• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II: KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.5. Yıldırma Davranışlarının Sonuçları

Yıldırma davranışları, örgütte yarattığı olumsuz atmosfer sonucunda hem örgütü hem de bireyleri olumsuz olarak etkilemektedir. Bu bölümde bu sonuçlar iki ayrı başlık (Bireysel Sonuçlar ve Örgütsel Sonuçlar) altında tartışılmaktadır.

2.5.1. Yıldırma Davranışlarının Bireysel Sonuçları

Vandekerckho ve Commers (2003: 41) göre, bireyin çalıştığı kurumda çalışma arkadaşları, astları ya da üstleri tarafından maruz kaldığı yıldırma davranışları, bireyin sağlığını ve mutluluğunu olumsuz olarak etkiler. Robert ve Mark’a (2010: 287) göre, birey yıldırmadan dolayı kendini hasta hissedebilir, piskomatik rahatsızlıklar baş gösterebilir ve travma sonrası stres bozukluğu yaşayabilir. Leymann (Dosya: 32120) Yaşanan bu davranışlar sonucunda meydana gelen sorunları Travma Sonrası Stres Bozukluğu kategorisinde değerlendirmektedir. Bu bozukluk, kişilerin büyük felaketlerden sonra yaşadıkları stres bozukluklarıyla aynıdır, örneğin tecavüze uğramak. Stephanie Michelle ve Maureen (2010: 46) tarafından 139 kişi üzerinde yapılan araştırmada, bireylerin maruz kaldıkları yıldırma davranışları ile yaşadıkları Travma Sonrası Stres Bozukluklarıyla (PTSD) doğru orantılı olduğu saptanmıştır. Bir başka ifade ile bireyin maruz kaldığı yıldırma davranışları arttıkça kişinin yaşadığı travma sonrası stres bozukluğu artmaktadır. Tersi de doğrudur. Aynı araştırma kurumlarda güvenli psikolojik iklim ile örgütte meydana gelen yıldırma davranışları arasında ters bir orantının varlığını saptamıştır (2010: 43).

Leymann, (Dosya: 32130 ) yaşanan Travma Sonrası Stres Bozukluğunun semptomlarını aşağıdaki şekilde sıralamaktadır.

1) Kaslarda Oluşan Gerilim: Örneğin gergin ve acıyan kaslar, aşırı yorgunluk 2) Otonom Sinir Sistemi Hiperaktivitesi: Örneğin nefes darlığı, kalp çarpıntısı, ağız kuruluğu, baş dönmesi, sık idrara çıkma, bulantı ve ishal.

3) Aşırı duyarlılık: Örneğin telaş, konsantrasyon bozukluğu ve alınganlık gibi. Hoel, Rayner ve Cooper’e (1999: 205) göre, İşyerinde yıldırma yaşayan bir çalışan, işyerine veya çalıştıkları ortamı hatırlatan herhangi bir yere gittiklerinde dahi panik atak geçirirler. Bunun nedeni düşünce sağlığının bozulmasıdır. Yıldırma davranışlarına sürekli maruz kalan bireylerin düşünce sağlığı bozulur ve iletişim yolları

w

değişime uğrar. Bu kişiler saldırganlaşır, anlamsız şeylere anlam vermeye çalışırlar; korkuları ve ihanete uğramışlık duyguları davranışlarını ve özdenetimlerini etkiler ve kimseye güvenemezler (Field 2004) ve (Davenport ve diğerleri, 2003: 65).

Zapf ve Gross’a (2001: 502 ) göre, yıldırma davranışlarına maruz kalmak, insanın benlik duygusunu zedeler, kişinin kendisine yönelik kuşkusunu arttırır, kendisine yapılanlar karşısında nasıl karşılık vereceğini bilemez, yaşadığı acılarını dışarıya vurmazlar, kendilerine güven duygularını kaybederler. Tınaz’a (2006: 53) göre, bu davranışların yaşanması ve etkisinin yavaş yavaş ilerlemesi, durumu daha da acı bir hale getirir, kişi bu duruma nasıl geldiğini bilemez. Bunun da ötesinde son yıllarda yaşanan intihar olaylarında da gözler yıldırma davranışlarına dönmüş durumdadır. Chappell ve Martino (1998: 3-4) yayımladıkları raporlarda, İsviçre’de yaşanan intiharların %10-15’inin nedeninin yıldırma davranışları olduğu ifade etmektedirler.

Lamontange’ye (2010: 61) göre, yıldırma davranışlarının bireyler üzerinde iki tür etkisi vardır. İlki duygusaldır, kurban bireylerin öfkelenmesine üzülmesine ve hayal kırıklığına yol açar neden olur. Bu durum, maruz kalan bireyin cesaretini kırar ve korkak olmasına neden olur. İkincisi ise bireylerin öğrenmeleri üzerindeki sonuçlarıdır. Bu durum kurban bireylerin aptal olduklarına dair bir hisse kapılmalarına, konuşmamalarına ve soru sormamalarına yola açar.

Yıldırma davranışları sadece maruz kalan kişi etkilemekle kalmaz. Maruz kalan kişinin aile fertleri ve aile yapısı da etkilenir.

Hockley’e (2004: 2) ve Evans, Ehlers, Mezey ve Clark’a (2007: 140) göre, kişinin işyerinde yaşadığı bu huzursuzluklar, aile içine kadar uzanır. Dolayısıyla yaşanan yıldırma davranışları mağdurun aile fertlerini de etkiler ve genellikler çocuklar bu sürecinin gizli mağdurlarıdır. Robert ve diğerlerine (2010: 281) göre, eşinin işyerinde yıldırma davranışlarına maruz kaldığını öğrenen bir kadın, bu davranışlardan dolayı eşinin çektiği acıları hiç olaya tanıklık etmese de yaşar. Bunun yanı sıra Hockley’e (2004: 6) göre, kurbanın hem kontrolsüz harcamaları hem de iş ve gelir kaybı ile karşı karşıya kalması yıldırma davranışlarının zararlarını aile gelirine ve bütçesine kadar uzatır. Durumu daha kötü kılan şey ise, yıldırma davranışlarına maruz kalan kişiler ev ortamında da kendilerine ve diğerlerine zarar vermeye başlarlar. Davenport ve diğerlerine (2003: 97) göre, bu kişilerin ev ve arkadaş ortamında, ağlama krizleri, alınganlık, kontrolsüz öfke, sürekli fiziksel hareket, normal yiyeceğinden daha çok ya da daha az yemek, çok sigara içmek hatta intihara kadar gitmesi mümkündür.

w

Yıldırma davranışları davranışlarına maruz kalan kişilerde görülen sağlık sorunlarıyla ilgili yapılan araştırmalarda genlikle sinirlilik ve gerginlik başta olmak üzere daha büyük sorunlar da görülmektedir. Moore ve diğerleri (1998) tarafından yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, yıldırma davranışlarına maruz kalan bireylerde, maruz kaldığı davranış sonucunda daha çok kaygı, sinirlilik, bunalım ve paranoya duyguları saptanmıştır (Akt. Matthiesen ve Einarsen, 2004: 336). Vartia (2003: 45), yapmış olduğu araştırmada, uzun süre yıldırma davranışlarına maruz kalanların %4,8’i depresyona ve %2,3’ü kardiyovasküler hastalıklarına maruz kaldığını saptamıştır. Einarsen ve Raknes (1997) kurbanların %23’ünün psikolojik bozukluk ve sıkıntı yaşadığını saptanmışlardır. Bjorkqvist ve diğerleri (1994: 181), çalışanların depresyon, sinirlilik ve saldırganlık düzeylerini ölçmüşlerdir. Bu araştırma sonuçları, yıldırma davranışlarına maruz kalanların maruz kalamayanlara göre açık bir farkla daha çok depresyon, sinirlilik ve saldırganlık duygularına sahip olduklarını göstermektedir.

Mikkelsen ve Einarsen tarafından yapılan bir araştırmaya (2002b: 397) göre, yıldırma davranışlarına maruz kalanların maruz kalma derecesi ile sağlık şikâyeti arasında anlamlı bir fark bulunmuştur. Bireylerin yıldırma davranışlarına maruz kaldığı algısı ile sağlık şikâyetlerindeki artış karşılaştırıldığında, yıldırma davranışlarına maruz kalanların sağlık şikâyetleri daha yüksek olduğu saptanmıştır.

Türkiye’de TMO çalışan ve yıldırma davranışlarına uğradığı gerekçesiyle hukuki yollara başvuran Ş. T.’nin yaşadığı olayda bu etkilerin bir kısmı görülmektedir (Örnek Olay I). Davacı Ş.T. maruz kaldığı yıldırma davranışları sonucunda “kalp krizi” şüphesiyle hastaneye kaldırılmış ve tetkikler sonucunda kendisine “Major Depresyon” tanısı konulmuştur. Kurban, iyileşmesi için, 1,5 ay yatarak ve 10 ay ayakta tedavi görmesi gerekmiştir. Atbaşoğlu, kurbanla ilgili hazırladığı raporada, kurbanın önceden bu tür rahatsızlığının olmadığı ve işyerinde yaşadığı sorunlar nedeniyle “Major Depresif Bozukluk” rahatsızlığı yaşadığını ifade etmiştir. Aynı zamanda, bu süreçte depresyona giren ve kollarını jiletlemeye başlayan oğlunun yanı sıra eşinin de psikolojik tedaviye ihtiyaç duyduğu görülmektedir (Güçer, 2006).

2.5.2. Yıldırma Davranışlarının Örgütsel Sonuçları

Yıldırma davranışları, bireylerin üzerinde oluşturduğu olumsuz sonuçların yanı sıra örgütlerinde de olumsuz sonuçlara yol açmaktadır. Örgütün karşılaşacağı ilk olumsuz sonuç, mağdur kişilerin çalışmaması veya düşük performansla çalışmasıdır. Bununla

w

birlikte yaşanan yıldırma davranışlarına tanık olan veya taraf olan kişilerde de performans düşüklüğü görülür. Kırel’e (2007: 331) göre, bu davranışlara karşı tedbir alınmazsa, örgüte olan güven dolayısıyla çalışanların örgüte bağlılığı, motivasyonu, tatmini azalır, çalışma ortamı stresli bir hale gelir ve iş verimliliği düşer. Cemaloğlu’na (2007b: 118) göre, yıldırma ortamında bulunan sosyal destek ve örgüt ilklimi olumsuz yönde etkilenmektedir. Bu durum bilgi ve iş akışını zayıflatır. İşin zayıflaması ise iş stresinin artışına neden olur. Bu bağlamda örgütte meydana gelen yıldırma davranışlarına müdahale edilmediği taktirde, yıldırma kendi kendine pekiştirici bir sürece girer ve zamanla büyür.

Tutar (2004: 109), bu durumu “çalışanlar iş yapmak yerine mesai yapmaya başlar” şeklinde ifade etmektedir. Bunun dışında çalışanlar devamsızlık, işe geç gelme ve erken ayrılma gibi davranışlar da gösterirler (Yücel, 2002: 30). Bu nedenle kritik noktalardaki yetişmiş personel kaybı başlar, çalışanlar arasındaki birlik ve beraberlik kaybolur. Bu durum örgütün zayıflamasına neden olur (Tınaz, 2006: 157). Namie (1999)’ye göre, yıldırma davranışlarıyla karşı karşıya kalan çalışanların %82’si işyerinden ayrılıyor. Bu durum örgütün performansını ve üretimini olumsuz yönde etkilemektedir.

Bulutlar ve Öz, (2009: 278) göre, birçok araştırma, bireylerin örgüte karşı olan olumsuz duygusal bakışın, örgütte meydana gelen yıldırma davranışlarıyla ilgili olduğunu göstermektedir. Bir yıldırma davranışı mağdurun duygularını etkilediğinde, bu etki bireyin örgüt ile olan duygusal bağlılığı etkilemektedir. Buna benzer sonuçlar başka araştırmalar tarafından da desteklenmektedir. Cemaloğlu ve Korkmaz (2010:27), ilköğretim okullarında yapmış oldukları araştırmada, yıldırma davranışlarının olduğu ortamlarda örgütsel öğrenmenin pozitif özelliklerinin zayıfladığını, aynı zamanda yıldırma davranışlarının azaldığı ortamlarda ise örgütsel öğrenmeye ilişkin pozitif özelliklerin güçlendiği sonuçlarına ulaşılmıştır.

Cemaloğlu (2007a: 22), yaptığı bir çalışmada Türkiye’de ilköğretim okullarında görev yapan öğretmenlerin, yıldırma davranışlarına maruz kalma düzeyleri ile okul sağlığı arasında ters orantılı bir ilişki saptamıştır. Cemaloğlu, bunu “örgüt sağlığı, okulda yaşanan yıldırma davranışlarının bir göstergesidir” şeklinde ifade etmektedir. Bir başka ifade ile okulda çalışanlar arasında, yaşanan yıldırma davranışlarının düzeyi arttıkça, örgüt sağlığının olumsuz etkilendiği şeklinde ifade edilebilir.

Yıldırma davranışları ilk bakışta, örgütler için küçümsenebilecek bir olgu olarak görülmektedir. Buna bağlı olarak çoğu örgüt, bunun örgüt için çok önemli bir konu

w

olmadığı kanaatini taşıyabilir. Hatta bazen meydana gelmesine izin verebilir. Davenport ve diğerlerine (2003: 127) göre, örgütler bunu küçümseseler de, sinsice büyür ve kronik sorunlar yaratabilir, bazı durumlarda örgüt için ölümcül bile olabilir. Ayrıca, yıldırma davranışları iş ortamında bir defa görülürse, bundan kurtulmak zor olur (Baykal, 2005: 204).

Meydana gelen yıldırma davranışı, çalışanı doğrudan etkiler, ancak aynı davranış örgütü hem doğrudan hem de dolaylı olarak etkiler. Örneğin “bir çalışana, örgüt dışından birinin önünde bağırılması” çalışanı doğrudan olumsuz etkiler. Bu etki çalışanın moral bozukluğuna ve işinde performans düşüklüğüne neden olur böylece örgütü dolaylı yoldan etkilemiş olur. Aynı davranış, örgütün dışarıdaki imajına da zarar vererek örgütü doğrudan etkiler. Bu nedenle, her ne kadar kişi ve örgütün etkilenme dereceleri karşılaştırılamaz olsa da, örgüt iki farklı yönden etkilenmekte olduğunu ifade edebiliriz.

Yıldırma davranışlarının örgüt açısından maliyet hesaplaması incelendiğinde, ABD’de 9000 kamu çalışanı üzerinde yapılan araştırmada, çalışanların son iki yılda yıldırmaya maruz kaldıkları saptanmış ve bunun zaman ve verimlilik açısından 180 milyon dolara mal olduğu hesaplanmıştır. Bu rakam çalışanların karşılaştığı sağlık sorunlarını ve örgütün maddi kaybını içermemektedir (Arpacıoğlu, 2003).

Ekonomistlerin yapmış oldukları hesaplamalara göre, örgütlerde meydana gelen yıldırma davranışlarının örgüte olan maliyeti, bu davranışları önlemek için yapılması gereken programların maliyetinden çok daha yüksektir (Resch, Schubinski, 1996: 295). Bu maliyete rağmen, örgütler bu davranışların önlenmesi için gerekli olan programları gereksiz olarak görmektedirler (Kırel, 2007: 318).