• Sonuç bulunamadı

B. Müller’in Dinler Tarihinde Metodoloji Konusundaki Görüşleri

1. Fetişizm

Fetişizm, Portekizce “feitiço” kelimesinden türemiştir. Aynı kelime Latince’de “feititus” şeklinde ifade edilir. Anlamı, elle yapılmış, suni, sihirli şey

28 Origin, s.95

demektir. Feitiço kelimesi aynı zamanda muska ve yarı kutsal süs eşyası, biblo anlamlarına gelir.30

Fetişizm kavramı, ilk defa 1760 yılında De Brosses tarafından Du Culte des

Dieux Fetiches ou, Parallele de’lancienne religion de’l’Egypte avec la Religion actuelle de Nigrite (Fetiş Tanrılarının Kültü ya da Eski Mısır Diniyle Günümüz

Nigrite Dini Arasındaki Paralellikler) adında bir kitapta kullanmıştır. Hayatını tarihsel ve tarih öncesi insanın ve ilkel kabilelerin araştırmasına adayan De Brosses, dinin menşeiyle ilgili olarak zamanında hakim olan dinin vahiy eseri ortaya çıktığı şeklindeki görüşü benimsemiyordu. Ona göre bu problemin kaynağı tabii bir açıklamayla çözümlenmeliydi. Bu nedenle De Brosses, Portekizli denizciler tarafından Afrika zencilerinin inançlarını ifade etmek üzere kullanılan “feitiço” kelimesini almış ve teorisinin ana terimi haline getirmiştir.31

Portekizli denizciler Batı Afrika sahillerine varınca, zencilerin bazı süs eşyaları taşıdıklarını, kemik parçalarını kulübelerinde muhafaza ettiklerini ve onlara tapındıklarını görmüşlerdi. Denizciler, zencilerin hürmet ettikleri bu eşyaları “feitiço” diye isimlendirmişlerdi. Çünkü kendileri de aynı isimle andıkları ve daha önceden rahipler tarafından kutsanmış haç ve boncuk gibi bazı tılsımlı eşyalar taşımaktaydılar.32

De Brosses, denizcilerin kullandığı “fetiş” terimini alarak, onu dinin menşeine yerleştirmiştir. Ona göre tüm milletlerin inançları fetişizmden türemiştir. Dinin bundan sonraki safhalarını ise, politeizm ve monoteizm evreleri teşkil eder. De Brosses’in dinin kökenine fetişizmi yerleştirmesinden sonra artık bu kelime bir klişe halini almıştır. Öyle ki insanlar eskiden niçin güneşe tapardı diye sorulduğunda cevap oldukça basitti, çünkü güneş onlara göre bir fetişti.33

Fetişizm kelimesini meşhur eden kimse, bir sosyolog olan Auguste Comte’dur. Comte dinin kökeni konusuna, ortaya attığı üç hal kanununda değinir. O, insanlığın zihin gelişimini üç büyük devreye ayırır: Bunlardan ilki, “dini” ya da “teolojik”, ikincisi “metafizik”, üçüncüsü ise “pozitif dönem”dir. Dini dönemde

30 W. G. Aston, “Fetishism”, ERE, C. 5, s. 894; Origin s. 64 31 Origin, s. 66, Pritchard, age. S. 27

32 Origin, s. 63; Aston, agm. s. 894

insanlar, bu evrendeki olguları canlı ve zekâlı varlıkların yarattığına inanırlar. Bu dönem de kendi arasında fetişizm, çoktanrıcılık ve tektanrıcılık olmak üzere üç döneme ayrılır. Böylece Comte fetişizmi dinin gelişiminde ilk basamak olarak görür. Burada tapınmaya konu olan, bizzat tabii bir obje ya da fenomendir, o objenin arkasında bulunduğu varsayılan ruh ya da hayalet değildir. Ona göre fetişizm, göçebe kabilelerde başlamış, sonra yerleşik insanlara geçmiş daha sonra da tedricen sistemleşerek bir din haline gelmiştir. Buradan da politeizme geçilmiştir.34

Müller fetişizm teorisini birkaç noktadan eleştirir. Onun eleştiri konusu ettiği hususlardan ilki, “fetiş” kelimesinin yanlış kullanımıyla ilgilidir. Bu konuda ilk hatayı da Portekizli denizciler yapmıştır. Onlar bu kelimeyi, Afrikalı zencilerin hürmet ettikleri tılsım ve muskalar için kullanmışlardır. Oysa fetiş ismi zencilerce bilinen bir kelime değildir. Nitekim bir zenciye fetişe ibadet edip etmedikleri sorulacak olsa, onunla ilgili bir fikri olmadığını söyleyecektir. Nitekim kelimenin Afrika’da karşılığı “gri-gri” veya “gru-gru”dur.35 İkinci hata ise De Brosses’ındır. Portekizli denizciler fetiş kelimesini sadece bazı maddi ve cansız objeler için kullanırken o, hatalı bir şekilde ağaç, dağ ve hayvan gibi varlıklar için de kullanmıştır.36

Müller’in eleştirdiği ikinci konu, fetişizm savunucularının fetiş kelimesini sadece Afrikalılar için değil, Kızılderililer, Polinezyalılar ve Asya’nın kuzeyinde yer alan bazı kabilelere de hasretmiş olmalarıdır. Buralarda onun “fetiş” diye nitelendirdiği uygulamalara benzer ritüeller olabilir, fakat bunların hepsine fetiş denmesi doğru değildir. 37 Mesela, yakın bir arkadaşın saçları, külleri veya kemikleri aziz tutulup güvenli ve kutsal sayılan mekânlarda saklanması bir fetiş ibadeti değildir. Aynı şekilde cesur bir savaşçı tarafından kullanılan bir kılıç, atalarını zafere götüren bir bayrak veya bir asa, savaşçılar tarafından hürmet edilir. Buna da fetiş denemez. Bazen bir taş veya bir kayaya ibadet edildiği görülür. Bunun sebebi onun terkedilmiş bir altar, bir infaz yeri, bir cinayet sahası ya da bir kralın gömüldüğü yer olabilir. Dolayısıyla Müller’e göre bu tür uygulamaların hepsine fetişizm denemez.

34 Auguste Comte, Pozitif Felsefe Kursları, çev. Erkan Ataçay, İstanbul, 2001, s. 33; Boutroux, age. s. 55; Andrew Von Hendy, Modern Construction of Myth, s. 83; Gökberk, age. s. 464;

Pettazzoni, age. s. 18

35 Origin, s. 103; Antropological Relgion, s. 120 36 Origin, s. 65

Fakat De Brosses, bu ve buna benzer her türlü ritüeli fetişizmin kapsamına dâhil etmiştir. Müller bunların hepsine fetişizm dersek, bize İngiliz krallarının üzerinde taç giydiği taşın veya Kraliçe Viktorya’nın taç giyme töreninin bir Anglo Sakson fetişizmi olup olmadığı sorulabilir der.38

Müller’in fetişizm teorisine yaptığı üçüncü itiraz, bu görüşün dinin menşeine yerleştirilmesidir. Nitekim fetişizm savunucuları, fetişlere tapındıklarını düşündükleri Afrika ve Avustralya vahşilerine dayanarak dinin beş ya da on bin yıl öncesinde fetiş ibadeti ile başladığını savunmuşlardır.39 Müller, “antropologlar

konuyla ilgili malzemeleri ortaya çıkarmaya çalışırken, Comte daha da ileri giderek, fetişizmi dinin evrensel gelişiminde zorunlu bir dönem olarak görür” diyerek

eleştirir.40 Ona göre bu görüş sadece bir teoridir ve onu destekleyecek gerçeklerden yoksundur. Çünkü her şeyden önce fetişizm kendisinden önce kutsalla ilgili bir bilginin var olmasını gerektirir.41 Dinin menşeinin fetişizm olduğunu savunanlar, fetişin hiçbir mantıki sebebe dayanmadan tesadüfen derece derece ruhlar ve tanrılar mevkiine yükseldiğine inanırlar. Böyle bir iddiaya karşı Müller, “kemikler, taşlar ve

ağaçlar ilkel insanın gözünün önündedir, fakat bu ilkellere “tanrı” fikri nereden gelmiştir?” diye sorar.42

Fetişizmin ortaya çıkışı fetiş savunucularınca, oyuncağını oynayan bir çocuğun psikolojisi ile açıklanmaya çalışılmıştır. Nitekim çocuklar, maddi nesnelere hayat, faaliyet ve kişilik atfeder ve buna animizm, figürizm ya da antropomorfizm denir. Bu konuda şöyle bir örnek verilir: Beş duyusunun haricinde bir zihni melekesi olmayan bir adam aniden parlayan bir taş görür ve bunu yanına alır. O bu taşın diğerlerinden farklı olduğunu düşünür. Sonra adam bir gün bir kavgaya karışır ve muzaffer olur. Zaferini de yanındaki bu taşa bağlar. İşte bundan sonra insan ona kutsallık atfeder ve artık şans için onu yanında taşır. Bir müddet sonra bu nesneye şans ve inayet vermesi için hürmet etmeye ve niyazda bulunmaya başlar.43

38 Origin, s. 102, 103 39 Natural Religion, s. 212 40 Antropological Relgion, s. 118 41 Natural Religion, s. 220 42 Origin, s. 124 43 Origin, s. 126

Bu örnekte olduğu gibi teori sahipleri fetişizmin ortaya çıkışını dört aşamaya ayırırlar. İlk aşama şaşırma hali; ikincisi hayrete neden olan nesnenin insani niteliklere haiz olarak (anthropapatik) kavranması; üçüncüsü bu nesne ile tesadüfî olaylar arasında bağ kurma ve dördüncü olarak da bu nesnenin hürmete ve ibadete layık bir güç olarak kabulü.44 Fakat Müller’e göre, bu şekilde fetişizmin dinin menşei olduğunu öne sürenlerin ellerinde ilmi bir veri yoktur. Ona göre bu görüş sadece bir teoridir ve onu destekleyecek gerçeklerden yoksundur. Ayrıca teori sahiplerinden hiçbirisi gidip doğrudan gözlem yapmış değildir. Nitekim De Brosses, iddialarını ulaşabildiği denizcilerden ve seyyahlardan almıştır.45

Müller’e göre fetişizm, gene de dini düşünce tarihinden tamamen sökülüp atılamaz. Nitekim Batı Afrika ve bazı ilkel kabilelerde fetiş ibadetinin olduğu inkâr edilemez. Fetişizmin izleri Mısır ve Babil yazmalarında, Çin hikâyelerinde ve Veda ilahilerinde görülebilir. Aynı şekilde günümüz toplumlarında yer alan at nalı etkisine inanma da fetişizme örnek olarak gösterilebilir. Fakat De Brosses ve onun takipçilerinin bu konudaki en büyük yanılgıları, fetişizmi dini düşüncenin en ilkel şekli olarak kabul etmeleridir. Bu hata Müller’e göre, dinler tarihi araştırmalarında yapılan en büyük hatalardan birisi olarak kalacaktır. Fetişizm dini düşüncenin düşük bir hali olabilir, fakat onun dinin ilk şekli olduğunu savunmak gerçeklere tamamen aykırıdır.46