendine has bir anlatım tarzı olduğu söylenebilir. Ancak farklı ölçütler belirlenip metinlerin farklı özellikleri dikkate alınarak, anlattıkları konulara ve anlatım tarzlarına göre metinler değişik şekilerde sınıflandırılabilir.

Kaynaklarda, metin türleri ile ilgili çok sayıda sınıflandırma yapılmıştır. Cemiloğlu’ya göre (1998: 19), bütün metinlerde anlatılan ya bir olay, ya bir fikir ya da bir duygudur. Bunun için, metinleri, işledikleri konunun türüne göre üçe (olaya dayalı türler, düşünceye dayalı türler, duyguya dayalı türler) ayırmak mümkündür. Aktaş ve Gündüz (2001: 121) yazı ve metin tarzlarını; “1- Form yazılar,” “2- Öğretici (didaktik) metinler”, “3- Edebî metinler” şeklinde sınıflandırırlar. Aktaş ve Gündüz’e göre (2001: 121-218), öz geçmiş, dilekçe, mektup, telgraf, rapor, karar, ilan / duyuru, tutanak, tebliğ ve resmî yazılar form yazılardır. Makale, eleştiri, deneme, fıkra / köşe yazısı, sohbet, röportaj, gezi, anı/hatıra, günce, biyografi gibi temelde bilgi vermeyi amaçlayan metinler öğretici metinler olarak değerlendirilmektedir. Edebî metinler ise kendi içinde anlatma esasına bağlı kurmaca metinler (destan, masal, fabl, hikâye / öykü ve roman), lirik metinler (şiir) ve dramatik metinler (oyun) şeklinde sınıflandırılmıştır. Đlköğretim Türkçe Dersi (1-5. Sınıflar) Öğretim Programı ve Kılavuzunda ise (MEB, 2004: 168) “bilgilendirici metin”, “öyküleyici metin” ve “şiir” şeklinde bir tasnif yapılmaktadır.

Bilgilendirici Metin: Bilgilendirici metinler, okuyucunun bildiği ya da bilmediği bir konuda ona doğru ve / ya da yeni bilgi sağlamayı amaçlar. Bu yönüyle, bilgilendirici metin, bir olgu, düşünce ya da durumun daha iyi anlaşılması, bir belirsizliğin ortadan kaldırılması, bir karşıtlığa çözüm getirilmesi noktasında açıklayıcı ve aydınlatıcı bilgiler içeren bir metin tipidir (Günay, 2003: 308).

Ders kitapları, denemeler, magazin yazıları vb. bilgilendirici metinlere örnektir. Bu metinlerde a) herhangi bir konunun genelden özele doğru tanımlanması, sınıflandırılması,

b) herhangi bir konunun yapısal yönden ve sebep-sonuç ilişkileri açısından karşılaştırılması, örneklendirilmesi c) olay, olgu veya durumlara ilişkin yapı analizi, bazı şeylerin nasıl çalıştığını anlatmak için fonksiyonel analiz veya sebep-sonuç ilişkilerini açıklamak için nesneden göreve / parçaya nedensel analiz amaçlanır (Weaver III ve Kintsch 1991: 238-239).

Öğrencilerin bilgilendirici metinleri kavrayabilmeleri ve bilgilendirici metinler yazabilmeleri için bu metinlerin anlamlandırılmasına veya yazdırılmasına yönelik stratejilerin öğretilmesi gerekmektedir. Bunun için ise öğrencilerin bilgilendirici metinlerin yapısal özelliklerini bilmeleri gerekmektedir.

Öyküleyici Metin: Yaşanmış veya tasarlanmış bir olayın belli bir noktadan alınıp geliştirildiği ve sonuca ulaştırıldığı bir içeriği bünyesinde bulunduran metinler öyküleyici metin olarak değerlendirilmektedir. Öyküleyici metinlerin tanımı üzerine yaygın bir uzlaşma olmamasına ve öykülerin özellikleri üzerine bazı tartışmalar olmasına rağmen; öyküleyici metinler olayları, hareketleri, duyguları veya kültürel deneyim içerisindeki insanın durumlarını dile getirirler. Öyküler, okuyucuları heyecanlandırmak, bilgilendirmek ve eğlendirmek için ve gerçek veya imgesel (gerçek olmayan) deneyimleri anlatmak için yazılırlar. Öyküleyici metin türlerinin neler olduğuyla ilgili net sınırlar olmamasına karşın öyküleyici metinler efsaneleri, destanları, fablları, kısa hikâyeleri, romanları, trajedileri ve komedileri kapsar (Graesser, Golding ve Long, 1991: 174).

Öyküleyici metinler genel olarak; (a) amaç ve güdüleri ile karakter olarak canlandırılan varlıkları, (b) genellikle öykünün başında sunulan zamansal ve uzamsal (mekânsal) yerleşimleri, (c) temel amacı temsil eden ana karakterin karşı karşıya kaldığı amaç veya problemleri, (d) öykünün sonunda karmaşıklığı çözülen plan veya olaylar dizisini, (e) temaları (örneğin; adalet, dürüstlük, sadakat), (f) ahlak kuralları veya konularını içerir (Dickson, Simmons ve Kameenui, 2006). Öğrencilerin öyküleyici metinleri kavrayabilmeleri ve öyküleyici metinler yazabilmeleri için bu metinlerin yapısal özelliklerinin (zaman, mekân, karakterler, olay örgüsü, problem, amaç, ana fikir, sonuç), bu metinleri oluşturan unsurların öğrenciler tarafından iyi bilinmesi gerekmektedir.

Şiir: “Şiir, gerek içerik, öz, gerekse söze dönüştürme, sunuluş açısından özgün, etkilemeye ve duygulandırmaya yönelik, yaratı niteliği taşıyan bir söz sanatı ürünü” (Aksan, 1990: 8’den aktaran: Özbay, 2009: 23) olarak değerlendirilmektedir. Öğrencilerin şiirler yazabilmeleri ve şiir metinlerini kavrayabilmeleri için bu metinlerin yapısal özelliklerinin (dil kullanımı, duygu, imgelem, ritim, ölçü, kafiye vb.) öğrenciler tarafından iyi bilinmesi gerekmektedir.

Ofsted (1999), çocukların yazılarını kısa ve parça parça, çoğu kez eksik (tamamlanmamış) ve amacı iyi belirlenmemiş olarak nitelemektedir. Öğrencilerin yazılarındaki bu yetersizliklerin giderilmesi her şeyden önce onların farklı metinlerden (kurgusal ve kurgusal olmayan, hikâye edici, bilgi verici) ve bu metinlerin yapılandırılma biçimlerinden haberdar olmalarına bağlıdır (Ofsted, 1999’dan aktaran: Akyol, 2008: 99).

Dilin anlatım boyutuna yansıyan sözcelerin ve söylemin metin olarak değer kazanabilmesi için bazı metinsellik ölçütlerine sahip olması gerekmektedir. De Beaugrande ve Dressler (1981) metinselliğin 7 ölçütünün olduğunu belirtmektedirler. Bunlar;

1- Bağdaşıklık (Cohesion) 2- Tutarlılık (Coherence) 3- Amaçlılık (Intentionality)

4- Kabul Edilebilirlik (Acceptibility) 5- Bilgilendiricilik (Informativity) 6- Duruma Uygunluk (Situationality) 7- Metinlerarasılık (Intertextuality)

Bu metinsellik ölçütlerinden “bağdaşıklık” ve “tutarlılık” metin yapısıyla ilgili özelliklerdir. Diğer özellikler ise okur merkezli özelliklerdir (De Beaugrande ve Dressler, 1981). Bağdaşıklık, “önermelerin birbirlerine bağlanması ve metnin çizgisel biçimde düzenlenmesi sonucunda ortaya çıkar” (Maingueneau 1996: 16’dan aktaran: Onursal, 2003: 125). Başka bir deyişle, bir metnin uyumlu olabilmesi için, kendisini oluşturan çeşitli bölümlerin bir dilsel bütünlük sağlayacak şekilde birbirlerine bağlanmaları gerekmektedir

(Onursal, 2003: 125). Metnin uyumluluğunu sağlayan dilsel ögeler, hem bölümlerin kendi içlerinde, hem de bölümler arasında dil bilgisel, söz dizimsel, anlamsal ve mantıksal bağlantılar kurulmasına olanak sağlarlar. Bağdaşıklığı oluşturan dilsel ögeler metnin bir anlam bütünlüğü olarak algılanmasına, yani metin içinde bir yerindeliğin oluşturulmasına olanak sağlar. Eylemlerin zaman uyumları, göstergenin dizilişleri, artgönderimler, öngönderimler ve bağlantı ögeleri bağdaşıklığı sağlayan bu dilsel ögeler arasında sayılabilir (Onursal, 2003: 125).

Tutarlılık kavramı, metnin, kavramların ve düşüncelerin yapılanışı ve birbiriyle ilintisi yoluyla okurlarında bütünlük duygusu uyandırması olarak tanımlanabilir (Hyland, 2002: 229’dan aktaran: Ülper, 2008: 27). Bu yönüyle, bağdaşıklık kavramı, metnin yüzey yapısıyla ilgili olan sözcüksel ve dil bilgisel ögeleri işaret etmekteyken; tutarlılık kavramı, yalnızca metni değil aynı zamanda okuru da temel alır. Bu bakımdan tutarlılık kavramı, metin ve o metnin okuru arasındaki iletişimin bir sonucudur (Tanskanen, 2006: 7’den ve Connor, 1987: 679’dan aktaran: Ülper, 2008: 27-28). Okur ve metin arasında gerçekleşen etkileşim sırasında okur art alan bilgisini bu anlamlandırma sürecine dâhil eder ve sahip olduğu art alan bilgisi ile metinde yer alan ileti(ler) arasında benzerlik arar (Brown ve Yule, 1983’ten aktaran: Grabe ve Kaplan, 1996: 68).

Ülper ve Uzun’a göre (2009: 654), “yazma amaç güdümlü bir süreçtir. Bu süreç içerisinde yazarlar metni oluşturabilmek için yazma amaçlarını saptarlar ve metni bu amaçlara göre üretirler”. Buna göre, bir metinsellik ölçütü olan amaçlılık, metnin, yazar tarafından okurda oluşturulmak istenen anlama, izleğe, öz iletiye uygun şekilde yapılandırılması olarak tanımlanabilir. Kabul edilebilirlik, metnin, hedef kitle tarafından evrensel, mantıksal ve duyumsal çerçeveler içerisinde nitelikli bir içeriğe sahip olduğunu benimsemesiyle ilgili bir ölçüttür. Bilgilendiricilik, bir metinde yer alan bilgilerin okuyucu tarafından önceden bilinip bilinmemesi ve okuyucu açısından metnin yeni bir bilgi değeri taşımasıyla ilgilidir. Bir metinde bilinenler söyleniyor veya aynı bilgi sürekli tekrarlanıyorsa o metnin bilgi vericilik değeri yoktur (Karatay, 2007: 24). Duruma uygunluk, metin ve o metnin kullanıldığı ortam arasındaki uyum olarak düşünülebilir. Metnin konusu, amacı, izleği, hedef kitlesi, türü, işlevi vb. o metnin duruma uygun

olmasını sağlayacak ögeler olarak sıralanabilir. Metinlerarasılık ise, bir metin oluşturma veya okunan bir metni anlamlandırma sırasında, yazarın veya okuyucunun, metnin içeriğini, ilişkili olduğu düşünülen diğer metinlere gönderimde bulunması olarak tanımlanabilir. Bakhtin (1986), “bir metnin ancak bir başka metinle temas ettiği sürece yaşadığını” ileri sürer (Bakhtin (1986: 162’den aktaran: Bauman, 2008: 115).

Okullardaki yazma çalışmaları, yalnızca herhangi bir konu hakkındaki duyguların ve düşüncelerin yazılı simgeler aracılığıyla dile getirildiği bir süreç olarak görülmemeli, metinsellik ölçütlerinin yazarı ve yazma çalışmasını ilgilendiren boyutları da bu süreçte dikkate alınmalıdır. Gerek yazma eğitiminde gerekse metin incelemelerinde metinselliği ortaya çıkaran ölçütlerle ilgili verilerden yararlanılmalıdır. Örneğin, bağdaşıklık ögelerinin nasıl kullanılacağı, metinlerin tutarlılık sergilemeleri için nelere dikkat edilmesi gerektiği, amacın metne hangi türde, hangi işleve göre yansıtılacağı, okuyucunun zihninde amaçlanan izleği oluşturmak için hangi anlatım yollarına başvurulacağı, art alan bilgisinin metne nasıl yansıtılacağı, duruma uygun olma şartlarının neler olduğu, metinlerarası ilişkilerin nasıl kurulacağı, öğrencilere süreç içerisinde, öğretmen rehberliğinde uygulamalı olarak öğretilmelidir (Çeçen, 2011: 139).

Yazma kendi içinde oldukça karmaşık bir eylemdir. Raimes’e göre (1983: 6) yazılı anlatım ürünlerinde yer alacak içeriğin açık, akıcı ve etkili olabilmesi için metin üretim sürecinin şu bileşenlere göre şekillendirilmesi gerekmektedir:

1- Söz Dizim (tümce yapısı, tümcelerin birbirleriyle bağlantısı, biçemsel tercihler, vb.), 2- Đçerik (tutarlılık, açıklık, özgünlük, vb.),

3- Dil Bilgisi (özne-yüklem uyumu, çekimler vb. ile ilgili kurallar), 4- Metin Düzeni (paragraflar, bağıntılılık ve bağdaşıklık),

5- Sözcük Seçimi (sözcükler, deyimler), 6- Amaç (yazma amacı),

7- Hedef Kitle (okuyucular),

8- Yazarın Yazma Süreci (yazma konusunu saptamak, düşünceleri saptamak, yazıya başlamak, taslakları oluşturmak, gözden geçirmek, geri bildirim almak vb.).

Öğrencilerin yazma becerilerini geliştirmeye dönük olarak gerçekleştirilecek öğretim süreçlerinde yukarıda belirtilen bileşenlerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.