• Sonuç bulunamadı

Birincil işlevi iletişimi sağlamak olan bir dilin öğretiminin, öğreniminin ve ediniminin temelini, öncelikle o dilin sözcük, söz ve kalıplaşmış ifadeleri kısacası söz varlığı oluşturur. Araştırmacılar, sözcüğün bir dilin temel öğesi [ögesi] (Günay, 2007: 11);

kullanabilmesinin, edinilmiş zengin kelime hazinesine bağlılığı (Karatay, 2007; Aktaran: Özbay ve Melanlıoğlu); ister ana dilde ister yabancı dilde bazı farklılıklar görülse de, bir dili öğrenme sürecindeki en temel unsurlarından birinin kelime (Erol, 2016: 189)49

olduğu şeklinde dilin öğretiminde en temel unsurun sözcük öğretimi olduğuna vurgu yapmaktadır.

Söz varlığı girdisi, dili öğrenenlerin tüm yeterliklerine ve etkinliklerine (konuşma: sözlü anlatım / karşılıklı konuşma, yazma, dinleme, okuma) bire bir yansır. Öğrenilen söz varlığının bildirişim sırasında kullanılması ise etkili öğrenmenin işaretidir. “Bireyler sahip

oldukları kelime hazinesi kadar geniş düşünebilir ve yine sahip oldukları kelime hazinesi kadar kendilerini doğru ve güzel ifade edebilirler” (Özbay, 2009: 179). Onun içindir ki

iletişim amaçlı dil öğretiminin temelini sözcük öğretimi ve öğrenimi oluşturur.

Dil becerileriyle kelime hazinesi arasında sıkı bir ilişki olduğu söylenebilir (Güzel

ve diğerleri, 2014: 336). Türkçe eğitiminde temel dil becerilerinin kazandırılması hedeflenmektedir. Ancak bu becerilerin kazandırılabilmesi için öncelikle bazı ön koşul edinim ve öğrenmelere ihtiyaç vardır. Bunlardan birisi de kelime bilgisinin geliştirilmesidir (Budak, 2000). Türkçe eğitiminde kelime öğretimine ayrı bir önem verilmesi gerekmektedir (Aktaran: Özbay ve Melanlıoğlu; 2008: 30)50.

Tağa, dili öğrenenlerin söz varlığını geliştirme konusunda, ilk ele alınması

gerekenin “ne”yin öğretilmesi gerektiğini ve hangi kelimelerin öğretileceği ve bunları öğretirken kelime anlamlarının ne kadarının aktarılacağını belirlemenin, kelime öğretiminde öncelikli bir mesele (2016: 165)51

; kelime seçimi, kelime öğretiminin zor

aşamalarından biri (Fisher ve Frey, Aktaran: Tağa, 2011:166) olduğunu vurgular. YDTÖ’de ilk aşamada öğretilecek sözcük ve ifadelerle ilgili seçimler başarıyı

doğrudan etkilediği için konuşma ya da yazı dilinde sıkça geçen sözcükler hem YDTÖ’de hem de materyal hazırlarken göz önünde bulundurulmadır. Ancak bu şekildeki sözcük seçimiyle gelişigüzel sözcük öğretiminin önüne geçilerek özenli ve sistemli bir sözcük öğretimi gerçekleştirmek mümkün olabilir.

49

Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi Kuramlar – Yöntemler – Beceriler – Uygulamalar, 2016

50

Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Dergisi. Haziran 2008 Cilt:V, Sayı:I, 30-45 http://efdergi.yyu.edu.tr

51

Tağa, T. (2016). Kelime öğretiminde hedef kelimelerin belirlenmesi, Milli Eğitim, 210, 163-177.Erişim: http://dergipark.gov.tr/download/article-file/441267

2.3.1. Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Sözcük ve İfade Sıklıklarının Saptanmasının Önemi

Sözcük sıklıkları, bir konuşmada ya da yazıda hangi sözcüğün ya da sözün kaç kere kullanıldığının sayılarla belirtilmesidir. TDK’de: “1. Belli bir puanla gösterilen ya da

herhangi bir sınıf genişliği içinde yer alan denek, gözlem ya da olay sayısı. 2. Bir gözlem dizisinde aynı değerlerin yinelenmiş sayısı.” kelime sıklığı ise “Dilde bir sözün kullanılma oranı”52

olarak tanımlanmaktadır.

Sıklık, bir dilsel öğenin[ögenin]53

bir derlem içinde kaç defa geçtiğini gösteren sayısal bir değerdir. Bir derlem bağlamında sıklıktan söz edildiğinde burada anlatılmak istenen örnekçe, çeşit, ve baş sözcük ve benzeri öğelerin[ögelerin] bu derlemde kaç kez gerçekleştiği, bu derlemde bu öğelerle[ögelerle] kaç kere karşılaşıldığıdır (Aksan ve Yaldır, 2012: 378).“Sözcükbilimde sıklık, bir dilin sözcüklerinin öteki sözcüklere oranla daha çok ya da daha seyrek kullanılması anlamına gelir.” (Aksan, 2009).

Sözcük ve ifadelerin sıklıklarının saptanması, YDTÖ’de, öğreniminde ve materyaller oluşturulurken öncelikle öğretilmesi ve öğrenilmesi gerekli sözcüklerin seçimleriyle ilgili sorunları da en aza indirgemesi bakımından önemlidir.

Sözcük öğretiminin kapsamı aslında dil derslerinin genel çerçevesini belirlemektedir. Hangi kurda, hangi sözcükler kullanılacak? Kurlardaki okuma ve dinleme etkinliklerinde kullanılan materyaller hangi sözcüklerden oluşacak? ve öğreniciler yazma ve konuşma etkinliklerinde kurlara göre hangi sözcükleri kullanacaklar? Bu sorulara yanıt aranmalıdır. Genel olarak bahsedilen sorulara yanıt verilebilmesi için de kurlar için gerekli sözcük dağarcıklarının hesaplanması çalışmalarına ihtiyaç vardır (Yıldırım ve Tüfekçioğlu, 2016).

Sıklık listeleri, YDT öğrenenleri, bildirişime dayalı işlevsel bir sözcük öğretimine ve öğrenimine götürür. Aksan ve Yaldır’ın: “Bir dili öğrenen kişilere ilk önce o dilde en

sık geçen sözcükler gösterilmelidir. Sözcüklerin kullanım sıklıklarının saptanmasının hem

52

kuramsal dilbilim çalışmaları açısından hem de dil işlemle[işlemleme] süreçlerinin uygulamaları açısından önemi bilinmektedir. Pek çok uygulamada sözcük sıklığı verisi karar alma süreçlerini doğrudan etkilemektedir (Aksan ve Yaldır: 2012: 377; 2011:380)54

şeklindeki ifadeleri bu görüşümüzü desteklemektedir. “Sıklık listelerinden yararlanarak

sözcük öğretimine dilde en çok kullanılan sözcüklerden başlarız. (Vandewalle, 1999: 9).

Hem ana dili öğretiminde hem de yabancı dil öğretiminde, hedef dilin en sık karşılaşılan sözcüklerinin belirlenmesi, bu öğretimden alınacak sonucun başarılı olup olmamasında rol oynamakta, dili öğrenen kişiye en gerekli sözcüklerin belirlenmesi konusunda, özellikle sıklık sayımına dayalı çalışmalar yapılmaktadır (Aksan, 1990: 19).

Türkçe konuşurların günlük yaşamlarında sıklıkla kullandıkları sözcüklerin saptanması, YDTÖ’nün tüm katılımcalarına fikir vermesi açısından bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır.

Okula yeni başlayan, ilkokulun ilk sınıflarındaki öğrencilere ya da bir yabancı dili öğrenmeye başlayanlara ilk aşamada öğretilmesi gereken sözcüklerin hangileri olduğu, dilin sözcüklerinin hangi sıraya göre tanıtılması gerektiği saptanırken, değişik gereksinmeleri karşılayan ana dili ve yabancı dil sözlükleri hazırlanırken dildeki ögelerin sıklıklarının bilinmesi gerekmektedir (Aksan 1998: 20).

Konuşma ve yazı dilindeki sözcük ve yapıların kullanım sıklıklarının saptanmasıyla oluşturulan derlemler hedef dilde hangi sözcüklerin ilk aşamada öğretilmesi gerektiğiyle ilgili en faydalı verilerdir.

2.3.2. Türkçe Konuşurların Günlük Konuşmalarında Kullandıkları Sözcük ve İfadelerden Derlem Oluşturulmasının Önemi

Derlem, Türk Dil Kurumu - Güncel Türkçe Sözlük’te: “Bir dilin türlü kullanım

alanlarından derlenmiş örneklerinin dil bilgisi ve kuramsal dil bilimi araştırmalarında

kullanılmak üzere bilgisayar tarafından okunabilecek biçimde bir araya getirilmiş kümesi”

olarak geçmektedir.

Derlem İngilizce literatürde corpus olarak geçmekte, Latince beden anlamıma gelmektedir. Sözcüğün çoğul biçimi olarak da literatürde corpora kullanılmaktadır. Derlem kısaca boyutça büyük metin koleksiyonlarının elektronik biçimlerde bilgisayar ortamında tutulan dilsel kesitler olarak tanımlanabilir (Tahiroğlu, 2008).55

En sık karşılaşılan sözcüklerle oluşturulmuş derlemler, YDTÖ’de gelişigüzel sözcük öğretiminin önüne geçilmesinde etkili veriler olduğu için göz ardı edilmemesi gereken bir konudur. Derlemler, sözcükleri, hedef dilde öğretenlerin, öğrenenlerin ve materyal oluşturanların kullanımına sunarak ilk aşamada hangi sözcüklerin ve yapıların öğretilmesi, öğrenilmesi konusundaki sorunsalın çözümüne yardımcı olur. Bu da sistemli bir “sözcük öğretimi”nin temelini oluşturur.

YDTÖ’de sözlü dilde de derlemlerin oluşturulması, sistemli ve başarılı bir sözcük öğretiminin gerçekleşmesini sağlar. Sözlü dilde derlemler oluşturulurken de Türkçe konuşurların günlük yaşamda sıkça kullandıkları sözcük ve ifadelerin saptanması yoluna gidilmesi isabetli bir yaklaşım olacaktır.

Dil öğretiminde öncelik her zaman yaygın olan ifadelerdedir Kalıplaşmış ifadelere hâkim olmak ve iletişimsel süreç içinde doğru olarak bu ifadeleri kullanabilmek, bir dili biliyorum demenin sınırı olarak kabul edilir (Güzel ve Barın, 2013: 135-137).

YDT öğrenen yetişkinlerin de ilk aşamada Türkçe konuşurların günlük yaşamlarında sıkça kullandıkları sözcük ve ifadeleri öğrenmek istediklerini; “Türkler hangi sözcüğü daha çok kullanıyor?”, “Türkler, (Bir şey değil.) yapısını mı yoksa (Rica ederim.) yapısını mı daha çok kullanıyor?” gibi bu ve buna benzer sorularından da çıkarabilmekteyiz. YDT öğrenen bir yetişkin, bu sorularla, Türkçeyi öğretenlere, işine yarayan sözcükleri ve bildirişim sırasında kendisine en kolay hangisi geliyorsa o yapıyı

öğrenme arayışı içinde olduğunu hissettirmektedir. Bunun yanı sıra “Türkiye’de günlük

yaşamda kullanılan sözcüklere ve kalıplaşmış ifadelere, diyaloglar içinde, yer verilmelidir. Böylece bizler de bu sözcükleri ve ifadeleri rahatça kullanabiliriz. Bunlar olmadan konuşmak, yazmak, söylenenlere tepki vermek olanaksızlaşır (Resmi, 2016:764).”56

görüşü de yaygındır.

Yabancı biri, Türkçedeki deyimleri iyi kullandığında insanlarla çok daha rahat iletişim kurabilmektedir. Burada önemli olan, kelimeleri hangi metinlerde ne şekilde kullanacağımızdır. Yaşantılardan kopuk olarak dil öğretilmeye kalkılırsa o zaman ne dil ne de kültür tam olarak öğretilebilir (Güzel ve Barın, 2013: 260).

Türkçe konuşurların sıkça kullandıkları sözcükleri ve ifadeleri YDT öğrenenlerin öncelikle öğrenmeleri, sadece kendilerini ifade edebilmelerinde değil, kişileri anlayabilmelerinde de önemlidir. Dinleyici konumundayken YDT öğrenen bir kişinin, konuşulanları tam olarak algılayabilmesi ve anlayabilmesi, konuşanın kullandığı ifadelerin anlamlarını bilmesiyle birlikte bu ifadeleri nerede, neye işaret ederek kullandığını da bilmesine bağlıdır. Algılama ve üretim süreçleri (sözlü ve/veya yazılı ) etkileşimde gerekli

oldukları için birinci derecede önem taşır (AOÖÇ, 2013:22).

Konuşmacıdan gelen mesajın tam olarak anlaşılması da iletişim kurulmasındaki amaca, konuşmacı ile dinleyicinin ortak yaşantılarının çokluğuna ve aynı sosyal ve kültürel ortamadan gelişlerine göre anlamlılık kazanmaktadır. Ortak yönleri, kültürleri ve sosyal ilişkileri olmayan ve sözlü iletişim kurmada belli bir amacı bulunmayan kişilerin birbirlerine gönderdikleri mesajı anlamaları oldukça güç olmaktadır. Buna bir de konuşulan dile hakimiyet ve o dilin yapılarını konuşulduğunda tanıma ve seçebilme eklenmektedir (Demirel, 2008:98).

Türkçe konuşurların sıkça kullandıkları sözcük ve yapıların derlenmesinin diğer bir önemli yanı ise Türkçeyi öğrenenlerin bildirişim sırasında kullanma olasılıklarının çok düşük olduğu, ilk aşamada kullanma gereksinimi duymayacağı sözcüklerin ve yapıların

belirlenmesini sağlıyor olmasıdır. Derlemlerin bu işlevi sayesinde, ilk aşamada öğretilmesi çok gerekli olmayan sözcüklerin ele alınmasının, olabildiğince önüne geçilmiş olunur.

2.3.3. Derlemlerin Sözcük Seçimine Etkisi

YDT öğrenenlerin, günlük konuşma dilinde sıkça kullanılmayan çok fazla sayıda sözcük ezberlemek yerine, ilk aşamada ihtiyaç duyulan sözcük ve yapıları öğrenmeye gereksinimi vardır. Buradan, konuşmalarda sıkça geçmeyen çok fazla sözcüğün bilinmesi yerine, çok kısıtlı ama işe yarayan söz varlığına sahip olmanın daha önemli olduğu sonucu da çıkmaktadır. Örneğin A1 düzeyindeki kitapların çoğunda57

, ilk derslerde, Türk alfabesi öğretilirken “at, boğa, ceviz, çiçek, düğme, fare, fil, ıspanak, ip, makas, nal, ördek, zürafa, vb.” birbirinden bağımsız sözcüklere yer verildiği görülmektedir. Türkçeyi yeni öğrenenlerin ilk derslerde yer alan bu ve buna benzer sözcüklerin geçtiği konuşmalarla karşılaşma olasılığı zayıftır. Rastlanırlığı az olan bu sözcükler, belleğin bir yerinde depolanan kullanılmadığı için zamanla unutulmaya mahkûm sözcüklerdir.

İster sınıf ortamında ister materyallerde olsun, alfabe öğretilirken bile, ilk harflerine bakılarak ele alınan sözcüklerin, günlük yaşamda, bir bildirişim konusu içinde geçme olasılığının yüksek olduğu sözcüklerden olması, öğrenenlere, ilk dersten itibaren öğrendiklerini kullanma şansı yer verir. Bu çalışmada seçilecek kelimeler anlamlı mesaj

kaynaklarıyla (görsel) somutlanabilir ve günlük hayatta kullanılma sıklığı yoğun kelimeler olmalıdır (Temur, 2016: 38). Genellikle YDTÖ materyallerinde, Türk alfabesi öğretilirken

birbirinden bağımsız sözcüklerin ilk harfleri, alfabetik sıraya göre resimlerle verilir. Burada daha çok harfleri tanıtma ve telaffuz etme amacı güdüldüğü için tam olarak sözcük öğretiminden söz edilemez. Bu şekilde sözcüğün anlamı ve kullanımı arka planda kalır. Oysa ki hem harfler hem de telaffuz çalışmaları yapılırken fırsattan istifade edilerek sözcük öğretimi de gerçekleştirilebilir. Karşılaşma ve kullanılma olasılığı yüksek olan sözcüklerin seçilmesiyle alfabe öğretimi, fırsat eğitimine dönüştürülmüş olur.

Burada “fırsat eğitimi” derken “tek bir şey yaparak işe yarar birkaç sonuç elde etmek” kastedilmektedir: Bir kavramın öğretimi sırasında başka bir kavramın da arka planda, aynı anda öğretilmesi söz konusudur. “Bir taşla iki kuş vurmak” deyimiyle özdeşleştirebiliriz. Örneğin, alfabenin öğretimi sırasında, vücudun bölümleriyle ilgili sözcükler: “ayak, baş, çene, diş, göz, iyi, kötü, şişman, zayıf, vb.” öğrenenin her alanda

karşılaşacağı “Nasılsın?” sorusuna “Ayağım, başım, çenem, dişim, gözüm ağrıyor. / İyiyim./ Kötüyüm.” gibi vereceği yanıtlar içinde de yer alabileceğinden, hem alfabe öğretimi hem de kişinin o anki sağlık durumunu ifade etmesiyle ilgili söz varlığını edinmesi için faydalı olur. Bunun gibi; “kişisel, kamusal, mesleki ve eğitim alanlarında” geçen konular içinden sözcükler seçilebilir. Bu şekilde fırsat eğitimiyle bilgi, daha kalıcı hale gelir ve zaman en iyi şekilde kullanılmış olur. Dil öğrenicilerinin o dille ne yapmak

istediğine ve hangi içerikleri iletmek istediklerine göre dil öğretilir (Güzel ve Barın, 2013, s.168). Bu yüzden, ilk derslerden itibaren, YDT öğrenenlerin ilk basit konuşmalarında

kullanabilecekleri, işlerine yarayabilecek sözcüklere öğretimde ve materyallerde yer vermek tercih edilmelidir. Bu tercihlerin yapılmasında, Türkçe konuşurların sıklıkla kullandığı sözcük ve ifadelerden oluşmuş derlemler yönlendirici olabilir. Böylece Türkçeyi yeni öğrenmeye başlayanların, başlangıçtan itibaren kısıtlı bir söz varlığıyla da kendilerini ifade edebilmeleri mümkün kılınabilir. Dilin en ilgi çekici özelliklerinden biri, sınırlı

kaynaklardan sınırsız kullanımlar oluşturmaktır (Cruse, 1986: 76).