• Sonuç bulunamadı

1.8. Kameralı Gözetim

1.8.2. Türkiye’de Kameralı Gözetim

1.8.2.2. MOBESE Uygulamasına Yönelik Eleştiriler

1.8.2.2.1. Yasal Boşluk ve Mahremiyetin İhlali

Önleyici hizmetlerin bir dalı olarak işlev gören MOBESE, güvenlik güçleri tarafından toplumun tehlikelerden korunması yönündeki politikaların somut bir aracı olarak sunulur. Ancak polis, kamuya açık alanlarda suç ve suçluyla yakından ya da uzaktan ilgisi olmayan herkesi, fotoğraf ve video ile kayıt altına alabilme gücüne sahiptir. Kanunlarda suçla bir biçimde ilgili olduğu bilinen ya da şüphelenilen kişilerin görüntü kaydının alınmasına izin verilmektedir. Ancak Emniyet teşkilatının yorumu, herkesin gözetim altında tutulması yönünde olmaktadır. Başka bir ifadeyle, MOBESE kameralarıyla ilerde olması muhtemel olaylar ve işlenebilecek suçlarla ilgili data sağlandığı ve bu anlamda ‘suçu önleyici hizmet’ işlevi gördüğü iddia edilmektedir (Yenisey, 2012).

Kuşkusuz, emniyet birimlerinin uygulamaya bakışı yasal düzenlemelerle doğrudan bağlantılıdır ve hali hazırda, kamusal alanda kamera ile gözetlemeyi düzenleyen ya da sınırlayan yasal bir düzenlemenin olmaması, uygulamayı gerçekleştiren yetkililerin elini güçlendirmekte ve uygulamada yoruma dayalı farklılıkların ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır (http://www.haber3.com/mobeselerin-yasasi-yok--haberi-1944790h.htm). Bu bağlamda Yenisey, kaydetmek konusunda sınırların belirgin olmamasının, çeşitli sıkıntıların doğmasına yol açabildiğine ve konuyla ilgili önlem alınmasının gerekliliğine dikkat çeker: “Tarafsız üçüncü kişiler… kaçınılamaz bir şekilde bu tedbire muhatap olduklarından, bunların kişilik haklarının zedelenmemesi için

ön planda tutulduğunu belirtiyor. Aksak, sistemin işleyişini şu şekilde anlatıyor: "Kameralarımız, kurulduğu ilk andan itibaren görüş açılarına vatandaşlarımızın ikametleri geldiğinde otomatik perdeleme sistemine girmektedir. Bunu operatörlerimiz herhangi bir şekilde kaldıramamaktadır. Bu konuda vatandaşlarımızın içi rahat olsun. Biz sosyal hayatın yaşandığı, suç ve suçlunun kol gezdiği alanları kontrol ediyoruz. Vatandaşlarımızın ikametlerinin takibi, özellikle perdelenmek suretiyle önlenmektedir" (http://www.aa.com.tr/tr/turkiye/160721--mobese-kameralarina-ozel-hayat-ayari).

polisin gerekli bütün tedbirleri eksiksiz bir şekilde alması, mesela tarafsız üçüncü kişilerin kayıtlarını önceden silmesi veya çehrelerini tanınmaz hale getirmesi gereklidir” (2012).

Uygulamada alınacak önlemlerden birisi; Emniyet yetkililerinin ‘suçu önleyici hizmet’ olarak niteledikleri MOBESE uygulamasının ‘aleni’ olarak gerçekleştirilmesidir. Bu anlamda ikaz levhaları ve basın açıklamaları yoluyla halka gözetlenecek mekânlar bildirilmelidir. Kameraların konuşlandırılacağı mekânları belirlemede yetki; yerel polis makamlarındadır. Ancak uygulamanın ‘önleyici idari hizmet’ olması açısından polis ile belediyelerin işbirliği yapması gerekmektedir. Dolayısıyla suç oranının yüksek olduğu yerler belirlenmeli ve ‘tehlikeli yer’ kriteri getirilmelidir. Başka bir ifadeyle, kameralı denetim, ancak belli bir alanda kamunun emniyetini tehdit eden durumların bertaraf edilmesi için yapılmalıdır ve ‘gereklilik’ kriter olarak benimsenmelidir. Suçun ya da suç oluşturan durumların, belli bir bölgede yoğunlaşması, bu tür bir gözetimin meşruluğunu artıracaktır (Yenisey, 2012). Aksi takdirde, “bir şehrin bütün her yerinde, her aleni yerin video denetimi altına alınması, hukuka aykırı olur” (Yenisey, 2012). Bu bağlamda, MOBESE kameraları ile gözetlemenin, temel hak ve özgürlükler açısından sıkıntılı bir durum doğurma tehlikesine karşı, ‘özel hayatın yaşandığı yerlerin değil, kamusal alanların gözetlendiği’ cevabının verilmesi yeterli değildir. Çünkü insanlar, çeşitli eylemlerinin, kamusal alan içinde de gizli kalmasını isteyebilirler. Genç bir çift, parkta otururken görüntülenmek istemeyebilir ya da yasal çerçevede işletilen bir geneleve giren adamın mahremiyeti ihlal edilebilir (Karakehya, 2009: 345). MOBESE’nin yasal düzenleme açısından eksikleri ve vatandaşların mahremiyetine yönelik tehdit içerdiği düşüncesi, kimi siyasetçiler tarafından da dile getirilmektedir. Süregiden tartışmalarda özel hayat ile güvenlik arasında bir denge kurulması gerektiği üzerinde durulurken; MOBESE uygulamasının tamamen kaldırılmasına kadar varan çeşitli görüşlerin dile getirildiği görülmektedir12.

12

Habertürk’ün 21 Şubat, 2013 tarihli haberinde şu ifadelere yer veriliyor: “TBMM Telekulak Komisyon Başkanı Zeyid Aslan, MOBESE kameraların özel hayata müdahale anlamına geldiğini belirterek bunların kaldırılmasını istedi. Aslan'ın bu önerisi, güvenlik kaygısı nedeniyle polemik

Kişilerin mahremiyeti ve özel hayatlarının gizliliği, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin13 yanı sıra, Avrupa Parlamentosu ve Konseyi’nin aldığı kararlarla da koruma altına alınmıştır. Konsey’in 1995 yılında aldığı kararda verilerin, öznenin bilgisi dahilinde, yasal çerçeveler içinde toplanabileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla verinin gizliliği ve güvenliği teminat altında olmalıdır. Konsey’in 2001 yılında yaptığı düzenlemede de kişisel verilerin toplanmasında adil ve yasal olunması, açıkça belirtilen amaçlar çerçevesinde amacını aşmayacak şekilde ölçülü olunması ve verilerin sadece amaca uygun olduğu takdirde saklanması gerektiği karara bağlanmıştır (Eralp, 2006: 41).

Bu kararların bağlayıcılığına rağmen, MOBESE uygulamasında farklı durumlarla karşılaşılmaktadır. Örneğin kayıtların ne kadar süre saklanacağı net bir kurala bağlanmamıştır. Kayıtların en geç 48 saat sonra silinmesi, kişilik haklarındaki ölçüsüz uygulamaların önüne geçmek açısından önem taşımaktadır (Yenisey, 2012). İstanbul Emniyet Müdürlüğü yaptığı açıklamada, kayıtların sistematik bir şekilde arşivlenmesinin söz konusu olmadığını, ancak kayıtların teknolojik yapıya göre 10- 30 gün arasında otomatik olarak silindiğini ve önceki verilerin üzerine yenilerin yazıldığını belirtmektedir (http://www.hurhaber.com/haber/istanbul-da-kac-mobese- kamerasi-var/551799). Çoban’a göre, elde edilen verilerin keyfi olarak depolanıp saklanması, gerektiğinde kullanılmasına olanak tanır ve iktidarın bireyler üzerindeki gözetleme gücünü artırır (Çoban, 2008: 127). ‘Kişisel verilerin korunması’na dair yasal düzenlemenin, uzun zamandır tartışılmasına rağmen yasalaşmamış olması da MOBESE kayıtlarında yer alan “ilginç” görüntülerin, yazılı ve görsel basında bile rahatlıkla yer almasına neden olmaktadır (Çapar, 2009: 31). Bu konu MOBESE Haberciliği bölümünde etraflıca işlenecektir.

yarattı. Milletvekilleri arasında özel hayat ve güvenlik arasında bir denge kurulmasını isteyen de oldu, kameraların kaldırılmasını isteyen de. Bazı vekiller ise 'falso' ihtimaline karşı kamera olan yerlere

'Dikkat kayıt yapılıyor' gibi yazılar asılmasını önerdi”

(http://www.haberturk.com/polemik/haber/821889-mobeseler-kaldirilsin-mi). 13

Özel yaşamın gizliliği ilkesi, 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 12. Maddesinde bir hak olarak şu şekilde düzenlenmiştir: “Hiç kimse, özel yaşamına, ailesine, konutuna ya da haberleşmesine yönelik keyfi müdahalelere ya da onur ve şöhretine yönelik saldırılara maruz bırakılmayacaktır. Herkesin, bu tür müdahale ya da saldırılara karşı yasa ile korunma hakkı vardır” (Okur, 2011: 39-40).

Özetle, gözetim faaliyetlerinin önceden belirlenmiş yasal sınırlar çerçevesinde gerçekleştirilmesi, bireylerin haklarının, yaşanabilecek olumsuzluklara karşı korunması açısından önem taşımaktadır. Gözetim yetkisi aşırı biçimde artırıldığında ve uygulamalar yasal mevzuata oturtulmadığında, iktidarların otoriter eğilimleri güçlenebilir ve idari makamların anlık kararları sürece egemen olarak demokratik bir toplum açısından kabul edilemeyecek sonuçlar ortaya çıkabilir. Ancak Türkiye gibi devletin, “baba” sıfatıyla anıldığı ve arkaik olarak güçlü bir devlet anlayışının egemen olduğu bir toplumda, yasal çerçeve oluşturulmadan yapılan gözetime karşı güçlü bir toplumsal muhalefetin oluşmaması da normaldir (Karakehya, 2009: 346, 352).