• Sonuç bulunamadı

DENEYSEL ARAŞTIRMALAR

ARAŞTIRMALARDA TARAFSIZLIK (Bias/ Hata/ Yanılma)

3. YANILTICILAR/ KARIŞTIRICILAR

Nedensel bir bağıntı kurulan değişkenlerden belirleyici ya da neden sayılana bağımsız değişken, ona bağlı olarak değiştiği/ belirlendiği kabul edilen değişkene de bağımlı değişken denir.Bir bağımlı değişken ile bağımsız değişkenin etkileşimi/ ilişkisi test edilirken/ sınanırken bağımlı değişkene bağımsız değişkenle birlikte etkide bulunabilecek diğer etkenlerin/ değişkenlerin denetim altına alınması/ elenmesi gerekir. Bağımlı değişkeni, bağımsız değişkenle aynı yönde etkileyebilecek olan değişkenlerin denetim altına alınmış/ elenmiş olanlarına denetimli değişken adı verilir.

Doğada neden-sonuç ilişkisi içinde olan olgu ve olaylar saf, izole bir ilişki içinde ve yalnızca ikisi baş başa değildir. Devrede diğer birçok faktör vardır. Epidemiyolojide bunlara üçüncü faktörler (extraneous factors) adı verilir. Neden (faktör) ve sonuç (hastalık/olay) ilişkilerini incelerken bu üçüncü faktör/ faktörler yanıltıcı olarak rol alarak, yanlış sonuçlar çıkarılmasına/ bağlantılar kurulmasına/ neden-sonuç ilişkisi bulunmasına yol açabilir. İşte birey ve toplumla birlikte/ bir arada bulunan ve neden-sonuç ilişkisinde yanılgılara neden olan bu özelliklere yanıltıcı/ karıştırıcı (confounding) denir.

Etiyolojik faktörlerle birlikte bulunan ve hastalığın dağılımını etkileyen tüm özellikler, yanıltıcı olarak rol alarak, yanlış neden-sonuç ilişkisi kurulmasına yol açabilir. Yanıltıcılar; nedenle, incelenen faktör ile birlikte bulunduğunda, nedenin/ faktörün, hastalığa/ sonuca olan etkisini abartır ve güçlü bir ilişki varmış izlenimini yaratır ya da tam aksine ilişkiyi gizler, çok zayıf hatta hiç ilişki yokmuş izlenimi yaratır. Yanıltıcılardan, neden-sonuç ilişkisi yokken varmış gibi gösterenlere ya da var olan ilişkiyi abartanlara pozitif yanıltıcı (pozitif

confounder) denir. İlişkiyi gizleyen ya da hafifletenlere ise negatif yanıltıcı

denir. Yanıltıcılara bağlı olarak, yanlış bir neden sonuç ilişkisi kurulması olayı ise Berksonian Yanılgısı olarak adlandırılır.

Yanıltıcılar, incelenen faktör/ neden ile bağımlı ya da bağımsız olabileceği gibi, incelenen sonuçla da ilgili ya da ilgisiz olabilir. Yanıltıcıların en çok bilinenleri, diğer bir söylemle başlıcaları; yaş, cinsiyet, ırk, sosyo- kültürel yapı ve statü gibi hastalıkların temel/ esas belirleyicileridir (basic

determinants). Bu nedenledir ki; tüm araştırma tiplerinde araştırma grubu

ile kontrol grubunun bu özelliklerinin olabildiğince benzer olması istenir. Böylece, bilinen yanıltıcıların etkisi, daha başlangıçta, giderilmeye çalışılır.

3.1. Yaş

Birçok hastalığın, biyolojik değer ve ölçünün yaşlara dağılımı farklılık gösterir. Bu nedenle, kıyaslanan grupların yaş dağılımı benzer olmaz ise yanlış sonuçlar elde edilir ve yanılmalar ortaya çıkar. Özellikle, kaba oranların (morbidite, mortalite) incelendiği çalışmalarda, yaşın etkili bir belirleyici olduğu hastalık ve olayların incelenmesinde, kıyaslanan grupların, yaş dağılımının benzerliğine çok dikkat edilmesi gerekir.

Fizik egzersiz (FE) ile miyokart enfarktüsü (MI) arasındaki ilişkiyi inceleyen bir araştırmada, grupların yaş benzerliği sağlanmaz ise; FE ile MI arasında çok ileri derecede bir ilişki çıkar. Bu sonuç, FE ile MI arasında ileri derece bir ilişki olduğundan değil, ileri yaşlarda MI sıklığının artması nedeniyle ortaya çıkmıştır. Yani, burada yaş pozitif yanıltıcı olarak rol almıştır. Bu yanılgının nedeni; gençlerde FE fazla buna karşılık MI sıklığı çok düşük, oysa yaşlılarda FE az MI sıklığının ise çok yüksek olmasıdır. Aynı şekilde, eğer yaş dağılımına, grupların yaş yönünden benzerliğine dikkat edilmez ise, su içimi/ tüketimi ile MI arasında ileri derecede ilişki bulunabilir. Beta karoten ve lifli yiyecekler ile kanser ilişkisini araştıran bir çalışmada, kıyaslanan grupların yaş dağılımına dikkat edilmez ve bu tür yiyecekleri çok tüketenlerin aynı zamanda genç insanlar olduğu gözetilmez ise, bu gıdaların tüketimi ile kanserler arasında çok abartılı bir ilişki bulunur, akut eklem romatizmasının sıklığı da bunlarda yüksektir.

3.2. Cinsiyet

Hastalıkların ve insanda cereyan eden biyokimyasal olayların temel belirleyicilerinden bir diğeri de cinsiyettir. Bu nedenle de, birçok olayın incelenmesinde yanıltıcı olarak rol alır. Karşılaştırılan grupların cinsiyet dağılımına özen gösterilmesi gerekir, yoksa yanlış sonuçlar elde edilir.

Yukarıda örnek olarak gösterilen, FE ile MI arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmada, grupların cinsiyet dağılımının benzerliği sağlanmaz ise, FE ile MI

arasındaki ilişki önemsizleşir, gizlenir. Yani, cinsiyet bu ilişkide negatif yanıltıcı olarak rol alır. Çünkü; erkekler kadınlara göre daha çok egzersiz yapar, buna karşılık MI sıklığı erkeklerde daha yüksektir. Araştırma sonunda daha çok FE yapanlarda MI sıklığı daha yüksek çıkar. Böylece FE’nin MI’daki koruyuculuğu gizlenmiş olur. Oysa, erkekler kendi içinde kıyaslansa FE’nin MI için koruyucu bir özellik olduğu görülür.

3.3. Irk

İnsana ilişkin birçok ölçü ve hastalık sıklıkları ırka bağlı olarak değişir. Bu nedenle, ırk önemli bir yanıltıcıdır. Örneğin; farklı ırkların var olduğu ve ırklar açısından benzerliğin sağlanmadığı iki kent toplumu birbiri ile kıyaslanır ise, sonuçlar yanlış ve yanıltıcı olur.

3.4. Sosyo-Kültürel Yapı

Sosyal statü, gelir, meslek, öğrenim durumu gibi sosyo-kültürel özellikler hastalıkların dağılımını önemli ölçüde belirler. Bu nedenle de, kıyaslanan grupların bu anlamdaki benzerlikleri sağlanmaz ise, yanlış sonuçlar elde edilir. Örneğin; sigara ile MI arasındaki ilişkiyi araştıran bir çalışmada, içen grup doktorlardan, yüksek düzey yöneticilerden seçilir, içmeyen grup tarım işçilerden seçilir ise, sigara ile MI arasındaki ilişki abartılı bulunur. Çünkü, doktor ve üst düzey yöneticilerde MI görülme sıklığı çok daha yüksektir.

3.5. Diğer Yanıltıcılar

Hastalıklar için temel belirleyici olmayan, hastalıkla ilintili ya da ilintisiz, ancak nedenle birlikte bulunan ve onunla bağımlı ya da bağımsız birçok şey yanıltıcı olabilir. Bu tür yanıltıcılar, temel belirleyicilere göre, çok daha tehlikelidir. Çünkü bunların gözden kaçması daha kolaydır. Temel belirleyicileri bilmek ve grupların bu açıdan benzerliğini sağlamak daha kolay iken diğer yanıltıcılar bilinemez, dikkati çekmez ve gözden kaçabilir. Dolayısı ile, bunlar açısından grupların benzerliğini sağlamak daha güçtür.

Kahve ile MI ilişkisini araştıran bir çalışmada, kahve tüketenlerin aynı zamanda ağır sigara içiciler olduğu gözden kaçar ise, kahve ile MI arasında çok güçlü bir ilişki çıkar. Oysa, kahve içicilerdeki MI sıklığı artışı, kahveyle birlikte artan sigara miktarına bağlıdır. Aynı şekilde, televizyon izleme süresi ile depresyon arasındaki ilişkiyi inceleyen bir araştırıcı, işsizlerde, yaşlılarda ve ev kadınlarında televizyon izleme süresi ile depresyon arasında daha ileri derecede bir ilişki bulur.

Neden sonuç ilişkisinde, ara etken olan faktörler ile yanıltıcılar birbirine karıştırılmamalıdır. Örneğin; günlük, az miktarda alkol alımı HDL kolesterol

düzeyini yükseltir ve bu da MI riskini azaltır. Bu ilişkide, HDL kolesterol yanıltıcı değil ara faktördür. Araştırmalarda ara faktörleri kontrol altına almak, yani kıyaslanan grupların ara faktör açısından benzerliğini sağlamak gerekmez. Alkol, HDL kolesterol ve MI ilişkisi örneğinde, kıyaslanan grupların HDL kolesterol açısından benzerliğini sağlamaya gerek yoktur. Ancak, alkolün az miktarda alındığında HDL kolesterolü yükselterek yol açmış olduğu MI olasılığını azaltma etkisi dışında, MI ile diğer bir ilişkisinin olup olmadığı incelenmek istenir ise, o zaman HDL kolesterol açısından grupların benzer olması gerekir.