4. DANS SEKANSLARININ ÇÖZÜMLENMESİ
4.5. Tango (1998) – Carlos Saura
4.7.2. Yıldızlar üzerinde dans ve aşkın ilk kalp atışları
“Rabel Without a Cause” (Asi Gençlik-1956) filmine giden Mia ve Sebastian’ın sinemada ilk öpücüğü paylaşacakları sırada filmin yanmasıyla paylaştıkları romantik anlar kesintiye uğramaktadır. Karakterlerin birbirlerine bakıp gülmesi ve Mia’nın bir fikri olduğunu söylemesiyle dans sekansına geçiş müziği başlar ve “Asi Gençlik” filminden yansıtılan sahnenin geçtiği Griffith Rasathanesi binasına götürülür izleyici. Chazelle, filmin pek çok sahnesinde örneklerine rastladığımız gibi klasikleşmiş filmlere yaptığı göndermeyi bu sahnede de yineler ve beyaz perdeden yansıttığı filmdeki klasik arabanın rasathanenin bahçesine giriş görüntüsünü, gündüzden geceye dönen zamanda Sebastian’ın klasik arabasıyla kendi filminde de yineler. Mia ve Sebastian’ın rasathaneye girişleri önce dış çekimle gösterildikten sonra kesmeyle iç çekime geçilir ve kapıyı açtıklarında merdivenlere yansıyan gölgeleri gösterilir. Ardından rasathane içinde sergilenen Nikola Tesla’nın deşarj bobininden çıkan akım yakın çekimle yansıtılarak kamera açısı genişletilir ve ikilinin bina içinde ilerlerken Tesla’nın bobiniyle ilk karşılaştıklarında bobinden çıkan akımdan ürkme ifadeleri gösterilir. Derin bir nefes alarak rasathane içinde yürümeye devam eden çiftin başlarını yukarı kaldırmasıyla kamera da aynı yöne döner ve yönetmen, binanın tavanında resmedilmiş olan astronomi ve uzay bilimi ile ilgili figürlerin yarattığı hissi, tavandaki resim üzerinde kamerayı 180 derece döndürerek güçlendirir. Melodiyle uyumlu seyreden bu dönüş tamamlanırken kameranın yönü tekrar zemine çevirilerek dünyanın kendi ekseni etrafında dönüşünü gösteren Faucault Sarkacı’na doğru ilerleyen Mia ve Sebastian, bu sefer sırtları kameraya dönük olarak tekrar kadraja alınır. Yanyana duran çiftin birbirine bakmasıyla müziğin romantik tınısı artar ve ayrı yönlerde ilerleyen çiftle birlikte kamera da sarkaç etrafında ilerler. Mia ile sarkacın etrafında birbirlerine doğru ilerlerlerken ceketinin düğmelerini açıp ellerini pantolonunun ceplerine sokan Sebastian’ın yüzünde muzip bir gülümseme belirir. Mia ile göz göze geldiklerinde ona iyice yaklaşan Sebastian hafif bir dönüşle Mia’nın arkasına geçerek elini tutarken kamera da aynı hafif dönüşü yapar ve oyuncuların ellerinin birleşmesini gösterip geriye doğru açılır. Sebastian kamerayla paralel olarak diğer eliyle Mia’nın belini tutarak onu bir adım geriye çeker ve danslarını başlatır.
Kameranın oyuncuların dansıyla uyumlu hareketleri -Hatta bazen oyuncuların kameranın hareketleriyle uyumlu dansı izlenimi oluşturulmaktadır.- onu da dansın/koreografinin bir parçası haline getirmektedir. Sandgren’in filmde kamerayı nasıl kullandıklarını anlatırken
“Hareket eden, Mia ve Sebastian’la beraber macerayı deneyimleyen bir tür anlatıcı” (La La Land, 2017) ifadesini kullanması, filmde kamera hareketlerine yüklenen anlamı netleştirmektedir. Mia ve Sebastian sarkacın etrafında dönerek dansederken kamera da onların valsine dahil olur. Giriş dans sekansında oldukça dinamik olan kamera hareketleri bu sekansta müzik ve koreografiyle uyumlu olarak zarif bir tavır sergilemektedir. Sarkaç etrafında Mia ve Sebastian karşısında kamera da üçüncü bir kişi gibi dansa eşlik ederek hareket etmektedir. Çitfin dönüşlerle vals yaparak ilerlediği yönün tersinde onları kadrajına alan kamera ile oyuncular birbirlerine iyice yaklaştığında, oyuncuların koreografideki dönüşlerine kamera da kendi dönüşüyle eşlik ederek yoluna devam etmekte ve kadrajına aldığı Mia ile Sebastian’ın dansını yansıtmaktadır. Koreografiye kendi valsiyle katılan kamera görüntüsü kesmeyle açı değiştirerek üst açıya geçtiğinde, Mia ve Sebastian’ın valsleri sırasındaki dönüşleri sarkaç içindeki dünya figürünün kendi etrafında dönüşü ile aynı çerçevede verilerek koreografideki dönüşlerle dünyanın dönüşü arasında bağ kurulmaktadır. Bu bağ aynı zamanda bireyin toplumsal yaşam içinde kendi hayatı etrafındaki dansı üzerine düşündürten bir kompozisyon olarak durur karşımızda. Dünyanın kendi etrafında dönüşü gibi birey de sosyal yaşam devam ederken kendi hayalleri etrafında dans ederek sürdürmektedir varlığını. Bazen bireyin toplumsal yaşama uyumunu kesintiye uğratan bu kendi ekseni etrafında dönüşün önemine ve belirleyiciliğine işaret etmektedir karşılaştığımız bu mizansen ve filmin genel dilindeki anlatı.
Sekansın devamında zincirleme geçişle (mix) Mia ve Sebastian’ın Samuel Oschin Planetaryum’unda etrafı incelerkenki halleri gösterilmektedir. Müzik aynı romantizmle devam ederken Mia planetaryumun tam ortasında duran yıldız projektörünün çalıştırma koluna uzandığında, Sebastian hızla ceketinin cebindeki mendili çıkartarak kolu siler ve Mia son bir hamleyle kolu çevirerek projektörü çalıştırır. İkisi birden gördükleri manzaraya inanamaz şekilde yavaş yavaş geriye doğru adım atarken kamera tam tersini yaparak onlara ve tavanı tümüyle kaplayan yıldızların görüntüsüne yaklaşır. Çerçeveye Mia ve Sebastian’ın yıldızlara yönelttikleri bedenleri de alınıp alt açıyla yansıtılarak oluşturulan mizansende evrende salınan yıldızların parlaklıkları kadar yüceliğine de vurgu yapılır. Görüntü kesmeyle değiştiğinde çiftin hayran bakışları gösterilir. Ardından onların bakış açısına geçen kamera evrenin boşluğunda hareket halinde olan yıldızlardan detay görüntüler verir. Bir sonraki kesmede ise Mia ve Sebastian’ın yüzleri yakın planda gösterilerek yıldızlardan yüzlerine
yansıyan pembe ışıkla birbirlerine dönen romantik bakışları yansıtılır. Çift tam öpüşeceklerken genel görüntüye geçen kamera, Sebastian’ın elindeki mendilin kendiliğinden havalandığını gösterir. Bu havalanış muzip bir melodiyle belirginleştirilir.
Havalanan mendile bakakalan Mia ve Sebastian’ın birbirlerine dönen şaşkın bakışları yakın çekimde yansıtılmaktadır. Tekrar genel çekime geçildiğinde ise Sebastian Mia’yı belinden tutarak yukarıya yönlendirir ve Mia’nın bedeni yıldızlara doğru yükselirken Sebastian da planetaryumdaki koltuklara basarak yükselir ve onu takip eder. Mia kollarını Sebastian’a uzattığında el ele tutuşarak yükselmeye devam ederler. Görüntü değiştiğinde yıldızların ve sis bulutlarının arasından geçen kamera görüntüsü aracılığıyla izleyicinin kendisinin yıldızlar arasında yükseldiği hissi uyandırılır. Mia’nın Sebastian’ın kollarına uzanan ellerinden detay görüntü verildikten sonra çiftin yıldızlar arasında birbirlerine sarılırkenki imajları göğüs planda yansıtılır. Hızla yükselmeye devam ederken bulutların arasında kaybolurlar.
Bulutların arasından geçen kamera görüntüsünün ardından Mia ve Sebastian evrenin boşluğunda iyice yükseldiğinde çerçeve içinde küçücüklerdir artık. Bulutlar arasında yükselmeye devam ederken bedenleri birbirinden ayrılarak farklı yönlere savrulur. Buradaki ayrılış filmin sonunda varılan yere gönderme yapar niteliktedir: Filmin sonunda hayallerini gerçekleştirerek istedikleri alanlarda yükselen ve yıldızlaşan Mia ve Sebastian’ın birbirlerinden uzaklaştıkları gösterilmektedir; tıpkı bu sahnedeki anlatıda olduğu gibi. Ancak bu sekansta karakterler tekrar birbirlerine yönelirler. Bulutların üzerinde düşmemek için dikkatlice yürürken birbirlerine doğru adım adım ilerlerler. Onlar birbirlerine yaklaşırken kamera da onlara yaklaşmaktadır. Oyuncuların bedenlerine yönelen kamera onlar yeniden dansetmeye başladıklarında hızla yanlarından geçerek bu imaj, evrenin boşluğunda yıldızlar üzerinde küçücük bir silüet şeklinde dansettikleri görselle birleştirilir. Artık onların değil silüetlerinin dansını izleriz. Kendi küçük dünyaları etrafında dönercesine birleşen bedenleri etrafında dönerek valslerini sürdüren silüetleri, yıldızlar üzerinde salınırken kamera da onları kendi salınımıyla takip etmektedir. Oyuncuların silüete dönen görüntüleri aklımıza yine filmin sonundaki müzikal sekansı getirmektedir. Profesyonel hayatlarında başarıya ulaşıp hayallerini gerçekleştiren Mia ve Sebastian birbirlerinden uzaklaşmış ve ayrı hayatlar kurmuşlardır. Ancak filmin sonunda “eğer” tercihleri farklı olsaydı birlikte nasıl bir hayat kurgulayabilecekleri bundan sonra çözümleyeceğimiz müzikal sekansla anlatılmaktadır.
Birlikte olma ihtimalleri üzerine kurgulanan müzikal sekans, filmin gerçeğinde öyle olmadığı izleyicinin algılarında netleştirildikten sonra, hayali bir görsel anlatının içinde sunulur.
Evrenin boşluğunda küçük bir silüet şeklinde uçarcasına yaptıkları vals de filmin sonunda varılan noktaya işaret edildiğini düşündürtmektedir.
Koreografinin devamında Mia ve Sebastian’ın temsili silüetleri, evrenin boşluğunda, yıldızların arasında dansederken kameranın önüne geçen bir gezegenin karanlığında kaybolur. Gezegenin diğer yönünden danslarını sürdürerek çıkan çift, uçarcasına dönerek dansederken evrenin boşluğunda beliren bir ışık hüzmesinin içine doğru dans ederler ve aynı ışık perdeyi kaplayarak beyaza döndürür. Beyaz perdeden mix geçişle Mia ve Sebastian’ın Planetaryum’un zeminine usulca inerek oturdukları koltuklarda birbirlerine yönelen bakışları, kameranın bakışının kendilerine çevrinmesiyle yansıtılır. Öpüşmeleri kameranın hızlı bir zooom in hareketiyle vurgulanırken perdede oluşan siyah yuvarlak çerçeve içine alınmaları ve çerçevenin gittikçe daralarak sonunda tüm perdenin siyaha dönüşüyle sekans son bulur.
Yıldızların parıltısı eşliğinde bir müddet sürdürülen bu görsel şölen aşkın ilk kıvılcımlarının ruhumuzda uyandırdığı güçlü duyguları betimler gibidir. Rollo May’in ifadesiyle “Aşık olduğumuzda, benliğimizin merkezinden vazgeçeriz. Önceki varoluş durumumuzdan alınıp boşluğa fırlatılırız ve yeni bir dünyaya, yeni bir varoluşa ulaşmayı umarız. Ancak bundan asla emin olamayız. Hiçbir şey aynı gözükmez.” (May, 2008: 123) Mia ve Sebastian için de artık hiçbir şey aynı değildir. Aşkın hissettirdiği mutluluk hallerinin resmedildiği bu bulutlar üzerinde, yıldızlar arasındaki danslarıyla oluşturulan mizansende May’in işaret ettiği varoluş durumundan boşluğa fırlatılma ve yeni bir dünyaya, yeni bir varoluşa ulaşma hali yönetmenin perspektifinden görünür kılınmıştır.
“Hem aşk hem irade, deneyimin bağlayıcı biçimleridir. Yani, her ikisi de, elini uzatan, ötekine doğru ilerleyen, bir erkeği veya kadını veya şeyi etkilemeye çalışan -kendini de öteki tarafından etkilenmeye açan- kişiyi anlatır. Hem aşk hem irade, dünyayı yoğurma, biçimlendirme, onunla ilişkiye girme, iyiliğini ve aşkını gözettiğimiz insanlar aracılığıyla ondan bir yanıt koparma yollarıdır. Aşk ve irade, diğerlerini önemli ölçüde etkileme ve diğerlerinden etkilenme gücünü taşıyan kişiler arası deneyimlerdir.” (May, 2008: 342)
Mia ve Sebastian kendi iradeleriyle bu aşka yönelmiş ve birbirlerine yaklaşmışlardır. Bu aşk onlara kendi hayatları için yeni bir dünya biçimlendirme kudreti vermiş ve bu yeni dünyaları içindeki mutlulukları bu sekansla belirginleştirilmiştir.