• Sonuç bulunamadı

5. TOKAT KAZASININ İDARİ YAPISI

6.2. Ekonomik Hayat

6.2.5. Vergiler

Osmanlı Devleti’nde uygulanan vergi sistemi özellikle Tanzimat Fermanı’nın ilanına kadar İslam hukukunun etkisiyle birlikte uygulanan şer’i vergiler ile sayıları oldukça fazla olan ve çok çeşitli konular üzerinden alınan örfi vergilere dayanmıştır. Padişahın vergilendirme yetkisini kullanması sonucunda artan örfi vergiler, halkın üzerinde önemli bir yük oluşturmuştur. Hatta zaman zaman ağır vergilere karşı bazı isyan hareketleri de başgöstermiştir. Örfi vergilerin birçoğu halk tarafından benimsenmemekle birlikte, zorunluluğu nedeniyle ödenmiştir. Şimdi incelediğimiz defterde yer alan vergileri değerlendirelim.

Aşar: Öşr-i şer‘i vergisinin çoğul halidir. Hasat zamanında araziden elde edilen ürün üzerinden alınır. Vergiyi tahsil edenlere müş‘ir de denilir (A. Vefik, 1328: 18). Aşarla ilgili incelediğimiz defterde Beyhan Sultan’a22 ait bir zabt-nâme bulunmaktadır. Bu zabt-nâmede aşarın eskiden olduğu gibi ve eksiksiz bir şekilde toplanmasına değinilmektedir(TŞS 16, 37/1). Beyhan Sultan, kardeşi III. Selim döneminden itibaren belirli bir hisse oranında Tokat mukataası üzerinde söz sahibiydi (Beşirli, 2005: 26).

Cizye: Gayrimüslim nüfus üzerine askerlik hizmeti mukabili tarh olunan bir vergidir (A.Vefik, 1328: 23). Şer‘i vergilerden biri olan cizye, 14–75 yaş aralığındaki vücutça ve akılca sağlam olan Gayrimüslim erkeklerden askere gitmeme karşılığında alınan bir vergiydi (İnalcık, 1993: 45–48). Cizye toplanırken ahalinin maddi durumu da dikkate alınmaktaydı. A‘la tabir edilen maddi durumu iyi olanlardan yaklaşık 48 dirhem, evsât tabir edilen orta gelirde gruptan 24 dirhem ve ednâ olarak nitelenen alt gelir grubundan 12 dirhem sim alınmaktaydı.(Beşirli, 2005:260). Ancak bizim incelediğimiz dönemde cizye yükümlülüğü sîm üzerinden değil guruş hesabından ödettirilmiştir. İncelediğimiz defterde Tokat’a ait bir cizye evrâkı kaydı bulunmaktadır. Bu kayda göre Tokat’ın toplam cizye yükümlülüğünün 5400 guruş olduğu anlaşılmaktadır. Bu toplam a‘la, evsat ve edna olarak üç gruba yüklenmiştir (TŞS 16, 160/1).

Salyâne ve Tevzi‘ Defterleri: Osmanlı Devleti’nde zaman içerisinde ortaya çıkan mali sıkıntılar, sancak ve kazlardaki harcamaların büyük bir kısmının halka yüklenmesine neden olmuştur. Salyane de bu yükümlülüklerden biridir. Sancaklara ve kazalara ait giderler yılda iki taksit olmak üzere halktan toplanmaktaydı. Bunlara

22

III. Mustafa’nın kızı olan Beyhan Sultan aynı zamanda III. Selim’in de kızkardeşidir.1765’te dünyaya gelen Beyhan Sultan’ın annesi Adilşah Kadın’dır. 1784’te Halep Valisi Silahdar Mustafa Paşa ile evlenmiştir.1824’te ölmüştür. Ayrıntılı bilgi için bkz. M.Çağatay Uluçay, Padişahların Kadınları ve

masarifat defteri, salyane defteri ya da ale’l-hisâb defteri denilmektedir. Salyanenin içeriğini genel olarak merkezden talep edilen nakdî yardımlar ve yerel giderler için istenen örfi vergiler kapsamaktadır (Beşirli, 2005,s.273).İncelediğimiz defterde sâlyane ve masarifatla ilgili iki kayıt bulunmaktadır.(TŞS 16, 156/1, 121/1).

Adet-i Ağnam Vergisi: Osmanlı Devleti’nde küçükbaş hayvan sahiplerinden alınan bir vergidir. Şer‘i vergilerden olan ağnam resmi genellikle koyun yavruladıktan sonra nisan ve mayıs aylarında alınır, kuzulu koyun kuzusuyla birlikte hesaplanırdı. Ağnam resmi mukata‘ası XVIII. yüzyılda Osmanlı hazinesinin önemli bir kalemi haline gelmiş ve düzenli gelirler arasına girmiştir(Emecen,1988: 478–479). İncelediğimiz defterdeki Masarifat kaydına göre Tokat kazası adet-i ağnam vergisi yükümlülüğü bakımından Sivas’a bağlı olup 5810 guruş ödemekle mükelleftir (TŞS 16, 121/1).

Rüsûm-ı Amediye: Osmanlı Devleti’nde iç gümrük uygulaması da vardı. Gerek bir iskeleden diğerine, gerekse bir şehir ya da kasabadan diğerine nakl olan ticaret eşyalarına Osmanlı Devleti gümrük uygulamış ve vergi almıştır. Bu yönde Osmanlı gümrükleri üçe ayrılmaktadır: Deniz, kara ve sınır gümrükleri. Osmanlı Devleti’nde dört tane gümrük vergisi önemliydi. Bunlar: amediye, reftiye, masdariye ve miruriye idi. Amediye gerek deniz yoluyla gerekse memleketin bir kasabasından diğerine ve bir iskeleden ötekine ya da Osmanlı ülkesinin herhangi noktasına getirilen malların mevrûdunda (gelişinde) alınan vergidir (A.Vefik, 1328: 54). Ahmed Vefik Paşa’ya göre bu vergi dâhili bir gümrük vergisiydi. İncelediğimiz defterde bu vergi ile ilgili Tokadî Şeyh Abdürrezzak adında Kadiriye tarikatından bir kişinin padişaha yönelik arzuhaline cevap olarak bir ferman kaydı bulunmaktadır. Bu kayıttan anladığımız kadarıyla amediye vergisinin bir kısmı günlük yüz yirmi sağ akçe olmak üzere tarikata ayrılmıştır

ve bu konudaki sıkıntıyı halletmesi için Tokat kadısına bu ferman gönderilmiştir (TŞS 16, 39/1).

Rüsûm-ı İhtisâb: Şehir ve kasabaların pazar ve panayır yerlerinde alınırdı. İhtisab ağasının ayda bir kez “kul oğlanları” denilen memurları ile sanatkâr ve esnafı teftiş etmesi üzerine, bu memurların ücretleri ve kendisinin bu görev için ödediği iltizam bedelini sağlamak amacıyla topladığı vergidir. Damga ve mizan ve evzan ve ekyal resimleri ve yevmiye-i dekakin ve bacı pazar gibi isimlerle de alındığı görülürdü. Denetimi yapılan esnaf ve sanatkârlardan tahsil edilirdi. (Bkz.http://www.canaktan.org/ canaktan_personal/canaktan-arastirmalari/maliyetarihi/ anayasal- perspek- osmanli.pdf)

Rüsûm-ı Kahve, Duhan, Simkeşhâne ve Mizân-ı Harîr-i Bursa: Tüccarların satmak için Sivas eyaletine eyalet dışından getirdikleri duhan (tütün), kahve gibi ürünler için de Tokat gümrüğünde ‘‘resm-i amediyye-i duhan’’ alınmaktaydı. Mizân-ı Harir-i Bursa ise devletin Bursa ipeği üzerinden iltizâm yoluyla topladığı bir vergidir. (Beşirli, 2005: 37). Özünde bu vergiler Tokat’ın gümrük merkezi olması hasebiyle topladığı amediye vergisinin kaçınılmaz uzantıları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu vergilerle ilgili padişahın yeni vazifelendirmeleri ve vergi mikdarlarına zammı yasakladığına dair bir ferman 16 numaralı defterde yer almaktadır (TŞS 16, 130/1).

İmdâd-ı Seferiye: Muharebe zamanlarında bütçe açığını kapatmak veya valilerin sefer masraflarını karşılamak için halktan toplanan örfi bir vergidir (Pakalın,1983: 63). İncelediğimiz dönem Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 1806– 1812 arasında devam eden savaşların yeni bittiği bir dönem olması hasebiyle bu vergiyle ilgili kayıtlar da içermektedir. Sivas valisi Mehmet Paşa’ya ödenecek imdâd-ı seferiyenin ikinci taksiti 4404 guruşa tekabül etmektedir (TŞS 16, 156/1). Barış

zamanında bütçe açıklarını kapamak ve valilerin masraflarını karşılamak üzere toplanan vergiye de imdâd-ı hazeriye denmekteydi (Pakalın,1983: 63).

Rüsûm-ı Serçin-i Derçin: Zekat kapsamında tutulan bu verginin dayanağı, şehir ve kasabaların dışında inşa edilmiş bulunan salhanelerde hayvan kesilmesiydi. Ayrıca, paçacılık tekelinin bulunduğu yerlerde, boğazlanan hayvanın baş, ayak ve bazen de ciğerleri devlet tarafından tahsil edilirdi. Bunlar, paçacılara satılırdı. Serçin ve derçin resmi, bu verginin İstanbul ve Rumeli’deki ismiydi. Zebhiyye resmi ve mürde bacı ise Anadolu ve Arabistan’da bu vergiye verilen addı. Bu vergiler, hayvan kesimi ile uğraşanlardan alınırdı. Miktarı 2–10 para arasında değişirdi. Gayrimüslim halkın domuz salhanelerinde kesilen domuzlardan ise iki akça “resm-i bujik” adıyla bir vergi alınırdı. (Bkz.http://www.canaktan.org/canaktan_personal/canaktan-arastirmalari/maliyetarihi/ anayasal- perspek- osmanli.pdf)

Zahire temini: Osmanlı Devleti ihtiyaç durumunda eyalet, sancak ve kazalardan narh fiyatı üzerinden satın alma yoluyla zahire teminine başvurabiliyordu. Böyle bir işlem gerçekleştirileceği zaman merkezden ilgililere hitaben ferman yayınlanmaktaydı (Beşirli, 2005: 293). 16 numaralı defterde, bu konuda 150/1 ve 147/1 numaralı kayıtlarda şa‘ir (arpa) satın alınması için gelen emirler bulunmaktadır.

7. 16 NUMARALI TOKAT ŞER‘İYE SİCİLİ’NİN TRANSKRİPSİYONLU METNİ

[s.1]

[1/1]

Medîne-i Tokat’da Yazıcık Mahallesi sâkinlerinden İsmail bin Mehmed nâm müteveffânın verâseti zevce-i metrûkesi Refiye bint-i Ahmed ile hâlî kızı Ayşe[’ye] münhasır olub ihrâcâtı terekesinden ezyed olub defter tahrîr olunmadığı23 işbu mahalle kayd şüd. 9 Şevvâl sene 227.

Menzil der mahalle-i mezbûre 1 bâb 25 guruş

Şilte döşek 1 6 guruş

Köhne çit yorgan 3 10 guruş

Yasdık 1 3 guruş

Bez Halebî 9 4,5 guruş

Çitari entari 1 6 guruş

Bez entari 1 3 guruş

Köhne içlik, don ve gömlek 1 3 guruş

Sade peşkir 1 0,5 guruş

Bez dizlik 1 2 guruş

Köhne çuval 2 2 guruş

Keçe 1 1 guruş

Ocak 1 1 guruş

Yarma 3 ve bulgur 3 rublâğı 15 guruş

Hınta 3 rublâğı 6 guruş

Def‘a çuval 4 4 guruş

Balta 2 1,5 guruş

Merkeb 1 re’s 20 guruş

Sagîr çamaşur kazganı 1 12 guruş

Evânî-i nühâsiyye ber-vech-i tahmîn 11 kıyye

27 guruş

Hırdavât 4 guruş

Yekûn 149 guruş

Minhâ’l-ihrâcât

Techîz ve tekfîn 18 guruş

Resm-i kısmet 3 guruş

Kâtibiyye 1,5 guruş

Çûkadâriyye 1,5 guruş

23

Eminiyye ve hüddâmiyye 0,5 guruş

İhzâriye 1 guruş

Mehr-i müsbite li’z-zevceti’l-mezbûr bi- şehâdet-i Mehmed bin Abdullah ve Mahmud bin Hüseyin gıbbü’t-tahlîf

130 guruş

Yekûn 155 guruş

[1/2]

Medîne-i Tokat sâkinlerinden Hüseyin Alemdâr bin Osman Alemdâr meclis-i şer‘de Mustafa Ağa’ya mahzarında üzerine da‘vâ ve takrîr-i kelâm idüb bundan akdem merkûm Mustafa Ağa Ordu-yı Hümâyûn’a gider iken altmış akçe esâmemin memhûrunu merkûma teslîm idüb Âsitane-i Aliye’de kışla yazıcısına virüb deftere kayd eyledikden sonra memhûrumu hâlâ Âsitâne-i Aliye’de Nasuh Ağa Hanı’nda sâkin Tokadî Keleş Ebubekir Ağa’ya teslim eyle deyü yedine teslim eylemiş idim. Merkûm dahi memhûrumu mahalline teslim eylemeyüb zayi‘ etmekle talep ederim deyü da‘vâ su’al-i merkûm cevâbında hâlâ Asitane-i Aliye’de sâkin Ebubekir Ağa’yı yollamayub işbu hâzır-ı bi’l-meclis otuz altı bölüğün kışlasında Gümüşhaneli İkinci Karakullukçu Ömer bin Ahmed’e virüb deftere kaydettirdükde ba‘dehu Ebûbekir Ağa’ya vir deyü işbu merkûma teslîm eyledim deyü def‘ ve merkûm karakullukçudan istintâk olundukda biz dahi kışla yazıcısına virüb deftere kayd ve kışla derûnunda sanduka hıfz eyledi deyü inde’ş- şer‘ ikrâr ve Âsitâne-i Aliyye’ye gidüb kışla yazıcısından taleb ve ahz ve getürüb Medîne-i mezbûrda Hüseyin Alemdar’ın yedine teslim eylemeye meclis-i şer‘de ta‘ahhüd ve merkûm Ömer karakullukçunun getürüb Hüseyin Alemdar’a teslîm eylemesine kefîl olanların esamîleridir ki zikr olunur.

Kara Ömer Ağa ibn-i Hüseyin Tatar-zâde el Hac Ali Ağa ibn-i Süleyman Penbeci el-Hâc Ömer Ağa ibn-i Ali

Hüseyin Ağa ibn-i Müsli Ağa

Süleyman Ağa bin Ahmed Keçeci Mustafa Ağa bin Abdullah

Hüseyin Ağa bin Hasan Hafız Ağa bin İshak

Kundakçı Abdurrahman Alemdar bin Veliyyüddin Hüseyin Alemdar bin Halil

Ömer Alemdar bin Ömer

Mustafa Alemdar bin ( )

Osman Alemdar bin Abdullah Salih Alemdar bin Ahmed

Civelek Ali Beşe bin Yusuf

Fazîletlû hâkim efendi yedine merkûm Ömer karakullukçunun emâneten vaz‘ iylediği eşyâsıdır ki zikr olunur.

Simli piştov 1 çift Filinta tüfenk 1 kıt‘a Simli Yatağan bıçağı 1 Kılıfı 1

On beş aylık Gözenek-oğlu İbrahim Alemdar’ın nafakası virilmişdir. Gurre-i Rebi‘ü’l-evvel sene 28.

[s.4] [4/1]

Medîne-i Tokat’da Taşcımahmud Mahallesi sâkinlerinden iken bundan akdem fevt olan Hallâc İbrahim bin Abdullah nâm müteveffânın sulbî sagîr oğulları Halil ve İbrahim sulbîyye-i sagîre kızı Zeyneb’e babaları müteveffâ-yı mezbûrun terekesinden bâ-defter-i kassâm isâbet ve intikâl iden emvâl-i mevrûselerin zabt ve hıfz ve tesviye-i umûrlarını rü’yet ve itmâma kıbeli’ş-şer‘den vasî nasb ve ta‘yîn olunmak lâzım ve mühim olmağın sagîrûn-ı mezbûrûnun vâlideleri ve zâti ta‘rîk-i şer‘le mu‘arrefe işbu bâ’isetü’l-kitâb Fatma bint-i Abdurrahman nâm Hatun’u vesâyete ehil ve sagîrûn-ı mezbûrun haklarında her vechle evlâ ve enfa’ olduğunu zeyl-i kitâbda muharrerü’l- esâmî müslimîn taraf-ı şer‘e haber virmeleriyle hâkim-i mevki’-i sadr-ı kitâb tûbâ lehü ve hüsnü-me’âb efendi hazretleri dahi mezbûre Fatma Hatun’u sagîrûn-ı mezbûrûna vasî nasb ve ta‘yîn eyleyüb ol dahi ber vech-i muharrer vesâyet-i mezbûreyi kabûl ve hidmet-i lâzimesin kemâ-yenbagî edâya müte‘ahhide oldukdan sonra vasîyye-i mezbûre Fatma ânifen meclis-i şer‘de takrîr-i kelâm edüb hâlâ vasîleri olduğum sagîrûn-ı mezbûrunun nafaka ve kisveye zarûret ve eşedd-i ihtiyaçları olmağla emvâl-i mevrûselerinden bi-kadri’l-kifâye nafaka ve kisve bahâ farz ve takdîr olunmak bi’l- vesâye matlûbumdur didikde fi’l-hakîka sagîrûn-ı mezbûrunun nafaka ve kisveye zarûret ve eşedd-i ihtiyaç ile muhtâç oldukları bi-ihbâri’s-sikât zâhir olmağla hâkim-i mûmâ-ileyh efendi hazretleri dahi sagîrûn-ı mezbûruna emvâl-i mevrûselerinden bi- kadri’l-kifâye râyiç fi’l-vakt her birine beher yevm dörder para nafaka ve kisve-bahâ farz ve takdîr idüb meblağ-ı mefrûz-ı mezkûru târih-i kitâbdan harc ve sarfa ve hîn-i zarûretde istidâneye ve vakt-i zaferde rücu‘a vasîyye-i mezbûre Fâtma Hatun’a izin

birle mâ-vak‘a bi’t-taleb ketb olundu. Fi’l-yevmi’l-hâdî aşer min receb li-sene seba‘ ve işrîn ve mi’eteyn ve elf.

Şuhûdü’l-hâl

Hafız Ahmed bin Mehmed Emin Hasan Beşe-Hallâc

Es-seyyid Mehmed-Hallâc Salih Beşe-Hallâc

[4/2]

İbrahim Alemdâr’ın Hüccetidir

Medîne-i Tokat’da Seyyîd Necmeddîn Mahallesi sâkinlerinden zâtî mu‘arrefe Ayşe bint-i Ahmed nâm hatun meclis-i şer’-i hâtîr-i vâcibü’t- tevkîrde işbu bâ’isü’l- kitâb İbrahim Alemdâr mahzarında üzerine da‘vâ ve takrîr-i kelâm idüb yedimde ve taht-ı tasarrufumda mülküm olub medîne-i mezbûre mahallâtından Cemâleddîn Mahallesinde vâki‘ bir tarafdan Karamanlı Mehmed Beşe ve bir tarafdan Hayr-oğlu ve iki tarafdan tarîk-i âmme müntehî binâsı bundan âkdem mûhterik olmağla bir kıt‘a arsa- i hâlîyemi târîh-i kitâbdan üç sene mukaddem zevce-i mutlakası sulbîyye-i kebire kızım işbu merkûm İbrahim Alemdar’ın taht-ı nikâhında iken beni ve kızımı ölünceye kadar görüb gözetmek şartıyla bence takrîr-i âyn-ı fâhîşle yüz elli guruşa benden iştira lakin arsa-i mezkûrenin semen-i misli olan beşyüz guruş takdîm olunub kızımı tatlik ve beni tard eylemekle meblağ-ı mezkûrun yüz elli guruşunu yedîne teslîm ve arsa-i mezkûrdan keff-i yed ve bana red‘ ve teslîme tenbîh-i şer‘i olunmak murâdımdır didikde gıbbü’s- su’al merkûm İbrahim Alemdar’dan îstintâk olundukda müdde‘iyye-i mezbûrenin iddi‘a eylediği Medîne-i mezbûr mahallâtından ma‘lûmü’l hudûd bir kıt‘a arsa-i hâlîyesini

işbu mezbûr Ayşe târîh-i mezkûrde yüz elli guruşa semen-i misliyle bi-tav‘i ve’r-rıza bana bey‘ ve teslîm ve ben dahî iştira eylemişidim deyü takrîr ve müdde‘iyye-i mezbûreyi ölünceye kadar görüp gözetmek şartıyla iştirâ eylemedim deyü inkâr eylemekle müdde‘iyye-i mezbûreden takrîr-i meşrûhası üzere olduğuna beyyine taleb olundukda ityân-ı beyyine içün ihmâl ve ba‘de hulûli’l-mehli’ş-şer‘î ityân-ı beyyineden kemal-i izhâr acz eyleyüb müdde‘iyye-i mezbûrenin takrîr-i meşruhası üzere olmadığına merkûm İbrahim Alemdâr’a yemin teklif olundukda ol dahi ala vefki’l-mes’ûl yemîn billâhi’l-aliyi’l-âlâ eylemekle husûs-ı mezkûra müte‘allika İbrahim Alemdâr ilebi-lâ beyyine mu‘arazaları men‘-birle mâ-vak‘a bi’t-taleb ketb olundu. Hurrire fi’l-yevmi’l hâdî ve‘l-işrin şehr-i recebü’l-ferd li-sene seba‘ ve işrîn ve mi’eteyn ve elf.

Şuhûdü’l-hâl Hasan bin Salih

Abdurrahman bin İbrahim Osman bin Abdülkerim Hasan bin Hüseyin

Gömücü-oğlu Ahmed Beşe [4/3]

Medîne-i Tokat’da Debbâğâane-i Atik Mahallesi sâkinlerinden iken bundan akdem mecrûhan fevt olan Engürülü Mustafa bin Mehmed nâm müteveffânın sulbî sagîr oğlu Ahmed ve sagîre kızı Fatma’ya babaları müteveffâ-yı mezbûrun terekesinden bi’l- irsi’ş-şer‘î isâbet ve intikâl iden emvâl-i mevrûselerin zabt ve hıfz ve rü‘yete kıbeli’ş- şer‘den vasî nasb ve ta‘yîn olunmak lâzım ve mühim olmağın sagîrân-ı mezbûrânın vâlideleri zâtî mu‘arrefe işbu bâ‘isetü’l-kitâb Şerife bint-i Ali Ağa nâm hatunu vesâyete

ehil ve sagîran-ı mezbûrân haklarında her vechle evlâ ve enfâ‘ olduğunu zeyl-i vesîkada mektûbü’l-esâmî kimesneler taraf-ı şer‘e haber virmeleriyle hâkim-i mevki-i sadr-ı kitâb tûbâ lehü ve hüsnü-me’âb efendi hazretleri dahi sagîran-ı mezbûrân üzerlerine mezbûre Şerife nâm hatunu vasî nasb ve tâ‘yin eyleyüb ol dahi ber vech-i muharrer vesâyet-i mezbûreyi kabûl ve hidmet-i lâzımelerin kemâ-yenbagî edâya müte‘ahhide oldukdan sonra vasiyye-i mezbûre ânifen meclis-i şer‘de takrîr-i kelâm ve bast-ı ani’l-merâm [s.5] idüb hâlâ vasîleri olduğum sagîrân-ı mezbûrânın nafaka ve kisveye zarûret ve eşedd-i ihtiyacları olmağla emvâl-i mevrûselerinden bi-kadri’l-kifâye nafaka ve kisve bahâ farz ve takdîr olunmak bi’l-vesâye matlûbumdur didikde fi’l-hakîka sagîrân-ı mezbûrânın nafaka ve kisveye zarûret ve eşedd-i ihtiyac ile muhtâç olduklarını zeyl-i kitâbda muharrerü’l- esamî kimesneler taraf-ı şer’e haber virmeleriyle hâkim-i mûmâ-ileyh efendi hazretleri dahi sagîran-ı mezbûrânın emvâl-i mevrûselerinden râyiç fi’l-vakt beher yevm her birine dörder para nafaka ve kisve-bahâ farz ve takdîr idüb meblağ-ı mefrûz-ı mezkûru târih-i kitâbdan harc ve sarfa ve hîn-i zarûretde istidâneye ve vakt-i zaferde rücû‘a vasîyye-i mezbûre Şerife Hatun’a izn-birle mâ-vak‘a bi’t-taleb ketb olundu. Hurrire fi’l-yevmi’s-sabi‘ min şehr-i Recebü’l-ferd li-sene seba‘ ve işrîn ve mi’eteyn ve elf.

Şuhûdü’l-hâl Abdullah bin Şaban Hasan bin Hızır

Es-Seyyîd Hüseyin Efendi-el-mukayyîd [5/1]

Medîne-i Tokat’da Mihmâd Hacîb Mahallesi sâkinlerinden iken bundan akdem fevt olan Hüseyin Beşe ibn-i Abdullah nâm müteveffânın verâseti zevce-i metrûkesi Rukiye bint-i Mustafa ile sulbîyye-i sagîre kızı Şerife ve li-ebeveyn kızkarındaşları Şerife ve Raziye ve anası Zeyneb bint-i Mustafa’ya inhisârı ba‘de’t-tahakkukı’ş-şer‘ sagîre-i mezbûre Şerife’nin cedde-i sahîhası ve bâ-hüccet-i mensûbe-i vasîyyesi ve zâtî mu‘arrefe mezbûre Zeyneb Hâtûn asâlete ve vesâyete ve zevce-i mezbûre Rukiye ile mezbûre Şerife asâlete ve zatî tarîf-i şer‘iyle mu‘arrefe mezbûre Raziye’nin zevci ve tarafından sabitü’l-vekâle vekîli İsmail bin Mehmed vekâlete meclîs-i şer‘-i hatîr-i vacibü’t-tevkîrde işbu bâ‘isü’l- kitâb es-Seyyîd Abdurrahman Efendi ibn es-Seyyîd Feyzullah Efendi mahzarında her biri bi’l-asâle ve bi’l-vesâye ve bi’l vekâle ikrâr-ı tamm ve takrîr-i kelâm idüb mevrûsemiz müteveffâ-yı mezbûrun terekesinden olub Medîne-i mezbûr fenasında Omcaluk kurbunda vakî‘ bir tarafdan Horus-oğlu tarlasına ve bir tarafdan efendi-i mûmâ-ileyhin zevcesi Ümmügülsüm Hatun tarlasına ve bazen Çeşmek-oğlu İbrahim hadîkasına ve bir tarafdan nehr-i kebîr müntehi olub arsasının Horus-oğlu evkâfına senevî kırk beş akçe icâre-i maktû‘ası olan bir kıt‘a hadîkasından gayri düyûn-ı müteferrika-i müsbitesine ve zevce-i mezbûre bi’t-tehâric virilmesi muktezî olan mebâliğe vefâ edecek mikdâr-ı eşyâ-yı menkûlat ve emlâkından bir nesnesi olmamağla zarûret-i deyn içün hadîka-i mahdûd-ı mezkûru bâ marifet-i şer‘ semen-i misli ile bey‘ ve semeninden müteveffâ-yı mezbûrun düyûn-ı müsbitesiyle zevce-i mezbûra ber vech-i muharrer virilmesi muktezî olan mebâliğ-i malûmeyi bade’l- edâ bâkî mebâliğden evvelâ sagîre-i mezbûre Şerifenin hisse-i ırsiyyesi ifrâz ve vasîsi yediyle istirbâh ve nemâsından nafaka ve kisvesine harc ve sarfa ve sâniyen bizlere iktizâ eden hisse-i irsiyyemizi ahz ve kabza me’zûn olmak matlûbumuzdur didiklerinde verese-i mezbûrânın kelimât-ı meşrûhaları vâkı‘a muvâfık ve mutâbık

olduğu sıkât-ı müslimin ihbârlarıyla lede’ş-şer‘ mütehakkık olmağla hadîka-i mahdûd-ı mezkûr tullâba arz ve ba‘de’l-müzâyede ragıbât-ı nâs inkıtâ‘-birle mûmâ-ileyh Abdurrahman Efendi üzerinde bin guruşda karar-dâde ve ziyâde ile tâlib-i aheri olmamağla meblâğ-ı mezkûr hadîka-i mezkûrun el-yevm semen-i misli olduğu inde’ş- şer‘ zahir olmağın hadîka-i mahdûd-ı mezkûru bi-cemi’t-tevâbi‘ ve’l-levâhık ve kâffetü’l-hukûk ve’l-mürâfık tarafeynden icâb ve kabûlü havî şürut-ı müfsideden ârî bey-bât-ı sahîh-i şer‘i ve ma‘rifet-i şer‘le müşteri-i mumâ-ileyh es-Seyyîd Abdurrahman Efendi’ye bi’l-asâle ve bi’l-vesâye ve bi’l-vekâle meblâğ-ı mezkûr bin guruşa bâ- izn-i sahîb-i arz bey‘ ve temlîk ve teslîm ve tefvîz eylediğimizde ol dahi ber-vech-i muharrer iştirâ‘ ve temellük ve tesellüm ve tefevvüz ve kabz u kabul eyledikden sonra semeni olan meblağ-ı mezkûr bin guruşu meclis-i bey‘de mûmâ-ileyh es-Seyyîd Abdurrahman Efendi bizlere tamamen def‘ ve teslîm bizler dahi asâlete ve vesâyete ve vekâlete yedinden kâmilen ahz ve kabz ve istifâ-yı hakk eyledik fîmâ-ba‘d hadîka-i mahdûd-ı mezkûra ve semenine ve âyn-ı fahişe müte‘allika mûmâ-ileyhin zimmetini ibrâ-yı âmm ile ibrâ eyleyüb mûmâ-ileyh es-Seyyîd Abdurrahman Efendi’nin mülk-i müşterâsı ve arsası dahi mülk-i müfevvezi olub bizim ve sagîre-i mezbûre Şerife’nin aslâ ve kat‘â alâkası kalmadı keyfe-mâ-yeşâ ve yuhtâr mutasarrıf olsun didiklerinde gıbbü’t- tasdiki’ş-şer‘-i mâ-vak‘a bi’t-taleb ketb olundu. Hurrire fi’l-yevmi’s-sâlîs min şehr-i Recebü‘l-ferd li-sene seba‘ ve işrîn ve mi’eteyn ve elf.

Benzer Belgeler