• Sonuç bulunamadı

Yükseköğretimde Yapı, İşleyiş ve Küresel Eğilimler

Örgütlerin bilgi kullanımı, kendi yapıları ve özellikle kurum kültürü ile yakından ilgilidir. Özellikle kurumsal hafızanın oluşumunda bilginin daha sistematik bir şekilde işlenmesi, örgüt üyelerinin eğitilmesi ve gerekli kontrolün sağlanması sürecinin önemli olduğu belirtilmektedir (Etzioni, 1964). Örgütün etkililiğinin sağlanması ve örgüt üyelerinin iş barışı ve memnuniyetlerinin sağlanması bakımından yükseköğretim kurumlarının örgütsel değişme ve yenileşmeye karşı uyumunun sağlanması gerekmektedir

34

(Özdemir, 2013). Yapılan bir araştırmada yükseköğretim kurumlarının bölgesel potansiyelinin bünyesinde barındırdığı örgüt üyelerinin davranış ve aktiviteleri ile yakından ilişkili olduğu belirtilmektedir (Aypay ve Bektaş, 2010).

Yükseköğretim kurumlarının çok yönlü bir çevresel etkileşim içinde olduğu düşünüldüğünde üniversite örgütünün değişim ve yenileşme kapasitesinin önemi tartışma götürmez bir gerçektir. Bu noktadan bakıldığında yükseköğretim kurumları, prensipte üç esasa göre hizmet üretmektedirler: Araştırmalar vasıtasıyla bilgi sağlamak, eğitim ve öğeretim sunarak sonraki nesillere bilgiler aktarmak, toplumsal ihtiyaç ve beklentilere uygun hizmetler üretebilmektir (Küçükcan ve Gür, 2009; Wissema, 2009). Marangoz (2004, s.160) ise üniversitenin üç önemli özelliğinin bulunduğunu ileri sürmektedir. Bunlar, yeni bilgi üretme, ölümsüz doğruları koruma ve sonraki nesle taşımak ve son olarak da insanlığa hizmettir.

Üniversite kurumu bir örgüt olarak daha çok otonom bir yapı olarak değerlendirilmektedir (Soyer vd., 2015). Yükseköğretim yönetimine ilişkin geleneksel modeller iki temel ayrımda şöyle özetlenebilir (Soyer, Özdemir ve Aypay, 2015): a) Yükseköğretimde yönetsel davranış; üniversite örgütünün niceliksel büyümesi beraberinde nitelik boyutunda da önemli bir değişim yaşanmasını gerektirmektedir. Bu durum da yükseköğretim yönetim tekniklerinin önemini daha da arttırmaktadır. Bu noktada en önemli unsur ise yönetimin göstereceği yönetsel davranış yapısı olmaktadır. Belirtilen nedenle yöneticiler, astlarıyla uyumu ve koordinasyonun tesis edilmesi daha önemli hale gelmektedir. b) Yönetsel ve profesyonel otorite; yükseköğretim kurumlarında çalışanların uzman olması ve önemli düzeyde bir bilgi birikiminin olması otoritenin kullanılmasında güçleştirici bir rol oynamaktadır. Dünya’da 19. yüzyıldan bu yana akademik yapı bakımından üniversitelerin dört kategorik yapıda ele alındığı görülmektedir. Bunlar (Öztunalı, 2001; Tekeli, 2003; Wissema, 2009);

1. Kilise Merkezli Üniversite Modeli (Napolyon Bonoparte Üniversite de France); Eğitimin bir kamu hizmeti olarak görülmesi ve devlet tarafından kilise ile ilişkilendirilerek sürdürülmesi benimsenmiştir. Kilise etkisinden arındırılarak devletin siyasi istikrarının sürdürülmesi hedeflenmiştir.

35

Bunun ilk örneği 1806 yılında kurulan Universite de France olmuştur. Papalık tarafından izlenmesi ve denetimi öngörülmüştür.

2. Ulus-Devlet Üniversite Modeli (Wilhelm von Humboldt Araştırma Üniversitesi); Üniversitelerin temel amaçlarıü, araştırma, uzman yetiştirme, bilginin gelecek nesillere aktarımının sağlanması ve öğrenme- öğretme özgürlüğü olarak sayılmaktadır. Bu üniversite anlayışı, 17. yüzyılda ruhban sınıfından ayrılmış fakat seçkin zümrelerin yoğunlaştığı model olarak bilinmektedir. Model üniversitelerde mali denetim ve izleme üniversiteden bağımsız birimlerce yapılmaktadır. Fakat mali denetim dışında plan ve müfredat denetimi bulunmamaktadır.

3. Kitlesel Eğitim Üniversiteleri: İkinci dünya savaşı sonrasında yükseköğrenim talebinin karşılanması ve mesleki uzman yetiştirilmesi amacına yönelik oluşturulmuş üniversitelerdir.

4. Bilim ve Teknoloji Üniversiteleri Modeli (Amerikan Modeli): Daha organize ve modern bir yapı oluşmuştur. Üniversite yönetimi, akademik kurullar ve finansman yönetimi ayrı birimler olarak tesis edilmiştir. Yükseköğretim kurumlarının akreditasyonu ve insan kaynaklarının performans esaslı yönetimi ve kalitesi önemsenmektedir.

Üniversiteler, kendisinden beklenen nitelikli hizmet miktarındaki artış nedeniyle üniversiteleri önemli ölçüde kaynak arayışına itmiştir (Wissema, 2009). Çünkü birçok üniversite kendisine verilen kamu kaynakları ile iş ve amaçlarını bir yere kadar yürütebileceklerini düşünmektedir.

Üniversite algısındaki değişim ve arayışlara yönelten temel sebepler Wissema’ya (2009) göre şöyle sıralanabilir. Büyük üniversitelerin uluslararası düzeyde finansman arayışları, gelecek için rekabet gücünün sürdürülebilmesi, ulusal hükümet politikalarındaki değişim, disiplinler arası araştırmalar, öğrenci sayılarındaki büyük artış, küreselleşme ve kamu kurumlarınca kurulan araştırma kuruluşlarıdır. Bu süreci sağlıklı yürütmek ve çeşitli araştırma sahalarında yer bulmak isteyen üniversiteler, dünyanın örnek aldığı birçok yükseköğretim kurumunu (Harvard, Standford, MIT, Cambridge vb.) sürekli izlemektedir. Bahse konu üniversiteler gibi dünyanın birçok yerinden öğrencilerin ilgisini çekebilmek ve araştırma faaliyetleri için kendilerine

36

kaynak sağlamak için çeşitli endüstriyel kuruluşlar ile ortak çalışmalar yürütmektedirler.

Yükseköğretim kurumlarının fonksiyonunda ve toplumsal rol bakımından önemli değişim ve dönüşümler yaşanmıştır. Yaşanılan bu değişime ilişkin gelişim süreci Tablo 1’de özetlenmiştir.

Tablo 1. Üniversite Algısında Gelişim Süreci

Konu İlk Üniversiteler Humbold Tipi Üniv. 3.Nesil üniversiteler Yöneticiler Seçkinler Akademisyenler Profesyoneller Eğitim Ortamı Katedral-Manastır-

Blok Yapılar

Kampus Kampus ve On line

Hedef Öğrenci Kitlesi Bölgesel Ulusal Global

Kurumsal Amaç Eğitim, Eğitim, Araştırma Araştırma, Uzmanlaşma ve Bilginin Kullanılması Üstlenilen Rol Gerçeğe ulaşmak Dünyanın keşfi,

Uzmanlaşma

KatmaDeğer Yaratmak BenimsenenEğitim

Yöntemi

Skolastik Yöntem. Modern bilimsel Yöntemler

Disiplinlerarası, Strateji Odaklı Ar-Ge ve AR-İn, Vaka Çalışmaları.

Çıktı Bilim İnsanı ve

Uzman yetiştirmek

Bilim İnsanı ve/veya Profesyonel

girişimciler yaratmak Eğitim/Öğretim Dili Latince-Arapça-

Farsca

Ulusal Diller İngilizce

Eğitim Kadrosu Birey Odaklı Kadro Odaklı Çok Boyutlu-Yüksek Rekabet

Kaynak: Çiftçi, (2010); Demir, (2013); Doğramacı, (2007); Erkut, (2015); Erkut, (2014); Gürüz, (2001); Ülker, (2010) ve Wissema, (2009)’dan hareketle oluşturulmuştur.

Yaşanan değişim ve gelişim bağlamında üniversiteleri çeşitli kuşaklar altında sınıflandırmak mümkündür (Wissema, 2009): Orta Çağ yükseköğretim kurumlarına “birinci kuşak”, Humbolt Üniversite Modeli olarak adlandırılan

37

yükseköğretim kurumlarına ise “ikinci kuşak” ve multi disipliner, global düzeyde rekabet, inovasyon ve girişimciliği teşvik eden ve çalışmalarını endüstri ile işbirliği kurarak yürüten günümüz üniversitelerine ise “üçüncü kuşak” üniversiteler adı verilmektedir. Üçüncü kuşak üniversiteler, küreselleşmenin etkisiyle ortaya çıkmış olan üniversitelerdir. Üçüncü kuşak üniversiteler, daha fazla özgürlüğün olduğu üniversitelerdir. Bu üniversitelerin temel özellikleri şöyle özetlenebilir (Ülker, 2010; Wissema, 2009):

1. Üniversitenin merkezi etkinliği temel araştırmalardır.

2. Araştırmalar disiplinlerarası ve disiplinler üstüdür. Araştırmalarını akılcı bilimsel yöntemlere uygun sürdürürler.

3. Bilgi tekerleği ve yaptığı Ar-Ge çalışmalarıyla bir network üniversitedir.

4. Uluslararası rekabet işletilmektedir. Dünyanın her yerinde en iyi öğrenci ve hocalar taranmaktadır.

5. Kitle üniversiteleri olmalarının yanı sıra çift kanallı (two-track) üniversitedirler. Parlak öğrenci ve itibarlı hocaları çekmek için cazip programlar uygulayabilmektedirler.

6. Çalışma ve öğretim alanları çok kozmopolit olduğundan evrensel bir eğitim dili kullanılır.

7. Üniversitelerde sadece bilimsel bilgi elde edilmesi değil aynı zamanda bilginin kullanımı da üniversite tarafından hedeflenmektedir.

8. Kamu kaynaklarının daha az kullanılması nedeniyle mevzuata bağlılık düzeyi de daha az olmaktadır. Araştırma ve diğer harcama maliyetlerinin önemli bir kısmı bağımsız kuruluşlarca karşılanmaktadır. Uluslararası süreçte üniversitelere verilen itibar, üretilen bilginin kalitesi, etkisi ve ekonomiye olan katkısı ile yakından ilgilidir. O nedenle de yükseköğretimi ve üniversiteyi ilgilendiren sorunlar, sadece Türkiye’de değil diğer tüm ülkelerde de üzerinde çok düşünülen, araştırma yapılan ve kafa yorulan temel sorunların başında gelmektedir (Marangoz, 2003, s. 2).

Aktan (2007), yükseköğretim kurumlarında dış faktörlerin de etkisiyle yaşanan yapı ve işlevsel boyuttaki gelişme ve eğilimleri şöyle sıralamaktadır:

38

 Hesapverebilirlik temelinde üniversite özerkliği,  Paydaşların katılımını öngören toplumsal sorumluluk.

Yükseköğretim kurumlarında değişimi doğru yönetmek ve kurumsal kazançlarını zirvede tutmak için çeşitli kuruluşlar ve araştırma enstitüleri kurulmuştur. Amerika’da yükseköğretim alanında çalışmalar yapılması için kurulan ilk kuruluş 1956 yılında University of California’da “The Center For Studies in Higher Education” adıyla kurulmuştur. Daha sonrasında ise Japonya, Almanya, Çin, Hollanda, İngiltere ve diğer bazı ülkelerde de benzer araştırma kurumları kurulmuştur (Gök ve Gümüş, 2015). Yükseköğretim alanındaki ilginin artması ve yükseköğretim alanında çalışmalar yapan kurum çalışanlarının oluşturduğu sivil toplum kuruluşları da sektör ile birlikte gelişmiştir. Bu kuruluşların öne çıkanları, Washington D.C.’de 1976’da kurulan The Association for the Study of Higher Education (ASHE) ve The European Association of Institutions in Higher Education (EURASHE) adıyla 1990 yılında Patras’ta (Yunanistan) kurulmuş kurumlardır (ASHE, 2015; EURASHE, 2015). Amerika Birleşik Devletleri’nin ve dünyanın başarılı üniversitelerinden biri olarak gösterilen Harvard Üniversitesinin eski dekanlarından Henry Rosovsky de dünyadaki en iyi üniversitelerin üçte ikisinin, hatta dörtte üçünün ABD’de olduğunu söyleyerek bunun nedenlerini şöyle özetlemektedir (2003, s. 21–27):

 Ulusal zenginlik,  Büyük nüfus,

 Devletin özellikle fen dallarına verdiği büyük destek,

 İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler’den kaçarak ABD’ye yerleşen Avrupalı bilim adamlarının katkıları,

 Kişilerin kurumlara özel bağışta bulunma geleneği ve bunun vergi politikalarıyla desteklenmesi şeklindedir.

Bir ülke ekonomisinde, sosyal yapıda ve diğer bazı alanlarda yaşanan olguların üniversite kurumlarına yansımaması düşünülemez. Sosyal bir kurum olan üniversiteler, toplumsal değişim ve dönüşümlerden etkilendiği kadar toplumu yönlendiren de bir kurumdur. Bu dinamik süreçte önemli olan değişim ve

39

dönüşümden olumlu yönde kazanım elde edebilmek ve daha iyi bir konuma ulaşabilmektir. O nedenle daha nitelikli ve çağdaş bir yükseköğretim kurumu ve üniversite eğitiminin kurgulanması tüm ülkelerin tartışma konusudur.Yükseköğretim kurumlarının işlevleri düşünüldüğünde kişisel ve toplumsal boyutta faydaları Tablo 2’de sunulmaktadır.

Tablo 2. Yükseköğretimin Toplumsal ve Kişisel Faydaları

A. Toplumsal B. Kişisel

Ekonomik  Vergi gelirlerindeki artış  Üretkenlikteki artış  Tüketimdeki artış  İşgücü esnekliğinin

artışı

 Devletten beklenen mali desteğin azalması

 Yüksek kazanç düzeyi  İş bulmada kolaylık  Yatırımda artış

 Daha iyi çalışma koşulları

 Kişisel/Mesleki hareketlilik Sosyal  Suç oranındaki azalma

 Bağış ve topluma hizmette artış  Vatandaşlık bilincinin gelişmesi  Sosyal kenetlenme  Teknolojiye uyum sağlama ve kullanma becerisinin gelişimi

 Daha sağlıklı ve uzun yaşam

 Çocuklar için daha iyi yaşam koşulları

 Müşteri olarak daha iyi karar verebilme

 Kişisel statünün yükselmesi

 Daha fazla hobi ve boş zaman aktiviteleri

Kaynak: YÖK, (2004, s.14).

Global düzeyde yaşanan değişim ve dönüşüm üniversitelerin fonlanması, özerklik düzeyi, rekabet ortamı ve ticarileşmesi boyutlarında yeni tartışmalara yol açmıştır. Başta Amerika ve Japonya gibi ülkelerin de kendi eğitim

40

sistemlerine ilişkin bazı kaygıları bulunmaktadır (Marangoz, 2004, s.160). Özellikle kamu kaynaklarını kullanan üniversitelerde topluma karşı saydam olma ve yapılan işler ile ilgili hesap verme sorumluluğunun daha çok hissedildiğini belirtmektedir (Erdem, 2015). Yükseköğretimde yaşanan küresel eğilimlerden bazıları şöyledir (Ergüder ve vd. 2009; Wissema, 2009; Yavuz, 2012):

AB ve Bologna Süreci: 1999 yılında 29 ülke tarafından başlatılan Bologna süreci ile Avrupa ülkelerindeki yükseköğretim sistemlerinin birbirleri ile ilişkilendirilmesi hedeflenmiştir. 2010 yılına kadar bir Avrupa Yükseköğretim Alanı (AYA) yaratılması (AYA, ülke üniversiteleri tarafından tanınması; istihdam yelpazesinin arttırılması; öğretim üyeleri ve öğrenci hareketliliğinin arttırılması ve üniversitelerarası rekabet düzeyinin arttırılması hedeflenmiştir) hedeflenmiştir. Türkiye, Bologna Süreci'ne 19 Mayıs 2001 tarihinde Prag'da yapılan bir toplantı sonrasında katılmıştır.

Bilginin Toplum Hayatında Oynadığı Rol: Son zamanlarda beşeri sermaye yatırımının önemi giderek artmaktadır. Bilgi üretimi ve nitelikli bireyler yetiştirilmesi ülkelerin rekabet güçlerinin arttırılmasında önemli bir rol oynamaktadır.

Eğitim ve Yükseköğretim Talebindeki Artış: Yükseköğretim, kitleselleşme yolunda ilerlemektedir. OECD verilerine göre, 1980'li yıllarda 50 milyon olan öğrenci sayısının 2000’li yıllarda 100 milyon, 2020 yılı sonrasında ise 200 milyon düzeyine ulaşmasını beklendiği ifade edilmektedir.

Ulusal ve Uluslararası Öğrenci Hareketliliği: Günümüzde eğitim “bir yaşam biçimi” halini almıştır. O nedenle yaşam boyu devam eden eğitim arayışı sınır ötesi düzeyde devam etmektedir. Üniversiteler ülke dışından öğrenci çekebilmek amacıyla yoğun çalışmalar yürütmektedir.

Üniversitelerarası Rekabet ve Yükseköğretimde Çeşitlilik: Üniversitelerarası rekabet, çeşitli toplumsal ihtiyaçlar ve arayışlar nedeniyle yeni üniversite modelleri ortaya çıkmaktadır. Bu modellerden bazıları araştırma ağırlıklı üniversiteler, sanal kurumlar, kar amacı gütmeyen kurumlar, kar amaçlı üniversiteler, şirket üniversiteleri (Motorola, Oracle, Disney vb.), sınır ötesi üniversiteler şeklindedir.

41

Devlet ve Üniversite İlişkilerindeki Paradigma Değişimi: Özellikle son yarım asırdan bu yana devletin daha küçük fakat daha etkin hale dönüştüğü devlet modelleri benimsenmektedir. Devletin; denetleyen, koordine eden, düzenleyen ve hesap soran bir yapıya doğru daha aktif rol alması kamu kurumlarıyla yükseköğretim kurumları arasındaki ilişkileri de yeniden kurgulamaktadır. Çok Kültürlü Eğitim ve İnter Disipliner Eğitim: Günümüz yükseköğretim kurumlarında verilen eğitimin ve kazanımların amacı kişilere sadece iş bulmalarında yardımcı olmak değil aynı zamanda farklı sahalara ve yaşam alanlarına uyum sağlamaları için onlara katkı sağlamaktır (Karayalçın, 1988). Harvard Üniversitesi’nin bir bütün olarak misyonunu ifade eden bir metni bulunmamaktadır. Fakat Harvard College 1997 yılında iki paragraflık bir misyon metni yayınlamıştır. Misyon metninde özetle (Harvard, 2015; Özcan, 2011):

“…Harvard College bilgi yaratmak, öğrencilerin zihnini yaratılan bilgiye açmak ve onların kendilerine sağlanan eğitim imkânlarından en iyi şekilde yararlanmalarını sağlamak için mücadele etmektir. Harvard College, öğrencileri fikirlere ve fikirlerin serbestçe ifade edilmesine saygılı olmaya, yeni buluşlardan ve eleştirilerden zevk almaya, üretici işbirliği ruhu ile mükemmeli aramayı ve kişisel eylemleri nedeniyle yarattığı sonuçların sorumluluğunu almayı teşvik eder….Harvard’ta eğitim öğrencilere araştırma yapmak, yeni şeyler yaratmak, geleneksel bilgi ve yargılara meydan okumak ve lider olmak için gerekli özgür ortamı sağlamalıdır….toplum için vatandaşlar ve vatandaş liderleri yetiştirmektir...”

Yönetimde Klasik “Meslektaşlık” yerine “Girişimci Üniversite” Geleneksel anlayışın yerine yöneticilerin kendilerine has içe kapalı yapılarından kurtularak girişimci bir rol ile toplumun diğer unsurlarıyla diyalog kurabilen daha sentez bir modele doğru bir evrim yaşanmaktadır.

Topluma Duyarlılık: Özellikle kamu kaynaklarından desteklenen üniversitelerin faaliyetleri konusunda topluma hesap vermesi son zamanlarda daha çok arzulanan bir durumdur. Zamanla içinde toplumun bazı kesimlerinin de yükseköğretim yönetiminde temsil edilmek istemelerine yönelik hamlelerin artarak sürmesi beklenmektedir.

Diplomaların Denkliği, Kalite Küreçleri ve Uluslararası Akreditasyon: Üniversiteler, işlevlerini yerine getirirken sadece yerel düzeyde değil

42

uluslararası düzeyde gelişen durumları da dikkate almak durumundadır. O nedenle verilen diploma ve belgelerin diğer ülkelerde de kabul görmesi gerekmektedir. Bu itibarla da ulusal akreditasyon ve kalite güvence süreçlerine ilaveten uluslararası akreditasyon ve kalite güvence sistemlerinin tesis edilmesi zorunluluk haline gelmektedir.

Evrensellik Yerine Üniversitelerarası İş Bölümü: Toptancı yaklaşım yerine bir ya da birkaç disiplinde odaklanılması ve sadece yoğunlaşılan alanlarda uzmanlaşılması nedeniyle ilgi çeken bir kuruma dönüşülmesi son dönemde tercih edilmektedir.

Küreselleşme olgusu nedeniyle bilginin elde edilmesi, pazarlanması ve satışı konusunda endüstriyel bir yapı oluştuğunu ileri süren Jiang’a (2008) göre bu endüstriyel yapının önemli parçalarından biri de yükseköğretim kurumlarıdır. Küresel ekonomi, üniversite kavramını piyasa eksenli olarak dönüşüme zorlamaktadır (Günay ve Kılıç, 2012). Günümüz toplumunda küreselleşmenin yarattığı etki nedeniyle “girişimci üniversite”, “şirket üniversitesi”, “sanal üniversite” gibi yeni üniversite türleri ortaya atılmıştır. Kitlesel talepler ve artan rekabet üniversiteleri yeni kaynak arayışlarına itmiş ve üniversiteleri girişimci üniversite niteliğine dönüştürmüştür (Sakınç ve Bursalıoğlu, 2012; Wissema, 2009). Üniversitelerin uluslararasılaşma stratejilerinin gelişimi Tablo 3’te sunulmaktadır.

43

Tablo 3. Üniversitelerde Uluslarasılaşma Stratejilerinin Gelişimi Stratejik

Temalar

Politik Ekonomik Akademik Kültürel/Sosyal

Tanıma/Kabul etme Uluslararası ilişkiler, uluslararası örgütler, ticari ilişkiler Eğitim sektör ve kurumlardaki ekonomik belirleyiciler Kültürlerarsı yetenekler ve dünyayı anlama Öğrenci yapısının ve nüfusunun değişimi Yansıma Üniversiteye etkisi Uluslararası öğrenci kapasitesi Müfredatın uluslararasılaşması Kültürel farklılıklara ve öğrenci ihtiyaçlarına ilgi

Karşılık verme Üniversitenin zorluklara karşı verdiği mücadeleler Ulusal kampanyalara katılma ve kendini pazarlama Müfredatın uluslararasılaşmasına yönelik politikalar Kültürel farklılıklara yönelik politika ve uygulamalar Bütünleşme/ entegrasyon Strateji ve program geliştirme Pazarlama, kabul ve destek programları Bölümlerin uluslararasılaşma Kültürel farklılıklara yönelik programlar geliştirmek Kaynak: Jiang, (2008, s. 355).

OECD üyesi ülkelerde yükseköğretim halen önemli boyutta kamu odaklı yürütülmektedir. OECD ülkelerinde son on yıl içinde yükseköğretim düzeyinde eğitim alan insanların sayısı hızla artmaktadır. Özellikle doktora düzeyinde mezun sayısında son on yıl içinde yıllık %5’lik büyüme gerçekleşmiştir. (Aypay, 2015). Orta Doğu Teknik Üniversitesi Enformatik Enstitüsü verilerine göre dünyada yaklaşık 20.000 üniversite bulunmaktadır. Ülkesinde en çok yabancı yükseköğretim öğrencisi barındıran ülkenin Avusturalya ve izleyen ülkelerin ise Avusturya, İngiltere, İsveç ve Yeni Zellanda olduğu anlaşılmaktadır (Selvitopu, 2015).

Üniversiteler, bilginin piyasa tarafından yönlendirilmesine izin vermesiyle elde ettikleri mali kazanımlar nedeniyle önemli bir değişime sürüklenmektedir (Bok, 2007; Jiang, 2008). Bu nedenle üniversiteler kendilerine daha büyük

44

araştırma bütçesi oluşturmak ve daha büyük mali imkan sağlamak amacıyla stratejik hedef ve politiklalarını uluslararası bir boyuta taşımış ve daha geniş kitlelere ulaşmayı hedeflemiştir. Uluslararası gelişim ve dönüşüm, Türkiye’de de değişim isteğini kamçılamış, toplumsal gereksinim ve beklentiler yükseköğretimde yaşanan rekabet ile birleştiğinde kurumsal dönüşümün hız ve kapasitesinde artışa neden olmuştur. Uluslararası etkileşim nedeniyle üniversitelerde yaşanan değişimin toplumsal ve sektörel etkisine yönelik çeşitli görüşler ileri sürülmektedir. Erdem (2015), üniversitelerin, “sürekli eğitim merkezleri” ve “uygulama ve araştırma merkezleri” eliyle toplumun hemen hemen her kesimine yönelik hizmet verebildiğini ve çeşitli sektörlere yönelik inceleme ve araştırmalar yürüttüğünü belirtirken;.Kahraman (2012) ise üniversitelerin beklenilen ölçüde toplumun sorunlarına çözüm üretemediği ve toplumsal hizmet sunumuna yönelik yetersiz kaldığını belirtmiştir. Yaşanan bu dönüşüm ile birlikte mevcut yükseköğretim paradigmasının da değişmesi bir zorunluluk haline gelmektedir. Ayrıca, yakın gelecekte daha net anlaşılacağı üzere yeni üniversiteler temel rolleri içinde; eğitim, araştırma, hizmet anlayışı ile birlikte aşağıdaki hedefleri de barındıracaktır (aktaran, Şimşek ve Adıgüzel, 2012; hasansimsek, 2015): “

1. Toplumsal reformların güçlü bir ayağı olmak,

2. Bilim yapma geleneği ve bilgi toplumu eğitimini devam ettirmek,

3. Uygulamalı araştırmalar yapmak,

4. Kültürel ve entelektüel olarak farklı olan bireyleri barındırmak,

5. Paydaşlar ile işbirliği yaparak sektörler arası birleşmelerle farklı yaklaşımlar harmanlamak,

6. Disipliner sınırların ötesine geçerek bölüm ve fakülte duvarlarını yıkarak entelektüel bir kaynaşma ortamı oluşturmak,

7. Üniversite’yi sosyal yapının merkezine yerleştirerek, sosyal yapının gelişmesine doğrudan katkıda bulunmak.” şeklindedir.

45

Bilgi toplumu sürecinde bilgi, bir ülkenin ekonomik refahının ana kaynaklarından biridir. Bilginin üretilmesi bakımından üniversitelere büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. Bu nedenle üniversitelerde olması gereken temel ilkeler (Aktan, 2004) şöyle sayılmaktadır;

a. Bilimsellik,

b. Akademik özgürlük; akademiada üyelerin doğrudan bilgiye ulaşmak amacıyla kendi iradeleri ile araştırma, inceleme, değerlendirme vb. şekillerde çalışmalar yaparak ilgi duydukları konularda özgürlüklerinin olması anlamına gelmektedir. Lima Bildirgesinde de belirtildiği üzere akademik özgürlükler, yasa ve anayasal güvence altına alınmalıdır. Diğer bir ifadeyle, akademisyenlerin, istedikleri dersi ve içeriğini belirleyebildikleri bir yapının olması anlamına gelmektedir.

c. Akademik özerklik, üniversitelerde kurumsal işleyiş, finansal işler ve karar alma vb. süreçlere ilişkin kendi politikaları kapsamında ilgili diğer çevrelere yönelik bağımsızlığını ifade etmektedir.

d. Demokratik yönetim, e. Akademik kalite,

f. Akademik ahlak ve akademik liyakat, g. Akademik rekabet,

h. Akademik hareketlilik, i. Sosyal sorumluluk,

j. Üniversite-sanayi işbirliği şeklindedir.

Son dönem düşünürlerinden Bourdieo (1984) modern üniversiteleri; kültürel, entelektüel, bilimsel sermaye çeşitleri üreten ve bu çıktıları dağıtan bir kurum