• Sonuç bulunamadı

1. ALTAY TÜRKÇESĠNDE ĠSĠM KATEGORĠSĠ

1.6.2. Yapıları Bakımından Bağlaçlar

Bağlaçlar yapıları bakımından basit, birleşik ve birlik halinde kullanılan bağlaçlar olmak üzere üçe ayrılır.

1.6.2.1. Basit Bağlaçlar

Basit bağlaçlar kök halinde tek kelimeden oluşan bağlaçlardır.

Ayas künde körzöñ – teñeri çap-çañkır, cer deze sürekey-sürekey cajıl. ―Açık havada baktığında gökyüzü masmavi, yeryüzü ise yemyeşildi.‖ [68]

Emdi ogo cirme emes, bir odus salkovoy iyer kerek. ―Şimdi ona yirmi değil otuz ruble göndermek gerek.‖ [69]

Ce ol caraş keptiñ içinde içi cıdıgan, kiji küüni cok, kanırkak körmöstördi

sananzañ, onçozın, çın, bir caan sarayga cuup tıktayla, örtöp iyer küüniñ keler… ―Ama o güzel kıyafetlerin içinde içi kokuşmuş, insan sevgisi olmayan, kötü şeytanları düşündüğünde hepsini, gerçekten de büyük bir saraya tıkıp yakmak istersin.‖ [16]

109 1.6.2.2. BirleĢik Bağlaçlar

İki bağlacın, bir zarf ile bir bağkacın veya kısa cümlelerin anlam kayması, ses kayması yoluyla kalıplaşmasından meydana gelen bağlaçlardır (Özkan ve diğerleri, 2006: 553).

aysa<andıy bolzo ―herhalde, galiba, yoksa, öyleyse‖: Aysa olor, askan aarçını karuuldap, ayıldıñ içkeri canında cıraalarga barıp turu emeş pe? ―Yoksa onlar hazırlanan süzme yoğurdu bekleyip evin ilerisindeki çalılığa mı gidiyorlardı?‖ [40]

mınayda ―böylece, nitekim‖: Mınayda Torkoçınıñ ceñezi aydarda la, Maaday, kördiñ be, men çın aytkam deyle, üyiniñ bajına eki-üç katap cudruktı tıç-tıç la salgan. ―Nitekim Torkoçı’nın yengesi böyle söyleyince, Maaday, ―Bak gördün mü, ben doğru söylüyorum.‖ diyerek bütün gücüyle eşinin başına iki üç defa yumruğu geçirdi.‖ [7]

anayda ―böylece, nitekim‖: Anayda aydıp, aydap alıp, barakka ekeldiler. ―Öyle söyleyip, önlerine katıp, kulübeye getirdiler.‖ [19]

mınayıp ―böylelikle‖: Mınayıp cañıs la cuuk kiji köziniñ cajın ıçkınar. ―Bu şekilde sadece en yakın kimse gözyaşı dökerdi.‖ [106]

1.6.2.3. Birlik Halinde Kullanılan Bağlaçlar

İki veya daha çok kelimeden kurulan kimi kalığlaşmış birlikler halinde kullanılan bağlaçlardır (Özkan ve diğerleri, 2006: 553).

D2A4……. D2A4 ―de…….de, hem…..hem‖: A bu kalgançı cıldarda onıla ta ne bolo bergen: açınar da, kaa-caada süüner de. ―Ama son yıllarda ona bir şeyler oldu. Üzülür de ara sıra sevinir de.‖ [5]

Kaçan olor aylına kelerde, Altay da orus ta ayıldaştarı balanı korkıştu caratkandar. ―Onlar, evlerine geldikleri zaman hem Altay hem Rus komşuları çocuğu çok beğendiler.‖ [105]

110

Birde…….birde ―bazen……bazen, hem…….hem‖: Birde bir aay altaylap çöygön cebrentik kojoñdor, birde orus kojoñdor. Hem Altayca söylenen eski şarkılar hem de Rusça şarkılar… [159]

ta……..ta ―ya…….ya da‖: Ta bistiñ ulus, ta nemetster – onızı sanaama kirbeyt. ―Ya bizimkiler ya da Almanlar – orası aklıma gelmiyor.‖ [21]

ta…….ta cok ―yoksa‖: Şkolgo ta cürüp cadıñ ta cok, men bilbey turum. ―Sen okula gidiyor musun yoksa gitmiyor musun bilmiyorum (Güner Dilek, 2007a: 1068).

111 1.7. ÜNLEM (KIYGILU)

Türkiye Türkçesi gramerlerinde ünlem şu şekilde tanımlanmaktadır:

His ve heyecanları, sevinç, keder, ızdırap, nefret, hayıflanma, coşkunluk vs. gibi ruh hallerini; tabiat seslerini, seslenmeleri; tasdik, ret, sorma, gösterme gibi beyan şekillerini ifade eden edatlardır 40

(Ergin, 2003: 349); söz içinde konuşanın acıma, beğenme, sevinç, korku, çaresizlik, şaşkınlık, üzüntü, dua, hayret, pişmanlık, kıskançlık, özlem gibi çok çeşitli duygu ve heyecanlarını etkili ve kısa bir biçimde anlatmaya; karşısındakilere seslenmeye, çağırmaya, cevap vermeye, göstermeye, sormaya, onları onaylamaya, redde veya tabiattaki sesleri taklit yolu ile kelimeler türetmeye yarayan bir söz türüdür (Korkmaz, 2003: 1140); coşkunun söze dönüşmesiyle yani bir coşkunun etkisiyle içten kopup gelen; sevinç, korku, üzüntü, acı, şaşma duygularını canlı canlı anlatmaya yarayan sözcüklere ünlem diyoruz (Gencan, 2007:533); bir duyuşu, bir dileği canlı bir şekilde ve bazan tek başına anlatmaya ve bir kimsye selenmeye yarayan kelimelere ünlem adını veriyoruz (Banguoğlu, 2007: 396); kimi zaman sevinme, kızma, korku, acıma, şaşma gibi ansızın beliren duyguları, kimi zaman da birtakım doğa seslerini yansıtmaya yarayan sözcüklerdir (Atabay ve diğerleri, 2003: 155).

Altay Türkçesi gramerlerinde ünlem ―Çeşitli duyguları gösteren özel kelime türüne ünlem denir.‖ (Surazakova ve diğerleri, 2003: 185) şeklinde tanımlanmaktadır.

Ad, sıfat, fiil gibi kelime sınıfları insanların düşünce dünyasındaki kavramlara karşılık olduğu halde ünlemler bir yönü ile insanın ruh dünyasındaki duygu ve heyecanları dışarı vurmaya b,r yönü ile de tabiattaki çeşitli ses ve olayları taklit yolu ile adlandırmaya yarayan bir kelime sınıfıdır (Korkmaz, 2003: 1140).

Ünlemler genellikle geniş bir ifade kabiliyeti taşımakta, bazıları gerekince bir cümlenin yerini bile tutabilmektedir. Bir kısmı bu ifade kabiliyetini ihtiva ettikleri ses unsurlarından, kendi ses yapılarından, bir kısmı ise bir arada kullanıldıkları cümlelerden

40

112

alır. İfadeleri ses yapılarını dayanan ünlemler tek başlarına kullanılabilir; ifadeleri birlikte kullanıldıkları cümlelere dayananlar ise tek başlarına kullanılamazlar (Ergin, 2003: 349).

Ünlemlerin sonuna ünlem işareti konur ve ünlem işaretinden sonra gelen kelime büyük harfle yazılır (Surazakova ve diğerleri, 2003: 185).

Zeynep Korkmaz (2003: 1148) ünlemleri nitelik ve görevlerine göre içe dönük ünlemler ve dışa dönük ünlemler şeklinde iki alt başlığa ayırmaktadır. İçe dönük ünlemler her çeşit duygu ve heyecanı ifade eden ünlemlerdir. Bu ünlemler Muharrem Ergin (2003: 349) tarafından ünlem edatları başlığı altında ünlemler olarak değerlendirilmektedir. Dışa dönük ünlemleri ise Korkmaz (2003: 1173) insanın dış dünyada kendi dışındaki kimselerle hayvanlar ve nesnelerle olan iletişim ilişkisini seslenme, gösterme, sorma, cevap verme yollarıyla ortaya koyan ünlemler olarak değerlendirir. Ergin ise (2003: 349) bu ünlemleri yine ünlem edatları başlığı altında seslenme edatları, gösterme edatları, sorma edatları ve cevap edatları olarak incelemektedir.

Buna göre Altay Türkçesindeki ünlemler Zeynep Korkmaz’ın tasnifi esas alınarak nitelik ve görevlerine göre içe dönük ünlemler ve dışa dönük ünlemler; yapıların göre ise gerçek ünlemler ve ünlem olarak kullanılan kelimeler şeklinde sınıflandırılabilir: