• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

2.2. Beypazarı İle İlgili Genel Bilgiler

2.2.10. Beypazarı’nda Turizm

2.2.10.5. Yaşayan Müze

Teknolojik gelişmeler, kültür değişmeleri ve küreselleşen dünyanın bir olgusu olarak ortaya çıkan kitle kültürü, insanlığın binlerce yıllık sözel kültürel belleğinde korunan büyük bir kültürel birikimi yok etmektedir. Bu birikim, UNESCO tarafından “somut olmayan kültürel miras” olarak adlandırılmakta ve gelecek kuşaklar için korunması gereken kültür varlığı olarak tanımlanmaktadır. Somut olmayan kültürel mirasın korunması düşüncesi, 17 Ekim 2003 tarihinde UNESCO Genel Kurulu’nda imzalanan Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi’yle ülkeler için bir uluslararası sorumluluk alanı haline gelmiştir. Türkiye, 2006 yılında bu sözleşmeye taraf olmuş ve sözleşmenin yönetim kurulu niteliğindeki hükümetler arası komiteye seçilmiştir. Sözleşmenin; “toplulukların, grupların ve kimi durumlarda bireylerin, kültürel miraslarının bir parçası olarak tanımladıkları uygulamalar, temsiller, anlatımlar, bilgiler, beceriler ve bunlara ilişkin araçlar, gereçler ve kültürel mekânlar anlamına gelir” şeklinde tanımladığı somut olmayan kültürel miras şu beş ana başlık altında toplanmıştır(Oğuz, 2009):

a) Somut olmayan kültürel mirasın aktarılmasında taşıyıcı işlevi gören dille birlikte sözlü gelenekler ve anlatımlar.

b) Gösteri sanatları.

c) Toplumsal uygulamalar, ritüeller ve şölenler. d) Doğa ve evren ile ilgili bilgi ve uygulamalar. e) El sanatları geleneği.

Beypazarı’nda somut olamayan kültürel mirasın yaşatılması amacıyla bir proje çalışması başlatılmıştır. Bu projenin yürütücüsü olan Sema DEMİR DÖLEK Gazi Üniversitesinde Türk halk bilimi anabilim dalında doktora eğitimine devam etmektedir. Beypazarı Belediyesinin maddi, Çekül Vakfı, Hacettepe ve Gazi üniversitelerinin ise akademik anlamda destek verdikleri ve somut olamayan kültürel mirasın korunmasına hizmet eden Yaşan Müze bilinen müzelerde farklı bir hizmet vermektedir. Her hafta değişik etkinlikler düzenlenerek ziyaretçilerin aktif katılımı sağlanmaktadır. (Ulutürk, 2009).

Yaşayan müzeler, Avrupa, Uzak Doğu ve Amerika’da oldukça yaygındır. Bu tür müzeler, etnografya müzeleri içinde değerlendirilir. Genellikle halk sanatlarıyla, yaratılarıyla, gelenekleriyle ilgilenirler. Ancak müze “depo müze” olarak tanımlanamaz. Müzenin koruma altına almak istediği sadece obje değildir. Müze yaşatmak istediği dönemi canlandırır ve ziyaretçileri bu yaşamın içine çekmeyi amaçlar. Ziyaretçi, seyirci konumunda değildir. Sadece tüketmek üzere programlanan günümüz tüketici anlayışı da bu tür müzelerde dönüşüme uğratılmak istenir. Üreten, yaratan, düşünen insan günümüzde belli çıkar çevrelerinin yaptırımıyla yalnızca “tüketen” insana dönüşmüştür. Bu tür müzelerde “tüketen insan”, “üreten insan” olur. Beypazarı Belediyesi’ne ait olan “Yaşayan Müze” klasik Osmanlı mimarîsi olarak kabul edilen Kültür ve Turizm bakanlığınca tescillenmiş bir yapıda geç Osmanlı ve genç Cumhuriyet dönemi yaşamını yeniden canlandırmak üzere kurulmuştur. Sözü edilen döneme ait olan belli başlı gelenekler, törenler müzenin belirlediği etkinlik takvimiyle halka duyurularak ve bu şekilde geçmiş yaşatılmaya çalışılmaktadır. (Dölek Demir, 2009).

Yaşayan Müze, çocukların Karagöz ve Hacivat kostümleri giyip izleyicilere gösteri yaptıkları, sanatkâr Türk büyüklerinden yadigâr olan sanatlarımızdan biri olan ebru sanatının Türk ve dünya kültüründeki öyküsünün paylaşıldığı ve konuklara bu sanatın ruhunu anlama fırsatı verilerek öğretmenler eşliğinde ebru yaparak suya düşlerin yansıtıldığı bir mekandır. Yasayan Müze'de Türk Kültüründe nazar teması etrafında kurşun dökülmektedir. Masal ebesi Kezban KOÇAK ise tamamını ninesinden öğrendiği 65 masalı müze ziyaretçilerine anlatmaktadır (Ulutürk, 2009) .

2.2.10.6. Alaattin Sokak

Restorasyonu tamamlanmış ve hizmete açılmış bir çok Tarihi Konağı barındıran Alaattin Sokak; yöresel ürünlerin satıldığı tezgahların kurulduğu şehrin en gözde mekanı. Beypazarlı ev hanımlarının el emeği ürünleri tadarak alışverişinizi yaparken sohbet etme fırsatı da bulabilirsiniz.

Alaattin Sokak meşhur Beypazarı yiyeceklerinin (güveç-sarma-tarhana çorbası tatlı olarakta höşmelim ve 79 katlı baklava, içecek olarak havuç suyu, aperatif olarak bir tür gözleme olan yarımca ve şekerleme olarak da taze yapılmış havuç ve ayva lokumları) en sık bulunduğu ve güzel yapıldığı sokak aynı zamanda. Bu sokaktaki Taş Mektep, Konak Münsür ve Değirmencioğlu Konağı yöresel yemeklerin sunulduğu yerlerden bazılarıdır..

2.2.10.7. Hıdırlık Tepesi

Beypazarı'nı ziyaret edenlerin ilk uğrak yeri, şehrin tüm güzelliklerini bir arada görebildikleri Hıdırlık Tepesi'dir. İlçenin tüm bölgelerine hakim olan tepeden tarihi konakların ve doğal güzelliklerin ön plana çıktığı şehir dokusunu tüm ayrıntılarıyla seyredebilirsiniz. Osmanlı'nın hâkim olduğu hemen hemen her şehirde bir Hıdırlık Tepesi görmek mümkün. Buna sayısız örnek verilebilir ama bir kaçını söylemek gerekirse Safranbolu ve Ankara'da Hıdırlık Tepesine rastlamak mümkün. Bunun sebebi ise geçmiş dönemde Hızır A.S. 'ın kendini Allah'a daha yakın hissetmek için şehrin en yüksek

noktasından dua ettiğine inanılır. Bu nedenle de şehirlerin en yüksek noktalarına genellikle Hıdırlık Tepesi ismi verilir. Hızırlık'ın Hıdırlık olması ise Arapça ve Türkçe arasındaki seslerinin farklılığından kaynaklanır(Güngör, 2009) .

Hıdırlık Tepesi, Beypazarı'na gelenlerin ziyaret ettikleri ilk nokta. Eski ve yeni şeklinde Beypazarı'nı ikiye ayıran Hıdırlık tepesinin virajlı yokuşuna çıkarken ziyaretçileri bekleyen mükemmel manzaraya ilişkin ilk sinyaller alınır. Bir kaç dakikalık yürüyüş sonrasında yeni diye tabir edilen Beypazarı’nın yeni yerleşim alanı ayaklar altında kalır. Yürüyüşe 50 metre kadar daha devam edildiğinde ise Osmanlı mimarisinin ihtişamı ortaya çıkar. Adeta insanı kendisine doğru çeker. Beypazarı’nda görev yapan gönüllü rehberler eşliğinde bu güzel noktadan ziyaretçilere Beypazarı'nın tüm detayları anlatılır böylece şehrin mükemmel dokusu daha fazla anlam taşır.

Beypazarı'nda Hıdırlık Tepesi çok büyük öneme sahiptir. Çünkü şehre ilk gelen konuklar buradan şehri panaromik olarak izleyip çaylarını yudumlayabilir. Bunun yanında uçurtma festivali ve sadece Beypazarı'nda kutlanan üç ayların başlangıcında yapılan havai fişek gösterileri burada gerçekleşir...

2.2.10.8. Halk Evi

Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkenin genel imkânsızlıklarına rağmen Beypazarılıların kültür ve geleneklerini yaşatmaları, eğitim, kültür ve spor faaliyetlerinden yararlanmaları için 25 Şubat 1936 tarihinde temeli atılan Beypazarı Halk Evi binası; 29 Ekim 1938 yılında tamamlanmıştır. Halk Evi binası yapıldıktan sonra Türk kültürünü, yöre sanatını ve geleneklerini tanıtmak amacıyla çalışmalar yapılmış, bünyesinde bir kütüphane kurulup edebiyat ve tiyatro etkinlikleri düzenlenmiş, o dönemde Beypazarı'nda sinema salonu olmadığından Halkevi sahnesi uzun süre sinema olarak kullanılmış, zaman zaman da seyyar çadır tiyatrolarına sahne olmuştur. Milli bayramlarımız uzun yıllar Halk Evi'nin önünde kutlanmıştır (Torun, 2004, s 101).

Restorasyonu tamamlandıktan seminerler ve çeşitli organizasyonlar için kullanılan Halk Evi; ilk açıldığı 1938 yılındaki amaçlara hizmet etmektedir. Hafta sonları siyah beyaz Beypazarı fotoğraflarının sergilendiği Halk Evi'ni mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biridir.

Zaman zaman sergilerin açıldığı, kongre ve seminerlerin düzenlendiği bir bina olarak kullanılmıştır. Şu anda Cahide Gürsoy Müze Evi olarak kullanılmaktadır. Ailesi nesiller boyu Beypazarı'nda yaşamlarını sürdüren, 1609'da Sultan I.Ahmet'in zamanındaki Haznedar Ekmekçizade Ahmet'in torunlarından olan değerli sanatçı Cahide Gürsoy müzeye yağlı boya tablolarını bağılamıştır (Güngör, 2009).

2.2.10.9. El Sanatları

Turizm hareketlerinin beklide en önemli, en olumlu sonucu ilçedeki el sanatlarının gelişimi noktasında yaşanmaktadır. İlçede hala yaşamaya devam eden geleneksel meslek sahiplerinden öncelikle yapı ustaları, tekrar aranır duruma gelmiştir. Geleneksel evlerin onarımı sırasında kendilerine iş verilen, danışılan bu ustalar, aynı zamanda yeni açılan turistik işletmelerin yapımında da çalışmaktadırlar. Eskiden olduğu gibi, evi temelden alıp inşa etmek yerine, turizme hizmet edecek olan binaların onarımında, restoresinde çalışarak, sanatlarını tekrar icra etmek fırsatı bulmuşlardır. Yapı ustalığı yanında ilçede hala yaşayan, gümüşcülük, bakırcılık, yorgancılık, semercilik, yemenicilik, saraçlık gibi meslekler turizm sayesinde dirilmiş olan meslek arasındadır (Demir, 2003, s 118).

Beypazarı’nda kuyumculuk, gümüşçülük, bakırcılık, ayakkabıcılık, demircilik ve dokuma işçiliği geleneksel özellikler gösterir ve gelişmiştir. Halkın geleneklerine bağlı olması el sanatlarının unutulmasını önlemiştir. Özellikle gümüş işçiliği (telkâri) bakımından çok gelişmiş olup, Türkiye ihtiyacının karşılanması yanında başta Arap ülkeleri olmak üzere 18 ülkeye ihraç edilmektedir (Şener,1997,s.60).

Telkari İşletmeciliği: Altın işletmeciliğinin tarihi Beypazarı’nda çok eskilere dayanmaktadır. Usta kalfa çırak usulü ile el değiştirerek bugüne kadar ulaşan bu el sanatında hammadde olarak külçe altın, aksesuar olarak ise küçük inci ve kırmızı renkli mercanlar kullanılmaktadır. Gümüş ve altının ince teller halinde örülerek yapıldığı Tekleri sanatı işlemeleri Kültür Bakanlığı tarafından kültürel hediyelik tasarım yarışmasında birincilik alan en ünlü Beypazarı el sanatıdır.

2.2.10.10. Festivaller

Beypazarı’nda her yıl Beypazarı Festivali adı altında Beypazarı Tarihi Evler, El Sanatları, Havuç Ve Güveç Festivali düzenlenmektedir. Haziran ayının ilk hafta sonunda düzenlenen bu etkinliği Beypazarı Belediyesi organize etmektedir. 1999 yılından beri ilçe merkezinde düzenlenmekte olan festivalin geçmişi Kirmir Çayı etrafında düzenlenen Güveç Festivaline dayanmaktadır. İlçenin turizm hareketine ivme kazandırması düşüncesiyle, bu organizasyon ilçe merkezine alınarak bir piknik havasından sıyrılarak turistik organizasyona dönüştürülmüştür. Festival ilçe turizminde önemli bir yere sahiptir. Her yıl düzenlenen bu festivale binlerce ziyaretçi katılmaktadır.

Bunun yanında ilçeye bağlı Karaşar Beldesinde de belde belediyesi ve Karaşar Kültür Yardımlaşma Turizm ve Güzelleştirme Derneği tarafından düzenlenen Eğriova Yayla Festivali Haziran ayının son Pazar günü düzenlenmektedir. Festivale çok sayıda Karaşarlının ve çevre halkın katılımı olmaktadır. Festivalin amacı; Karaşar Halkının ve çevre halkın kaynaşması ve bütünleşmesidir. Festivalde yerli sanatçıların konserleri, Karaşar Zeybek oyununun oynanması ve çeşitli gösterilerin sunumu yer almaktadır. Bunun yanında güzel bir piknik havası içinde geçmektedir.

Geleneksel Uruş Kapama Şöleni ise Uruş Beldesinde geleneksel olarak yapılır. Uruş Belediyesi ile Uruşlular Kültür Derneği tarafından geleneksel olarak her yıl Eylül ayı içerisinde yapılan Kapama Şölenine Uruş dışında bulunan Uruşluların birleşmesi ile senede bir defada olsa bir araya gelmeleri amaçlanmıştır. Bu şölene çevre il ve ilçelerden binlerce

insan gelmekte ve meşhur Uruş Kapaması yiyerek yapılan şölendeki eğlenceleri de izleyerek destek vermektedir. Şölende Uruş'un âşıkları sazı ve sözü ile şölene katılmaktadır.

Fotoğraf 22. Beypazarı Festivalinden bir görünüm [http://www.beypazari-bld.gov.tr/tfe.htm]

Festivallerde halkın stant açması sağlanmıştır. Ayrıca diğer ilçe ve illerden gelenlere de bu festivallerde stant açılmıştır. Festivallerde başka ülke ve kentlerden de katılımlar olmuştur. Japon kültür sergisi festival boyunca sergilenmiştir. Bununla birlikte kendi kültürleri için önemli olan kültürel aktivitelerini de göstermişlerdir. Kış turizmi, yamaç paraşütü, uçurtma şenliği, Beypazarı festivali ilçede turizmin canlanması için yapılan faaliyetlerdir.

Benzer Belgeler