• Sonuç bulunamadı

Roma Tiyatrosu Mekânı

Belgede Tiyatro Mekânının Değişimi (sayfa 34-43)

3. TĠYATRO MEKÂNININ TARĠHĠ

3.4 Roma Tiyatrosu Mekânı

Roma felsefesi, Yunan felsefesinden farklı olarak varlığın asal nedeni ve insanın evrenle olan ilişkisi üzerinde değil, insanın bu dünyadaki yaşam biçimi üzerinde durmuştur. Roma Tiyatrosu‟nun kaynağı Arvalles denilen din adamlarıyla çobanların ekin ekerken tanrıça Demeter adına yapılan törenlerdi. Ekinler kalktıktan sonra yapılan eğlenceler ve düğünlerde Antik Yunan‟daki komediye karşılık gelen “komos”lara benzeyen oyunlar oynanırdı (Şener, 2003). Bu gelenekle Romalılar eylül aylarında oyun alanlarında tragedya ve komedyalar oynamaya başladı. Tiyatro oyunlarının yanısıra ölen önemli kişilerin ardından oynanan oyunlar, zafer kutlamaları, dinsel törenler, zengin Romalılar adına oynanan oyunlar da bu mekânlarda oynandı.

Roma dönemi tiyatrolarının Anadolu‟daki önemli bir örneği olan Termessos Tiyatrosu (Şekil 3.8 ve Şekil 3.9) Antalya‟ya uzanan vadiye bakmaktadır. Büyük bir bölümü yamaca oturan tiyatroda izleyici bölümü, destek duvarlarınca taşınmaktadır. Roma dönemi taş işçiliğini yansıtan izleyici bölümü oturma yerlerinin çoğu ve sıraların altındaki kemerler korunmuştur. İki kademeli bir yerleşime sahip olan Termessos Tiyatrosu yaklaşık 4300 kişi kapasitelidir. Sahne binasının kapıları ve duvarlarının bir kısmı günümüze ulaşmıştır (Yılmaz, 2009).

Dinsel kutlamalara dayanan Yunan Tiyatrosu‟nun aksine Roma tiyatroları kent içinde, yapının dış görünüşünün dikkat çekeceği bir noktada gösterişli süslemeler, heykeller ve gösterişli mermer işçiliğiyle yapılırdı (Şekil 3.10). Roma dönemi, tiyatronun bir tapınak değil, insanların boş zamanlarını dolduran bir eğlence mekânı olduğu dönemdir. Roma döneminin başlarında ahşap olan tiyatro yapısı sonradan taş olarak yapılmaya başlanmış ve Roma-Helen tiyatro yapılarının planlama ve düzeni Rönesans dönemine kadar önemini korumuştur.

Roma ve Yunan tiyatro yapıları arasındaki farklar:

1) Yamaçlara kurulan Yunan tiyatrolarının aksine, Roma tiyatroları düzlüklere kurulmuştur ve çok süslü dış görünüşe sahiptir.

ġekil 3.8: Termessos Tiyatrosu‟nun planı (Nutku, 2000)

ġekil 3.9: Termessos Tiyatrosu‟nun görünüşü [Url-6]

ġekil 3.11: Marcellus Tiyatrosu, Roma [Url-8]

2) Asıl farklar tiyatro yapısının içindedir; Roma tiyatrosunda cavea denilen seyir yeri tam bir yarım yuvarlak şeklindedir. Eskiden dinsel anlam taşıyan orkestra daha küçük bir seyir yeri olarak ön sıraların ortasındadır. Esas oyun yükseltilmiş sahne üzerinde oynanır, orkestra ise gereken durumlarda oturma yeri olarak kullanılır.

3) Roma tiyatrosunda sahne bir buçuk metre kadar yüksekte yer alır ve derinliği fazladır. Yükseltilmiş sahnenin arkasında kapılar ve genelde orkestraya inen iki taraflı basamaklar bulunur.

4) Yunan yapısında episkenion adı verilen bölüm, Roma‟da frons scaene adını alır ve oldukça süslüdür (Şekil 3.11).

5) Yunan tiyatrosunda yan taraflardaki üstü açık giriş yerleri olan parodos‟ların Roma tiyatrosunda üstü kapatılmış ve vomitorium (çoğulu vomitaria) adı verilmiş ve orta sıralara gidişi sağlamak için seyir yeri altından tüneller yapılmıştır.

6) Roma tiyatro yapısı tek parça olup oyun ve seyir yeri bir bütündü. Roma tiyatrosu, son derece yalın olan ve yamaca yerleşmiş olan açık havadaki Yunan tiyatrosundan sonra ilk olarak bir bina durumunu almıştı (Nutku, 2000).

Her Roma kentinde bir veya iki tiyatro yapısı bulunurdu. Bugün en iyi durumda olan Roma tiyatrosu Türkiye‟deki Aspendos Tiyatrosu‟dur (Şekil 3.12 ve Şekil 3.13). İS 155 yılında Romalı mimar Zeno tarafından tasarlanan tiyatro bir dağ eteğine yerleşmiştir. Roma tiyatro yapıları, Anadolu‟da çoktanrılı inanca ait, tiyatronun

koruyucu tanrısı Dionisos‟un gözden düşüp tektanrılı Hıristiyanlığın yayılmasıyla İS V. yüzyıldan sonra fazla kullanılmaz hale geldi. Sahne binaları, tapınakları donatan güzel yontuların çoğu Hıristiyan Doğu Roma‟nın (Bizans) yıkımına uğradı ve pagan Roma‟nın eski inançlarına ait izler ortadan silindi (Yılmaz, 2009).

ġekil 3.12: Aspendos Tiyatrosu‟nun görünüşü [Url-9]

ġekil 3.13: Aspendos Tiyatrosu‟nun iç görünüşü [Url-10] 3.5 Doğu Tiyatrosu Mekânı

Geleneksel Hint tiyatrosunun kökenleri İÖ 5000 yıllarına kadar geri gitmekle birlikte yazılı ilk tiyatro oyunu örneği, Ashva-Gosha’nın İS I. yüzyılda yazdığı Budizm etkileri içeren Shariputraprakarana‟dır. İÖ. II. yüzyıl civarında yazılmış olan ilk

tiyatro kitabı ise Bharata Muni tararından yazılmış olan Natya Shatra’dır. Bu kitap sahne tasarımı, makyaj, estetik teorisi, dans, oyunculuk, yönetmenlik, müzik gibi kavramları inceler. Natya Shatra, Aristoteles‟in Poetika‟sının Hint kültüründeki karşılığı gibidir (Nutku, 2000).

Klasik Dönem Hint tiyatrosunda (IV.- VIII. yüzyıl) Hint kast sistemine başkaldıran, Rönesansta da yer alan şu ilkeyle yazılmış oyunlar bulunur: insan doğumla değil huyuyla soylu olur. Bunun dışında aşk, melodram, müzikli güldürü, dans–dram gibi tür ve temalar işlenir. Klasik sonrası dönemde (IX.–XI. yüzyıl) yazılan oyunlar halk diline yakın bir dille yazılmış, komedya, dinsel temalar ve Mahabharata destanından alınmış konular işlendi. Hint dramı XI. yüzyıldan sonra bir gerileme dönemine girdi ve parlak dönemini XVII. yüzyılda halk dramlarıyla yaşadı. Hint Tiyatrosu‟nda işlenen dram türleri; malzemesini mitoloji ve tarihten alan, kahramanlarını işleyen nataka ile malzemesini günlük yaşamdan alan devlet memurları ve olağan insanın günlük yaşamını inceleyen prakarana’dır. Klasik Dönem sonrasındaki diğer önemli ilerleme “Edebi Kukla Oyunu” nun doğuşu oldu. Edebi kukla oyunundaki ilk yapıt XIII. yüzyılda Ramayana destanının bir bölümünün işlendiği Dutangada isimli yapıttır (Nutku, 2000).

Hint tiyatrosu, sarayların içinde geçici platformlarda ve krallarla soyluların özel olarak yaptırdığı üçgen, kare ve dikdörtgen biçimli yapılarda (Şekil 3.14) oynanırdı. Bu yapılar iki büyük salona sahip olup ahşap ve iki katlıydı. Yapıya ait iki salondan önde olan oyunun oynandığı yer, arkada olan ise seyirci yeriydi. Sahnede bir perde bulunur ve sahne arkası böylece gizlenirdi. Sahne iki katlıydı ve üst katta oyunun belli bölümleri oynanırdı (Nutku, 2000).

İlk Çin tiyatrosu, İÖ 1500 yılına uzanan Shang Hükümdarlığı‟nda müzik, dans, akrobasi, sözsüz oyun sanatları ve şiirli konuşmalarla gelişti. T‟ang Hanedanı imparatoru Ming Huang (712-755) dönemine kadar Çin tiyatrosunda gösteriler ilkel bir biçimde oynanmıştı. Çin tiyatrosu, bu hanedanın verdiği önemle ilk kez bir tiyatro okuluna kavuşmuştu. Ming Huang, sarayın armut bahçesindeki bir yere kurduğu okula, “Armut Bahçesi” adını vermiş ve Çin tiyatrosuna yaptığı bu önemli katkı sebebiyle XX. yüzyıla kadar “tiyatronun koruyucu meleği” olarak anılmıştır (Nutku, 2000).

ġekil 3.14: Eski Hint tiyatrosu planları (Fuat, 1984)

Klasik Çin sahnesi Hint sahnesiyle benzerlikler taşırdı. Sahne dekorsuzdu ve mekânın iki girişi vardı. Kent içinde ilk tiyatrolara “çayevi” (Şekil 3.15) adı verilmişti. Bu tiyatrolarda varlıklı seyirciler salondaki masa ve sandalyelere oturup çaylarını içer, şekerlemeler yerlerdi. Diğer seyirciler kenarlarda bulunan masalara otururlar, kadınlar ise üst kattaki localarda yerlerini alırlardı. Oyunlar, kentsel yaşamın önemli bir faaliyetiydi, sekiz saat sürebilen oyunlarda izleyiciler istedikleri zaman dışarı çıkar, salonda istedikleri şekilde konuşur veya kağıt oynarlardı (Fuat, 1984).

Çin köylerinde bambudan yapılmış açık hava tiyatroları (Şekil 3.16) bulunmaktaydı ve seyircilerin çoğu oyunu ayakta izlerdi. Çin‟i dolaşan kumpanyalar tarafından geçici olarak kullanılan bu tiyatrolar, köylerde önemli bir aktivite merkezi halindeydi.

Çin tiyatrosunda gölge oyunu opera ile birleştirilip özgün bir tür haline gelmiş ve Ming Hanedanı sırasında (1368–1644) sadece gölge oyunu için bir tiyatro kurulmuştur. Gölge oyununda (Şekil 3.17) Çin‟in kuzeyinde genelde kahramanlıklar ve efsaneler işlenirken, Çin‟in güneyinde Budizm etkisi görülür.

Japon adalarında, Kore ve Çin ile ilişkilerin geliştiği İS VI. yüzyıla kadar mimarlık, sanat ve tiyatroda önemli gelişmeler olmadı. Tiyatro Japonya‟ya VI. yüzyılda Çin‟den geldi. Çin kültürü ve Budizmin etkileri aristokrasinin zayıfladığı XII. yüzyıla kadar çok etkili oldu.

ġekil 3.15: Çin çayevi tiyatrosu planı (Nutku, 1984)

ġekil 3.17: Çin gölge tiyatrosu [Url-12]

Japonya‟da, Şinto dinine tapınma amaçlı, kagura adı verilen sözsüz oyun, ritim ve şarkı olarak söylenen şiirler, Japon tiyatrosunun atası sayıldı. Bu oyunlarda, sonraları Japon Noh Tiyatrosu‟nda da görülecek olan danslar yer alır ve Budizm etkisinde gelişen gigaku dans tiyatrosu Antik Yunan maskelerini anımsatan maskelerle oynanırdı. Gigaku tiyatrosu, dans alanında yeni gelişmelerin oluşmasıyla yerini Bugaku tiyatrosuna (Şekil 3.18) bırakmıştır. Bugaku tiyatrosu, günümüzde de hâlâ bazı Şinto tapınakları ve imparatorluk sarayında oynanan bir oyundur. Bu tiyatroda maske, kostüm gibi aksesuarlar sembolik anlamlar taşır, efsaneler temelli oyunlar oynanırdı (Nutku, 2000).

Bugaku tiyatrosunun erken dönem Noh Tiyatrosu‟nu etkilediği düşünülür. Klasik Japon tiyatrosunun atası olan Noh Tiyatrosu, yerli kültür ve etkilendikleri yabancı kültürlerin senteziyle XIV. yüzyılda doğdu (Şekil 3.19). Gösterinin odağının oyuncu olduğu Noh Tiyatrosu‟nda bir öykü anlatımı yerine bir ruh hali ifadesi verilmeye çalışılır. Noh Tiyatrosu oyunları, tapınaklarda dinsel öğeler ve insanların günlük yaşamlarını ele alan mizahi içerikli öğelerle oynandı. Aristoteles‟in Poetika‟sında olduğu gibi Noh oyunları da sanatçı ve yazar olan Seami tarafından oyun evreleri, kuralları ve bölümleri açısından tanımlandı (Nutku, 2000).

ġekil 3.19: Japon Noh Tiyatrosu (Nutku, 2000)

Noh Tiyatrosu önce açık hava mekânlarında oynanırdı. Zamanla tapınak avlularına ya da general saraylarına taşınan Noh oyunları daha sonra soyluların evlerinde oynanmaya devam etti. Bilahare halk için Noh tiyatroları yaptırıldı. Bu mekânlar sütunlar üzerinde ayakta duran bir sundurmayla kapatılmıştı. Oyunlar, kapalı alanlarda da oynanmalarına rağmen sundurma konmaya devam etmiştir (Nutku, 2000). Herhangi bir dekor ve kulisin bulunmadığı bu tiyatro tipinde izleyiciler sahnenin üç yanına otururdu. Sahnenin sol arkasında yer alan koridor perdeli bir kapıya dayanır ve giriş çıkışları sağlardı. Koro ve müzisyenler sahnenin sağındaki küçük kapıyı kullanır ve sahnenin arkasında yer alırdı. Koro ise sahnenin sağındaki çıkıntıda bulunurdu. Sahne ve giriş çıkış yolunun bulunduğu kısım ise beyaz çakıl taşlarıyla kaplanmıştı (Fuat, 1984). Japon kukla tiyatrosu, Çin kukla tiyatrosunda olduğu gibi kukla oyununun müzikle birleşiminden oluşuyordu. 1685 yılında kurulan ilk kukla tiyatrosunda kuklalar sade ve basitti. XVIII. yüzyılda ise kuklaların büyüklükleri arttı ve gösterişli kostümler giymeye başladılar (Nutku, 2000).

Japon Kabuki Tiyatrosu (Şekil 3.20) 1600‟lü yıllarda şarkılar söyleyip tapınaklara para toplamaya çalışan bir din görevlisi olan O-Kuni isimli bir kadınla başlamıştır. Güldürücü skeçlerin de yer aldığı Kabuki tiyatrosunda dini özellik azalmış, erotik dans ve konuşmaların yer aldığı oyunlar oynanmaya başlamıştı. Bu oyunlarla birlikte bir süre sonra kadınların tiyatroda oynamaları yasaklanmıştı. Erkekler, kadın rolünü oynamayı deneseler de Kabuki Tiyatrosu 1652 yılında tümüyle yasaklanmıştır. Kabuki Tiyatrosu‟nun sahnesi Noh Tiyatrosu‟yla başlangıçta benzerlik taşımış, sonradan ise genişlemiş ve derinleşmiştir. Noh Tiyatrosu‟nun aksine Kabuki Tiyatrosu‟nda dekor kullanılmış ve ilk kez döner sahne keşfedilmiştir. Kabuki tiyatrosunda izleyicilerin çiçek koyduğu için “çiçek yolu” olarak adlandırılan sahnenin solundan izleyicilerin arkasındaki duvara doğru uzanan bir yol bulunurdu.

ġekil 3.20: Japon Kabuki Tiyatrosu (Nutku, 2000)

Belgede Tiyatro Mekânının Değişimi (sayfa 34-43)

Benzer Belgeler