• Sonuç bulunamadı

Tiyatro Mekânı ve Kent

Belgede Tiyatro Mekânının Değişimi (sayfa 122-126)

ġekil 3.31: Teatro Olimpico‟da perspektifli sokak manzaralarını içeren sahne [Url-

4. OYUN, TĠYATRO, KENT ĠLĠġKĠSĠ

4.1 Tiyatro Mekânı ve Kent

İlk çağlarda insanın oyun oynama dürtüsüyle yaptığı oyunlar toplumsal bir hareket ve coşku yaratırdı. Bir avlanma töreni sonrası yapılan coşkulu kutlamalar seyircinin bu kutlamaya üst düzeyde katılımıyla gerçekleşirdi. Bir sosyal faaliyet olarak yaşanan bu ritüeller, çok sonraki yüzyıllarda modern tiyatronun öncüleri tarafından modern insanı ilkel benliğine ulaştırmak amacıyla bir oyun yöntemi ve sunuş biçimi olarak kullanılacaktır.

Tiyatro mekânının ilk olarak bir yapı olarak var olması Antik Yunan‟da gerçekleşti. Siyasi, dini ve eğlence yeri olarak bir kültürel merkez olan tiyatro kent surları dışında, kentin en önemli öğesi olarak var oldu. Antik Yunan‟da tiyatrosuz bir kentin kent sayılamayacağı düşünülürdü. Tiyatro, Antik Yunan‟ın demokrat yapısında siyasi bir temsil alanı olarak yer aldı; gerek oynanan oyunlarıyla gerekse tüm insanları eşitleyen fiziksel yapısıyla bu özelliğini korudu. Antik Yunan tiyatrosu, oyunculuk ağırlıklı, seyircinin oyuna katılımının fazla olmadığı bir tiyatro olsa da kentli insanın sosyal yaşama toplu katılımı açısından katılımcı bir tiyatrodur.

Roma Dönemi‟nin kültürel yapısının etkisiyle tiyatro yapıları, şehrin merkezinde, oldukça gösterişli ve süslü yapılar oldu. Demokrasinin Antik Yunan‟a göre azlığı sebebiyle tiyatrodaki sade yerleşim düzeni değişmiş, protokol düzeni uygulanmış ve tiyatro yöneticilerin siyasal varlıklarını ortaya koyduğu bir mekân haline gelmiştir. Oyun ve seyir yerinin tiyatronun şekli sebebiyle daha yakın olması ise tiyatro açısından bir avantaj olmuştur. Roma tiyatrolarının, kentsel mekândaki varlıkları tiyatro işlevinden çok gladyatör dövüşleri, su savaşları, hayvan dövüşleri ve sirk gösterileri için olmuştur. Roma tiyatrosu bu sebepten gerek tiyatro alanında gerekse başka gösteriler ve sosyal faaliyetler alanında kentsel mekânda önemli bir buluşma noktası oldu.

Doğu tiyatrosu, Hint, Japon ve Çin kültürlerinin dini yapıları ve destanlara dayalı edebiyatları doğrultusunda genelde gelişimini dini oyunlar ve destanlar üzerinden yürütmüştür. Doğu kültürlerinde tiyatro bir kentsel ve sosyal mekân olarak gündelik

hayatın içinde yer almıştı. Sade bir yapı olarak veya imparatorluk sarayları içinde yer alan tiyatro yapıları sosyalliğin yoğun yaşandığı mekânlardı. Örneğin aynı zamanda “çayevi” olarak anılan Çin tiyatrolarının kentsel açıdan işlevi; hem bir tiyatro merkezi, hem de çay içip eğlenerek sohbet edilebilen bir mekân olmalarıydı. Japon kültüründe tiyatro din etkisiyle tapınaklarda oynanıyor, hatta yeni yapılan tiyatrolara dini tapınakların çatılarına benzer çatılar yapılıyordu. Hint tiyatrosunda dini ve destanlara dayalı oyunların ağırlıklı olmasıyla kentsel yaşamda bu mekânlar hem bir eğlence mekânı hem de dini öğretilerin yaygınlaştığı mekânlar oldular. Doğu tiyatroları, izleyicinin oyuna katılımının doğrudan olmadığı tiyatrolardı; fakat izleyenler için gerek dini gerekse eğlence ve sosyallik açısından kentsel mekânda önemli yer aldı.

Ortaçağ tiyatrosu, tiyatro sanatının dini sebeplerle gerilediği fakat kentsel katılımın da bir o kadar yüksek olduğu bir tiyatroydu. Avrupa‟da Hristiyanlığın etkisi ve o dönemlerdeki baskınlığı sebebiyle dini hikayeleri konu alan oyunlar oynandı. Saray bahçelerinde, kilise içlerinde, pazar yerlerinde, avlularında oynanan bu oyunlar, kentsel yaşamın önemli bir parçası haline geldi ve oyunlara yoğun bir katılım sağlandı. Tiyatro için özel bir yapı olması yerine oyuna tahsis edilen kapalı ve açık mekânlarda oyunlar oynandı. Bu oyunlar halka o kadar hitap etti ki, başlarda dini dil olması nedeniyle Latince oynanan oyunlar popülerliklerinin artmasıyla günlük dilde oynanmaya başladı. Ortaçağ‟da İslam ülkelerinde oynanan oyunlar da toplum için çok önemliydi. Açık alanlarda oynanan oyunlarda, izleyenler yoğun bir katılım gösterdi ve oyuncularla en üst düzeyde bir etkileşim yaşadı. Ortaçağ tiyatrosu, gerek Hristiyanlık gerekse İslam dünyasında, uzun süren oyunların kentin çeşitli bölümlerinde oynanmasıyla gezici olan ve izleyenlerin aktif katılımının olduğu bir tiyatroydu.

Rönesans tiyatrosu, açık ve kapalı mekânlarıyla kentin farklı sosyal kesimlerine hitap etti. Açık mekân tiyatroları, halka hitap eden ve gezici kumpanyalarca oynanan oyunlardı. İzleyicinin oyuna katılımının yüksek olduğu bu oyunlar özellikle İtalya‟da commedia dell‟arte oyunlarıyla popüler oldu. Bu oyunlar yazılı tiyatro tarihinde önemli bir yer edinemeseler de modern tiyatro da dahil olmak üzere her dönemde tiyatroya ve halkın sosyal hayatına büyük katkıları oldu. Kapalı mekân tiyatroları ilk başlarda saraylarda, akademilerde oynansalar da sonraları sadece tiyatro oynanması için yapılar yapıldı. Bu tiyatroların hitap ettiği kesim ise soylular, saray çevresi ve

kentsoylu orta sınıf oldu. Gezici tiyatrolardan farklı olarak soylular için oynanan tiyatro, yazınsal olarak tiyatroyu geliştirdi. Bu gelişme, perspektifin keşfiyle dekoru da geliştirdi ve bugünkü anlamda dekorla ilk kez Rönesans‟ta tanışıldı. Rönesans‟la birlikte soylu kişilerin güç gösterisi amacıyla pek çok Avrupa kentinde tiyatro yapıları yaptırmalaryla bu yapılar kentsel mekânın kültür merkezi konumuna geldi. Rönesans‟ta tiyatro, gerek açık mekânlarda halk tarafından, gerekse kapalı mekânlarda soylular tarafından izlenmesi ile kentsel mekânda önemli bir yere sahip oldu.

XVII ve XVIII. yüzyıllarda, Avrupa‟da pek çok gezici tiyatro kumpanyası kurulmuştu. Merkezi kentler ve taşra kentlerinde kurulan tiyatro yapılarıyla bu kentler sosyal ve kültürel açıdan canlılık yaşadı. Tiyatroya verilen önem, kentte kraliyet ve devlet tiyatrolarının kurulmasına yol açtı. Rönesans‟ta olduğu gibi halk için oynanan oyunların açık mekânlarda oynanması yerine kasaba tiyatroları kurularak gezici tiyatroların turnelerini buralarda gerçekleştirmeleri sağlandı. Ancak, denetim altına alınması istense de bazı kumpanyalar oyunlarını açık mekânlarda oynamaya devam etti. Başlarda kasaba içinde kurulan tiyatrolar, salgın hastalıklar, çıkan kavgalar sebebiyle zamanla kentin dış noktalarında konuşlandı, sonraları ise yeniden kent içine taşındı. XVIII. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa‟nın pek çok kentinde halk için tiyatrolar kurulmuş ve bu tiyatrolar oldukça popüler olmuştu. Soylular için yapılan tiyatro da kraliyet tiyatrolarında bir prestij gösterisi olarak devam ediyordu.

XIX. yüzyılda şehirleşme çabalarıyla birlikte bu şehirleşmenin temelini oluşturan ve üretime dayalı çalışan bir orta sınıf ortaya çıkmıştı. Şehirleşmenin oluşabilmesi için orta sınıfın ihtiyaçları planlanmalı ve düşünülmeliydi. Çeşitli Avrupa ve Amerika şehirlerinde halk tiyatroları açıldı ve bu tiyatroların açıldığı kentler sosyal ve ekonomik açıdan daha tercih edilen ve güçlü kentler oldu. Halk tiyatrolarının kentsel mekândaki varlıklarıyla çalışan kesimin kültür seviyesinin yükseltilmesi amaçlandı. Bu dönemde yeni tiyatro tasarımları da çağın düşüncesine göre iç mekân düzenlemesinde hiyerarşiden uzak, eşitlikçi tasarımlar oldu. Avrupa‟da yeni tiyatrolardan bazıları Free Theatre (Özgür Tiyatro) isminin her ülkedeki karşılığıyla açıldı ve bu tiyatrolarda yenilikçi oyunlar oynandı. Gezici tiyatro kumpanyaları, XIX. yüzyılda yerleşik tiyatro yapıları kadar etkili oldu. Sahneleme anlayışında da teknolojinin son nimetlerinden yararlanılan bir dönem olan bu yüzyılda gerçekçilik

akımının da etkisiyle gerçekçi dönem yapıtları oynandı. Avrupa ve Amerika‟da tiyatro kentsel yaşamın önemli bir parçası oldu.

Modern tiyatro, tiyatro oyununun kapılardan dışarı çıkıp kentsel mekânın seçilen herhangi bir yerinde oynanabildiği bir anlayış içeriyordu. Modern tiyatronun ilk dönemleri, tiyatronun siyasal amaçlara verdiği hizmetle yoğun halk kitlelerine ulaştı. Bu kitlelerin tiyatrosu gerek çalıştıkları mekânlarda gerekse siyasal tiyatrolar için özel olarak tutulan mekânlarda yapıldı. Daha yoğun katılımın sağlanabilmesi için stadyumlar, sirkler mekân olarak düşünülmüş olsa da bu mekânlar, insani boyutlara uygun olmamaları sebebiyle kullanılamadı. XX. yüzyılın ilk yarısında tiyatro mekânı için genellikle kapalı mekânlar seçilerek kitlelerin siyasi görüşleri, hayata bakışları etkilendi ve yönlendirildi. Bu anlayışla oyuncu ile seyirci arasındaki ayrım da kaldırılarak bir bütünleşme sağlandı. XX. yüzyılın ikinci yarısında oynanan oyunlarda yalnızlaşan modern bireyin iç dünyasına inildi; çeşitli Doğu tiyatrosu etkileri ve ilkel tiyatroyla bireyin yabancılaşması ortaya kondu. Yenilikçi anlayışla sergilenen oyunlar için hem kapalı tiyatro yapıları hem de açık mekânlar tercih edildi. Tiyatronun bir performans olarak görülmeye başlanması ile oyunlar kentsel mekânda seçilen herhangi bir yerde halka açık olarak oynandı. Bu oyunlarda amaçlanan seyirciyle en üst düzeyde iletişimini ve izleyicinin oyuna katılımını sağlamak oldu. XX. yüzyıl sonlarına doğru tiyatro, tüm ülkeler arasında ortak bir dile kavuşmuş, küreselleşmenin de etkisiyle uluslararası bir platformda düşünülmeye başlanmıştı. Kullanılan teknikler, görsel iletişim araçları, oyunculuk ve dans, müzik, grafik, video gibi sanatların bileşimi olarak tiyatro XX. yüzyıl sonundan günümüze kadar uluslararası bir dille izleyenlerine ulaştı. Tiyatronun günümüz kentsel yaşamındaki etkisi modern öncesi zamanlardan farklıdır. Bu farkın en önemli sebebi, değişen toplumu oluşturan değişen insan etmenidir. Günümüzün insanı, artık modern öncesi zamanlarda olduğu gibi kitlesel olarak hareket etmiyor. Bireysel düşüncelerle hareket eden günümüz insanı homojen bir toplum oluşturmuyor. Homojen bir topluma hitap etmeyen ve teknoloji ile görselliğin tüm araçlarını kullanabilen modern tiyatro, tiyatro mekânının “istenilen her yer” olduğu, modern öncesi tüm kalıplardan arınmış bir tiyatrodur. Günümüzde, klasik anlayışla sergilenen oyunlar devam ederken bir yandan da modern tiyatronun en kışkırtıcı örneği olan in-yer-face tiyatrosu (suratına tiyatro) oyunları sergilenmektedir. In-yer-face tiyatrosu örnekleri

İngiltere‟de ve Avrupa‟nın pek çok ülkesinde ödenekli tiyatrolar tarafından da oynanırken ülkemizde henüz sadece özel tiyatrolar arasında kabul görmüştür.

Belgede Tiyatro Mekânının Değişimi (sayfa 122-126)

Benzer Belgeler