• Sonuç bulunamadı

2. ULUSLARARASI PAZARLARA GİRİŞ ENGELLERİ

2.2. Uluslararası Pazarlara Giriş Stratejileri

2.2.3. Yatırıma Dayalı Uluslararası Pazarlara Giriş Stratejileri

Uluslararası pazarlara giriş yöntemlerinden bir diğeri ise yatırıma dayalı pazara giriş stratejileridir. İşletme uluslararası pazarlara giriş şekillerinden yatırıma dayalı pazara giriş stratejilerinde dış pazarda yatırım yapma kararı alınmaktadır ve karar verilen ülkeye yatırım yapılmaktadır. Yatırıma dayalı uluslararası pazarlara giriş stratejilerini ortak girişimler (Joint Venture), uluslararası birleşme ve satın almalar ve yurtdışında doğrudan yatırım olmak üzere üç başlık altında incelenebilir.

2.2.3.1. Ortak Girişimler (Joint Venture)

Ortak girişim, iki ya da daha çok ortağın kendi faaliyetlerini sürdürürken, belli bir işi görmek üzere sürekli veya geçici olarak bir şirket kurup, bu şirkette kendi

işletmelerinden teknik, mali ve ticari destek sağlamaları üzerine anlaşmalarıdır (Saban ve Genç, 2006: 139). Ortak girişim ile iki şirket ayrı ayrı zor başarabilecekleri işi, bir araya gelerek daha kolay başarabilirler. Ortak girişim oluşturan taraflardan en azından birinin kumanda merkezi, ortak girişimin faaliyet gösterdiği ülkenin dışındadır. Bu yeni girişimin faaliyetleri, temel yatınm, üretim, pazarlama ve yönetim politikalarının belirlenmesi ekonomik ve yasal olarak birbirlerinden bağımsız olan ana şirketlerin ortak kontrolündedir (Ulaş, 2004: 153).

Burada yatırım ortaklığına giren işletmelerden bazısı uzman beşeri kaynaklara, bazısı finansal kaynağa, bazısı da gelişmiş teknolojiye veya kaliteli hammaddeye sahiptir. Ortak girişim; yeni bir işe başlamanın yüksek riskini azaltması, küçük işletmelere büyük şirketlerle rekabet etme ve onlar arasında yaşama şansı vermesi ve yeni teknolojileri kolayca elde edebilme imkanı vermesi sebebiyle işletmelere cazip gelebilmektedir (Kurtaran, 2007: 368).

Ortak girişimlerin temel özelliklerini şu şekilde sıralamak mümkündür (Saban ve Genç, 2006: 139):

Bağlayıcı sözleşme ile bir araya gelen işletmeler bir dayanışma menfaat grubu oluşturur.

Taraflar kuracakları ortak girişim ile kar ve zararı bölüşür.

Ortak girişimden doğacak iş riskleri ve diğer yükümlülükler, taraflar arasında bağlayıcı sözleşme hükümlerine göre paylaşılır.

Tarafların aralarında yaptıkları sözleşme uzun ya da kısa süreli olabilir.

Pek çok ülkede yüzde yüz yabancı mülkiyete izin verilmemesi nedeniyle, ortak girişim şeklindeki uluslararası ortaklıklar belirli bir pazara girmenin kolay, hatta bazen tek yolu olmaktadır. Bazı ülkelerde ise, hükümetler yalnızca politik açıdan yakınlık duydukları ülkelerin işletmelerine yatırım izni vermekte ve onları yerli işletmelerle ortaklık kurmaya zorlamaktadırlar. Bu nedenle; uluslararası

işletmeler, yabancı ülkelerde ev sahibi ülkenin yerel yatırımlarıyla mülkiyeti ve denetimi paylaşarak ortak bir işletme kurma yolunu tercih etmektedirler. Yerel ortak aracılığıyla ev sahibi ülkedeki çevresel koşullar hakkında daha kolay bilgi edinmesi, uluslararası işletmenin yatırım riskini de azaltmaktadır. Ortak girişimin uluslararası işletmeye sağladığı yararları aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür (Kılıç, 2008: 43- 44):

Uluslararası işletme, sermayesinin tamamını tehlikeye atmamakta, riski yerel işletme ile paylaşmaktadır.

Yerel işletme, ev sahibi ülkeye ilişkin sahip olduğu, değerli bilgileri uluslararası işletme ile paylaşmaktadır.

Uluslararası işletme, yerel ortağın daha önce kurduğu bağlantılardan yararlanarak ev sahibi ülke hükümetiyle iyi ilişkiler geliştirmekte ve siyasi üstülükler sağlayabilmektedir.

Maliyetlerde azalma sağlanır.

Rakiplere teknolojik üstünlük sağlanır. Pazarda rekabetçi üstünlük elde edilir. Kaynaklara daha kolay ulaşılır. Politik baskılar azalır.

Yeni pazarlara girmek kolaylaşır.

2.2.3.2. Uluslararası Birleşme ve Satın Almalar

Uluslararası birleşme ve satınalmalar uluslararası pazarlara girişte birer doğrudan yabancı yatırım (foreign direct investment - FDI) stratejisidir. Uluslararası pazarlara girişte doğrudan yabancı yatırım yapmanın farklı yolları vardır. Uluslararası şirket, yabancı pazarda tamamen kendisine ait yeni bir şirket kurabilir,

yabancı pazardaki mevcut bir şirketi satın alabilir veya onunla birleşebilir ya da yabancı pazardaki mevcut bir şirket ile ortak girişim oluşturabilir.

Satın alma ve birleşme her ne kadar beraber kullanılan iki kavram gibi gözükse de çeşitli yönlerden birbirlerinden ayrılırlar. Genel olarak satın alma; bir şirketin başka bir şirketi kendi bünyesine alması olarak açıklanabilir. Birleşme ise; iki veya daha çok şirketin imkânlarını birleştirerek ölçek ekonomilerinden faydalanmak amacıyla ortaklığa gitmeleri olarak tanımlanabilir. Birleşme ve satın alma faaliyetlerini ayıran en temel nitelikleri şu şekilde ifade edebiliriz (Cengiz vd., 2003: 160-161):

Birleşmeler yeni bir şirketin doğmasına neden olurken, satın almalarda ortaya çıkan yeni bir şirket yoktur.

Birleşmelerde alıcı ya da alınan taraf yoktur, birleşen taraflar vardır. Birleşmelerde, kurulan yeni şirket iki tarafın ortak yönetimine tabidir. Oran olarak bakıldığında da birleşme ve satın alma faaliyetlerinin %97‟sini satın almalar oluşturur.

Şirket satın almak yoluyla dış pazarlara girmenin yararları aşağıdaki gibi sıralanabilir (Bradley, 2002: 317):

Firmaya kurumsal destek ve tedarikçilerin, aracıların ve müşterilerin oluşturduğu işleyen bir sistemin sağladığı yerleşik bir düzenle pazara girme imkanı verir.

Firma kapasite artırımı yapmaksızın daha hızlı pazar payı elde edebilmektedir.

Eğer girilecek pazar potansiyele sahipse, başka bir şirket satın almak pahalı olsa bile yeni tesislere yatırım yapmaktan daha hızlı işlediği için daha caziptir.

2.2.3.3. Yurtdışında Doğrudan Yatırım

Firmanın uluslar arası pazarlara şirket alma ve yeni girişim yatırımları aracılığıyla giriş yapması en yüksek düzeydeki bağlılığı ifade eden ve diğer tüm giriş yollarından daha büyük kaynak yatırımı yapılmasını gerektiren bir pazara giriş yoludur. İşletme ihracat yaptığı bir pazarda hayli deneyim kazanmışsa ve o pazar yeterince büyükse, orada üretim tesisleri kurmağa yönelebilir (Çınar, 2004: 99).

Bir şirketin, üretimini ana merkezinin bulunduğu ülkenin sınırlarının dışına yaymak üzere, başka ülkelerde üretim tesisi kurması ya da mevcut üretim tesislerini satın almasına yurt dışında doğrudan yatırım denmektedir. Doğrudan yatırım hakkında birçok tanım yer almaktadır. Bir tanıma göre yurtdışında doğrudan yatırım, bir ülkede bir firmayı satın almak, yeni kurulan bir firma için kuruluş sermayesini sağlamak veya mevcut bir firmanın sermayesini artırmak yoluyla o ülkede bulunan firmalar tarafından diğer bir ülkede bulunan firmalara yapılan ve kendisiyle birlikte teknoloji, işletmecilik bilgisi ve yatırımcının kontrol yetkisini de beraberinde getiren yatırımdır (Karluk, 2002: 466).

Doğrudan yabancı yatırımlar (FDI) ekonomik birleşmenin özellikle önemli unsurlarından biridir, çünkü o sermaye hesabını sıkıntıdan kurtardığı gibi, teknik yeniliklerin ve girişimcilerin yeniden yapılanmasını ve büyümenin hızlanması olasılığını güçlendirir (Bevan ve Estrin, 2000:4).

Gelişmekte olan ülkeler açısından ek kaynak, teknoloji, istihdam, ihracat ve döviz gelirlerinde artış elde edilmesi ve tüm bunların sonucunda ülkenin büyüme ve kalkınmasına önemli katkıları olması dolayısıyla yurtdışında doğrudan yatırımın önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Ülkeler tüm bu olumlu neticelerden faydalanmak için kendilerine daha fazla doğrudan yabancı yatırım çekme çabası içine girmektedirler (Aktürk ve Tüylüoğlu, 2010: 138).