• Sonuç bulunamadı

B. Müller’in Din Anlayışı ve Dinin Ortaya Çıkışı ile İlgili Görüşleri

3. Vedalarda Henoteizm

Henoteizm, Yunanca “henos” (bir) ve “theos” (tanrı) kelimelerinden ortaya çıkmıştır. Müller aynı anlamda “kathenoteizm” tabirini de kullanır. Aslında terim

80 Origin, s. 269; Ruben, age. s. 10; Budda, age. s. 36 81 Origin, s. 234, 235

82 Ruben, age. s. 14; Hopkins, age. s. 73 83 Origin, s. 235

ondan önce Friedrich Schelling tarafından mitoloji çalışmaları sırasında Philosophie

der Mythoogie und der Offernboarun adlı eserde gelişmemiş, göreceli monoteizmi

ifade etmek için kullanılmıştı.84

Henoteizm, daha sonra Müller tarafından Vedalar’ın tanrı görüşünü açıklamak üzere kullanılmıştır. Ona göre, henoteizm, monoteizm ve politeizmden farklıdır. Bilindiği gibi monoteizmde yüce tanrının dışındaki diğer tanrıları kesin olarak dışlama vardır. Politeizmde ise bir yüce tanrının kontrolü altında –kutsal hükümet gibi- pek çok tanrıya ibadet vardır. Ayrıca politeizmde her tanrının yetki alanı bellidir. Yani bir tanrının etki sahası diğerininkiyle sınırlıdır. Dolayısıyla bu tanrılar kutsallık bakımından sınırlıdır ve birbirine eşittir.85

Müller henoteizm tabirini, diğer tanrıların bir yüce tanrı etrafında bulunduğu ve ona tabi oldukları politeizmden ayırmak için, Vedaların dini düşüncesinde ayrı bir safhayı ifade etmek üzere kullandığını belirtmektedir.86 O, Vedik Hintlilerin en eski dinine illa bir isim vermek gerekirse, onun ne politeizm ne de monoteizm olacağını aksine bu ismin ancak kathenoteizm ya da henoteizm olabileceğini söyler. Çünkü Vedaların farklı ilahilerinde, hatta bazen aynı ilahide pek çok tanrıya dua edilse de bu tanrılar arasında herhangi bir üstünlük yoktur.87 Nitekim Vedaların gösterdiği kadarıyla bir şair (rishi), bazen diğerlerinin arasında bir tanrıya, tek tanrı gibi dua eder. Bu tanrı, o anda ona göre tek tanrı pozisyonundadır ve onun kutsallığı diğer tanrılarca sınırlandırılmaz. Şair bir başka zaman ise aynı şekilde başka bir tanrıya dua eder. O bir tanrıya dua ederken diğerlerini de tanımaktadır.88 Müller bu durumu şu şekilde ifade eder:

“Dua eden bir kişi, bir tanrıya dua ederken aniden görüşü değişiverir, bir an yerin ve göğün idare edicisi olarak güneşten başkasını görmezken, sonra göğü ve yeri, güneşin ve diğer tanrıların annesi ve babası gözüyle bakar.”89

84 Michiko Yusa, “Henotheism”, E R, C. 6, s. 266; Robert Mackintosh, “Monolatry and Henotheizm” E. R. E. c. 8, s. 810; Hopkins, age. s. 140; Young Oon Kim, World Religions, , New York, 1982, c. II s. 30; Raju, P.T. “Religions of İndia”, Wing Tsit ed. An Anthology The Great Asian Religions, Londra, 1969, s. 3

85 Physical Religion, s. 180; Origin, s. 295 86 Origin, s. 277; The Vedas, 85

87 Science of Religion, s. 81

88 Physical Religion, s. 181; Origin, s. 266, 277; Yusa, agm, s. 266 89 Origin, s. 277

Vedalarda bu şekilde bir tanrının ardından bir başkasının dua edilmesi sıkça rastlanan bir durumdur. Bu bazen aynı ilahi grubunda, hatta bazen aynı ilahide bile görülebilir. Ayrıca Vedalarda bu bireysel tanrılar dua edilirken bunların diğerleriyle rütbe bakımından daha aşağı veya yukarı derecede olduğu düşünülmez. Her tanrı, dua edenin gözünde bir diğeri kadar üstündür ve iyidir. Her ne kadar bazen tanrılar, büyük ve küçük, genç ve yaşlı olarak görülseler de bu kutsal güçler için en uygun ifadeyi bulma çabasıdır ve hiçbir yerde bir tanrı diğerinin kölesi olarak anılmaz.90 Kısacası her ne kadar bu sistemde birçok tanrının varlığı kabul edilse de, her tanrının bir diğerinden bağımsız olduğu düşünülür. Mümin ibadet ederken o an zihninde sadece o tanrı mevcuttur.91 İşte Müller bu düşünce safhasını henoteizm olarak isimlendirir.

Müller’e göre, Vedalardaki dini gelişim sürecinin henoteizm şeklini alması, Vedik insanların politik yapısından kaynaklanmaktadır. Ona göre toplulukların siyasal rejimleriyle inandıkları din ve tanrı sistemleri arasında bir benzerlik vardır. Aynı görüş Aristo tarafından da savunulur. Nitekim o da bu konuda, tanrılar arasında monarşik sistem ancak, politik sistemleri monarşi olan topluluklarda bulunur der (Aristo, Politika, I, 2, 7). Panteonu böyle şekillenen topluluklarda herkes tanrıların bir kralının bulunduğunu düşünür.92 Bu bakımdan Müller’e göre henoteizm, bağımsız haldeki kabilelerin bir ulus oluşturma çabasında olduğu dönemde ortaya çıkmıştır. Vedik dönemde aileler, kabileler haline dönüşünce her ailenin tanrısı, köyün tanrısı haline; sonra da farklı kabileler bir devlet çatısı altında birleşince, o tanrıların sunakları da tüm insanların mabedi haline gelmiştir. Kısacası henoteizm, monarşiden önceki bir anarşi veya imparatorluk dininden önceki toplumun dini safhasıdır. 93

Müller’in, henoteizm fikrini E. Renan’ın, “monoteistik güdü, Sami ırklarına has bir özelliktir” teorisine karşı ortaya attığı söylenir. Nitekim Ernast Renan, Sami ırkların dinlerinin monoteistik eğilimli olduğunu söylemiştir. Buna göre Sami tanrısı, çoğu zaman bir maiyet tarafından kuşatılan bir kral olarak düşünülür ve böylece o

90 Origin, s. 292

91 Science of Religion, s. 81; The Vedas, s. 85 92 Origin, s. 298; The Vedas, s. 85

diğer tanrıların başı haline gelir.94 Oysa Renan’ın Sami dinlerinin baştan beri monoteistik eğilimler taşıdığı fikrine karşın Müller, tüm dinlerin temelinde bir kutsal (sınırsız) inancı bulur. Bu inanç henüz ne politeist ne de monoteist yapıdadır. Kendisinde kutsalın (sınırsız) varlığı keşfedilen bazı tabiat fenomenleri dil ve düşüncenin de etkisiyle kişileştirilmiş ve antropomorfizme edilmiştir. Bu şekilde tabiatta pek çok tanrı ortaya çıkınca ilkel insan onlar arasında herhangi bir ayırım yapmamış onların hepsine de dua etmiştir. İşte Müller, bu şekilde ortaya çıkan henoteizmin her yerde politeizm ve monoteizmden önce geldiğini söyler. Ona göre, sosyal hayatın aileler, klanlar ve şehir toplulukları olarak geliştiği Veda toplumunda henoteizm şekli diğer memleketlerden daha yoğundur. Fakat ona göre tarihsel açıdan bütün politeizmlerin bu safhayı geçirmiş olması gerekir. Yine aynı şekilde her yerde bilinçli ya da bilinçsizce bu süreç, henoteizmden politeizme sonra da monoteizme doğru gelişmiştir.95

Müller, Henoteizmin izlerinin Hinduizmin yanında Yunanistan’da, İtalya’da ve Germen dinlerinde bulunabileceğini belirtir. Örneğin Lecture on Finnish

Mythology adlı eserinde Mathias Alexander Castren (1813–1852)96 herhangi bir tanım yapmasa da henoteizmin varlığının izlerini haber vermiştir. Ona göre, Fin mitolojisinde bireysel tanrılar birbirine bağlı değildir. Her tanrı küçük de olsa kendi alanında bağımsız birer güç olarak bulunur.97

Müller her ne kadar henoteizmin politeizmden önceki bir safha olduğunu söylese de, onun dini yapının ilk basamağı olduğuna ilişkin herhangi bir ifadesi mevcut değildir. Ona göre din, farklı bölgelerde tabiat fenomenlerinin kişileştirilmesi, animizm ya da totemizm gibi farklı başlangıçlara sahip olmuş olabilir. Bu bakımdan onun henoteizmi bu aşamadan sonra ortaya çıkan ve politeizme sonra da monoteizme doğru devam eden sürecin bir basamağı olarak gördüğünü söyleyebiliriz.

94 Mackintosh, agm, s. 810; The Vedas, s. 85; Yusa, agm. s. 266; Eliot, age. c. II, s. 61 95 Physical Religion, s. 181; The Vedas, s. 95; Yusa, agm. s. 266; Mackintosh, agm, s. 810; 96 Fin, Ural Altay ve Türk dilleri bilgini.