• Sonuç bulunamadı

1959- 1960 yılları iktidar ve muhalefetin arasındaki mücadelenin had safhaya ulaştığı bir yılı ifade eder. DP, CHP ve muhalif basının faaliyetlerini araştırmak ve kontrol altına almak için kurduğu Tahkikat Komisyonu İ smet İ nönü için bir büyük demokrasi sorunu olmuştur. On senelik muhalefette kalmış olan CHP, 1960 yılında iktidara karşı en sert eleştirilerini sergilemiştir. Aynı zamanda İ nönü’nün 27 Mayıs müdahalesini gerçekleştirecek olan örgütle temaslarının olduğuna ilişkin bazı işaretler de vardır. Türkeş’e göre darbe örgütünün Ankara grubuyla İnönü’nün temasları söz konusudur. Örgüt mensupları İnönü’nün evine gelmekteler ve damadı Metin Toker ve Genel Sekreter İ smail Rüştü Aksal ile görüşmektedirler. İ htilal öncesi dönemde ordu içinde İ smet Paşa önemli bir faktördür. Ordu içinde M.

Toker’in dergisi olan Akis elden ele dolaşmaktadır. Ordu iktidarın faaliyetlerini eleştirel bir dille yayın politikası izleyen Akis’ten öğrenmektedir251.

“Parlamenter yönetimin bozulması sonucunda gerçekleşen 27 Mayıs Müdahalesi252”ni hazırlayan bir takım şartların 1959 yılında olgunlaştığı söylenebilir.

Yeşilhisar, Uşak, Kayseri olaylarıyla artan DP- CHP arasındaki gerginlik Menderes’in Ege gezisinden sonra müdahalenin yapılması için gerekli sebepleri de beraberinde getirmiştir. 27 Mayıs Askeri müdahalesinin planına göre önce PTT Ankara Radyosu ve Örfi İ dare Komutanlığı’nın ele geçirilmesiyle başlayan süreç Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün ve ardından Eskişehir’de bulanan Menderes ve DP yöneticilerinin tutuklanmasıyla sona erecektir.

Bir yıl kadar önce Çankaya Muhafız Alay Komutanlığı’na atanan Osman Köksal’ın Köşk’te bulunması, müdahalenin gerçekleşmesi sürecinde yaşanabilecek bir aksilik karşısında en önemli sigorta şeklinde düşünülmüştür. Muhafız Jandarma Taburu da teşkilat üyelerine karşı koymayacak şekilde düzenlenmiştir. Sami Küçük, General Burhanettin Uluç, Yarbay İ smet Özbudak, Yarbay Kemal Tüfenkçioğlu,

250 Ş. S. Aydemir, İkinci Adam, a.g.e., s. 317- 321

251 Mükerrem Sarol, Bilinmeyen Menderes, C.II, İstanbul, 1993, s. 994

252 William Hale, a.g.e., s. 110

Binbaşı Abdullah Tardu, Albay Selim Işıner, Yarbay Cevdet, Teğmen Özdemir Çakmaklı ve iki teğmenin de hazır bulunduğu bir subay grubu Çankaya’ya gitmiş ve Celal Bayar’ı tutuklamışlardır253.

27 Mayıs günü Köşk harekâtına ilişkin Sami Küçük anılarında şunları anlatmaktadır: “Köşk, Ankara Garnizonu’nda en güçlü birlik olan Muhafız Alayı tarafından korunmaktaydı. Her ne kadar Alay Komutanı Kurmay Albay Osman Köksal bizimle birlikte ve örgüt üyesi olsa da bize bildirdiğine göre emir subayı ve tank bölük komutanları dışında kimseye fikirlerini açamamıştı. Bu bakımdan bir çatışmaya meydan vermeden Cumhurbaşkanı’nı Köşk’ten indirmeliydik. Köşk’e hareket ettim. Köşk’ün giriş yoluna varmadan cipten indim. Yolun Köşk tarafındaki kısmında, namluları Ankara istikametine dönük bir bölük kadar askerin mevzilenmiş olduğunu gördüm. Celal Bayar’ı alabilmek için köşkün bu cephesindeki Muhafız Alayı birliklerini etkisiz hale getirmek gerekiyordu. Köşk bahçesinde köşke doğru yürürken, Cumhurbaşkanlığı yaverlerinin kaldıkları bina önüne gelince Osman Köksal’la karşılaştım. Birbirimizi öperek kutladık ve ben ayrılıp Köşk’e doğru yürüdüm. Elimde Thompson makineli tabanca olduğu halde Köşk merdivenlerini tırmanarak tankın namlusu altından Köşk’e girdim. Kapıdan 15- 20 m. uzakta, 8- 10 süvari eri arasında gözlüksüz sivil birinin, Tuğgeneral Burhanettin Uluç ile tartıştığını gördüm. Yanlarına gelince bunun Celal Bayar olduğunu anladım ve derhal müdahale ederek burası tartışma yeri değil, Generalim siz sağına geçin dedim. Ben de solundan Celal Bayar’ın kollarından tutarak merdivenlere doğru yürümeye başladık. Celal Bayar takım elbise ve kravatlıydı. Merdivenlerden inerek orada beklemekte olan Muhafız Alay Komutanı’nın Station Wagon arabasına yöneldik.

Uluç Paşa’yı önce bindirerek, arka koltukta en uca, sonra Celal Bayar’ı onun yanına oturttum. Tam yola koyulmak üzereyken Başyaver Jandarma Albay Mustafa Tayyar da otomobile binmek istedi ama arabaya alınmadı. Celal Bayar yol boyunca çok endişeliydi, onu Harp Okulu’na götürerek Sıtkı Paşa’ya teslim ettim”254.

Köşk harekâtı gibi Ankara’daki diğer harekatlar da hiç kimsenin burnu kanamadan ve beklenenden çok kısa bir süre içinde son buldu. Zırhlı Birlikler Komutanı Tuğgeneral Yusuf Demirdağ, Bahçelievler’deki evinden alınarak Harp Okulu’na getirildi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun, evinden

253 Ş. Süreyya Aydemir, Menderes’in Dramı, a.g.e., s. 424- 426

254 Sami Küçük, a.g.e., s. 100

alınarak Harp Okulu’na getirildi. Sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Namık Argüç ile Kara Kuvvetleri Komutan Vekili Orgeneral Suat Kuyaş, Sıkı Yönetim Mahkeme Başkanı ve diğer generaller Yüzbaşı İrfan Solmazer tarafından Orduevinden alınarak Harp Okuluna getirildiler. Eşi de DP’den milletvekili seçilen Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tekin Arıburun, Cemal Madanoğlu’nun karşısına geçerek ben bu harekatı tasvip etmiyorum deyince Madanoğlu orada bulunan Harp Okulu öğrencilerine; bunu da alın Harp Okulu’na götürün emrini vermiş ve Arıburun da bir anda kendini Harp Okulu’nda bulmuş ve askerlik hayatı da bu suretle sona ermiştir255.

Menderes, Kütahya’dayken Kütahya vali muavini Eskişehir Hava Üs Kumandanlığından gelen tebliği okumaya başladı. “Ankara’da sabık Cumhurbaşkanı Bayar ve DP erkânı tevkif edildiler. Sabık Başbakan Menderes kaçmıştır. Nerede ve her kim tarafından görülürse askeri kuvvetlerimiz gelinceye kadar zor kullanılarak tevkif edilecektir.256” Menderes bunu duyar duymaz derhal telefona sarılmış, Bolu, Bursa, Balıkesir, Konya, Denizli, Burdur, Isparta, Aydın valileriyle görüşmek istedi.

Ancak Askeri kuvvetlerin kesin emri gereği şehirlerarası hiçbir mükâlemeye izin verilmeyeceği hatırlatılıyor. Albay Muhsin Batur Menderes’le görüşüp onu Eskişehir’e ardından da Ankara’ya götürdü. Böylelikle Menderes tevkif edildi ve on yıllık iktidar rüyası sona erdi257. 28 Mayıs 1960 tarihli Milliyet gazetesinde çizilen ve gazetenin ilk sayfasından verilen bir karikatür çok manalı ve siyasal atmosferin ne durumda olduğunu açık bir şekilde ortaya koyar nitelikteydi. M. Kemal Atatürk’ün devrimlerinin bir simgesi olarak algılanan kalpaklı resmi, uyurken çizilmiş ve altına

“Atatürk artık rahatça uyuyabilirim” şeklinde bir açıklama yazılmıştı258.

27 Mayıs askeri müdahalesi sabaha karşı saat 3’te yapıldı ve ertesi gün çıkan gazetelerde “memleketin bugünkü buhranına ve kardeş kavgasına mani olmak üzere kahraman Türk ordusunun bütün ülkede dün gece sabaha karşı idareyi ele aldığına”

ilişkin haberler yayınlanmaya başladı. Haberlerin ayrıntılarında “maksadın tarafsız

255 Sami Küçük, a.g.e., s. 100- 101

256 Adnan Menderes’in yakalanmasına ilişkin dönemin basınında çıkan haberler de şu şekildeydi:

“…Otomobille Kütahya’ya kaçan sabık Başvekil kendisini yakalayan Garnizon kumandanı Albay’a yani beni tevkif mi ediyorsunuz? Diye sormuştu. Sabık Başvekil olmadan bir gece evvel yaptığı konuşmada Profesörlere cübbeli kuklalar diyen Menderes Kütahya’dan Eskişehir’e götürüldüğü uçakta bir gaz tenekesi üzerinde oturuyor ve durmadan sigara içiyordu…”. 29 Mayıs 1960, Milliyet.

257 Sami Coşar- Abdi İpekçi, a.g.e., s. 227- 228

258 28 Mayıs 1960, Milliyet.

bir idarenin nezaret ve mürakebesi altında süratle yeni seçimlere gitmek ve bu adil seçimler neticesinde hangi taraf kazanırsa idareyi onun ellerine devretmek259” yer alıyordu. 28 Mayıs 1960 tarihli Milliyet gazetesi, “İdare Ordu’da” başlıklı bir haberinde ilk tebliğ, harekatın maksadı, silahlı kuvvetlerin sergileyeceği tutumları ayrıntılı bir şekilde gazete sütunlarında paylaşıyordu. İ lk tebliğde şunlar bildiriliyordu: “Büyük Türk Milleti: Bütün Türkiye’de Silahlı Kuvvetlerimiz 27 Mayıs saat 3’ten itibaren idareyi ele almıştır. Bütün vatandaşlarımızın ve emniyet kuvvetlerimizin silahlı kuvvetlerle yakın işbiriliği sayesinde bu harekât hiçbir can kaybı olmadan başarılmıştır. İ stanbul’da ikinci bir tebliğe kadar Silahlı Kuvvetler mensupları hariç sokağa çıkma yasağı konulmuştur. Vatandaşlarımızın Silahlı Kuvvetlerin vazifelerini kolaylaştırmalarını ve bütün milletçe ümit edilen demokratik rejimin en kısa zaman içinde tesisine yardımcı olmalarını rica ederiz”. Harekatın maksadı ise şu satırlarla okuyucuya verildi: “Büyük Türk Milleti: 27 Mayıs gününden itibaren Silahlı Kuvvetleri en kısa zamanda milleti seçime götürecek bir Kurucu Meclis kurmak maksadıyla muvakkat idareye el koymuş bulunmaktadır. Silahlı Kuvvetler milletin ve ecnebi dost ve misafirlerin hepsinin emniyetini tekeffül etmiş bulunmaktadır. Müteakip tebliğe kadar askeri şahıslar hariç kimsenin sokağa çıkmaması, bir karışıklığa meydan verilmemesi bakımından önemle rica olunur.

Şahsiyetli ve mevkii ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti hudutları içindeki herkes kanunun teminatı altındadır. Binaenaleyh bugüne kadar mühim mesul mevkileri işgal edenlerin derhal Türk Silahlı Kuvvetlerine teslim olmalarını sığınmalarını rica ediyoruz. [Silahlı Kuvvetler]”260.

Müdahalenin hemen ardından yeni anayasa hazırlanana kadar siyasi faaliyetlerin durdurulduğu kamuoyuna açıklanırken; hapisteki gazeteciler, subaylar ve talebeler tahliye oluyor, kapatılan gazeteler açılıyordu. Aynı zamanda Rektör S.

Sami Onar’ın başkanlığında İ lim ve Hukuk Heyeti kurularak yeni bir anayasa hazırlama süreci başlatılıyordu261. Tarihler 1 Haziran’ı gösterdiğinde Askeri Kuvvetler müdahalenin haklılığına ilişkin savundukları söylemi, Adnan Menderes’in söylediği bir sözle fırsata çevirmeye çalıştı. Adnan Menderes’in Org. Cemal Gürsel’e

259 28 Mayıs 1960, Cumhuriyet

260 28 Mayıs 1960, Milliyet; bkz. Ek 13

261 28 Mayıs 1960, Milliyet; Selami Akpınar ve Şahap Balcıoğlu gibi gazeteciler müdahaleden birkaç gün sonra tahliye olundular. 29 Mayıs 1960, Milliyet; bkz. Ek 14

gönderdiği mesajda “beni kurtardınız” dedikten sonra söyleyecek hiçbir sözünün bulunmadığını belirtmesi ve ardından DP’nin toplumun huzurunu bozmak için planlı faaliyetler içinde olduğu ve hatta bazı kimselere silah dağıttığı şeklindeki haberler basını meşgul ediyordu. Org. Cemal Gürsel bunun üzerine eski devlet ve hükümet erkânının durumlarının derhal kurulacak bir tahkikat komisyonu tarafından ele alınacağını bildirdi262. İ htilalin hemen ardından dönemin basınında çıkan bu türden haberler hayli düşündürücüdür. Eski iktidarın [Demokrat Parti’nin] bazı kimselere silah dağıttığı yolundaki haberler ya da Adnan Menderes’in Org. Cemal Gürsel’e beni kurtardınız şeklindeki demeci, müdahale sonrası toplumda meydana gelebilecek olası bir tansiyon yükselmesinin önüne geçmek için basının birer girişimi olarak görülebilir.

27 Mayıs sabahı ordunun idareyi ele aldığını duyan halk sokaklara döküldü, bayram yaptı ve ihtilali canı gönülden onayladı. Tüm ülkede hiçbir direniş olmadı263. Çetin Altan 27 Mayıs askeri müdahalesinin gerçekleştirildiği günü “şanlı gün” olarak tanımlıyordu. Milliyet gazetesindeki köşesinde şu satırları paylaşıyordu: “… Silahlı kuvvetlerimizin medeni bir şekilde devlet idaresine el koymaları ve memleketi karanlık bir akıbetten kurtarmaları tarihimizin büyüklüğüne yakışan mutlu bir hareket olarak milletimize hür ve insan haklarına uygun yeni ufuklar açmaktadır…264

13 Haziran 1960 tarihinde de İ stanbul Üniversitesi muhteşem bir mitingle tekrar açıldı. Açılış sırasında eski iktidara karşı sloganlar atılırken Adnan Menderes’e karşı beliren tepki sonucunda eski Başbakanın asılmasına ilişkin temsili bir kukla Üniversitenin önünde öğrenciler içinde dolaştırıldı. Dönemin foto muhabiri İ lhan Demirel’in yakaladığı aşağıdaki fotoğraf Beyazıt’ta Üniversite gençliğinin ihtilal coşkusunu yansıtması bakımından da ayrıca önemlidir. Üniversite rektörünün bir daha böyle bir acı yaşamamanızı dilerim sözleriyle bitirdiği konuşması da öğrenciler arasında büyük bir coşku da yaratmıştır265.

262 1 Haziran 1960, Milliyet; bkz. Ek 15

263 İsmet İ nönü askeri müdahaleden sonra halkın intikamdan sakınmalarını söyleyerek gerginleşen siyasal ortamı yumuşatmaya çalışıyordu. 29 Mayıs 1960, Milliyet; bkz. Ek 16

264 27 Mayıs 1960, Milliyet

265 14 Haziran 1960, Milliyet

Ülkede askeri müdahale sonrası yeni dönem mitingler düzenlenerek kutlanırken; 21 Haziran 1960 tarihinde Milli Birlik Komitesi Büyük Millet Meclisi binasında “teşrii görevine” başlamıştır. MBK bu tarihe kadar çeşitli toplantılar yaparak, yeni siyasal düzen için gerekli tedbirleri almıştır. Bakanlar kurulunca alınan ilk kararlar arasında dikkati çeken en önemli husus “din istismarına” izin verilmeyeceği, basına tahdit uygulanmayacağı olmuştur266.

27 Mayıs Askeri Müdahalesi’nden sonraki ilk 19 Mayıs kutlamaları bir ay kadar ertelenmişti. Devlet Başkanı Cemal Gürsel bu kutlamalar kapsamında Ankara’da gençliğe hitap ederken “hedefimiz memlekette tam bir hürriyet havası içinde ahlaki temellere dayanan bir idareyi yerleştirmektir” diyerek eski iktidar düzenine gönderme yaparak üstü kapalı bir eleştiri getirmekten kendini alamıyor;

yurdun her yerinde yapılan ve hürriyet havası içinde geçtiği vurgulanan törenlerin muhteşem olduğu gazetelerin sütunlarını süslüyordu267. Asıl dikkat çeken gelişme radyolardan ezanın kaldırılması oldu. Kuran’ın Cuma günü okutulması, mevlid ve dini ayinin Türkçe ve Arapça yayınlanması da Askeri Müdahaleden hemen sonra yeni düzenin aktörlerinin başlıca icraatı olarak belirdi. Radyoda yayının yüzde yetmişini müziğin teşkil etmesi ve öğleden sonra da yayınların kesilmemesi sağlandı268. Cemal Gürsel’in devlet başkanı olarak İ slam Enstitüsü ve İ mam Hatip okullarını ziyaret etmesi, ezan ve Kuran’ın Türkçe okunmasına ilişkin açıklamaları eski düzene ait sosyo-politik havayı değiştirmeye yönelik girişimler olarak belirdi269. Böylece eski iktidarın geçmişteki politikalarının izlerini silmek için kıyasıya bir gayret gösteriliyordu.

Tüm bunlar olurken Demokrat Partili vatandaşlardan da karşı bir hareket gelmiyordu. Mümtaz Soysal, Numan Esin’in anılarından aktardığı şekliyle “halk ihtilale karşı bir tepki göstermedi. Çünkü Adnan Menderes kendisini destekleyen sınıfları da kaybetmişti. Söz fazla ayağa düştü ve partiye çapulcular egemen oldu.

Partinin bucak örgütleri en üst kademeleri yönetir hale gelmişti”. Ama tepkisizliğin asıl nedeni ihtilalden üç yıl önce yapılmış bir genel seçimin o yıla özgü koşullarla Meclise getirdiği üçte iki çoğunluğu “ulus” saymak ve buna dayalı bir ulusal

266 21 Haziran 1960, Cumhuriyet

267 27 Haziran 1960, Milliyet; bkz. Ek 17

268 24 Temmuz, Milliyet; bkz. Ek 18

269 6 Temmuz 1960, Cumhuriyet

egemenlik saplantısıyla kendilerini her şeyi, hatta Cumhuriyet ilkelerine ters işleri bile yapmaya muktedir saymak oldu. Bu; kimsenin hoşuna gitmeyecekti ve 1961 Anayasası’na yol açan temel neden de bu olacaktır270.