• Sonuç bulunamadı

1. ALTAY TÜRKÇESĠNDE ĠSĠM KATEGORĠSĠ

1.6.1. Görev ve Kullanımları Bakımından Bağlaçlar

Bağlaçlar görev ve kullanımlarına göre sıralama, denkleştirme, karşılaştırma, cümle başı bağlaçları ve sona gelen bağlaçlar olmak üzere beş başlıkta toplanabilir.

1.6.1.1. Sıralama Bağlaçları

Arka arkaya gelen unsurları, kelimeleri, kelime gruplarını ve cümleleri birbirine bağlarlar. Bağladıkları iki unsurun arasına girerler (Ergin, 2003: 352).

lA4 ―ve‖: Caş tuşta la ciit öyinde tıñ la añılanbagan. ―Çocukluk ve gençlik zamanlarında çok da dikkat çekmedi. [5]

lA4 ―ile‖: Kaçan ayıldañ çıgıp kelerde, cer le teñeri karañuyga aldırıp koytır. ―Evden çıktığında yer ile gök karanlığa bürünmüştü.‖ [53]

baza ―ve de, dahi, yine, bile, bir de‖: Baza neni biçiyt? ―Yine ne yazmış?‖ [121]

Men baza kojo bararım! ―Ben de geleceğim.‖ [135]

1.6.1.2. DenkleĢtirme Bağlaçları

Birbirine denk olan, birbirinin yerini tutabilecek olan iki unsuru birbirine bağlayan, birbiriyle karşılaştıran bağlaçlardır. Bağladıkları unsurların arasına girerler (Ergin, 2003: 353).

emeze ―veya, ya da, yoksa‖: Cış arkalu kırlarga emeze kaa-jaa agaştu ayañdarga cañıskan da añdaar. ―Sık ormanlarla kaplı kırlarda ya da seyrek ağaçlı yerlerde tek başına avlanırdı.‖ [70]

Şkoldıñ üredüçileri tegin de Maadaydı Toguzınçı mayda emeze onoñ bir eki kün ozolodo kıçırıp ekeleten. ―Okulun öğretmenleri alışıldığı üzere Maaday’ı mayısın dokuzuncu veya bir iki gün önce davet edip getirdiler.‖ [92]

105 1.6.1.3. KarĢılaĢtırma Bağlaçları

Karşılaştırılan iki veya daha çok unsuru, dil birliğini birbirine bağlarlar (Ergin, 2003: 353).

D2A4……. D2A4 ―de…….de, hem…..hem‖: A bu kalgançı cıldarda onıla ta ne bolo bergen: açınar da, kaa-caada süüner de. ―Ama son yıllarda ona bir şeyler oldu. Üzülür de ara sıra sevinir de.‖ [5]

Kaçan olor aylına kelerde, Altay da orus ta ayıldaştarı balanı korkıştu caratkandar. ―Onlar, evlerine geldikleri zaman hem Altay hem Rus komşuları çocuğu çok beğendiler.‖ [105]

Birde…….birde ―bazen……bazen, hem…….hem‖: Birde bir aay altaylap çöygön cebrentik kojoñdor, birde orus kojoñdor. Hem Altayca söylenen eski şarkılar hem de Rusça şarkılar… [159]

ta……..ta ―ya…….ya da‖: Ta bistiñ ulus, ta nemetster – onızı sanaama kirbeyt. ―Ya bizimkiler ya da Almanlar – orası aklıma gelmiyor.‖ [21]

ta…….ta cok ―yoksa‖: Şkolgo ta cürüp cadıñ ta cok, men bilbey turum. ―Sen okula gidiyor musun yoksa gitmiyor musun bilmiyorum (Güner Dilek, 2007a: 1068).

aysa/aysa bolzo ―öyleyse, yoksa, veya, belki‖: Kara - caş bala, bayla, çuuzınañ ulam aldırışpagan ba, aysa, koyu cıraanıñ üstine kelip cımjak tüşkenineñ ulam ba, tirü artıp kalgan. ―Kara kundağından dolayı mı yoksa sık çalılıkların üstüne yumuşakça düştüğünden mi sağ kalmıştı.‖ [25]

Ogo cetpey, aysa bolzo, men sege baza katap kelip colıgarım. ―Ona varmadan belki daha önce ben sana yine gelirim.‖ [53]

106 1.6.1.4. Cümle BaĢı Bağlaçları

Cümleleri mana bakımından birbirine bağlarlar. Daima cümle başında bulunurlar. Başında bulundukları cümleyi bazıları ondan sonra gelen cümle veya cümlelere, bazıları da kendinden önce gelen cümle veya cümlelere bağlarlar (Ergin, 2003: 354).

ce ―ama, lakin; ancak, yalnız‖: Ce ol caraş keptiñ içinde içi cıdıgan, kiji küüni cok, kanırkak körmöstördi sananzañ, onçozın, çın, bir caan sarayga cuup tıktayla, örtöp iyer küüniñ keler… ―Ama o güzel kıyafetlerin içinde içi kokuşmuş, insan sevgisi olmayan, kötü şeytanları düşündüğünde hepsini, gerçekten de büyük bir saraya tıkıp yakmak istersin.‖ [16]

bayla ―belki, galiba, her halde, mümkün olduğunca, civarında, hemen hemen‖:

Bayla, Çinçeydeñ kiji süüngediy kandıy-kandıy solun bar bolboy. ―Kimbilir Çinçey’de

insanı mutlu edecek nasıl haberler vardır?‖ [70]

aysa<andıy bolzo ―herhalde, galiba, yoksa, öyleyse‖: Aysa olor, askan aarçını karuuldap, ayıldıñ içkeri canında cıraalarga barıp turu emeş pe? ―Yoksa onlar hazırlanan süzme yoğurdu bekleyip evin ilerisindeki çalılığa mı gidiyorlardı?‖ [40]

mınayda ―böylece, nitekim‖: Mınayda Torkoçınıñ ceñezi aydarda la, Maaday, kördiñ be, men çın aytkam deyle, üyiniñ bajına eki-üç katap cudruktı tıç-tıç la salgan. ―Nitekim Torkoçı’nın yengesi böyle söyleyince, Maaday, ―Bak gördün mü, ben doğru söylüyorum.‖ diyerek bütün gücüyle eşinin başına iki üç defa yumruğu geçirdi.‖ [7]

anayda ―böylece, nitekim‖: Anayda aydıp, aydap alıp, barakka ekeldiler. ―Öyle söyleyip, önlerine katıp, kulübeye getirdiler.‖ [19]

mınayıp ―böylelikle‖: Mınayıp cañıs la cuuk kiji köziniñ cajın ıçkınar. ―Bu şekilde sadece en yakın kimse gözyaşı dökerdi.‖ [106]

107

mınayda ―böylelikle‖: Mınayda cürgeninde ada burulu. ―Bu Ģekilde yaşamasında babası suçluydu.‖ [139]

uçında ―sonuç olarak‖: Uçında ol telefonın ala koyıp, kaydaar da soktı. ―Sonunda telefonu alıp bir yeri aradı.‖ [35]

1.6.1.5. Sona Gelen Bağlaçlar

Dil birliklerininin, kelimelerin, kelime gruplarının, cümlelerin sonuna gelerek onları önceki veya sonraki unsurlara, kelimelere, kelime gruplarına ve cümlelere bağlayan bağlaçlardır (Ergin, 2003: 357).

Altay Türkçesi gramerlerinde bu tür bağlaçlar ―bölügeş‖ başlığı altında ayrı bir kelime türü olarak değerlendirilmektedir (Surazakova ve diğerleri, 2003: 180).

Altay Türkçesinde sona gelen bağlaçlar cümleleri ve kelimeleri birbirine bağlamanın yanında özellikle kuvvetlendirme fonksiyonunda da kullanılmaktadır. Bu sebeple bunlara kuvvetlendirme bağlaçları da denilebilir (Güner Dilek, 2007a: 1069).

lA2 ―sadece, yalnızca: Torkoçı cañıs la söslö karuu candırdı. ―Torkoçı yalnızca bir kelimeyle cevap verdi.‖ [40]

dA2 ―dahi, de, bile‖: Algan da ulus, bis te mını cajıtta tudup cat. ―Alan insanlar da biz de bunu gizli tutuyoruz.‖ [46]

baza ―dahi, bile, yine‖: Ol söstörin Maaday emdi baza eske aldı. ―O sözlerini Maaday şimdi yine hatırladı.‖ [50]

deze ―ise, dersen‖: Ayas künde körzöñ – teñeri çap-çañkır, cer deze sürekey-sürekey cajıl. ―Açık havada baktığında gökyüzü masmavi, yeryüzü ise yemyeşildi.‖ [68]

emes ―değil‖: Emdi ogo cirme emes, bir odus salkovoy iyer kerek. ―Şimdi ona yirmi değil otuz ruble göndermek gerek.‖ [69]

108

ok ―ya, değil mi, ki, sadece, elbet, tam‖: Ce Kara ol ok öydö adazınañ suradı. ―Ama Kara tam o sırada babasına sordu.‖ [137]

emey ―ya, değil mi, ki, sadece, elbet, tam‖: Onı cuup, oboolop, onoñ ayılga tartıp bergen kiji bu la Maaday emey. ―Otu yığıp, öbek yapıp sonra eve getiren elbette Maaday’dı.‖ [156]

ine ―ya, değil mi, ki, sadece, elbet, tam‖: Kaytsa da, karıp kalgam ine. ―Ne de olsa yaşlandım elbet.‖ [39]