• Sonuç bulunamadı

1. ALTAY TÜRKÇESĠNDE ĠSĠM KATEGORĠSĠ

1.3.2. Yapıları Bakımından Zarflar

Altay Türkçesinde zarflar yapıları bakımından basit, türemiş ve birleşik olmak üzere üç grupta incelenir.

1.3.2.1. Basit Zarflar (Tegin Kubulbastar)

Basit zarflar kök veya gövde durumunda tek kelimeden oluşan zarflardır. Bunların bir kısmı asıl zarflardır. Bir kısmı da başka kelime sınıflarından alınan ve zarf olarak da kullanılan zarflardır (Korkmaz, 2003: 455).

Kara, men ayt cadım: sen bogo kelele, köp baskındaba!.. ―Kara ben söylüyorum. Sen buraya geldiğinde çok gezip dolaşma!‖ [130]

Onı onçozın Karaga Çinçey kuuçındap salganın Maaday cakşı bileten. ―Bunların hepsini Kara’ya Çinçey’in anlattığını Maaday iyi biliyordu.‖ [137]

Onı da uuldar çala as körünzin dep eptep, cañı şañdalardıñ aldı caar sugup salgandar. ―Onu da gençler biraz az görünsün diye ustalıkla yapıp yeni akağaçlardan alt tarafına soktular.‖ [54]

Bis seniñ pis’moñdı alıp, cetirgen solunıña tıñ süündis. ―Biz senin mektubunu aldık, verdiğin habere çok sevindik.‖ [80]

1.3.2.2. TüremiĢ Zarflar

Altay Türkçesinde yapım ve çekim eklerinin yardımıyla isimden, sıfattan ve fiilden türemiş zarflar yapılmaktadır.

84

1.3.2.2.1. Ġsimden ve Sıfattan TüremiĢ Zarflar

Altay Türkçesinde isimlere ve sıfatlara bulunma hal eki +D2A4, eşitlik eki +çA2, vasıta eki +lA4, ve yön ekleri +G2A2rI2 getirilerek zarf yapılır.

Caş tuşta la ciit öyinde tıñ la añılanbagan. ―Çocukluk ve gençlik zamanlarında

çok da dikkat çekmedi. [5]

-Bügünçe bolor – Maaday karuu candırdı. ―Maaday ―Bugün biter.‖ diye karşılık verdi.‖ [23]

Ce tüjile ölöñ ijine turujarı – baştapkı kerek! ―Ama gündüzleri ot işinde çalışması birinci vazifesi!‖ [119]

Kara tışkarı da çıksa, Kıpçak kojo. ―Kara dıĢarı çıktığında Kıpçak da onunla beraber çıkıyordu.‖ [109]

1.3.2.2.2. Fiilden TüremiĢ Zarflar

Altay Türkçesinde fiillerden zarf yapan zarf-fiil ekleri şunlardır: +A4/+y, +A4lA4 / +ylA4, +B2A4y, +(I4)p, +(A4, I2)rdA4, +B2A4stA4, +G2A4jI2n, +G2A4lA4ktA4, +G2A4lI2, +G2A4nçA4, +G2A4ndA4, +(A4, I2)rgA4, +B2A4skA4 (Güner Dilek, 2007a: 1065-1067).

Erte onoñ arı kuuçındabasta, Maaday suradı. ―Erte bundan başka bir şey söylemeyince Maaday sordu.‖ [11]

Erte boorsok, kalaş bıjırıp alıp, kara sakpıyaşka salala, maşina sakıırga Çuydıñ colına çıkkan. ―Erte, ekmek piĢirip kara torbaya koyup araba beklemek için Çuy yoluna çıktı.‖ [14]

Uçında Maaday Çinçeydiñ bajın sıymayla, ayttı. ―Sonunda Maaday, Çinçey’in başını okĢayıp konuştu‖ [68]

85

Ögööni kelerde, Erte süünip: <<Kay, kandıy bir maşina kelgençe, balanı tutsañ>> - degen. ―Kocası gelince Erte sevinip ―Herhangi bir araba gelince çocuğu tut.‖ dedi.‖ [15]

Çınınça aytsa, Kara kelgende, onıñ aylınañ konor cañ tapkan. ―Doğrusunu söylemek gerekirse, Kara, geldiğinde onun evinde kalmayı alışkanlık edinmişti.‖ [126]

Muksum, Maadaydı boyunıñ suragıla açındırbaska kiçeengen çilep, coboş ündü unçuktı. ―Muksum, Maaday’ı kendi sorusuyla üzmemeye gayret eder gibi yavaş bir sesle konuştu.‖ [18]

Toolop kelgejin, ceti bala. ―Hesaplayınca yedi çocuk.‖ [60]

Maadaydıñ ölöñ iji cetire edilgelekte, gorod cerdeñ solun keldi. ―Maaday’ın ot işi yeterince yapılmadan şehirden haber geldi.‖ [157]

Kara kelgeli, Kuyka ecezi ayıldañ çek ayrılbas. ―Kara geleli Kuyka ablası evden hiç çıkmıyordu.‖ [108]

Kara emdi le onı cart bilip, olor onı bir de adılbay, kaarbay, açındırbay azıragan. ―Kara şimdi bunu açıkça biliyordu, onlar Kara’yı bir kez bile dövmeden, azarlamadan, kızmadan büyütmüşlerdi.‖ [129]

1.3.2.3. BirleĢik Zarflar (Kolbolu Kubulbastar)

İki ayrı kelimeden oluşan ve anlamca tek bir kavrama karşılık olan sözlerdir. Bu yapıdaki zarflarda ya birleşik zarfı oluşturan her iki kelime de kendi anlamlarını koruyarak eskisinden farklı yeni bir kavrama karşılık olmuştur. Yahut da birleşme sırasında birleşiği oluşturan sözlerden biri veya her ikisi anlam kayma ve değişmesine uğrayarak eskisinden farklı yepyeni bir anlam oluşturmuştur (Korkmaz, 2003: 492).

Kün tal-tüşte izidip turganı korkıştu. ―Güneş, öğle vakti korkunç derecede yakıcıydı.‖ [126]

86

Bu Torkoçı neniñ uçun baldardı mınayda başkalap, añılap cat. ―Torkoçı niçin bu çocuğu böyle yabancı sayıyor, farklı görüyor?‖ [9]

Kayıştı krestey çalıy-teliy tartıngan kiji suragan. ―Kayışı haç gibi çapraz bir Ģekilde bağlayan kişi sordu.‖ [62]

Karındaştarı, sıyındarı – onçozı kiji algan, kijige bargan, bala-barkalu,

tarap-tarkap cürgüley bergen. ―Erkek kardeşleri, kız kardeşleri hepsi evlenip çoluklu çocuklu,

dağınık bir Ģekilde yaşıyorlardı.‖ [63]

Kara tışkarı çıgala, arı-beri acıktandı. ―Kara dışarı çıkıp sağa sola göz gezdirdi.‖ [140]

Ayıldıñ onço işterin ol sır cügürükte, türgen-tükeyde le büdürip salar. ―Evin bütün işlerini çabucak yapıp bitirirdi.‖ [58]

İçin-tıştın onçozın emikterle çarıy-teriy tartıp salgan. ―İçi dışı tamamen tellerle sıkı bir Ģekilde çevrilmişti.‖ [19]

87 1.4. ZAMĠR (SOLUMA)

Türkiye Türkçesi gramerlerinde zamirin tanımı şöyle yapılmaktadır:

Zamirler, temsil ve işaret suretiyle nesneleri karşılayan kelimelerdir (Ergin, 2003: 262); adların yerlerini tutan, kişileri ve nesneleri temsil veya işaret ederek karşılayan bir gramer kategorisidir (Korkmaz, 2003: 399); tümcede adların, önce geçmiş kavramların yerlerini tutan ve söyleyenle kendisine söylenen kimseleri hatırlatan sözcüklere adıl denir (Gencan, 2007: 298); ardında bir nesne veya kimse kavramı olan, dolayısıyla bir adın yerini tutan kelimeye zamir denir (Banguoğlu, 2007: 356).

Altay Türkçesi gramerlerinde zamir ―Nesneleri, işaretlerini ve sayılarını adlandırmadan onlara yönelten kelime bölüğüne zamir denir.‖ (Surazakova ve diğerleri, 2003: 73) şeklinde tanımlanmaktadır.

Zamirler isimlerin yerini tuttukları halde kendileri ile isimler arasında önemli bazı ayrılıklar vardır. İsimler yalnız başlarına bir varlığa, bir nesneye ad olan sözcüklerdir. Zamirler ise nesnelerin adları değildir; temsilcileri oldukları ve geçici olarak adların yerlerini tuttukları için ancak yerlerini tuttukları adlarla anlam bağlantıları bilindiği zaman birer anlam kazanmaktadırlar (Korkmaz, 2003: 399).

Zamirler, kişilerin ve nesnelerin yerini tutan belirli kelimeler oldukları için sayıları da çok sınırlıdır. Ne var ki her adın yerini tutabildikleri, her adı işaret ederek gösterebildikleri için kapsamları çok geniş ve sınırsızdır. Bu özellikleriyle de şu veya bu nesneye bağlı olmadan bütün nesneleri karşılayabilen, bütün nesnelerin ortak adları durumunda olan gramer öğeleridir (Korkmaz, 2003: 399).

88