• Sonuç bulunamadı

XVII ve XVIII Yüzyıl Tiyatro Mekânı

Belgede Tiyatro Mekânının Değişimi (sayfa 63-80)

ġekil 3.31: Teatro Olimpico‟da perspektifli sokak manzaralarını içeren sahne [Url-

3.8 XVII ve XVIII Yüzyıl Tiyatro Mekânı

William Shakespeare (1564-1616), oyun yazarlığının dışında bir oyuncu, tiyatro binaları ve oyuncu topluluklarından pay sahibi bir tiyatro adamı olarak dönemini ve sonrasını etki altına almıştır. Shakespeare, oluşturduğu cok yönlü ve çeşitli karakterlerlerini sahne insanlarından çok yaşayan insanlar gibi göstermiş ve kendinden sonraki kuşaklara ilham kaynağı olmuştur. Oyunlarını sergilediği

dönemde diğer çağdaşları gibi koruyamayan Shakespeare‟in oyunlarının günümüze ulaşması Henry Condell ve John Heminges gibi oyuncu dostlarının katkısıyla olmuştur. Shakespeare, yazarlığı boyunca Londra‟nın en iyi tiyatrosu olan tek bir kumpanyaya bağlı kalmıştı (Brockett, 2000).

Oyun yazarlığının gelişimi ve yeni oyunların yazılmasıyla halk tiyatrosuna ihtiyaç arttı. Elizabeth yönetimi ve hükümet yeni tiyatrolar yaptırdı ve yaptırılan tiyatrolarda hükümetin hem desteği hem de baskısı hissedildi. Tiyatro kumpanyaları soyluların himayesi altına alınıyordu ve himaye altına alınmamış kumpanyalar veya oyunculara serseri ve dolandırıcı gözüyle bakılıyordu. Karmaşanın engellenmesi ve düzen ortamı için kraliçe kurallar ve yasaklar koymuştu. 1574 yılında tüm oyuncuların sarayın Şenlikçibaşı‟na (Master of Revels) bağlanmasıyla kraliyetin yetkisi genişlemişti. 1603‟te Tudor hanedanlığının yerine geçen Stuart kralları, kralların ilahi yetkilerine duydukları inançla kraliçe Elizabeth‟in uygulamasının devamlılığını sağladılar. Tiyatroların kraliyet ailesine bağlanmasıyla birlikte çeşitli sebeplerden şehir dışına yapılmış olan tiyatrolar şehir içine taşındı ve 1642 yılına kadar en az beşbin tiyatro yapıldı. Şehir dışında kalıcı tiyatro yapıları kalmadığı için turne yapmak soruna neden oluyordu. Başka bir şehre giden oyuncular önce mahalli idare için oyunlarını oynardı. Oyun beğenilip onay aldıktan sonra halk gösterileri olması için izin alınırdı. İngiltere taşrasına turneye çıkan bazı topluluklar kapatılmış ve Avrupa‟ya gitmişlerdi. Profesyonel Alman tiyatrosu bu gezginci topluluklardan oldukça etkilenmiştir (Brockett, 2000).

Elizabeth tiyatrosunda ilk büyük adım 1576‟da James Burbage‟ın “The Theater”ı yaptırmasıyla atılmıştır. The Theater‟ın bulunduğu topraktaki anlaşması bitince, bu yapı yıkılıp kerestesiyle Thames‟in güneyindeki Bankside bölgesinde Globe Tiyatrosu (Şekil 3.43) yapıldı. Globe Tiyatrosu, 30 m dış çapı ve 24 m avlu çapıyla birlikte 24 cepheli (dış görünüşüyle yuvarlak) bir yapıdır. İkinci Globe Tiyatrosu, birinci Globe Tiyatrosu‟nun temelleri üzerine kurulmuştur. İngiltere‟de pek çok tiyatroda olduğu gibi sahne “gölge” veya “cennet” adı verilen bir çatıyla korunuyordu. Bu çatı tiyatroyu hem hava koşullarından koruyor hem de özel efektler veya makineler için saklama görevi görüyordu. Oyun yeri seyircinin üç yandan izleyebileceği şekildeydi. Üç katlı olan bu yapıda balkon ve pencereler bulunuyordu. Sahnede iki geniş kapı, giriş kapılarının ve sahne donanımlarının taşınması için geçit görevi görüyordu. Ön sahne sokak, savaş alanı gibi dış mekân sahnelerinin oynandığı

alandı. Çalgıcılar, üçüncü katta yer alıyordu ve aynı zamanda bu en üst kat, kale burcu, gözcü kulesi gibi bir görev üstleniyordu. Esas sahnenin gerisindeki iç sahne ise yatak odası, ev girişi gibi kullanılıyordu. Mekân değişimi, çoğunlukla bir karakterin sahneden çıkışı ve diğer karakterlerin girişiyle gerçekleşiyordu (Brockett, 2000).

ġekil 3.43: Globe Tiyatrosu planı ve maketi (Brockett, 2000)

1596‟da yapılan ve günümüze kadar ulaşan İngiliz halk tiyatrosuna ait tek çizim Swan Tiyatrosu‟na (Şekil 3.44) aitti. Swan Tiyatrosu‟nun cephesinin iki kapısı vardı ve Ortaçağ mansionlarına benzeyen yapılar sahne üzerine gelerek “tanıtım alanı” görevini görürlerdi. Tanıtım alanı sadece olayın geçtiği yeri belirtmek için kullanılır, tüm olay ise sahnede geçerdi ve yalnızca yatak, masa, sandalye gibi öğeleri saklardı. Sahnelerde bir veya birden fazla tanıtım alanı olabilir; fakat bu alanların tam yerleri ve boyutları konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır (Brockett,2000).

Tiyatro, pek çok dönemde olduğu gibi bu dönemde de din adamlarınca ahlak bozucu bulunmuştu. Tiyatronun kalabalık ortamı yüzünden hırsızlıklar olmuş ve kavgalar çıkmıştı; fakat kraliçe ve saray çevresi çok sevdiği için tiyatroyu destekledi ve kimi kumpanyalar özel destek aldı. Elizabeth sahnesinin tasvir edildiği önemli resimlerden biri Messalina adlı oyun kitabındaki resimdir. Bu resimde yükseltilmiş bir sahne, arkada üstlerine resim yapılmış perdeler, perdelerin üzerinde parmaklıksız bir galeriye benzeyen dar uzun bir üst sahne, onun arkasında ortada perdeli bir giriş yeri bulunmaktaydı. Elizabeth çağı tiyatrolarının biçimi konusunda diğer önemli bilgi ise oyuncuların giriş çıkışlarını anlatan hareket bildirileridir. Örneğin; “Bir yandan şu kimseler çıkarken diğer yandan şu kimseler çıkar” gibi hareket bildirileri iki yanda giriş kapıları olduğunu ifade eder. Bu bildirilere göre yedi oyun alanı vardır: Aşağıda

büyük sahne, arkasında perdeli bir iç sahne, üstte galeri, onun arkasında gene perdeli ikinci bir iç sahne, galerinin iki yanında pencereler, galerinin üstünde müzisyenler için daha yüksek bir balkon, sahnenin zemin ve tavanında da girip çıkmayı sağlayan gizli kapaklar bulunmaktadır. Elizabeth dönemi tiyatrolarının temel özellikleri şöyledir; sahnenin arka iki yanda kapısı ve bir balkonu ve sahnenin üç yanında üst üste galeriler vardır. Bu öğelerin bazıları sarayların avluları veya Cambridge, Oxford gibi üniversitelerin salonlarında görülebilir. Profesyonel oyuncuların salonlarda oynamalarına rağmen bazı oyuncular kumpanyaların sayısının çokluğu sebebiyle tiyatro yapılarından daha da rahat bir ortama sahip olan han avlularında oynamaya devam ettiler (Brockett, 2000).

ġekil 3.44: Swan Tiyatrosu eskizi [Url-16]

XVIII. yüzyılda tiyatro kumpanyalarının Theater Royal‟in (yeni ismiyle Drury Lane) yönetimine başkaldırmalarıyla hareketli bir döneme girildi. 1732‟de Covent Garden, 1787‟de Drury Lane Tiyatrosu açıldı. XVIII. yüzyıl sonlarına doğru ise Drury Lane‟e galeriler eklenerek kapasitesi üçbin altıyüze çıkarıldı. Bu dönemde Londra dışına yeni tiyatrolar yapıldı; böylece gezici kumpanyalar canlanmış oldu (Brockett,2000). Fransa‟nın Rönesans boyunca güzel sanatlar alanında gelişmesini geciktiren önemli sebeplerden biri 1346‟dan 1450‟ye kadar İngiltere ile savaşması, ve daha sonraki

yüzyılda da Avrupa krallıkları ve prenslikleriyle savaşmasıydı. Bir diğer sebep ise Ortaçağ‟dan bu yana tiyatro mekânlarında yaşanan tekelcilikti. Paris‟te bulunan Confrerie tiyatrosu XVII. yüzyıl ortalarına kadar tekti. Fransa‟da Rönesans‟a kadar hastaneler, tenis kortları gibi büyük ve kapalı yapılar gezici kumpanyaların salonları haline geldi. İngiltere‟de olduğu gibi Fransa‟da da Rönesans ve sonrasında Ortaçağ etkileri devam etti. XVII. ve XVIII. yüzyıllarda döneme egemen olan klasik akımın parlak örnekleri Fransız saray tiyatrosuyla verilmiştir. Akla ve edebe uygun olan bu tiyatro saray çevresi ve soylular tarafından desteklenmiş, kesin biçim kuralları belirlenmiştir. Klasik akımın kurallarının antik Yunan dönemi kurallarından ayrıldığı önemli nokta, antik Yunan döneminde bir birey olarak savaşını sürdüren insanın klasik akımda bir toplum için savaşması ve toplum bilincine sahip olmasıdır (Brockett, 2000).

XVII. yüzyıl ortasında Fransa‟da romantizm etkileri, sonraki yıllarda ise klasisizm etkileri görüldü. Kralın da desteklediği klasik sanat büyük ölçüde İtalyan hakimiyetiyle Fransız edebiyatını ve tiyatrosunu etkiledi. Fransız tiyatrosu XVII. yüzyılda siyasi değişikliklerin IV. Henri‟nin ve sonrasında XIII. Lois‟nin etkisinde olumlu gelişmesi sebebiyle tiyatro da bu olumlu etkileri paylaştı. Sahnede perspektifli dekor kullanımı, kanatlı paravanlar, arka panolar ve eğimli sahne kullanımı bu dönemde İtalya‟daki gelişmelerin Fransa‟ya ulaşmasıyla gerçekleşti. Paris‟in ilk yerleşik tiyatrosu olan Hotel de Bourgogne (1548-1783), tiyatro topluluklarıyla akrobatlar gibi hünerli sanatçıların ve aynı zamanda Commedia dell‟Arte sanatçılarının performans mekânıydı (Şekil 3.45). Salon genişliği on iki metreye yirmi dokuz metre olan bu tiyatroda sahne izleyici bölümünden daha yüksekteydi. Galerili ve localı olan bu tiyatronun arazisi Confrerie tarafından kiralanmıştı. Bütün topluluklar Hotel de Bourgogne‟da oynamadıkları halde Confrerie hepsinden para alırdı. Hotel de Bourgogne‟un popülaritesi, bir tenis kortundan dönüştürülen Theatre du Marais‟nin kurulmasıyla (1634) azaldı (Şekil 3.46 ve Şekil 3.47). İlk kurulan Marais tiyatrosu yandığı için hakkında pek az bilgi bulunmaktadır. Hemen sonra yerine inşa edilen tiyatro üç galerili, localı ve amfitiyatro biçimindeydi. Otuz beş metreye on iki metre olan tiyatronun seyir yeri yaklaşık bin beşyüz kişilikti. Yapının tüm genişliğini kapsayan bir sahneye ek olarak asıl platformdan daha yüksekte olan bir ikinci sahne yer alıyordu. Marais

tiyatrosunda yapılan yenilemeler onunla rekabet halinde olan Hotel de Bourgogne tiyatrosunda da yenilenmelere yol açıyordu (Brockett, 2000).

ġekil 3.45: Hotel de Bourgogne‟da sahnelenen Jean Puget de la Serre‟in Le Martyre de sainte Catherine (Ermiş Catherine Şehidi) adlı oyununun beşinci perdesinin dekoru (Brockett, 2000)

ġekil 3.47: Theatre du Marais‟nin eskiden tenis kortu olduğunu ve iç strüktürünü gösteren bir resim [Url-18]

Dekorda İtalyan etkisi, özellikle commedia dell‟arte oyuncularının Paris‟e gelişiyle güçlendi ve commedia dell‟arte oyuncularının ısrarıyla İtalyan dekoratör Torelli Fransa‟ya getirildi (1645). Oyunun oynanacağı Petit Bourbon tiyatrosunda (Şekil 3.48) böylece İtalyan tarzı hakim oldu. Torelli, Petit Bourbon‟dan sonra, Palais Royal‟de de tasarladığı direkli araba sistemini kullanarak opera ve baleler için dekorlar yarattı (Brockett, 2000).

Torelli‟nin Fransa‟da dekor alanına getirdiği öncülük ve XIV. Lois‟nin girişimleriyle, Petit Bourbon yıkıldı ve Tuileries Sarayı‟nın içine Avrupa‟nın en geniş tiyatrosu olan Salles des Machines kuruldu. Yetmişbir metre uzunluk ve onaltı metre genişliğindeki olan bu tiyatro, dekor ve makineleriyle ön plana çıkmış ancak dar uzun yapısı ve kötü olan akustiği sebebiyle az kullanılmıştır. Dönemin tiyatro yapılarının başarısı ve devamlılığı, orada oynanan oyunlarla yakından ilgiliydi. Kardinal Richelieu tarafından yaptırılmış ve Torelli tarafından tasarlanmış olan Palais Royal tiyatrosu (Şekil 3.49) Moliere‟in kumpanyasıyla yükselmiştir. Palais Royal, Moliere oyunları için 1660 yılından 1673 yılına kadar kullanılmış, daha sonra da yandığı 1763 yılına kadar opera tarafından kullanılmıştır. Moliere‟in ölümünden

sonra, onun kurduğu kumpanya “Comedie Française” adıyla devam etmiş ve onların adına yeni bir tiyato yapısı kurulmuştur. Bu yapı “Theatre Française” veya “Moliere‟in Evi” olarak adlandırılır (Brockett, 2000).

ġekil 3.48: Torelli‟nin Andromede oyunu için Petit Bourbon‟da yaptığı dekor (Brockett, 2000)

ġekil 3.49: Palais Royal‟in planı (Brockett, 2000)

XVIII. yüzyıl tiyatro anlayışı, klasik akımın akılcı tiyatro anlayışına ek olarak duygusallığı içerirdi. Bu dönemde “duygusal dram” veya “gözü yaşlı komedya”

kavramları ortaya çıktı. İnsanların duygularının ön plana alındığı bu dönemde karakterler ve olaylar sadece iyi-kötü ya da siyah-beyaz olarak değerlendirilmezlerdi. Tiyatro oyunu, izleyiciler tarafından kolay anlaşılması sebebiyle şiirsel dil yerine günlük bir dille yazılır, oyunda seçilen konular da halkın günlük yaşantısını anlatıp halka hitap eden konular olurdu. XVIII. yüzyıl dekoru ve tiyatro yapısı temelde XVII. yüzyılla benzerlik göstermekteydi. XVIII. yüzyılın farkı, daha ağır, oymalı, süslemeli mekânların kullanılıyor olmasıydı (Brockett, 2000).

Fransız tiyatro yapıları, 1700 yılında üç taneyken 1784 yılına kadar on tane olmuştur. Kralın buyruğuyla “Comedie Française” ve “Academie Royal de Musique” kurumları tekel haline gelmişti. 1791 yılındaysa Fransız İhtilali‟nin verdiği coşkuyla tiyatro yapıları birden artarak ellibir tane olmuştu. Yapılar, XVII. yüzyıldan başlayarak oval seyir yeri ve genişletilmiş sahneye sahip olan İtalyan stiline yönelmişti. XVIII. yüzyıldaki ilk önemli değişiklik Palais Royal‟in 1763 yılında yanmasıyla oldu. Bunun üzerine orada oynayan opera topluluğu Tuileries Tiyatrosu‟na, oradan da Porte-Saint-Martin tiyatrosuna taşındı. “Comedie Française” tiyatrosu da (Şekil 3.50) çeşitli binalarda oynamış ve daha sonra Odeon adını alan yapıda uzun süreli barınmıştır. Bu yapıda sahne seyir yerinden daha derindi ve “pit”te oturma yerleri bulunmaktaydı (Brockett, 2000).

ġekil 3.50: Comedie Française için inşa edilen Odeon tiyatrosunun planı (Brockett, 2000)

XVIII. yüzyılda yapılan dekor ve iç düzenlemeler, dönemin mimari tarzını yansıtmaktaydı. Döneme özgü anıtsal ihtişam ve zenginlik havası yapılan dekorlarda heykeller, resimler, alçıdan oyma figürler ve resimlerle veriliyordu. XVIII. yüzyılda Fransa‟daki İtalyan etkisiyle hem Fransa‟da İtalyan kumpanyalar commedia dell‟arte oyunları oynuyor hem de dekor ve tiyatro tasarımı etkileniyordu. O dönem Fransız

ve İtalyan tiyatrosu arasında çekişmeler de bulunuyordu. Bu çekişmelerin anlatıldığı The Quarrel Of Theatres (Tiyatroların Çatışması) adlı oyunda (Şekil 3.51) Fransız ve İtalyan aktörleri kendi dekor stoklarını artırmaya çalışırken panayır tiyatrolarını yağmalamaları eleştirilmektedir (Brockett, 2000).

ġekil 3.51: Comedie Française ve Comedie Italienne‟in çekişmesini simgeleyen The Quarrel Of Theatres (Tiyatroların Çatışması) oyunundan bir sahne (Brockett, 2000)

Binyediyüzlü yıllarda İtalya‟nın siyasi etkinliği azalarak Avusturya‟nın himayesi altına girmesiyle bu dönemdeki tiyatro faaliyetleri hareketli Rönesans döneminden çok da ileri gidememiştir. Rönesans‟ta İtalya, tasarım anlayışıyla tüm Batı Avrupa ülkelerini etkisi altına almıştı. Çerçeve sahne, perspektif kullanmı, gösterişli efektler ve sahne değişim mekanizmaları Avrupa ülkelerinde benimsenmişti. XVII. ve XVIII. yüzyıl tiyatro tasarımlarında merkez kentler Venedik, Parma, Bolonya, Floransa, Milano, Torino, Roma ve Napoli‟ydi. Tasarımcılar o dönemlerde çok ilgi görüyor ve İtalya içinde ve çevre ülkelere işler yapmak için seyahat ediyorlardı (Brockett, 2000). İtalya XVIII. yüzyılda tüm kentlerinin tiyatroya kavuştuğu parlak bir dönem yaşadı. Bu dönemde Verona‟da Teatro Filarmonico (1716), Napoli‟de Teatro San Carlo

(1737) ve Milano‟da Scala opera binası (1778) inşa edildi. Dönemin ünlü tiyatro mimarı Galli-Bibiena İtalya‟da ve Avrupa‟nın diğer ülkelerinde başarılı işler yapmıştı. Torelli‟den farklı olarak, Bibiena‟nın yaptırdığı tiyatrolarda sahne seyir yerinin bir uzantısı olarak algılanmaz, dekor ve seyir yeri simetri ve görüş açısıyla ayrılırdı. Dekorlarda da perspektif kuralları uygulanmış, kimi zaman mekân genişliği efekti asimetrik dekorlarla (Şekil 3.52) verilmişti. Sahne değişim mekanizmasında yapılan yenilikler sonraki dönemlere ilham olmuştur (Brockett, 2000).

ġekil 3.52: Filippo Juvarra‟nın panoyla mekân değişimini de gösteren dekoru (Brockett, 2000)

Dekor tasarımı, XVIII. yüzyılın sonlarına doğru farklı ilgi alanlarının da çıkmasyla çeşitlenmişti. Komik opera türü yaygınlık kazandıkça İtalya‟da komik ve ağırbaşlı opera olmak üzere iki farklı tür oynanıyordu. Dekor da opera türlerine göre farklılık gösteriyordu. Tarihe olan ilginin de artmasıyla dekorlarda tarihi öğeler ve hatta bir takım tarihi yapıların kopyaları kullanılıyordu. Bu yüzyılın son çeyreğinde Mozart‟ın etkisiyle yeni bir klasik çağ açıldı; Mozart‟ın müzik alanına getirdiği yenilik tüm sanat türlerini etkiledi. Bu etkilenme tiyatroda ve dekorda sadeleşme ve aşırılıkların terk edilmeye başlanması şeklinde oldu. Bu dönemde en önemli yeniliklerden biri

dekorda desene ruh katma ile gerçekleşti. O zamana kadar detaylar çizimlerde birebir aktarılırken, Gian Battista Piranesi‟nin (1720-1728) öncülüğüyle çizimlerde ışık ve gölge oyunları (Şekil 3.53) kullanılmaya başlandı. Sadece birkaç rengin kullanıldığı bu dekorlarda önemli olan ışık ve gölgelerle ayrımların yaratılması ve ruhun verilmesiydi. Dekor dışında ışıklandırmada da daha gerçekçi etkiler yaratan teknikler kullanıldı. Sahne tabanındaki ışıklar yerine localara lensler ve yansıtıcı elemanlar monte edildi (Brockett, 2000).

ġekil 3.53: Piranesi‟nin “Titus Kemeri” adlı çizimi (1760) [Url-19]

XVII. ve XVIII. yüzyıllarda Fransa, İngiltere ve İtalya‟da tiyatro Rönesansın da etkisiyle gelişmişken Kuzey Avrupa ülkeleri bu gelişmeyi gösteremedi. Bunun sebebi olarak dini ve siyasi çatışmalar ve ekonomik güçlükler gösterilebilir. Tiyatro toplulukları da bu koşullar altında destek yerine engellemelerle karşılaşıp ayakta kalmaya çalıştı. Tiyatro alanında canlanma ise XVIII. yüzyılda parlak yazarların ortaya çıkışıyla başladı.

Almanya, ulus devlet niteliği taşımadığı için merkezi bir kültür kenti de yoktu. İç savaşlar, dinsel savaşlar Otuz Yıl Savaşları‟na (1648) kadar sürmüş ve Almanya en az bir yüzyıl sonra kendine gelebilmişti. XVI. yüzyılda ortaçağ dini oyunlarıyla benzeşmeyen karnaval oyunları önce açık hava alanlarında, sonra eski ve boş kiliselerde oynanıyordu. XVII. yüzyıldaysa klasik kurallara uyularak Almanca oyunlar yazılmış ve okullarda oynanmıştı; ancak bu çabalar da çok etkili olamadı. 1648 yılında Westphalia Barışı‟nın yapılmasıyla saraylarda ve halka oynamak üzere Fransa ve İngiltere‟den kumpanyalar geldi. Bu kumpanyalarla birlikte tiyatro ve

dekor anlayışlarını da empoze etmek amacıyla müzisyenler, tasarımcılar ve mimarlar da Almanya‟ya geldiler (Şekil 3.54). O dönemde Almanya‟da yazgı tragedyaları ve melodramlarla birlikte yeni komedya türleri ve romantizmin de etkisiyle halk gerçeğine ve halk sanatına uyan yeni eserler ortaya kondu. XVII. yüzyılda kalabalık ticari merkezlerde halka hitap eden operalar ve belediye tiyatroları kuruldu. Operalar halkın ilgisini çekse de seyirci zamanla sözlü oyunları tercih etti (Brockett, 2000).

ġekil 3.54: Münih‟te 1662 yılında sergilenen Antiopa Jüstificate oyununun Francesco Santurini tarafından tasarlanan sahnesi (Brockett, 2000) XVII. ve XVIII. yüzyıllarda Protestan ve Katolik okullarında oynanan Cizvit tiyatrosu denilen bir tür ortaya çıkmıştı. Birçok oyunun Latince sergilendiği Cizvit tiyatrosunda amaç halkı dini açıdan eğitmekti. Bu amaçla okul-tiyatroları kuruldu. Krallık tiyatroları ve cizvit oyunlarıyla birlikte halk tiyatroları da meydanlarda yerli ve yabancı gezgin kumpanyalarca devam etti. Almanya‟nın kalıcı ilk tiyatrosu Leipzig‟de Yedi Yıl Savaşları bitiminde (1763) Heinrich Koch tarafından kuruldu. Bu tiyatro seyircinin zevk kalitesini yükseltmişti. İki yıl sonra Almanya‟nın en önemli yerleşik topluluğu olan Ackermann topluluğu Hamburg‟un ilk yerleşik tiyatro yapısını (Şekil 3.55) kurdu. Daha sonra dağılan bu grup, tiyatro yapısını Hamburg Ulusal Tiyatrosu‟na kiraya verdi ve bu yapı, 1767-1769 yılları arasında Hamburg Ulusal Tiyatrosu tarafından kullanıldı. Tiyatronun amacı, yerleşik, halkı eğiten, devletten maaş alan ve kar amacı gütmeyen bir mekân yaratmaktı; ancak zamanla tiyatro yönetiminin oyuncular üzerindeki etkisinin gitmesiyle çöküntüye uğradı. Hamburg Ulusal Tiyatrosu, gerçek anlamda ulusal bir tiyatro olamasa da

döneminden sonrasının önünü açmıştır. Hamburg Ulusal Tiyatrosu‟nun kapanmasının ardından 1775 yılında Gotha‟da yeni bir tiyatro kuruldu ve Gotha Kraliyet Tiyatrosu olarak adlandırıldı. Döneminin en saygın aktörlerinden biri olan Ekhof, bu tiyatroda nitelikli aktörler yetiştirdi (Brockett, 2000).

ġekil 3.55: Hamburg Ulusal Tiyatro binası (Brockett, 2000)

Avusturya‟ya İtalya‟nın ünlü tasarımcı ailesi Bibiena‟lar getirilerek çeşitli çalışmalar yapıldı. Viyana‟da 1668 yılında açılan operaya, İtalya‟nın ünlü besteci ve opera metin yazarları geldiler; böylece XVIII. yüzyıla kadar, Viyana bir opera merkezi oldu. Aristokrat kesimin operaya olan ilgisinin yanı sıra romantizm etkisi halk oyunları ve halk komedyalarında sürüyordu. Krallık operayı üstün görmüş ve tiyatroyu, özellikle Alman tiyatrosunu küçümsemişti. Sergilenen oyunlar tenis kortundan bozma mekânlarda sergilenirdi. Gotha Kraliyet Tiyatrosu‟nun kapanmasından önce Viyana‟da ilk kez önemli bir devlet tiyatrosu yaptırıldı. 1776 yılında ise Avusturya tiyatrosunda önemli bir yeri olan Emperyal ve Ulusal Tiyatro (Burgtheater) kuruldu. Diğer bir devlet tiyatrosu da Mannheim‟da kurulmuştu (Brockett, 2000).

1780 yılından sonra Almanca konuşulan her bölgede devlet tiyatroları kuruldu. Berlin, Cologne, Mainz, Salzburg, Weimar (Şekil 3.56) ve Passau‟da kurulan tiyatrolar en önemlileri oldu. Devlet tiyatrolarının kurulması ile kasabalarda yerleşik tiyatro yapılarının kurulması aynı zamanlama içindedir. 1800 yılına kadar Linz, Innsbruck, Frankfurt-on-Main, Ausburg, Nurnberg, Altona, Breslau ve Riga gibi şehirlerde de tiyatrolar kurulmuştu (Brockett, 2000).

ġekil 3.56:Weimar Kraliyet Tiyatrosu (Brockett, 2000)

Almanya‟da yerleşik tiyatro fikrinin geç oluşması sebebiyle dekor tasarımı ve kullanımı da kısıtlı imkanlarda gerçekleşti. Gezici kumpanyalara da yönelik olarak 1725 yılından önce üç çeşit mekân seti bulunuyordu: tüm dış mekânları temsil eden bir koruluk, saray mekânlarını temsilen büyük bir salon ve sade bir ev atmosferi için bir kulübe odası. 1750‟lerden sonra ise bu dekor tipleri geliştirildi ve özellikle yerleşik tiyatrolara geçildiğinde dekor değişiminde ve sahne kullanım tekniklerinde kolaylıklar yaşandı (Şekil 3.57).

ġekil 3.57: François de Cuville tarafından tasarlanan Rezidenztheater‟a ait, sahne altı

Belgede Tiyatro Mekânının Değişimi (sayfa 63-80)

Benzer Belgeler