• Sonuç bulunamadı

XIX Yüzyıl Tiyatro Mekânı

Belgede Tiyatro Mekânının Değişimi (sayfa 80-122)

ġekil 3.31: Teatro Olimpico‟da perspektifli sokak manzaralarını içeren sahne [Url-

3.9 XIX Yüzyıl Tiyatro Mekânı

İngiltere‟de XIX. yüzyılın başlarında gerçekleşen sanayi devrimiyle ülke refaha kavuşmuş; Fransa ile yapılan savaşlar sebebiyle 1840‟lara kadar maddi kriz devam etmişti. Bu tarihten sonra işçi sınıfı da tiyatroya gitmeye başlamıştır. Tiyatroya olan yoğun ilgi sebebiyle yeni kumpanyalar kurulmuş, ruhsatlı tiyatroların kapasiteleri artmış ve özellikle Londra‟da yeni tiyatrolar (Şekil 3.61) açılmıştı (Brockett, 2000).

ġekil 3.61: Londra‟da inşa edilen pek çok yeni tiyatrodan biri olan Royal Coburg tiyatrosunun 1818‟de açıldığı zamanki iç görüntüsü (Brockett, 2000) XIX. yüzyılın önemli tiyatrolarından Covent Garden (Şekil 3.62) 1808‟de, Drury Lane ise 1809‟da yanmıştı. Covent Garden tiyatrosu 1809‟da yeniden yapılmıştı ve sahne önünden üst balkonun en arka noktasına kadar 31.5 m uzunluğundaydı. Yeniden inşa edilen Drury Lane tiyatrosu (1812) da biraz daha küçük ölçülerine rağmen gösterişli oyunları oynamak için oldukça elverişliydi (Brockett, 2000). Teatral efektler, dönem oyunlarının gerçekliğini artırdığı için oyunların görselliğini kuvvetlendirmek adına bolca kullanıldı. Örneğin; binicilikle ilgili oyunların popüler olmasıyla tiyatro bünyelerine süvari birlikleri eklendi ve sahne mekânizmaları da ona göre düzenlendi. Çeşitli törenler, resmi geçitlerin betimlendiği sahnelerde de gerçekliğe çok önem verildi, kalabalık kadrolar düzenlendi ve izleyiciye detaylı bir sahne gösterisi sunulmuş oldu (Brockett, 2000).

XIX. yüzyıl İngiltere‟sinde kutu dekora geçişte öncü olan kişi 1831-1839 yılları arasında Olympic Theater‟da yöneticilik yapmış olam Madame Vestris‟tir. Kutu dekorun kullanımı Madame Vestris‟le birlikte tanınmış ve XIX. yüzyıl sonlarına doğru gerçekçilik akımının yükselmesiyle artmıştır. Tiyatroda yöneticilik yaparken yapımdaki bütün öğelerle ilgili olan Madame Vestris, mekân tasarımıyla da yakından

ilgiliydi. Kutu dekorlarıın içini, yerlerdeki halılar, kapı kolları, biblolar gibi detaylara kadar düşünür ve aynı özeni kostümlerde de gösterirdi (Brockett, 2000).

ġekil 3.62: Covent Garden (1824) tiyatrosu (Brockett, 2000)

1843 yılından sonra tiyatro yapım alanına bir canlılık gelmiş ve ilerleyen yıllarda da tiyatro yapımı gittikçe artmıştır. 1860 yılında 21 olan tiyatro yapılarının sayısı 1870‟te 30‟a çıkmıştır. 1840‟lardan sonra Drury Lane tiyatrosu ve Covent Garden tiyatroları popülerliklerini azaltmış ve farklı türler denemeye başlamıştı. Bu dönemde kimliğini korumaya devam eden Haymarket tiyatrosu (Şekil 3.63) yapıldığı 1821 yılından günümüze kadar ayakta kalmıştır. Bu tiyatro XIX. yüzyılın başında suda yapılan oyunlarla ün kazanmış, daha sonra ise müzikaller ve pandomim oyunları yoğun olarak oynanmıştır.

XIX. yüzyıl sonlarında dekor tasarımına verilen önem kadar seyir yeri tasarımına da önem verildi. Yeni yapılan tiyatrolar daha küçük boyutlarda tasarlanarak salon yeri geniş tutulup balkon yerleri dar tutuldu. Yapılan balkonlarda ise destek direkler kaldırılarak sadece dirsekler kullanıldı. Tiyatro mekânının iç konstrüksiyonunda yapılan bu gibi değişiklikler izleyicinin izleme kalitesini artırdı. Görselliğin ön plana çıkması dekorlar için de geçerliydi. Gerçeğe en üst düzeyde benzerliğin

sağlanabilmesi için pek çok efekt kullanıldı ve sahne zemininde düzenlemeler yapıldı. Sahne zemininde yer alan ışıklara paralel olarak yerleştirilen kirişlerle dekor parçaları hareket ettiriliyordu. Yukarıdan düşme ya da bir yamaca tırmanma etkisinin yaratılabilmesi için hareketli bir panorama yukarıdan aşağıya iniyordu. Sahne zemininde oyuncuyu kaybeden boşluklar yapılıyordu. Sahnede hareketi ifade etmek için ise Ben Hur oyunundaki at yarışı sahnesinde olduğu gibi üzeri boyalı panolar, koşan atların arkasında hareket ettirilmiştir (Brockett, 2000).

ġekil 3.63: Haymarket Theater, 1821‟de yenilenmiş olan tiyatronun içi (Brockett, 2000)

XIX. yüzyıl sonunda Fransa ve Almanya‟da olduğu gibi İngiltere‟de de “özgür tiyatro” ortaya çıkmış ve “Independent Theater” olarak adlandırılmıştır. 1891-1897 yılları arasında faaliyet gösteren tiyatroda genelde çeviri oyunlar oynanmıştır (Brockett, 2000).

XIX. yüzyıl Avrupa‟sının en belirgin yanı orta sınıfın öne çıkması ve idarenin demokratikleşmesi oldu. Demokratikleşmede öncü ülke 1789 yılında “devrim”i başlatan Fransa oldu. İhtilalle başlayan demokratik düzen hayali 1810 yılında Napolyon‟la birlikte imparatorluk hayallerine dönüştü. Endüstri devrimiyle birlikte

kurulan fabrikalar ve iş imkanları insanlara yeni yaşam olanakları sundu; fakat düzenli bir şekilde oturmamış olan şehirleşme hareketi Napolyon‟un döneminde halk için büyük sıkıntılar yarattı. 1830‟lara kadar doğallık, eşitlik ve idealizmi savunan romantizmden sonra 1850‟lere doğru gerçekçilik akımı etkili oldu. Fransız Devrimi sonrasında Paris tiyatrolarında romantizm etkisinde koyu milliyetçi ifadelere sahip olan oyunlar oynanmış ve 1791‟de Paris‟in önemli tiyatrosu Comedie Française iç çekişmeler sebebiyle iki farklı gruba ayrılmıştı. Napolyon döneminde dağılan Comedie Française tekrar birleşmiş ve 1801 yılında tiyatro yapısı devlet malı olmuştu (Brockett, 2000).

1800-1830 yılları arasında gerçek olay ve mekân yaratma çabaları bulvar tiyatrolarından gelmişti. Genellikle doğal afetlere dayanan kurgular için etkili çeşitli efektler kullanılmaktaydı. Dekorda gerçekçi ortam yaratma çabaları (Şekil 3.64) ve tarihsel oyunları gerçekçi bir biçimde ifade eden mekânlar (Şekil 3.65) kullanıldı. Bulvar tiyatrolarında yeni mekân denemeleri sahnelerde şimdiye kadar görülmemiş efektlerle gerçekleştirildi, egzotik ve otantik tasarımlar ortaya çıktı. Panorama ve diorama gibi dekor teknikleri Daguerre ve Ciceri tarafından kullanılarak sonraları da kullanılacak olan yanılsama ve ışık tekniklerine öncü oldu. Yeni açılan tiyatro yapılarında bu tekniklerin uygulandığı dekor anlayışı kullanıldı. Paris Opera binasında gerçek nehir ve şelaleler yapmak için su sistemleri kullanılmıştı. Oldukça masraflı olan bu dekor tarzı yerine sonraları tavan da dahil olmak üzere iç mekânları ifade eden “kapalı dekor” lar kullanıldı (Brockett, 2000).

ġekil 3.64: Paris‟te Theatre de la Gite‟de sergilenen (1828) La peste de Marseille (Marsilya Vebası) isimli oyunun III. Perde dekoru (Brockett, 2000)

ġekil 3.65: Philippe Chaperon‟un Oidipous Tyrannos (Kral Oidipous) için

hazırladığı dekor, (1881-1882) Revue des Arts Decoratifs‟ten alınmıştır. (Brockett, 2000)

Sanatta gerçekçilik Antik Yunan‟dan itibaren aralıklı olarak denenmiştir. Rönesans'la birlikte yanılsama ve romantizm etkili olmuş ve doğa ile doğanın güzelliği heyecan uyandıran yanılsama ve efektlerle verilmiştir. 1850‟lere gelindiğindeyse sanat ve edebiyat nesnellikten yana olmaya başladı. 1853‟te Fransa‟da ortaya çıkan gerçekçilik akımının temel ilkeleri gerçeğe sadece doğrudan gözlemle ulaşılabildiği, yaşanılanların gözlemlenebileceği ve gözlemcinin nesnel olması gerektiğidir. Gerçekçilik akımı tiyatro yapıları, dekorlar ve kostümlerde de etkisini göstermiştir. XIX. yüzyılın sonlarına doğru Fransız yerleşik tiyatrolarıyla gezici kumpanyalar arasında artan rekabetler sebebiyle yerleşik tiyatrolar zor günler yaşamıştı. Paris tiyatroları belirli tiyatro türleri (komedi, dram, vodvil gibi) üzerinde uzmanlaşmış ve her tiyatro belli bir tür üzerine oyunlar oynamıştı. Oyunların başarılı sayılması için uzun süre oynanması gerekiyordu; fakat gerek tiyatrolar arasındaki çekişmeler gerekse gezici kumpanyaların gelişi oyunların izlenmesini etkiliyordu. Bu çekişmeli ortam XIX. yüzyılın son yarısına canlılık getirmiş, dönemin gelenekle değişim arasındaki gerilimi de tiyatro ortamına yansımıştır. 1860‟larda Napolyon‟un büyük bulvar projesi kapsamında bulvar tiyatroları yapılmış ve bu yapılar eski tiyatrolardan farklı olarak bazı yeniliklere sahip olmuşlardı. Bu tiyatrolarda seyir yerinde ön kısımda rahat koltuklar konulmuş ve geçmişteki gibi arka bölümde yer alan „pit‟

bölümü korunmuştur. Bankların konduğu bu kısım, üzerinde galeriler olan localarla çevrilmişti. Bazı tiyatrolar ise oturma odası gibi düzenlenmiş olan “seçkinler locası” na sahipti. Çerçeve sahne ise yüksek galerilerden oyunun rahatlıkla izlenmesi amacıyla yüksek yapılıyordu. Sahne önüne suflör/ suflöz için bir apron yapılması ve efektler için uçma makinaları ve sahne değişimi için direkli araba kullanımı gibi geçmişte kullanılan teknikler gerçekçilik akımıyla birlikte terk edilmedi; ancak ortaya çıkan oyunlar daha sade ve nesnel oldu. Doğalcılık ve Simgecilik, 1886‟da kurulan ve sadece abonelerin oyunlarını izleyebileceği “Theatre Libre” in (özgür tiyatro) oyunlarıyla etkisini gösterdi. Dekorun oldukça sade ele alındığı bu tiyatroda “söz dekoru yaratır” sloganı benimsenmişti. Oyunlar basit çizgilere sahip boyalı panoların kullanıldığı son derece sade dekorlarla oynandı. Sadeleşmeyle birlikte sahne konstrüksiyonunda gelişmeler yaşandı (Şekil 3.66). Oyun oynama tarzının da farklılaşması ile bu tiyatro, döneminde devrim yaratan oyunlarını ortaya koydu.

ġekil 3.66: XIX. yüzyıl sonlarına ait bir sahne arkası ve konstrüksiyonu. Pougin, Dictionnaire du Theatre‟dan, (1884) alınmıştır (Brockett, 2000).

İsviçre doğumlu Adolpe Appia (1862-1928) Fransa, İtalya ve İsviçre‟de çalışmış ve sahne sunumunda çatışan üç öğe olduğunu ortaya koymuştu; devinen üç boyutlu oyuncu, düşey tasarım ve ufuksal zemin. Üç boyutlu insanın hareketlerinin, iki boyutlu dekorun içinde kısıtlandığını düşünerek sahneye merdivenler, farklı platformlar gibi üç boyutlu elemanlar ekledi. XX. yüzyıl modern tiyatro teorisini

etkileyen Appia, ışık tasarımının da sanatsal bütünlük ve algı açısından izleyiciye vereceği hisle bağlantılı olduğunu vurgular (Candan, 2003).

1805-1806 yıllarında Almanya ve Avusturya‟nın Napolyon‟un yönetimi altına girmesiyle bu topraklarda ulusalcılık akımı yükseldi. Bu dönemdeki sansür uygulamaları ile 1830 yılına kadar Almanya tiyatro adına verimsiz ve yaratıcılıktan uzak bir dönem geçirdi. 1840 yılına doğru tiyatroların canlanması ve devlet desteğiyle her büyük şehirde, özellikle Berlin ve Viyana‟da yeni tiyatrolar açıldı ve bu şehirler kültürel yapılarıyla diğer şehirlere göre üstün konuma geldi (Brockett, 2000).

Almanya‟da gerçekçilik akımı tiyatro oyunlarında, dekor ve kostümde kendini gösteriyordu. Tarihi dönemlere uygun olarak yapılan kostüm ve dekorlar dönem oyunlarında kullanıldı. İki sahne kanadı arasında kapı ya da pencerelerin kullanıldığı dekorlar kapalı dekor sistemlerine önayak oldu ve ilk kapalı dekor sistemi 1825 yılında Berlin‟de kullanıldı. Mimar Weigman, 1840 yılında Shakespeare‟in Twelfth Night’ı (Onikinci Gece) için tasarladığı sahnede (Şekil 3.67) oyun alanının üç tarafını çevreleyen bir ön cephe monte etmişti. Bu ön cephenin her iki ucunda girişler, geri planda bir iç sahne alanı bulunmaktaydı. Shakespeare‟i yeniden yorumlayan bu yapım ve dekoru oldukça ilgi toplamıştı.

ġekil-3.67: Mimar Weigman‟ın Twelfth Night (Onikinci Gece) için tasarladığı dekor (Brockett, 2000)

Gerçekçilik ve doğalcılığın etkisiyle XIX. yüzyıl sonlarına doğru kır yaşamının anlatıldığı ve köylü oyunları adı verilen bir oyun türü Bavyera‟da oluştu ve oradaki kumpanyalar Almanya‟nın çeşitli bölgelerine turnelere gittiler. XIX. yüzyılın sonlarında Alman dilinin konuşulduğu en önemli tiyatro Viyana‟nın Brugtheater‟ı (Şekil 3.68) oldu. Dile önem veren bir yönetmen olan Laube‟nin yönetiminde olması bu tiyatronun öne çıkmasını sağladı. Laube, seyirciyle oyuncuyu yakınlaştıran kutu dekoru ve dikkati oyuncudan alan abartılı dekorlar yerine sade odaklı dekorları tercih etti. Böylece oyunculuk ve dil kullanımı ön plana çıkacaktı (Brockett, 2000).

ġekil 3.68: XIX. yüzyıl sonunda Viyana‟da Burgtheater‟in içi (Brockett, 2000) Almanya doğumlu Richard Wagner (1813-1883) müzik ve tiyatro alanlarında önemli çalışmalar yapmış ve modern tiyatro teorilerini etkilemiştir. Dramın içine müziği katan Wagner‟in fikirleri tiyatro mimarisi üzerinde de etkili olmuş ve 1876‟da Bayreuth‟ta açılışı yapılan Festpielhaus (Festival Tiyatrosu) Wagner tarafından tasarlanmıştır.

Almanya‟da XIX. yüzyılın sonunda Fransa‟da olduğu gibi bir “özgür tiyatro” kavramı ortaya çıkmıştı. 1889 yılında Fransa‟daki “Theatre Libre”in isminden esinlenerek Almanya‟da “Freie Bühne” yaratılmış ve bu tiyatro Almanya‟da pek çok tiyatronun önünü açarak öncü olmuştur. 1890 yılında açılan “halk tiyatrosu” ise çalışan sınıfın kültür düzeyini artırmayı amaçlamıştı. XIX. yüzyıl Almanyası

gerçekçiliğin hakim olduğu, yüzyıl sonlarına doğru da halka yönelik oyunların oynandığı bir yüzyıl oldu (Brockett, 2000).

XIX. yüzyıl başlarında Fransa ile savaş halinde olan Rusya‟da tiyatro savaş sonrasında verimli bir döneme girmiş olsa da oynanan tüm oyunlar Çar I. Nicholas‟ın sansüründen geçiyordu. Böylece genelde çarı öven oyunlar veya romantizmin etkisindeki milliyetçi oyunlar sahneye konabiliyordu. 1801-1826 yılları arasında Rus Emperyal Tiyatrosu‟nun Repertuar Müdürlüğü‟nün başına gelen Prens Aleksander Shakhovsky (1777-1846) Moskova‟da sarayın bir bölümüne ek bir yapı ve okul yaptırarak Rusya‟da XIX. yüzyıl tiyatrosu adına önemli bir adım atmış oldu. XIX. yüzyıl başları sahne uygulamalarında tutuculuğun yaşandığı bir dönemdi. Genelde kanatlar ve asma perdelerden oluşan dekorlar kullanılıyordu. Kapalı dekorlar, 1830‟larda kullanılmalarına karşın, asıl ilgiyi yüzyıl sonunda görmeye başladı. Dekorda gerçekçiliğin hakim olması ve dönem anlatan dekorların yapımı ise yaygın olarak 1880‟lerden sonra başladı (Brockett, 2000).

XIX. yüzyılın sonunda Rusya ortamı reformlar ve despot yapı arasında gidip geliyordu. III. Aleksander döneminde sansür etkisini sürdürmeye devam etmiş ve Rusya, Avrupa‟daki demokratikleşme hareketlerinden pay alamayarak Avrupa‟dan soyutlanmıştı. Rusya‟daki gerçekçilik ve doğalcılık akımları Avrupa ile eşzamanlı çıkmış ve sansüre rağmen önemli eserler verilmiştir. 1882 yılında tiyatroların devlet tekelinden çıkarılmasıyla sansürün etkisi de azalmış ve bu dönemlerde tiyatroya olan yoğun ilgi sebebiyle taşra tiyatrolarının niteliği yükselmiştir (Brockett, 2000).

XIX. yüzyılda Amerikan tiyatrosu, yüzyılın başlarında (1800-1825 yılları arasında) durgun bir dönem yaşamıştı. Kentlerin kalabalık olmayışı ve izleyici azlığı sebebiyle az olan tiyatro sayısı yüzyılın sonlarına doğru şehirlerin kalabalıklaşmasıyla artmış, yerli ve yabancı oyuncuların desteklediği bir tiyatro ortaya çıkmşıtır. Yüzyıl başlarının en canlı tiyatro merkezi olan Philadelphia‟da 1794 yılımda Chestnut Street tiyatrosu kurulmuş ve bu tiyatro yandığı 1820 yılına kadar popülerliğini koruyarak faaliyette olmuştu. 1810‟lardan 1850‟lere doğru gelindiğinde hızla büyüyen Amerikan topraklarında yeni tiyatro yapıları (Şekil 3.69) kurulmuştu.

Amerika‟da tiyatro yapılarının kurulmasından önce kurulan kumpanyalar turnelere çıkıp çeşitli şehirlerde geçici yapılarda oynuyorlardı. Gezgin tiyatro oyuncularının önemli bir keşfi de gemileri tiyatro mekânı (Şekil 3.70) olarak kullanmak oldu. 1831

yılında zemini düz olan bir gemi tiyatro olarak kullanılarak Pittsburg-New Orleans arasında kat ettiği yolda oyunlar sergilenmiştir. Bu “yüzer tiyatrolar” 1925 yılına kadar kullanılmaya devam edildi (Brockett, 2000).

ġekil 3.69: New York Park Tiyatrosu‟nda (1822) Monsieur Park oyunu oynanırken (Brockett, 2000)

ġekil 3.70: Bir “yüzen tiyatro” ilanı (Brockett, 2000)

Amerika Birleşik Devletleri‟nde mekân tasarımına verilen önem 1815-1850 yılları arasında arttı. Oyunların tarihsel yapılarına uygun dekorların yapımı 1840‟lı yıllarda başlamıştı. İngiltere‟de gerçekçi, kapalı dekor kullanımının öncüsü sayılan Madame

Vestris‟in Amerika‟ya turneye gelişiyle Amerika‟da da 1838 yılında kapalı dekor kullanılmaya başlandı (Brockett, 2000).

XIX. yüzyılın sonlarında Avrupa‟ya hakim olan akımlar ABD‟ye de hakimdi; fakat yüzyılın ikinci yarısında ülkede gerçekleşen iç savaşlar ülkenin tiyatro gelişmeleri açısından zor bir döneme girmesine sebep olmuştu. 1850‟li yıllardan sonra ekonominin yeniden canlanması, altın madenlerinin bulunması ülkede genel bir canlılık yarattı. 1850‟li yıllardan 1870‟li yıllara kadar olan dönemde İngiltere‟de olduğu gibi burlesk-ekstravaganza (açık saçık müzikal komedi) türü popüler oldu ve müzikal komediler önem kazandı. XIX. yüzyılda Amerika‟nın ekonomik ve göç alma açısından hareketli olan yapısı içinde yerel tiyatrolar kadar gezici kumpanyalar da yerlerini buldu.

1869 yılında New York‟ta kurulan Booth‟s Theater, yüzyılın ikinci yarısında tasarımıyla öne çıkmıştı. 1896‟da tiyatroda yapılan değişikliklerle dönemindeki Avrupa tiyatrolarından farklı olarak sahne tabanı düzleştirilmiş, dekoru kaydıran raylar yerine hidrolik asansörler ve uçma makineleri kullanılmıştır. Apron (önlük) sahnesi bulunmayan Booth Theater‟da kutu dekor, gerçeğin yanılsaması için kullanılmıştı. Bu tiyatronun sahne gerisinde tuzaklar (hidrolik asansörler) ve artık raylar kullanılmadığı için desteklerle ayakta duran manzara parçaları bulunurdu (Şekil 3.71). Kutu dekorun yanı sıra sahnede gerçeklik, elektrikli mekanizmaların kullanımıyla da sağlanmıştır. Örneğin at yarışlarının betimlendiği oyunlarda (Şekil 3.72) zeminde yer alan elektrikli bantlar ve panoramalarla hareket sağlanmıştır (Brockett, 2000). XIX. yüzyılın son döneminde ABD‟de hakim olan tiyatro ağırlıklı olarak gezici kumpanyalar tarafından yapılıyordu. Yerleşik tiyatroların tutunabilmesi, süreklilik açısından zordu. Bazı kumpanyalar ise yerleşik tiyatrolarda dönemsel olarak barınıyordu.

3. 10 Modern Tiyatro Mekânı

XIX. yüzyılın sonunda tiyatro kendisinden önceki dönemlerin doğal sonucu olarak gelişmişti; ancak 1875‟ten sonra çeşitli yazar ve yönetmenler geçmişle bağı kopardılar ve “modern” tiyatroyu başlattılar (Brockett, 2000). XX. yüzyıl tiyatrosunun en belirgin eğilimi, yazarlıkta, sahneye koyuculukta, oyunculukta ve tiyatro gösterisine katılan bütün yardımcı sanatlarda yeni anlatım olanakları aramak ve bunları cesaretle denemek olmuştur.

ġekil 3.71: Booth‟s Theatre‟da sahne gerisi (1870) (Brockett, 2000)

ġekil 3.72: Union Square Theater, (1889-1890) New York‟ta oynanan bir at yarışı (Brockett, 2000)

Bireylerin hızlı hayatına paralel olarak sanat akımları da hızlıca değişti ve her dönemde olduğu gibi bu dönemde de toplumsal ve siyasi değişiklikler sanata yön verdi. XX. yüzyıla kadarki yüzyıllarda gelişmeler daha çok ülke ve bölge bazında gerçekleşirken bilginin daha hızlı ulaştığı ve globalleşme temellerinin atıldığı XX.

yüzyıl akımları global anlamda daha etkili oldu. Dünyayı etkileyen iki önemli savaş da sanatsal yönelimlerde etkili oldu. Çeşitli akımlar çıkmış olsa da bu yüzyılın hakim eğilimleri Gerçeklik ve Karşı Gerçeklik oldu. Gerçeklik akımı, eleştirel gerçeklik ve toplumcu gerçekliğe doğru bir gelişim gösterdi. Karşı Gerçeklik ise simgeciliği, dışavurumculuğu, gerçeküstücülüğü, gelecekçiliği, konstrüktivizmi ve benzer akımları kapsadı. Bu iki eğilim bazı dönemlerde, özellikle II. Dünya Savaşı‟ndan sonra birbiri içine geçti (Şener, 2003).

Tiyatro sanatının özünde yer alan yanılsama, tiyatronun ortaya çıkışından bu yana dönemlere göre farklılık gösterir. Yanılsama etmeniyle sahnede yaratılan ”öyleymiş gibi” seyirciye sunulur. XIX. yüzyılın sonlarında gerçeklik ve doğalcılığın etkisiyle ortaya çıkan kutu sahneler, yanılsamayı en üst düzeyde hissettiren sahnelerdi. Modern tiyatroda ise yanılsama yerine gösterimci, simgesel anlatımlar tercih edilir (Candan, 2003). Bu dönemde teknolojinin ilerlemesi dekor teknikleri konusunda da büyük yenilikler ve deneysel çalışmaların yapılmasına olanak verdi. XX. yüzyıl başlarında çağdaş tiyatro düşüncesinin temelini Richard Wagner, Adolphe Appia, Edward Gordon Craig, Max Reinhardt, Meyerhold ve Jacques Copeau gibi öncü isimler oluşturdu (Nutku, 2008).

XIX. yüzyılda hakim olan doğalcılığın aydınlanmacı-akılcı temelleri tiyatronun sanat yönünü eksik bırakıyordu. XX. yüzyıl çağdaş tiyatrosu, edebi eserin tiyatroyu birebir yönlendirdiği bir tiyatro olmak yerine bağımsız bir sanat türü olarak var olmalıydı. Tiyatronun tamamen yazınsal olarak algılanmasından kurtulunmasına bağlı olarak yönetmen kavramı da değişmişti. Önceleri bir edebi eserin uygulayıcısı olarak görülen yönetmen, XX. yüzyılda tiyatro sanatının yaratıcısı olarak görüldü. Bu bağlamda Richard Wagner‟in ortaya çıkardığı “Gesamtkunstwerk” kavramı estetik bilimi ve tiyatro sanatı açısından öncü oldu. Özdemir Nutku tarafından “toplu sanat yapıtı”, Sevda Şener tarafındansa “birleşik sanat yapıtı” olarak dilimize çevrilen bu kavram, Richard Wagner (1813-1883) tarafından dram sanatının müzik, edebiyat, oyunculuk, mimari ve resim sanatlarınının bileşkesi olduğu şeklinde açıklanır. Wagner, tiyatro eserinin ortaya konmasında reji kavramını, sahne tasarımcısının diğer tüm sahne insanları ve müzisyenlerle olan ilişkiyi kurması gerektiğini ortaya koydu ve oluşturduğu tiyatro teorisiyle birlikte tiyatro mimarisi ve dekor konusunda da öncü oldu. Almanya‟nın Bayreuth kentinde 1876 yılında kuruluşuna ve tasarımına

ön ayak olduğu Bayreuth Festspielhaus (Bayreuth Şenlik Tiyatrosu) ışıklar, dekor ve müzikle bir bütünsellik ve dramatiklik yaratarak seyirciyi büyülerdi (Şekil 3.73).

ġekil 3.73: Bayreuth Festspielhaus planı (Brockett, 2000)

Wagner, localı, parterli, galerili bir düzenlemeden uzak durmuştur. Seyir yerinin ana bölümünde otuz basamaklı oturma yerleri vardır; yanlarda localar ve ana koridor yoktur; her sıra yanlardaki çıkışlara açılır. Seyir yerinin arkasında küçük bir galerinin yer aldığı tek bir loca yer alır. Tiyatronun kapasitesi 1745 kişi olup iyi bir görüş için oturma düzeni yelpaze biçimindedir. Orkestra çukurunun görüş alanı dışında yer almasıyla sahnenin ideal dünyası ile seyir yerinin gerçek dünyası arasında bir ayrım oluşmuş oluyordu. Seyir yeri düzenlemesi (Şekil 3.74) bu tiyatronun en önemli özelliğiydi. Sahne temelde aynı özellikleri taşıyordu. Taraklanmış sahne zemini ve direkli araba sistemi korunmuş, bir yenilik olarak sahneye buhar veren bir sisstem

Belgede Tiyatro Mekânının Değişimi (sayfa 80-122)

Benzer Belgeler