• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: SÜREÇ ODAKLI ÇEVİRİBİLİM

2.2. Çeviride Bellek ve Bilişsel Süreçler

2.2.3. Yazılı Çeviride Bilişsel Süreçler

Çeviri sürecinde pek çok bilişsel süreç bir arada ve eşgüdüm içinde kullanılır. Çeviri sürecinin ne olduğuna dair zaman içerisinde çeşitli tanımlamalar yapılmıştır. Toury’nin tanımı literatürde özellikle sıklıkla kullanılmaktadır: Çeviri süreçleri, yani kaynak metinlerden çevirilerin oluşturulduğu bir dizi işlemler, sadece dolaylı olarak incelenebilir, çünkü bunlar bir tür “kara kutu”dur, bu kutunun da içyapısı sadece tahmin edilebilir veya deneysel (kesin olmayan) bir şekilde yeniden inşa edilebilir (1985, s. 18). Toury’nin vurguladığı dolaylılık bugün göz takip cihazı gibi gelişmiş teknolojiler için hala geçerlidir; çeviri süreci doğrudan incelenememekte, çeviri sürecinde çevirmenin “kara kutusu”nda gerçekleşen olaylar, çevirmenin göz ve klavye hareketlerinin incelenmesi gibi dolaylı yöntemlerle deneysel bir şekilde incelenmektedir.

Çeviri sürecine dair bir başka ve daha genelleyici tanım Hansen tarafından yapılmıştır: Çeviri süreci, çevirmenin kaynak metin üzerinde çalışmaya başlamasıyla erek metni bitirmesi arasında geçen her şeyi kapsamaktadır. Bu süreç her şeyi kapsar, kalem ve klavye hareketlerinden sözlük ve internet kullanımına, çeviride karşılaşılan bir sorunu çözmeye veya bir düzeltme yapmaya dahil olan tüm düşünce süreçlerini de içine alır – kısaca (çeviri süreci) bir çevirmenin kaynak metni erek metne dönüştürmek için yapması gereken her şeyi kapsar (2003, s. 26). Bu tanımda ise vurgu çeviri sürecinin bir üst süreç olduğundadır; çevirinin gerçekleşmesi için gerekli olan her şey bu tanımın içine girebilir.

59

Çeviri süreci bir üst süreç olarak ele alınırsa, bu sürecin temelde iki bileşeni olduğu görülebilir. Bunlar kaynak metnin işlenmesi ve erek metnin işlenmesidir39

. Bu tez kapsamında bunlara ek olarak çeviri belleğinden gelen eşleşmenin işlenmesini ele alabiliriz. Bu işleme süreçlerinin her birinde gerçekleşen/gerçekleşmesi gereken alt süreçler aşağıda incelenmiştir.

2.2.3.1. Kaynak metnin işlenmesi

Hansen’in yukarıda verilen tanımına göre çeviri süreci çevirmenin kaynak metin üzerinde çalışmasıyla başlamaktadır. Kaynak metnin işlenmesi, bu sebeple çeviri sürecinin ilk adımını oluşturmaktadır. Süreç odaklı çeviribilimde bazı araştırmacılar kaynak metnin işlenmesini çeşitli aşamalara ayırarak incelemiştir. Okuma çalışmalarından elde edilen verilerle desteklenen bu araştırmalara ek olarak, çeviri için okumanın diğer okuma çeşitlerinden farklı bir tür okuma olduğunu ortaya koyan araştırmalar da vardır.

Anderson (2015, s. 313-336) dil anlamayı üç aşamaya ayırmaktadır. İlk aşama algısal süreçleri içermektedir, bu aşamada okunacak olan metin görsel olarak çözümlenir. İkinci aşama çözümleme aşamasıdır; okur anlama ulaşmak için sözdizimsel, anlambilimsel, edimbilimsel, vb. çözümlemeleri gerçekleştirir. Son aşama ise kullanma aşamasıdır; okur yeni edindiği bilgiyi kullanarak hareket eder.

Padilla ve diğerleri (1999) yazılı ve sözlü çeviri için ortaya attıkları bilişsel kuram çerçevesinde yazılı ve sözlü çevirinin üç aşamadan oluştuğunu öne sürmektedirler. İlk aşamada kaynak metnin veya söylemin çözümlenmesi ve anlaşılması gerçekleşir. İkinci aşamada kaynak metin veya söylem çevrilir veya yeniden düzenlenir. Son aşamada ise bu yeniden düzenlenen metin veya söylem çeviri yapılacak dilde üretilir. Padilla ve diğerleri, kaynak metnin veya söylemin anlamının çözümlenmesi için beş seviyeli bir çözümleme gerektiğini belirtmişlerdir. Bunlar sırasıyla duyusal girdinin ortografik veya fonolojik çözümlenmesi (bu aşama anlama aşamasından önce gerçekleşmektedir, dil çiftine göre önemi farklılaşabilmektedir); sözcüksel ve anlamsal çözümleme (bu aşamada kelimelerin anlamları belirlenir); metnin veya söylemin bölümlenmesi (bu aşamada anlam birimleri veya önermeler belirlenir); belirlenen önermelerden bir önermesel yapı oluşturulması (önermeler metnin bütünsel ve tutarlı bir temsilini

39 Gile, Çaba Modeli’ni yazılı çeviriye uygularken çevirinin yazma çabası ve okuma çabasından oluştuğunu dile getirmektedir (2009, s. 183).

60

oluşturmak için bir araya getirilir); daha yüksek düzey bir temsil oluşturma (bu aşamada daha az önem taşıyan önermeler elenmektedir ve metnin temel noktalarının özeti çıkarılır). Padilla ve diğerlerinin Anderson (2000)’a göre daha detaylı bir liste ortaya koyduğu görülmektedir ancak liste okuma (ilk aşama) ve anlama (diğer aşamalar) olarak temelde ikiye ayrılabilir. Padilla ve diğerlerinin okuma aşaması Anderson’un ilk aşaması olan algısal çözümlemeyle benzerlikler taşımaktadır. Buna ek olarak Anderson’un çözümleme aşamasının, Padilla ve diğerlerinin okumayı takip eden dört aşamasını kapsadığı öne sürülebilir.

Süreç odaklı çeviribilimde çeviri için okumanın diğer tür okumalardan farklı olduğuna dair birçok çalışma bulunmaktadır. Shreve ve diğerleri (1993) çeviri için okuma, açımlama için okuma ve anlama için okuma arasındaki farkları araştırmışlardır. Okuma sürelerindeki farkları inceleyen araştırmacılar, çeviride karşılaşılabilecek sorunların beklentisi içinde oldukları için, çevirmenlerin çeviri için okumada daha fazla zaman harcadıklarını bulmuştur.

Jakobsen (2002) çeviri sürecinin aşamalarını araştırdığı çalışmasında yönelme (orientation), taslak hazırlama (drafting) ve gözden geçirme (revision) aşamalarını belirleyerek çevirmenlerin bu farklı aşamalarda harcadıkları süreleri ve uyguladıkları stratejileri ortaya koymaya çalışmıştır. Kaynak metnin okunduğu yönelme aşamasında çevirmenler diğer aşamalara oranla çok daha az süre harcamışlardır. Bu aşama çevirmenin kaynak metni eline almasıyla başlar ve çeviri yapmak için klavyede ilk tuşa basmasına kadar devam eder. Kaynak metnin okunması ve anlaşılması bu aşamada gerçekleşir.

Kaynak metnin işlenmesinin yani çeviri için okumanın diğer okuma türlerinden farklarını ortaya koyan bir diğer çalışma, Jakobsen ve Jensen’in (2008) dört farklı okuma türünde çevirmenlerin göz hareketlerini takip ettikleri araştırmadır. Altı öğrenci ve altı profesyonel çevirmen anlama için okuma, daha sonra çevirmek için okuma, yazılı metinden sözlü çeviri ve çevirirken okuma görevlerini gerçekleştirmişlerdir. Görev süresi, odaklanma sayısı, odaklanma süresi gibi değişkenleri inceleyen araştırmacılar, çeviri için okuma ve anlama için okuma arasında anlamlı farklılıklar bulmuşlardır; çeviri için okumada çevirmenlerin odaklanma sayıları daha fazladır, bu ise daha fazla bilişsel çaba harcadıkları anlamına gelmektedir.

61

Hvelplund (2011, s. 53) kaynak metnin işlenmesini iki ana aşamaya ayırmaktadır: kaynak metnin okunması ve kaynak metnin anlaşılması. Kaynak metnin okunması aşamasında, kaynak metinde bir kelimeye odaklanılır, bu kelimenin harflerinin fiziksel özellikleri belirlenir ve bu bilgi çalışma belleğine yönlendirilir. Hvelplund bu işlenmemiş bilginin çalışma belleğinde bilişsel işlemlemeye 200 ms’lik bir gecikme ile hazır hale getirildiğini belirtir. Kaynak metnin okunması sırasında fazla bir bilişsel çaba harcanmaz. Kaynak metnin anlaşılması ise hem USB’yi hem de çalışma belleğinde fonolojik döngüyü içeren bir süreçtir.

Hvelplund (2017) ise çeviri sürecindeki farklı tür okumaları ve altlarında yatan bilişsel eylemleri incelemektedir. Göz takip cihazından elde edilen verileri inceleyen Hvelplund dört tür okuma olduğunu belirtmektedir. Bunlar kaynak metnin okuması, kaynak metnin yazmayla eşzamanlı olarak okunması, var olan erek metnin okunması ve ortaya çıkmakta olan erek metnin okunmasıdır. Bu dört farklı okuma türü arasında göz hareketleri açısından anlamlı farklar bulan Hvelplund, kaynak metnin okunmasında odaklanma sayısının daha fazla olduğunu ortaya koymuştur (agy: 65).

Bu çalışmalar kaynak metnin işlenmesinin farklı aşamalarında çevirmenlerin farklı bilişsel süreçler gerektirdiğini ortaya koymaktadır.

2.2.3.2. Erek metnin işlenmesi

Kaynak metnin işlenmesine benzer şekilde, erek metnin işlenmesi de kendi içinde çeşitli aşamalara ayrılarak incelenebilir. Yazma çalışmalarından gelen kuramsal bakış açılarına ek olarak süreç odaklı çeviribilim çerçevesinde de erek metnin nasıl oluşturulduğunu araştıran çalışmalar bulunmaktadır.

Yazma sürecinde konu bilgisinin görev süresini ve bilişsel çabayı nasıl etkilediğini araştıran Kellogg (1987) bir metnin üç aşamadan oluştuğunu ileri sürmektedir. Bunlar sırasıyla yazma öncesi, birinci taslağın oluşturulması ve son olarak da taslaklar üzerinde çalışmadır. Kellogg bu aşamaların her birinin dört süreç içerdiğini öne sürmektedir; derleme (toplama), planlama, çevirme (dönüştürme), ve gözden geçirme. Derleme aşamasında yazar, çeşitli araştırmalar yaparak konuyla ilgili bilgi edinir. Planlama aşamasında fikirler ortaya atılır ve düzenlenir. Fikirlerin metne çevrilmesi ise gerçek (fiili) dil üretimi aşamasıdır; bu aşamada yazar kelimeleri seçer ve cümleleri oluşturur. Gözden geçirme aşamasında ise yazar metni değerlendirir ve hataları düzeltir. Bu

62

aşamalar, beklenenin aksine, sırasıyla gerçekleşmemektedir, her biri her aşamada tekrarlamalı bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Kellogg (1996) ise yazma sürecinde çalışma belleğinin nasıl kullanıldığına odaklanmaktadır. Buna göre merkezi yönetici, tüm yazma sürecinde önemli bir rol oynamaktadır. Planlama aşamasında ise görsel-mekânsal alan ön plandadır, çünkü bu aşamada yazarlar imgeleri canlandırır, grafik ve diyagramları düzenler ve temel olarak planlama yapar. Üçüncü aşama olan fikirlerin metne çevrilmesinde (dönüştürülmesinde) ise fonolojik döngü ön plandadır çünkü dille ilgili tüm işlemler için bu köle sistem kullanılmaktadır.

Kellogg’un modelini çeviriye uyarlayan Hvelplund (2011, s. 55-58) erek metnin oluşturulması için üç temel aşama belirlemiştir: erek metnin okunması, erek metnin oluşturulması, erek metnin yazılması. Erek metnin okunması iki türlü olabilir; çevirmen yazılmış erek metni veya yazılan erek metni okuyabilir. Erek metnin okunmasında amaç doğrulamadır; çevirmen kaynak metnin anlamının aktarılıp aktarılmadığına bakabilir. Bu okuma aşaması da kaynak metnin okunmasında olduğu gibi bilişsel kaynakları fazla tüketmemektedir. Erek metnin oluşturulması ise kaynak metnin anlamının metinsel bir temsili oluşturulduktan hemen sonra gerçekleşmektedir. Hvelplund, bu aşamada Kellogg’un modeline benzer bir şekilde planlama ve çevirme (dönüştürme) işlemlerinin gerçekleştiğini belirtir. Çevirmen kaynak metnin çözümlenmesiyle elde ettiği metin temsilini erek dilde sözdizimi kurallarına uygun olarak, uygun sözcüklerle çevirir. Tüm bu aşamalarda ise fonolojik döngü, görsel-mekânsal alan ve merkezi yönetici rol oynamaktadır. Erek metnin yazılması aşaması, çevirmenin klavyede yazma yeteneklerine bağlı olarak çalışma belleğinin sınırlı kaynaklarını fazla harcamaz, çünkü klavyede yazmanın otomatikleşmiş bir yetenek olduğu kabul edilir.

Jakobsen (2011) yazılı çeviride göz ve klavye hareketlerini takip ettiği çalışmaları sonucunda ortaya altı aşamadan oluşan bir algoritma koymaktadır. Bu aşamalar sırasıyla bakışın yeni kaynak metnin okunması (ve bunun çevirisinin oluşturulması) için kaynak metin bölmesine döndürülmesi, bakışın erek metin bölmesine yönlendirilerek buradaki bağlayıcı (hatırlatıcı) kelime(ler)in okunması, kaynak metindeki kelime bölümlerinin çevirisinin yazılması, yazma işleminin ve ekrandaki sonucun kontrol edilmesi, bakışın kaynak metin bölmesine döndürülerek ilgili okuma alanının belirlenmesi ve son olarak da mevcut kaynak metin bölümündeki bağlayıcı kelimelerin okunmasıdır. Jakobsen bu

63

aşamaların bazılarının tekrarlanabileceğini, bazılarının ise atlanabileceğini belirtmektedir. Jakobsen’in sunduğu bu algoritmada erek metnin oluşturulması yazma ve kontrol etme aşamalarına bölünmektedir.

Erek metnin işlenmesi de, kaynak metnin işlenmesine benzer şekilde, farklı aşamalardan oluşmaktadır ve her aşamada farklı bilişsel süreçler çeviri sürecine dâhil olmaktadır.

2.2.3.2. Çeviri belleği eşleşmesinin düzeltilmesi

Yazılı çeviride temel ayrım olan kaynak metnin işlenmesi ve erek metnin işlenmesine bu tezin araştırma soruları çerçevesinde çeviri belleği eşleşmesinin düzeltilmesi de eklenebilir. Çeviri belleği eşleşmesinin düzeltilmesi kaynak ve erek metnin işlenmesinden farklı bilişsel süreçler içermektedir.

Lacruz (2018) makine çevirisinin düzeltilmesi aşamalarını incelediği çalışmasında birbirinden farklı beş aşama ortaya koymaktadır. Bunlar problemin belirlenmesi, düzeltmeye karar verilmesi, çözüm önerisi, düzeltmenin uygulanması ve bu düzeltmenin/çözümün değerlendirilmesidir. Lacruz bu aşamaları aşağıda yer alan modelde sunmaktadır:

Şekil 2:

Lacruz’un Ortaya Koyduğu Makine Çevirisi Düzeltme Aşamaları

64

Bu modele göre çevirmen öncelikle kaynak metni, daha sonrasında ise makine çevirisinin ortaya koyduğu erek metni anlar. Bu aşamada çevirmen bir problem tespit eder ve bu problemi düzeltmeye karar verirse, öncelikle zihninde bir çözüm önerisi oluşturarak erek metni üretir, daha sonra ise bu çözümün işe yarayıp yapamadığını değerlendirir.

Bu modelin çeviri belleği eşleşmesinin düzeltilmesi sürecine de uyarlanabileceği söylenebilir. Çevirmen, kaynak metnin anlaşılmasının ardından çeviri belleği eşleşmesini okuyarak problem belirlemeye çalışır; eksiklikleri belirledikten sonra gerekli düzeltmeleri yapar ve bu düzeltmenin işe yarayıp yaramadığını değerlendirir.

Christensen ve Schjoldager (2011), çeviri belleklerinin bilişsel süreçler üzerindeki etkisini inceledikleri çalışmalarında öğrenci çevirmenlere anket uygulamışlar ve aldıkları cevaplara dayanarak çeviri sürecini modellemişlerdir. Çeviri sürecini planlama, taslak hazırlama ve düzeltme olarak üçe ayıran araştırmacılar, taslak hazırlama aşamasını da kendi içinde anlama, aktarma ve üretim olarak üçe bölmüştür. Buna göre çevirmenler planlama aşamasında konuyu ve okur kitlesini araştırma gibi eylemlerin yanı sıra çeviri belleğiyle çalışıyorlarsa uygun bir çeviri belleği bulmaya çalışırlar. Taslak hazırlama aşamasında ise öncelikle anlama gerçekleşir; çeviri belleğiyle çalışmanın bu aşamada herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Aktarma aşamasında ise bir dilden diğer dile birimlerin çevirisi gerçekleşir; araştırmacılar çeviri belleklerinin devamlı olarak eşleşme önerisinde bulunarak bu aşamayı bilişsel olarak değiştirdiğini savunmaktadırlar. Örneğin bu çalışmada çeviri öğrencileri kendi çevirilerini üretmek yerine çeviri belleği önerisini kabul ederek onu düzeltmeye çalışmışlardır. Üretim aşaması ise çevirmen ürettiği çeviri birimini veya çeviri belleğinin sunduğu eşleşmeyi gözden geçirmektedir. Bu çalışmadaki öğrenci çevirmenler çeviri eşleşmesinin gözden geçirilmesine daha fazla zaman harcamıştır. Son aşama olan düzeltme aşamasında ise tüm metnin gözden geçirilmesidir; çeviri belleklerinin cümle veya daha alt dilbilimsel düzeylerde eşleşme sunması sebebiyle, çevirmen metne bütüncül bir şekilde yaklaşmak için bu aşamada tüm metni gözden geçirir.

Mellinger ve Shreve (2016) çeviri bellekleri eşleşmelerinin gereğinden fazla düzeltilmesini (over-editing) araştırdıkları çalışmalarında kaynak ve erek metne ek olarak çeviri belleği eşleşmesinin üçüncü bir metin olarak ortaya çıkarak klasik anlama-aktarma-düzeltme davranışını değiştirdiğini öne sürmektedir. Buna göre çeviri

65

bellekleriyle çalışan çevirmen diller arası değerlendirme, kabul edilebilirliğe karar verme ve düzeltme görevlerini de yerine getirmektedir. Diller arası değerlendirme yapmak için çevirmenler çeviri belleği eşleşmesini kaynak metin birimiyle karşılaştırarak değerlendirir. Ardından bu eşleşmenin kabul edilip edilemeyeceğine karar verir; çevirmen eşleşmeyi kabul ederse gerekli düzeltmeleri yapar, kabul etmezse bu öneriyi yok sayarak kendi çevirisini üretir. Çevirmen çeviri belleğiyle çalışırken tüm bu görevler arasında sürekli olarak geçişler yapmaktadır.

Çalışmanın birinci bölümünde çeviri teknolojileri sunulurken ikinci bölümünde süreç odaklı çeviribilim ve çeviride bellek ve süreçler başlıkları altında çalışmanın kuramsal çerçevesi genişletilerek çizilmiştir. Tüm bu literatür taramasından elde edilen birikim sonucunda oluşturulan araştırma sorularına, yine bu taramadan elde edilen yöntemlerle cevaplar bulunmaya çalışılacaktır. Bir sonraki bölümde, bu araştırma soruları ve yöntemlerine yer verilerek çalışmanın yöntembilim kısmı sunulacaktır.

66