• Sonuç bulunamadı

iyileşmeden ölüm cezasının infaz edildiği ileri sürülmüştür. Fakat bu iki konu ile ilgili belgelere rastlanmamıştır388.

sırasında öldükleri için haklarındaki davalar düşen 3 kişi dışında, 395 sanığı olan bir davadır391.

Davanın sanıkları; Eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar eski Başbakan Menderes, Eski bakanlar, Meclis Tahkikat Komisyonu kurulmasını teklif eden dört milletvekili, Komisyonun 15 üyesi T.B.M. Meclis Başkanı ve başkan vekilleri, D.P.

Genel İ dare Kurulu üyeleri, eski D.P. milletvekilleridir392. Sanıkların İşledikleri kabul edilen suçlar şunlardır:

CHP mallarının alınması, Kırşehir’in siyasi sebeplerle ilçe haline getirilmesi, yargıç teminatı ve mahkeme bağımsızlığının ihlali, seçim kanununda yapılan anti-demokratik değişiklikler, Meclis Tahkikat Komisyonu’nun kurulması, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunun çıkarılması, Meclis Tahkikat Komisyonunun aldığı kararlar. Başsavcı, bütün bu olayları, kararnamesinde delilleri ile incelemiş ve anayasanın ihlal edilmiş olduğunu söylemiş, sanıkların, idam ile 5-15 yıl arasında değişen ağır hapis cezasıyla cezalandırılmalarını istemiştir. Bu davayla ilgili 216 tanık dinlenmiş, sanıklar ve avukatları savcının ileri sürmüş olduklarını kabul etmeyen savunmalarda bulunmuşlar, böylece Anayasayı ihlal davası 11 Ağustos 1961’de son bulmuştur. Bu tarihte görülmekte olan bütün davalar bitmiş olduğundan Yassıada davalarının duruşmaları da sona ermiştir. Kararın 15 Eylül 1961 tarihinde yapılacak oturumda verileceği açıklanmıştır. 15 Eylül 1961 günü yapılan oturumda, Yassıada davaları ile ilgili kararlar okunmuştur393.

14 Ekim 1960 günü öğleden sonra “irtikap davası” da denen köpek davasına başlanmıştır. Bu davada sanık olan Eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Eski Tarım Bakanı Nedim Ökmen bulunmuştur394. Kararnamede, Celal Bayar ve Nedim Ökmen’in nüfus ve makamlarını kötüye kullanarak Afgan Kralı tarafından hediye edilen bir köpeği, 20 bin liraya Atatürk Orman Çiftliği hayvanat bahçesine sattıkları ileri sürülmüştür. Buna göre de sanıkların 5 yıl ağır hapis ve müebbeden memuriyetten mahrumiyetine karar verilmesi istenmiştir. Sanıklar ortada böyle bir şey olmadığını, elde edilen parayla İzmir’in bir köyüne çeşme yaptırılmış olduğunu söylemişlerdir. 6 duruşma süren bu davada 7 tanık dinlenmiş ve 24 Ekim 1960 günü

391 Cumhuriyet, 14 Ekim 1960.

392 Cumhuriyet, 15 Ekim 1960.

393 E. Gürsoy Naskali, a.g.e., s. 43-76. ; Mithat Derin, a.g.e., s. 134-200

394 Cumhuriyet, 15 Ekim 1960.

karar açıklanmış bu karara göre, Köpek davası 1 numaralı dava olan Anayasa davası ile birleştirilmiş 15 Eylül 1961 günü açıklanan kararda da Celal Bayar’ın 4 yıl 2 ay hapsine, müebbeden memuriyetten mahrumiyetine karar verilmiştir395.

19 Eylül 1961 günü başlanan davada sanık olanlar; Celal Bayar, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Fuat Köprülü, Fahrettin Kerim Gökay ile Selanik’teki bomba olayıyla ilgili 6 kişidir. 6 Eylül 1955 günü Selanik’te Atatürk’ün doğduğu eve bir bomba atılmış, bu olayın İ stanbul’da duyulması üzerine de büyük olaylar yaşanmıştır. Yüzlerce dükkân ve ev yıkılmış, milyonlarca lira zarar meydana gelmiş, dış ülkeler nezninde milli itibarımız zedelenmişti. Savcı okuduğu kararnamede bombanın hükümetin emri ile Oktay Engin tarafından atıldığını, bombacının konsolos tarafından Selanik’te görüldüğünü, olayların önceden tertip edildiğini ileri sürmüştür. Açıklanan karar sonunda Gökay ve İ stanbul Emniyet Müdürü Eriş.

8.11.1960 tarihli af kapsamına göre dava dışı bırakılmış Menderes 6 yıl, Zorlu 4 yıl, Kemal Hadımlı 4,5 ay ağır hapis cezasına çarptırılmış diğer sanıklar beraat etmiştir.396

Adnan Menderes hakkında süren davada bir başka konu da “Bebek Davası”

idi. Menderes’in gayri meşru ilişki yaşadığı Ayhan Aydan’dan yeni doğmuş gayri meşru çocuğunu, doktor Fahri Atabey’i Ankara’ya çağırarak öldürttüğü savcı tarafından ileri sürülmüştü. Davada sanık olarak dinlenen Menderes ve Aydan gayri meşru ilişkilerini kabul etmiş. Fakat çocuğun eceliyle öldüğünü belirtmişlerdi. 7 oturum süren dava 22 Kasım 1960’da sona ermiş Menderes ve Atabey beraat etmişlerdir397.

4 Kasım 1960 günü başlayan Vinylex Davası davasının sanıkları eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan, Vinylex Şirketinden Hüseyin Altay, Necati Dolay ve Ragıp Sipahi idi. Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın nüfus suistimali suretiyle ve maddi menfaat karşılığında Vinylex Şirketi mensuplarına usulsüz kredi çıkardığı ve 110 bin lira rüşvet aldığı ileri sürülmüştür. 5 oturum süren davada 14 tanık dinlenmiş, sanıklar kredilerin normal olduğunu ileri sürmüş. 16 Kasım 1960’da dava sona ermiş.

15 Eylül 1960 günü açıklanan karar sonucunda Hasan Polatkan 7 yıl ağır hapis, 550

395 Cumhuriyet, 24 Ekim 1960.

396 Cumhuriyet, 06 Ocak 1961.

397 E. Gürsoy Naskali, a.g.e., s. 43-76. ; Mithat Derin, a.g.e., s. 134-200.

bin lira para cezası ve müebbeden memuriyetten mahrumiyet; diğer üç sanıkta 3’er yıl 6 ay ağır hapis cezasına çarptırılmışlardır398.

Eski Ticaret Bakanı Hayrettin Erkman ve Zeyyat Mandalinci’nin sanık bulunduğu Zimmet Davası, 8 Kasım 1960 günü başlamış 5 oturum sürmüş, 3 Aralık 1960 tarihinde son bulmuştur. Okunan kararnamede, Amerika gezisine çıkan Zeyyat Mandalinci’nin devlet bütçesinden çıktığı tespit edilen 12 bin lira avansı, Hayrettin Erkman’ın yardımı ile Toprak Mahsülleri Ofisi bütçesinden aldığı, böylece zimmetine para geçirdiği, H. Erkman’ın da bu suça katılmış olduğu ileri sürülmüştür.

Nedim Ökmen’in sanık bulunduğu arsa davası, 11 Kasım 1960 tarihinde başlanmış, 3 oturum sürmüştür. Dava süresince 6 tanık dinlenmiştir. Okunan kararnamede Nedim Ökmen’in karısına ait bir arsayı nüfusunu kullanarak İş Bankasına yüksek fiyatta sattığı ileri sürülmüştür. Açıklanan karar ile Nedim Ökmen’in bu davada 5 yıl ağır hapis cezası aldığı anlaşılmıştır.

Gemi Davası ise Menderes, Zorlu, Polatkan, Erkmen, Berk ve Ali İ par’ın sanık bulundukları davadır. 15 Kasım 1960’da başlamış 13 oturum sürmüş 19 Ocak 1961’de bitmiştir. 10 tanık dinlenmiştir. Okunan kararnamede Zorlu’nun Menderes aracılığı ile Koordinasyon heyetine baskı yaptığı, gemi ithal rejimini değiştirdiği, Ali İper’e büyük menfaat sağladığı, döviz kaçakçılığına sebep olduğu ileri sürülmüştü.

Açıklanan kararda sanıkların hepsi cezalandırılmıştır.

Sıtkı Yırcalı’nın sanık olduğu Değirmen Davası, 18 Kasım 1960’da başlamıştır. Kararnamede Ticaret Bakanı olan Yırcalı’nın nüfusunu kötüye kullanarak, bir un değirmenini bir makarna firmasına usulsüz olarak tahsis ettiği ileri sürülmüş fakat zaman aşımına uğradığı için dava düşmüştür.

Koraltan ve Polatkan’ın sanık olarak bulundukları Barbara davası, 21 Kasım 1960 günü başlamış 26 Aralık 1960 günü bitmiştir. Kararnamede Koraltan’ın hasta olan eşine ilaç getirmek için aldığı dövizle “Barbara” adlı bir Alman kızını getirttiği, böylece Türk Parasını Koruma Kanununa aykırı hareket ettiği, Polatkanın da suça

398 Nazlı Ilıcak, a.g.e, s. 138- 171

katılmış olduğu ileri sürülmüştür. Kararda Koraltan 5 ay 25 gün, Polatkan 6 ay hapse mahkum olmuştur399.

Örtülü Ödenek Davası Menderes ve Başbakanlık müsteşarı Ahmet Salih Korur’un sanık olarak bulunduğu davadır. 25 Kasım 1960’da başlamış, 13 oturum sürmüş, 9 Şubat 1961’de bitmiştir. 47 tanık dinlenmiştir. Celseler gizli oturum şeklinde yapılmıştır. Okunan kararnamede Menderes’in 10 yıl boyunca üç milyon tutarındaki örtülü ödeneği, şahsi işleri ve DP hizmetinde kullandığı, bu arada kişisel masraflarını bile örtülü ödenekten yaptırdığı, cımbız, viski gibi şeyler aldırdığı, dilediği kimselere bol bol paralar verdiği ileri sürülmüş Ahmet Salih Korur’un da aynı paradan 250 bin lirayı zimmetine geçirdiği ileri sürülmüştür. Yapılan savunmada Menderes ve Korur suçları birbirlerinin üzerine atmış ve kişisel olarak kabul etmemişlerdir. Dava Anayasayı ihlal davası ile birleştirilmiş,. Menderes’in 15 yıl ağır hapis ve 4 milyon 878 bin lira para cezasına, Korur’un da 2 yıl 11 ay ağır hapsine karar verilmiştir400.

Menderes, eski 6 bakan ve eski Basın Yayın ve Turizm Genel Müdürü A.

Hamur Kılıç’ın sanık oldukları Radyo Davası 29 Kasım 1960 günü başladı. Dava, 6 oturum sürmüş 22 Aralık 1960’da bitmiştir. Okunan kararnamede sanıkların demokrasiyi yıkmak ve bir zümre egemenliği kurmak için radyoyu bir parti organı haline getirdikleri, bu amaç içinde 1957 seçim sonuçlarını saat 17’den önce ilan ederek baskı yaptıklarını ileri sürmüşlerdir. Dava Anayasayı ihlal davasıyla birleştirilmiş, Menderes ve eski bakanların bu davadaki sorumlulukları da

“Anayasayı ihlal suçunun maddi vakıası” olarak kabul edilmiştir.

Başta Celal Bayar, Menderes, Aygün, Yetkiner olmak üzere çok sanıklı bir diğer dava da “Topkapı Davası”dır. 2 Aralık 1960’da başlamış 22 oturum sürmüş 17 Nisan 1961’de son bulmuştur. Davanın konusu 5 Mayıs 1959’da İ zmir’den İstanbul’a gelen İnönü’nün Topkapı’da öldürülmek istenmesidir.

Savcı tarafından okunan kararnamede, olay günü bütün ayrıntıları ile anlatılmıştır. Okunan kararda 16 sanığın serbest bırakıldığı bildirilmiştir. Bu davanın

399 Nazlı Ilıcak, a.g.e., s. 138- 171; E. Gürsoy Naskali, a.g.e., s. 43-76; Mithat Derin, a.g.e., s. 134-200

400 Örtülü ödenek davası 13 oturum sürmüştür. Dava zabıtları Celal Bayar’ın torunu Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali tarafından yayına hazırlanmıştır. Bkz. E. Gürsoy Naskali, Örtülü Ödenek Davası, İstanbul, 2005, s. VIII- IX.

Menderes ve Bayar için Anayasayı ihlal suçunun maddi vakıası olarak kabul edildiği belirtilmiş, davanın Anayasayı ihlal davası ile birleştirildiği açıklanmıştır.

Menderes ve üç eski Çanakkale milletvekilinin sanık olarak bulundukları dava Çanakkale ve Geyikli Davasıdır. 27 Aralık 1960 tarihinde başlanmış, 10 Mart 1961 tarihinde bitmiştir. Okunan kararnamede, Çanakkale’de meydana gelen bazı olayları incelemek üzere CHP tarafından gönderilen bir parti heyetinin, Menderes tarafından Çanakkale’ye sokulmadığı, bunun da Anayasayı ihlal olduğu belirtilmiştir.

Dava Anayasayı ihlal davasıyla birleştirilip, ihlal suçunun maddi vakıası olarak kabul edilmiştir.

Bayar, Menderes, eski Kayseri Milletvekilleri, eski Kayseri valisi olmak üzere 13 sanığı olan Kayseri Davası, 9 Ocak 1961’de başlamış 11 oturum sürmüş, 20 Nisan 1961’de sona ermiştir. Davada 49 tanık dinlenmiştir. Davanın konusu İnönü’nün Kayseri’ye yapmak istediği ziyareti engellemek için bindiği treni durdurmaları ve sonra da askeri birlikleri kullanmak sureti ile kanun dışı emirlerle gezi hürriyetini kayıt altına almaları idi. Anayasayı ihlal davasıyla birleştirilen bu dava Anayasayı ihlal suçunun maddi bir vakıası olarak kabul edilmiştir.

Menderes, DP İ zmir İ l Başkanı, İ zmir Valisi, Emniyet Genel Müdürü ile birlikte 36 sanığın yargılandığı dava, Demokrat İz mir Gazetesinin Tahribi Davası olarak görüldü, dava 9 Ocak 1961 günü başlamış, 12 oturum sürmüş, 11 Mart 1961 günü son bulmuştur. Okunan kararnamede; DP aleyhindeki tutumuna engel olunmak istenen Demokrat İzmir Gazetesinin basıldığı, tahrip edildiği, sonuç olarak da basın özgürlüğünün tahrip edildiği ve Anayasanın ihlal edildiği ileri sürülmüştür.

Açıklanan kararda Dava Anayasayı İ hlal Davası’yla birleştirilmiş, Menderes ve İzmir Valisi için bu kararın Anayasayı ihlal suçunun reddi vakıasını meydana getirmiş olduğu belirtilmiştir.

Anayasayı ihlal davasından sonra Yassıada’da görülen en önemli ve çok sanıklı dava Ankara Ve İ stanbul (27- 29 Nisan) Olayları Davası’dır. 2 Şubat 1961 tarihinde başlayıp 27 Temmuz 1961’de son bulmuştur. 117 kişinin sanık olduğu davadır. Davanın konusu 27 Mayıs 1960 hareketinden 1 ay önce, İstanbul ve Ankara Üniversitelerinde başlayan olaylarla ilgili olarak DP iktidarı tarafından yürütülmüş olan kanun dışı hareketlerdir. Okunan kararnamede 27 Mayıs öncesi meydana gelmiş

olan bütün bu olaylar, en ince ayrıntılarına kadar okunmuş bütün sanıkların dava ile ilgili durumları, teker teker delilleri ile göz önüne serilmiştir. Dava ile ilgili 395 tanık dinlenmiştir. Açıklanan kararda dava anayasayı ihlal davası ile birleştirilmiş, Menderes, Bayar, Genelkurmay Başkanı, Emniyet Genel Müdürü, İ stanbul Valisi, Belediye Reisi, Ankara Valisi için anayasayı ihlal suçunun maddi vakıası olarak kabul edilmiş, 39 sanık beraat etmiş, diğerleri ufak tefek cezalara çarptırılmıştır.

Menderes, İ stanbul ve İz mir Valisi ve İ stanbul Belediye Reisi’nin yargılandığı dava ise İ stimlak Yolsuzluğu Davası’dır. 17 Nisan 1961’de son bulmuştur. Okunan kararnamede Menderes’in İ stanbul’u imar etmek düşüncesi altında, rasgele pek çok ev yıktırdığı, istimlak bedellerini ödetmediği belirtilmiştir.

Kararda bu davanın da Anayasayı ihlal davasıyla birleştirilmesine karar verilmiş ve Anayasayı ihlal suçunun maddi vakıası olarak kabul edilmiştir.

Vatan Cephesi Yolsuzluğu Davası, Menderes, Koraltan, DP Genel İ dare Kurulu üyelerinin sanık olarak bulunduğu davadır. 27 Nisan 1961’de başlamış, 21 Haziran 1961 günü son bulmuştur. Okunan kararnamede sanıkların Türkiye’de demokrasiye son vermek amacı ile Vatan Cephesi adı altında bir teşkilat kurma yoluna gittikleri, bu sebeple anayasayı ihlal ettikleri ileri sürülmüştür. Açıklanan kararda bu davanın da Anayasayı ihlal davası ile birleştirilmesine ve Anayasayı ihlal suçunun maddi vakıası olarak kabul edilmesine karar verilmiştir401.

15 Eylül 1961 tarihindeki son oturumda, Yüksek Adalet Divanı tarafından Yassıada davaları ile ilgili kararlar açıklanmıştır. Ölüm Cezaları: Celal Bayar, Refik Koraltan, Adnan Menderes, Emin Kalafat, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan, Agah Erozon, Hamdi Sancar, Bahadır Dülger, Baha Akşit, İ brahim Kirazoğlu, Nusret Kirişcioğlu, Zeki Ataman, Osman Kayrakoğlu, Rüştü Erdelhum’â verilmiş olup, bunlardan yalnız Hasan Polatkan, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu’nun idam cezaları Milli Birlik Komitesinde onaylanmıştır. Öbür ölüm cezaları “müebbet hapis”

olarak değiştirilmiştir.402 Milli Birlik Komitesi infazlardan bir gün önce 15 Eylül 1961 tarihinde toplanarak 75 numaralı kararı almıştır. Milli Birlik Komitesi Sekreterliği’nin kaleme aldığı komite kararı şöyledir: “Milli Birlik Komitesi 15 Eylül 1961 Cuma günü saat 18’de Devlet ve Milli Komitesi Başkanı Orgeneral Cemal

401 Emine Gürsoy Naskali, Yassıada Zabıtları I, a.g.e. s. 43- 76.

402 Cumhuriyet, 15 Eylül 1961; Cumhuriyet, 16 Eylül 1961.

Gürsel’in başkanlığında toplanarak Yüksek Adalet Divanınca verilen ölüm cezalarını havi dosyayı 12. 06. 1960 tarih ve 1 sayılı Anayasanın 6. maddesi gereğince tetkik etmiştir. Yüksek Adalet Divanınca ve ittifakla ölüm cezasına çarptırılan sakıt Reis-i Cumhur Celal Bayar, sakıt Başbakan Adnan Menderes, sakıt Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve sakıt Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın ölüm cezalarını tasdik etmiş ve bunlardan Celal Bayar’ın 65 yaşını bitirmiş olması dolayısıyla ölüm cezasını müebbet ağır hapse tahvil etmiştir. Keza diğer ekseriyetle ölüm cezasına çarptırılan Refik Koraltan, Agah Erozan, İ brahim Kirazoğlu, Ahmet Hamdi Sancar, Nusret Kirişçioğlu, Bahadır Dülger, Emin Kalafat, Baha Akşit, Osman Kavrakoğlu, Zeki Eratman ve Rüştü Erdelhun’un cezalarını da müebbet ağır hapse çevirmiştir403.

Yüksek Adalet Divanı tarafından 31 kişi müebbet hapise mahkum edilmiştir.

Bunlar arasında Bakanlar Kurulu üyeleri, Tahkikat Komisyonu üyeleri, komisyonu kurmayı teklif edenler, aşırı partizanlığıyla tanınmış ileri gelen DP’liler bulunmaktadır.404

1 sanık on dokuz (Bumin Yamanoğlu), 4 sanık on beş yıl, 1 sanık on dört yıl (Zeki Şahin), 2 sanık sekiz yıl, 1 sanık 7 yıl 10 ay, 31 sanık 7 yıl altı ay, 8 sanık yedi yıl, 15 sanık altı ay, 16 sanık dörder yıl ikişer ay, 8 sanık üçer yıl dokuzar ay, 2 sanık üçer yıl 11 ay (Ahmet Salih Korur), 8 sanık 2’şer yıl dörder ay, 7 sanık ikişer yıl, 9 sanık altışar ay ile birer buçuk yıla mahkûm olmuştur405.

Orhan Erkanlı anılarında Celal Bayar’ın 27 Mayıs Askeri Müdahalesi sonrasındaki durumuna ilişkin ayrıntılı bilgiler vermekte ve şu satırları paylaşmaktadır: “Celal Bayar’la hayatımda iki defa karşılaştım. Birincisi 1957 senesinde Harp akademilerinin mezuniyet töreninde, sonuncusu da Yassıada’da oldu.

Harp Akademilerini dereceyle bitiren subaylara birer armağan verilmesi gelenektir.

Cumhurbaşkanı da bu törenlere katılır ve birinci ve ikinci ve üçüncüye armağanlarını verir. Bu nedenle Bayar’ın elinden altın bir kol saati almak bize de nasip oldu.

Heyecandan saati sol elimle aldım ve pek çok tenkitlere maruz kaldım. Zira askeri usul gereği sağ el ile almam gerekirdi. Hediyeyi aldığım tarihlerde bizler Bayar ve

403 Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Cemal Gürsel Tasnifi, Kutu No: 4 / 28, Fihrist No: 809/ 1 (15. 09.

1961). bkz. Ek. 37

404 Cumhuriyet, 16/17 Eylül 1961.

405 Mithat Derin, a.g.e., s. 115-9.

arkadaşlarını devirmek için kurulmuş olan gizli örgütte çalışıyorduk. Hayat sürprizlerle doludur. İnsan bazen bir gün kendisine çevrilecek silahları eliyle verir.

İkinci olarak Bayar’ın intihara teşebbüsü üzerine Yassıada’da kendisiyle konuştum, fakat Bayar benim kim olduğumu bilmiyor ve doktor sanıyordu, öyle takdim edilmiştim. Çeşitli yorumlara sebep olan intihar olayını aydınlatmak, Bayar’ın sağlığında gerçekleri meydana çıkarmak gereklidir. Bu konuda çok kişiler itham edilmişler ve bugüne kadar hakikat açıklanmamıştır. 1962 yılında Atina’da bulunduğum sırada Celal Bayar’ın oğlu Turgut Bayar’dan bir mektup aldım. Turgut Bayar’ın 29 Haziran tarihli mektubunun konumuzla ilgili kısmı aynen şöyleydi: … Babamın Yassıada’da intihara teşebbüsü benim için karanlık, izahı güç bir muamma halindedir. Aydınlatılmasına yardım etmenizi rica ederim. Bu hadise muhtelif şekillerde tefsir ve izah edildi. Bir cinayet teşebbüsüne intihar süsü verilmesinde suçluluğun verdiği cezadan kurtulmak arzusundan, manevi huzursuzluğa kadar çeşitli söylentiler ileri sürüldü. Rivayet şudur: Osman Köksal, Cemal Paşa’ya babamın Harbiye Mektebi’nin imhası için emir verdiğini bunu da ses alma makinesiyle tespit ettiğini bildiriyor. Devlet reisliği de deruhte etmiş olan Paşa resmen beyanatta bulunarak babamı itham ediyor. İ ddiasının yalan olduğu anlaşılınca yanlış beyanda bulunmaya sevk ettiği Cemal Paşa’yı ve MBK’ni müşkil durumdan kurtarmak için Yassıada işlerini tedvire memur edilmiş olan size müracaat ediyor. İ mha emri verdiğine babamın ikna edilmesini istiyor. Osman Köksal, ismini hatırlamadığım kötü muameleleriyle şöhret yapan bir üsteğmen ve siz babamı zorluyorsunuz. Bir sürü şakalardan sonra dahi red cevabı alınca babamın boğazını kayışla sıkarak ölüm tehdidini fiilen icraya başlıyorsunuz. Garip sesleri duyup gelen nöbetçinin kapıyı açması ve birkaç kişinin toplanması cinayete intihar süsü verilmesini gerektirir… Gerçekten güzel düzenlenmiş inandırıcı tarafları olan bizim birer cani ve aptal olduğumuz faraziyesine dayanan bir hikaye idi. Orhan Erkanlı anılarında 11 Ekim 1962 tarihinde Turgut Bayar’a bir mektup göndererek bir Cumhurbaşkanı’nın kendi ordusuna subay yetiştiren bir okulu imha etmesinin mümkün olamayacağını anlatıp onu sakinleştirmeye çalışmıştır. Celal Bayar Yassıada yargılamalarının başından sonuna kadar moralini bozmayarak en ağır ithamları sükûnet ve vakarla karşılamıştır. Suçları başkalarının üzerine atmamış, sorumluluklarını kabul etmiştir. Yargılamalar başladığı tarihlerde Türkiye’deki genel

kanaat Bayar’ın baş suçlu olduğu ve mutlaka cezalandırılması gerektiği şeklindeydi.

Bilhassa komite böyle düşünüyordu. Menderes’e karşı acıma duyguları içinde olanlar Bayar için aynı kanıda değillerdi. Bayar’ın yargılamalar sırasında gösterdiği metanet, sükûnet zamanla bu kanıları ters çevirdi, birçok kişilerde Bayar’a karşı ister istemez saygı ve takdir yarattı. Menderes ise her gün biraz daha çöküyor, eziliyordu. Bayar ise eski bir komiteci olduğunu ispat etmişti. Ölüm cezasının müebbet hapse çevrilmesinde bu tutumu başlıca sebep olmuştur406.

Numan Esin de anılarında Adnan Menderes ve Celal Bayar arasındaki kişilik farkına ilişkin ayrıntılı bir bilgi vererek söz konusu durum hakkında bazı tespitlerde bulunmaktadır. Esin anılarında şöyle demektedir: “… Menderes bir bey çocuğu olmasına rağmen ezik kalmış bir yetimdi. Dadıların kahyaların yönettiği genç bir insan olarak büyümüş. Topraktan gelmiş bir adam, ama insanları iradesiyle yoğurarak yönetmiş bir çiftlik ağası değil. Devir tek parti devri; biraz Serbest Fırka deneyimi var. Atatürk kendisini görmüş, “zeki genç bir adam” diyerek beğenmiş.

Fırkaya alalım demişler. Zengin, varlıklı bir ailenin temsilcisi olarak meclise girmiş.

1940’lara dek sesi çıkmamış. Sonradan şartların elverişli olduğunu halka ulaşma zamanının geldiğini sezerek Celal Bayar’ın arkasından gelmiş. Kısacası kendi kendisini yaratan bir kişilik formasyonu göstermemiş. Onun için Yassıadada ezildi.

Buna karşılık Celal Bayar, çocukluğundan beri mücadelelerin içinde yetişerek kendini yaratan ittihatçı bir önderdi. Halkın gözünde sıfıra düşen kişiliğini ve güven duygusunu orada kurtardığı gibi olağanüstü bir şekilde tekrar kazandı. Cumhuriyetin iki güçlü adamının arasında harcanmış çok politika adamı vardır. Adnan Menderes de bunlardan biridir. 1940’lı yıllarda başlayan Demokrat Parti hareketi 1960’ta noktalandığı zaman bu hareketin içinde görev almış pek çok politikacı içinden pek azı bu kadar ağır bir cezaya mahkum edilmiştir. Gördüğüm kadarıyla Adnan Menderes doğasındaki eziklikten ve yumuşaklıktan dolayı kendini savunamamanın kurbanı olmuştur. Özellikle daha sonraki yıllarda yapılanlara bakıldıkça Menderes’in günahı neydi, yazık oldu diyenler haklı çıktı galiba…407

Yassı ada davalarıyla birlikte üç devlet adamının idamı aslında Osmanlının siyaseten katl geleneğinin bir tür ihyası niteliğindeydi. İdamlar Türk halkının ve özel olarak da DP tabanının zihninde çok kötü bir iz bıraktı. DP yanlıların Anayasanın

406 Orhan Erkanlı, a.g.e., s. 340- 342

407 Numan Esin, a.g.e., s. 163

yapımı sürecinden dışlanmış olmaları ile birlikte, bu olay 1961 Anayasasına karşı DP- AP geleneğinden gelen seçkinler ve halk arasında olumsuz bir ruh haleti yaratmıştır. Nitekim daha sonraki yıllarda Adalet Partisi çevreleri bu anayasayı bir türlü kabullenememiş, ona hep kuşkuyla bakmışlardır. Öyle görünüyor ki, 1961 Anayasası uygulamasının yeterince başarılı olamamasında bu psikolojik blokajın önemli bir etkisi vardır408.

Sonuç olarak, özellikle 1950’li yılların başında artan ekonomik krizle yükselen tepki ve eylemlere karşı DP’nin sert tutum takınması ve bunları zor kullanarak sindirmeye çalışması orduyu yeni çözüm arayışlarına itmiştir. Bu arayış sürecinde askeri müdahale amaçlı gizli örgütlenmeler kurulmuş ve özellikle genç subayların liderlik olgusu üzerinde şekillenen bir hareket başlamıştır. Lider arayışlarında yaşanan gelişmeler Türk Silahlı Kuvvetlerinin “daha demokratik bir Türkiye”nin yeniden inşasında önemli bir mesafe almasını sağlamış, yapılan askeri müdahale ile siyasal düzen Türk Silahlı Kuvvetlerinin denetimi altında tekrar kurulmuştur.

408 Mustafa Erdoğan, Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset, İstanbul, 2001, s. 80

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 27 MAYIS 1960 ASKERİ

MÜDAHALESİNİN KURUMSAL ÇERÇEVESİ

1. KURUMSAL ÇERÇEVENİN HAZIRLIK SÜRECİ