• Sonuç bulunamadı

1. KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

1.3. Yükseköğretimde Toplam Kalite Yönetimi'ne İlişkin Kuramsal Açıklamalar

1.3.1. Yükseköğretim ve Üniversite Hakkında Genel Bilgiler

1.3.1.1. Yükseköğretim ve Üniversite Kavramı

Yükseköğretim ve üniversite kavramlarını kesin çizgilerle birbirinden ayırma imkanı yoktur. Tanım, amaç ve fonksiyonlar yönünden yapılacak bir karşılaştırma, ikisinin de zaman zaman aynı şekilde tanımlandığını, bazen de aynı amaç ve fonksiyonları yüklendiğini göstermektedir. Zaten, üniversitenin bir sistem olarak yükseköğretimin kapsamı içinde ele alındığı düşünülürse, sistemin özelliklerini taşıması olağan görülür. Buna göre, üniversiteyi de içine alan yüksek öğretimin genel bir tanımını UNESCO’nun “Dünya Yükseköğretim Araştırması” şöyle yapmaktadır :

Yükseköğretim, üniversite, yüksekokul, akademi ve benzeri kurumlarda verilen her türlü (genel, mesleki, teknolojik vb.) eğitimi içine alan bir öğretim kademesidir. Bu kademenin belli başlı özellikleri;

i – Yükseköğretim kurumlarına giriş için genel, mesleki, teknik veya öğretmen yetiştiren orta dereceli bir okulu bitirmiş olma ilk koşuldur.

ii – Bu kademeye giriş yaşı genel olarak 18’dir.

iii – Öğretim, derece, diploma veya yükseköğretim sertifikası adı verilen bir sonuca götürür.

Yukarıda tanımı yapılan ve özellikleri belirtilen yükseköğretim sisteminde belli başlı şu amaçlar üzerinde durulmaktadır :

i – Genel iş bölümünde etkin becerilerin öğretimi: Yükseköğrenim görenlerin çoğu, gelecekteki mesleklerini düşünerek öğrenim görmektedir. Konfiçyüs’ün belirttiği gibi “ücret düşünmeksizin üç yıl öğrenim gören bir adam bulmak güçtür”. Geçmişteki gibi, öğrenmek için öğrenen ve zevk için öğrenenlerin sayısı çok azdır.

ii – Öğretim genel olarak düşünsel ve akademik yeteneği artırıcı yönde yürütülmelidir. Yükseköğretimin özelliği, pratik tekniklerle ilgilenmiş olsa bile, konuların seviyesini genel olarak ayarlayabilmektedir.

iii – Yükseköğretimin temel fonksiyonu gerçeği araştırmaktır. Fakat araştırmanın hangi kurumlarda (üniversite ve diğer yüksek öğretim kurumlarında) ne ölçüde yapılacağı günümüzde tartışma konusudur.

iv – Yükseköğretim, genel kültür ve genel vatandaşlık bilgilerinin yayılmasından sorumludur. Bundan, her bireyin aynı biçimde şekillendirilmesi kastedilmemektedir. Üniversitelerin yalnızca her sosyal tabakadan öğrenci alması değil, fakat çevreyi etkilemesi gereği üzerinde de durulmaktadır (Kısakürek, 1976 s.5).

Gelişen ve değişen bir toplumda, yükseköğretimin sosyal, kültürel ve ekonomik gereksinmelere ayak uydurması, başka bir deyişle yenilenmesi gereği zaman zaman kendini kuvvetle hissettirmiştir. İkinci Dünya Savaşından sonra yükseköğretim kurumlarında köklü değişiklikler olmuştur. Bu değişikliklerin büyük bir çoğunluğu kurumların öğretim programlarına, öğretim yöntemlerine ve niteliğine yansımıştır. UNESCO tarafından yapılan bir araştırmada yüksek öğretimin gelişmesine etki yapan bu faktörler şöyle belirlenmiştir :

* Hızlı bir nüfus artışı görülmektedir.

* Bununla bağıntılı olarak, ortaöğretime devam eden öğrenciler ve mezunların sayıları artmaktadır.

* Yeni uzmanlık alanlarına gereksinme duyulmaktadır.

* Araştırma ve araştırma elemanlarına gereksinme duyulmaktadır.

* Az gelişmiş ülkeler gelişmiş ülkelerin seviyelerine yaklaşma isteği göstermektedir.

* Kadınlar giderek daha fazla eğitim ve yükseköğretim talep etmektedir. * Bilim ve teknoloji giderek gelişmektedir.

* Bilgi muhtevası gittikçe ve hızla artmaktadır.

Üniversite kavramı üzerinde durulmak istendiğinde “Üniversite”, Latince “universitas” sözcüğünden gelmektedir. Bu sözcük, ortaçağda “kurum, topluluk” anlamlarında kullanılmıştır. Ayrıca, “universitas” ile aynı anlamda olmak üzere, “studium– incelemeler” ve “studium – generale – genel incelemeler” sözcüklerinin kullanıldığı görülmektedir. Bununla birlikte, “Üniversite” kavramının günümüzdekine yakın bir şekilde “öğretici ve öğrenciler topluluğu” anlamında kullanılmasına on dördüncü yüzyıl sonlarında başlanmıştır. “Üniversitas”, aynı zamanda, birlik ve birleştiricilik yanında tüm bilgi dallarına yayılma ve evrenselliği de belirtmektedir (Güler, 1994 ).

“Üniversite” kavramının zaman içindeki gelişimi, kurumsal gelişme, amaç ve fonksiyonların gelişmesi ile yakından ilişkilidir. Bu nedenle, bu kesimde üniversitenin kurumsal gelişmesi, amaçları ve fonksiyonları üzerinde kısaca durmakta yarar vardır.

İlk üniversitelerin kuruluşuna yol açan yükseköğretim merkezleri arasında Çin Manastırları, Hint Orman “Ashram”ları, Yunan Akademileri ve İslam Medreselerinin adları geçmektedir. Bu merkezler, Avrupa üniversitelerinin, yetişkinlere fen, teknoloji, sanat, beşeri bilimler vb. alanlarda eğitim vermek amacı ile kuruluşlarından önce aynı

görevleri yerine getirmek üzere mantık, retorik, gramer, aritmetik, geometri, astronomi ve müzik alanlarında (yedi liberal alan) eğitim yapmışlardır.

Unesco’nun yüksek öğrenim konusunda yaptığı bir araştırmada, ilk üniversitelerin nerede ve ne zaman kurulduğu konusundaki görüşlerin farklı olduğu belirtilerek, İtalya’daki Salerno ve Bologna Üniversitelerinin ilk üniversiteler olduğu görüşünün yayınlığına değinilmektedir. Bu noktada Avrupa’daki üniversitelerin gelişmesi konusunda başlıca iki görüş saptanmış bulunmaktadır. Lauwerys’e göre, Avrupa’nın batısındaki üniversiteler, İspanya’ nın “moorish” kültürünün, İspanya üniversiteleri ise, İslâm kültürünün ve medreselerinin etkisinde kalmıştır. Buna göre, Avrupa’da Paris ve Cambridge üniversiteleri temelde İslâm medreselerinin dolaylı etkisinde kurulmuştur. Diğer bir görüş ise, Avrupa’daki üniversitelerin gelişmesinde Paris Üniversitesinin örnek alındığı, bu üniversitenin, üniversite kavramının benimsenme ve yerleşmesinde önemli bir yeri olduğudur. Üniversitelerin gelişmesine ilişkin olarak bu farklı görüşlerin üzerinde birleştikleri önemli bir nokta, ilk üniversitelerin dinsel kurumlara bağlı olduğu veya onlar tarafından örgütlendiğidir. Gerçekten de, Avrupa’da bu kurumların papanın veya hükümdarların yönetiminde dine dayalı bir öğretim yaptıkları anlaşılmaktadır. Paris (on ikinci yüzyıl başları), Toulouse (1229), Cambridge (1229), Salamanka (1239), Oxford (1249), Sorbonne (1252), Prag (1348), Viyana (1365), Hieldelberg (1386), Köln (1388) ve Erfurt (1392) üniversiteleri bunlara örnek olarak verilebilir.

Yukarıdaki ilk kuruluş aşamaları dikkate alındığında, üniversitelerin çeşitli dönemlerdeki gelişme atılımlarını dört noktada toplamak mümkündür.

i – On ikinci yüzyıldaki gelişme dönemi : Bu dönem ilk üniversitelerin kurulduğu dönemdir.

ii – On beşinci yüzyıldaki gelişme dönemi : Rönesans’ın etkisi ile bilim ve sanatın önem kazanması sonucunda, yükseköğretimin ve üniversitelerin geliştirilmesine önem verildiği dönemdir.

iii – On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından sonraki gelişme dönemi : Bu dönem, üniversitelerin ve üniversite dışı kurumların geniş ölçüde yayıldığı bir dönemdir.

iv – İkinci Dünya Savaşı ve 1950’lerden sonraki gelişme dönemi : Bu dönem, bilindiği gibi her alanda hızlı gelişmelerin sağlandığı bir dönemdir.

Bu dönemler içinde en önemli gelişmelerin on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından sonraki dönemlerde olduğu dikkati çekmektedir. Bilindiği gibi, ilköğretim, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından sonra bütün dünyada genişlemiş, birçok ülkede evrensel karakterde ve ücretsiz olmuştur. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında ise, ortaöğretimde ilköğretimdekine benzer bir gelişme izlenmektedir. Aynı dönemde, yükseköğretimde de evrensel karakterde bir gelişme göze çarpmaktadır. Bu gelişme, özellikle ikinci dünya savaşından sonra hızlanmıştır.