• Sonuç bulunamadı

Ortaçağ Tiyatrosu Mekânı

Belgede Tiyatro Mekânının Değişimi (sayfa 43-50)

3. TĠYATRO MEKÂNININ TARĠHĠ

3.6 Ortaçağ Tiyatrosu Mekânı

Ortaçağ‟da Avrupa‟da o döneme kadar yapılmış olan tiyatro “şeytanın kilisesi” olarak adlandırılıp yasaklanmış olduğundan, tiyatro mekânı açısından önemli ilerlemeler olamamıştı. Kilisenin tiyatroya karşı olmasının en önemli sebepleri şöyle sıralanır: Tiyatro; a) gerçek olmayanı uydurur, b) susturulması gereken heyecanları uyarır, c) kutsal ruha aykırı düşen bir gerilim yaratır, d) ahlaka ve inançlara aykırı olana yer verir, e) kişiyi yararlı işler yapmaktan alıkoyar (Şener, 2003). Dünyasal gerçeklere dayanan tiyatro sanatının Ortaçağ‟da baskın olan din ortamında yerini

bulması mümkün olamadı; ancak insandaki seyir ve oynama içgüdüsünden hareketle tiyatro büyük ölçüde dine hizmet etti. Ortaçağ oyunları, aktif halk katılımının üst düzeyde olması sebebiyle ileriki dönemlerin önünü açmıştır. XII. yüzyılda Gotik katedraller, daha sonra ise kilise ve pazar yerleri tiyatro mekânı olarak kullanıldı. Kilisenin içinde oynanan oyunlar, halkın yoğun ilgisi sebebiyle kilisenin dışına taşıp kilise önlerindeki meydanlarda oynandılar. Din adamları, kilise içinde ve dışındaki oyunlarda yer aldılar; fakat kilise dışındaki oyunlar sebebiyle dini görevlerini aksattıkları düşünülerek oyunların tiyatrocular tarafından oynanmasına karar verildi. Tiyatrocular tarafından oynanan oyunlar, daha yumuşak dini öğeler içermeleri sebebiyle halk tarafından daha da çok sevildiler (Nutku, 2000). Ortaçağ tiyatro mekânı altı grupta toplanabilir: 1) Kilise içi 2) Oyun kilise dışında oynandığında kilisedeki düzene uygun kurulan oyun yeri 3) Sabit dekorlu oyun yeri 4) Tekerlekli yükseltiler üzerinde oyun yeri 5) Daire biçiminde çevrelenmiş dizi sahnelerin olduğu oyun yeri 6) Perdeli platform sahne (Nutku,2000)

1) Kilisede, paskalya, noel gibi yortular ve aziz günlerinde oynanan temsili oyunlarda İsa‟nın ahşap ya da demirden yapılmış olan sembolik mezarı kullanılıyordu. Bu mezarın yeri kilisenin doğu tarafındaki sunaktı. Bu mezarlar dışında kilisenin içinde sedes, loci veya domi olarak da adlandırılan mansionlar (Şekil 3.21) kurulurdu.

2) Kilise dışında, kilise düzeni göz önüne alınarak kurulan oyun yerleri olarak kilise meydanları, avlular, pazar yerleri seçiliyordu. Bu oyun alanlarında kilisenin de içinde yer alan mansionlar kurulurdu. Dışarıda geçen dini oyunların mekânında, hikayenin bütün sahneleri kimi ev biçiminde kimiyse yalnızca bir yükselti olan oyun yerlerinde gösterilirdi. Tek bir oyun alanında, farklı oyun yerlerinin bulunduğu bu oyun düzeni, bugünkü anlamda “simultane” sahne düzenini ortaya çıkarmıştır.

3) Fransa‟da kilise içinde oynanan mysterium oyunları (dini oyunlar) için kilise içinde sabit mansionlar dekor olarak kullanılırdı. Ayaklarla yerden yükseltilmiş mansionlardan birkaç basamakla yere inilirdi. Sabit dekorlu bir başka düzende de büyük bir platform üzerine kurulan mansionlar bulunurdu. Bu platformda en solda cennet, en sağda cehennemi simgeleyen dekorlar (Şekil 3.22) bulunurdu.

ġekil 3.21: Bir Ortaçağ kilisesinde ana nefte kurulan mansionlar (Brockett, 2000)

ġekil 3.22: Valensiya “acı çekme oyunu”nda (1547) kullanılan Cennet ve Cehennem mansionlu sahne (Brockett, 2000)

Cennet ve cehennemi simgeleyen dekorların dışında soldan başlayarak Tapınak, Kudüs, Şato, Piskoposlarevi ve Altın Kapı ortada yer alırdı. Cennet ve cehennemin arasındaki mansionların yeri her gün değişiyor ve tüm gösteri yirmibeş gün sürüyordu. Cennet mansionu, diğerlerinden hem boyut olarak daha büyük hem de daha yukarda yer alırdı. Makineler yardımıyla meleklerin uçtuğu, altın sarısı ışık efektinin verildiği davetkar bir mekândı. Cehennem mansionunda ise bir canavar ağzıyla cehenneme giriş sembolize edilirdi.

Cehennem mansionunun içinden alevler, duman ve gürültü çıkardı. Cennet ve cehennemi simgeleyen bu oyun yeri tüm evreni simgelerdi.

4) İngiltere‟de, XI ve XII. yüzyıllarda kilise oyunlarının dışarıda da oynanmasının gerekliliği ortaya çıkınca alan sıkıntısı sebebiyle izleyicilerin bölünmesi gerekti. Bir oyunun her bölümünün ayrı loncaların işçileri tarafından hazırlanıyor ve oyun zamanı izleyiciler kentin farklı yerlerinde toplanıyordu. İngiltere‟de şehirlerdeki açık hava oyunları tekerlekli sahnelerin (Şekil 3.23) üzerinde yer alan mansionlar üzerinde oynanıyordu. Pageant adı verilen bu tekerlekli sahnelerle oyun şehrin çeşitli yerlerine gidebiliyordu. Şehrin bir yerinde o mansionla ilgili olan bölüm bitmişse yerine başka bir mansion geliyor ve diğeri şehrin başka bir yerine gönderiliyordu. Oyunlar, sekiz arabaya kadar olan mansionlarla oynanıyordu. İngiliz tekerlekli oyunları Shakespeare dönemine kadar devam etmiştir (Nutku, 2000).

ġekil 3.23: İngiliz gösteri arabası ve bir oyun yerini yeniden kurgulayan bir çizim (Brockett, 2000)

5) Daire biçiminde dizili sahnelerin olduğu oyun yerini yan yana dizilmiş olan mansionlar oluştururdu. Ayakta kalan bazı Roma tiyatrolarında veya coğrafi olarak uygun olan yerlerde oynanan bu oyunlarda seyirciler, mekânı dairesel bir biçimde çevreliyordu. Bu çevreli oyun yerlerinde (Şekil 3.24 ve Şekil 3.25) seyirci de gösteriye her noktadan hakim oluyordu.

İngiltere, Cornwall‟deki çevreli oyun yerleri Viking yapılarına benzeyen; ancak oyunlara özel yapılmamış olup coğrafi açıdan tiyatroya uygun olan 36 m yarı çapındaki bayırlardan oluşuyordu.

ġekil 3.24: Sebat Kalesi oyununun yuvarlak oyun alanı (Brockett, 2000)

6) Zenginlerin ve önemli kişilerin saraylarında oynanan güldürü oyunlarında, basit dekorlu, mansionsuz, yükseltilmiş perdeli platformlar kullanılırdı. Ortaçağ‟ın temel sahne mekânları dışında bugünkü Belçika ve Hollanda topraklarında Rhetoric (Retorik) Odaları bulunurdu (Şekil 3.26). XIV. yüzyılın başından itibaren şiir, müzik ve dramayla ilgilenilen bu mekânlarda ortaya bir soru atılır ve farklı odalar arasında yarışmalar düzenlenirdi. Bazı oyunlar kapalı havada oynanırken bazıları da açık havada Elizabeth dönemi halk tiyatrosu sahnesine benzer sahnelerde oynanırdı. Büyük bir yükseltinin arka tarafına sabit bir cephe kurulur, sahne düzeyinde de arkaya açılan üç tane kapı açıklığı olurdu. Bu açıklıklar, duruma göre bir perdeyle açılıp kapatılırdı. Üç katlı olan bu cephenin ikinci katında da açıklıklar yer alır, en üst katındaysa adına festivalin düzenlendiği tanrısal kişiliğin oturduğu taht bulunurdu. Bu oyunlar için düzenlenen şatafatlı alaylarda büyük harcamalar yapılırdı. Retorik Odaları‟nda XVI. yüzyıla kadar dini mesajlar verilmeye devam edildi. İspanyollar‟ın, 1516‟da Protestanlar‟ın güçlenmeye başladığı toprakları ele geçirmesiyle oynanan oyunların Katolik kilisesi tarafından onayından geçmesi gerekliliğiyle ilgili bir ferman hazırlandı. Bunun sonucu olarak XVII. yüzyıldan itibaren profesyonel tiyatroların da gelişimiyle Retorik Odaları gözden düştü (Brockett, 2000).

Ortaçağ Avrupa Tiyatrosu‟nun çöküşündeki en önemli neden kilisenin kendi iç çatışmalarının tiyatroya yansımasıydı. Papa 1200‟lü yıllara kadar dinsel ve din dışı konularda çok etkiliydi. Ulusların oluşmaya başlamasıyla prensler toprakları üzerinde dinsel konularda da güç sahibi olmak istediler. Prensler ve papalığın arasındaki gerilimli ortamın içinde tiyatro reformcu yapının bir aracı olarak var oldu. Kraliçe I. Elizabeth, İngiltere‟de tiyatroyla ilgili oluşan tartışmaları sonlandırmak amacıyla dini oyunların sahnelemesini durdurdu. Dini konuların bırakılmasıyla oyun yazarları din dışı konulara dönmüşlerdi. Yunan ve Roma eserlerine ilgi yeniden artmış ulusal değerlerin yükselmesiyle ülkeler kendi ulusal ilgi ve karakteristik özelliklerini ön plana çıkarmışlardı. Ortaçağ‟da kentli soyluların mali desteğiyle ayakta duran tiyatrolar, Ortaçağ sonrasında profesyonelleşip kurumsallaşmışlardı (Nutku, 2000).

Dini etkilerin daha az baskın oluşu sebebiyle Ortaçağ İslam dünyası, Hristiyan dünyasına göre bilime ve felsefeye daha açıktı. İslam dünyası, Antik Yunan, İran ve Hindistan kültürlerini sanat, bilim ve felsefede sentezlemişti. Roma komedya geleneğinden gelen mimus oyunları İslam dünyası‟nda da yerini bulmuştu. “Mudhik” adı verilen bu oyunlarda taklit, meddahlık, şarkı ve dans önemli yer tutardı (Nutku, 2000).

ġekil 3.27: İran‟da taziye oyunu (And, 1974)

İslam‟da dinsel oyunlar sadece Şiiler‟de bulunurdu. Halife Ali‟nin oğlu İmam Hüseyin‟in Kerbela‟da öldürülüşünün temsil edildiği tören, İslam öncesi

dönemlerden gelen “tammuz” ritüeli ile bağlantılıdır. Muharrem törenleri, Fas‟ta ve Azerbaycan Türkleri arasında kutlanırdı. Bu törenlerde aşure pişirilir ve kurbanlar kesilirdi. Kerbela olayının temsilinin yapıldığı “taziye” oyununda (Şekil 3.27 ve Şekil 3.28) ise oyuna başlamadan molla (oyunun başı) seyircilere yaslı Fatma‟yı hatırlatır; kendinden geçip vücuduna vurur, saçlarını çekip üstüne yumruklar savurur ve izleyenlerin de aynı şeyi yapmalarını isterdi. Taziye gösterisinde Ortaçağ oyunlarında hakim olan simultane sahne düzeni vardı. Açık hava meydanında bulunan oyun yerinde çeşitli noktalarda, Kerbela olayını anlatan Hüseyin‟in kara bir bezle örtülü mezarı, ateşe verilecek olan küçük bir kamış kulübe gibi çeşitli temsili öğeler bulunurdu. Ortaçağ Avrupa oyunlarındaki simultane yapıda olduğu gibi, sahne arkası olmadığı için oyuncular sıraları gelince oynuyor ve oyunları bitince izleyicilerin önünde yerlerine oturuyorlardı. On bölümde oynanan taziye oyunu, dokuz veya on gün boyunca, bir kentteki oyun yerlerinin her birinde oynanırdı. İslam dünyasında seyircinin oyuncuya ve oyuna tepkileriyle katılımı olağandı. Seyirci, genel olarak oyunu oyuncuyla birlikte oynardı (Nutku, 2000).

ġekil 3.28: İran‟da taziye oyunu (And, 1974)

Belgede Tiyatro Mekânının Değişimi (sayfa 43-50)

Benzer Belgeler