• Sonuç bulunamadı

Müller’in Dinler Tarihini Felsefeden Ayırma Gayretleri

B. Friedrich Max Müller Kimdir?

I. BÖLÜM

2. Müller’in Dinler Tarihini Felsefeden Ayırma Gayretleri

Dinler tarihinin din felsefesi ile ilişkisi, onun doğuşundan beri tartışıla gelen bir konudur. Özellikle onun din felsefesine yardımcı bir disiplin mi olduğu

21 Sharpe, agm. 578; Byrne, age. s. 184

22 Kitagawa, ,“The History of Religions in America”. s. 14; Kitagawa, “Amerika’da Dinler Tarihi” s. 26; Eliade, Dinin Anlamı ve Sosyal Fonksiyonu. s. 65; Wach, age. 249

yoksa otonom bir yapıya mı sahip olduğu, bu tartışmaların özünü oluşturmaktadır.24 Henüz ortaya çıktığı dönemlerde dinler tarihi, felsefeden bağımsız bir disiplin olarak görülmemiştir. Bu dönemde felsefe ve dinler tarihi, hem konu hem de metot olarak iç içedir.

Din felsefesi, dinin felsefi açıdan ele alınması, bir başka deyişle din hakkında düşünme ve tartışmadır.25 Din felsefesinin gayesi, dinin mahiyetini ve anlamını kavramak, dinin prensiplerini akıl açısından değerlendirmek ve bir sonuca bağlamaktır. Fakat felsefe yapısı itibariyle bu konuları teorik açıdan ele almayı yeğler.26 Onun XIX. yüzyıldaki en favori konuları ise, dinin mahiyeti, onun ne olduğu ve insanlık dünyasında nasıl somutlaştığı meseleleri olmuştur. Dönemin dinler tarihi de dinin mahiyeti konusunu, onun ortaya çıkışı (kökeni) ve gelişmesi problemlerini ele alarak belirlemeye çalışmıştır. Bu bakımdan dinlerin tarihi yönüyle ilgili araştırmalar bir yandan felsefenin de konusu olarak kabul edilmiştir.

XIX. yüzyılda dinin tarihi şekilleriyle ilgilenen pek çok bilim adamı, yaptıkları çalışmayı din felsefesinin bir parçası olarak görürler. Örneğin Schleiermacher’in dinler tarihi çalışmaları felsefe ile iç içedir. Aynı şekilde dinler tarihinin kurucularından kabul edilen Tiel’e ve Chantepie de la Saussaye dinler tarihini, din felsefesi ve dinlerin tarihsel incelemesi olarak ikiye ayırırlar.27 Müller’in de ilk başlarda kendi araştırma biçimini din felsefesinin bir parçası olarak gördüğü muhakkaktır.28 Fakat o, din felsefesinin de problemi olan bu konuları teorik olarak değil de ampirik ya da tarihsel olarak ele almayı tasarlar. Bu bakımdan o, dinin normatif bir tarzda değil de tasvir edici mahiyetini vurgulamak için “science of

religion” terimini kullanır. O bu terimi kullandığı ilk yıllarda henüz dini

incelemeleri, din felsefesinin içinde görmektedir; yani onun kullanışında da bir muğlâklık söz konusudur. O, Kant, Hegel, Schleiermacher ve Schelling gibi zamanın önde gelen filozofların dinle ilgili düşüncelerinden etkilenmiştir. Filozofların düşüncelerinin gerçeklerle ne kadar bağdaştığını, tarihi gerçeklerden öğrenmeye çalışan Müller’i bu güdü, dinler tarihine, yani dinleri tarihi yönden incelemeye

24 Kitagawa, agm. s. 14

25 Mehmet Aydın, Din Felsefesi, İstanbul, 1994, s. 2 26 Wach, age. s. 167

27 Wach, age. s. 154; Byrne, age. s. 184 28 Bkz. s. 19

yöneltmiştir. Dolayısıyla Müller dinler tahini, ilk başlarda bu şekilde din felsefesinin içinde görse de onun bu konuda sonraki ifadeleri ve yaptığı çalışmalar, aksine dinler tarihini hem din felsefesinden hem de teolojiden ayırmaya çalıştığını göstermektedir.

Müller, din incelemelerini (din bilimleri) iki bölüme ayırır: Birincisi, dinin tarihi şekilleriyle ilgilenmesi gereken “karşılaştırmalı teolojidir” (comperative

theology). İkincisi ise, ister en ulvisi ister en düşüğü olsun dini mümkün kılan şartları

araştıran “kuramsal teoloji” (theorotical thelogy) ya da din felsefesidir.29 O, bu şekilde din felsefesi ile karşılaştırmalı teolojiyi birbirinden ayırır ve her birinin farklı konuları olduğunu belirtir. Ona göre, karşılaştırmalı teolojinin konusu, tarihte ortaya çıktığı şekliyle dinlerdir. Bu disiplin için yapılacak şey ise, dünya dinleri hakkında bilgiler toplamak, sınıflandırmalar yapmak ve analiz etmektir. Nitekim o, kendisinin de şimdiye kadar bunları yaptığını ve kuramsal teolojinin alanına pek fazla girmediğini belirtir. Müller, kutsal varlıklarla ilgili ve Yüce Tanrının varlığıyla ilgili kozmolojik, ontolojik ve teolojik delillerin, dini düşünce tarihine herhangi bir atıfta bulunmadan da ortaya konabileceğini, ancak bunun felsefenin konusu olduğunu belirtir. O, kendi ilgi alanını ise kısaca “dinler tarihi” olarak belirler.30

Müller’e göre, kuramsal teoloji veya bir inancı mümkün kılan içsel ve dışsal sebepler birçok düşünürü meşgul ederken, karşılaştırmalı teoloji hiçbir zaman ciddi olarak ele alınmamış, ihmal edilmiştir. Bu ihmalin sebeplerinden birisi ona göre, geçmişte yeterli malzemenin mevcut olmamasıdır. Yeterli malzemenin mevcut olduğu bu andan itibaren ise yapılması gereken ilk iş, karşılaştırmalı teoloji alanında çalışmalar yapmaktır.31

Din bilimini karşılaştırmalı teoloji ve kuramsal teoloji olarak ikiye ayıran Müller, diğer eserlerinde “din bilimi” (science of religion) terimiyle genellikle bunlardan birincisini ima etmektedir. Nitekim din biliminin yapısından ve metodo- lojisinden söz ederken hep işaret ettiği alan dinler tarihidir.

Müller 1873 yılında, Royal Enstitü konferanslarında yaptığı yukarıdaki ayırımlardan yaklaşık yirmi yıl sonra Gifford konferanslarında, artık dinler tarihinin felsefeden kesinlikle ayrılması gerektiğini vurgular. Buna göre eğer din araştırmacısı,

29Müller, İntroduction to the Science of Religion, s. 17; Sharpe, age. s. 43 30 Natural Religion, s. 198; Science of Religion, s. 17, 146

insanlık tarihine olması ya da olmaması gerektiği fikriyle bakacak olursa o, dinin mahiyeti ve gelişmesinin kanunları konusunda herhangi bir aşama kaydedemeyecektir. Bu nedenle Müller, o dönemde dinler tarihinin favori araştırma konularından olan tanrı ve ruh fikrinin keşfi ile bu ikisinin ilişkisi meselesini, mantıki bir tarzda, olması gerektiği şekliyle ele alan bir filozof gibi değil, dünya tarihinde vuku bulduğu gibi ele aldığını belirtmektedir. Buna göre dinler tarihinin, dinleri inceleme metodu tarihi metot olmalıdır. Yapılması gereken ise filozoflar gibi, faraziyeler üretmek değil, tüm dünya üzerinde dinin kalıntılarından yola çıkarak gerçekleri tespit etmektir.32 Bu bakımdan ona göre din biliminin konusu, tüm dünya dinleridir. Din bilimi bunun için öncelikle dinin tüm hakikatlerini, yani dini oluşturan temel unsurları belirlemeli, ikinci olarak dinleri kendilerine mahsus olan ve diğerleriyle müşterek olan özellikleri tespit etmek için karşılaştırmalı, üçüncü olarak da elde edilen bulgularla dinin mahiyeti, menşei ve dinlerin genel amacının ne olduğunu tespit etmelidir.33

Müller, her ne kadar din bilimlerinin bu iki dalını birbirinden ayırsa da bu iki disiplin, dinin mahiyetini belirleme konusunda onun nazarında birbirinin tamamlayıcısı durumundadır. Ona göre din felsefesi alanında bile tamamen nazari fikirlere dayanmak yanlıştır. Bu nedenle bu disiplin, karşılaştırmalı teolojinin sonuçlarından yararlanmalıdır. İntroduction to the Science of Religion adlı eserinde yazdığına göre, din bilimi (science of religion) alanında öncelikle karşılaştırmalı teoloji konusunda araştırmalar yapılmalı, sonra kuramsal teoloji ile ilgilenilmelidir. Yani din bilimlerinin bir kolu olan din felsefesi ya da kuramsal teoloji, karşılaştırmalı teolojinin sonunda yapılması gereken bir çalışmadır. Ona göre, karşılaştırmalı teoloji konusundaki çalışmalar, kuramsal teoloji nezdinde, karşılaştırmalı filolojinin, dil felsefesi nezdindeki pozisyonu gibidir. Yani nasıl karşılaştırmalı filoloji dil felsefesine bir ilham veriyorsa, karşılaştırmalı teoloji de kuramsal teolojiye katkı sağlayacaktır.34 Müller’e göre, gerçek bir din felsefesi için dinler tarihinin verileri çok önemlidir. Hatta belki de gerçek din felsefesi veya dinin felsefi açıdan incelenmesi, bir bakıma dinler tarihi çalışmaktır. Çünkü tarih, her din tipini inceler ve tahlil eder. Schiller de dinler tarihinin dini en iyi doğrulama şekli olduğunu

32 Psychological Religion, s. VI 33 Natural Religion, s. 11 34 Science of Religion, s. 146

belirtmişti. Aynı şekilde ona göre felsefeyi en iyi yargılama şekli felsefe tarihi, sanatın en nihai sınama şekli de sanat tarihi araştırmaları idi.35 Bu durum tarihi incelemeden ayrı olarak sadece teorik incelemenin faydasız olduğu anlamına gelmez. Örneğin siyasi ekonomi, ekonomi tarihi bilmeden de yapılabilir. Ancak bunun için temel ilkeleri tahlil etmenin en iyi yolu tarihtir, sadece teori değil. Politik ekonominin kural olarak iyi ya da kötü diye nitelenen bazı teorileri tarihte denenmiştir. Aynı şekilde bir savaş uzmanı da savaş sanatının tüm kurallarını bilir. Fakat bir general, bu kuralların tarihte nasıl yer aldığını bilmelidir. Çünkü gerçek savaş sanatı, savaş tarihinin bizzat kendisidir. Bunun gibi gerçek din bilimi de bizzat dinler tarihidir.36

Böylece Müller, din felsefesi ile dinler tarihini, hem konu olarak hem de konularını araştırma yöntemi olarak birbirinden ayırır ve dinler tarihi için ampirik bir çalışma metodu önerir. Buna göre konusu, tanrının varlığıyla ilgili çeşitli delilleri ele almak olan din felsefesi, onları herhangi bir dinin tarihi gelişimini referans almadan teorik olarak ele alır. Oysa dinler tarihi, dünyanın tüm dinlerini tarihi ve karşılaştırmalı olarak ele almalıdır.

B. Müller’in Dinler Tarihinde Metodoloji Konusundaki Görüşleri