• Sonuç bulunamadı

“Vakf” Arapça bir kelime olup lügatlerde alıkoyma, durma, durdurma, duruş, hapsetme, hareketten kalma, kımıldanmama, ayırma, bağlama, ayakta durdurma, durak ve tevkif gibi çok değişik şekillerde tarif edilmektedir. Istılâhta ise, bir mülkü ammenin menfaatine ebedî

100 KŞS 32 / 48-2. 101 KŞS 32 / 69-2.

102 Diğer tefvîz kayıtları için bknz. KŞS 32 / 89-2, 146-1, 152-1, 245-1, 246-2, 247-1. 103 KŞS 32 / 58-2.

31

olarak tahsis etmek, menfaati kullara âit olmak üzere bir malı kendi mülkünden çıkarıp Allah yolunda hapsetmek veya herhangi bir malın mülkiyetini Allah’a âit kabul ederek menfaatini insanlara tahsis etmek ya da bir malı ammenin mülkü hükmünde olmak üzere bir veya birkaç gayeye müebbeden tahsis etmek şeklinde tarifleri bulunmaktadır104. Vakfın gayesi; mevcut vakıfların muhafaza ve imarını sağlamak, muhtaç insanların dinî, maddî ve manevî ihtiyaçlarına cevap vermek ve onlara hayatlarında lâzım olacak ilimlerin öğretilmesini temin etmek ve daha geniş anlamı ile varlıkların ihtiyaç duyduğu çeşitli alanlarda karşılıksız hizmet vermektir105.

Vakıf muamelesinin kurulmasına gelince, vakfın kurucu unsuru (rüknü), irâde beyanı yani eski tabirle sıygadır. İrâde beyanı sarih olmalıdır; zımnî irâde beyanı ile vakıf muamelesinin kurulamayacağı, özellikle Osmanlı hukukunda kabul edilen görüş olmuştur. İrâde beyanı için belli bir şekil yoktur. Ancak irâde beyanını tamamlayan bazı tali unsurlar üzerinde durmak gerekir. Önce şunu belirtelim ki, vakıf muamelesinin kurulmasında, vakıftan yararlananların (mevkûfun aleyhlerin) sarih veya zımnî bir irade beyanıyla kabulde bulunmalarına gerek yoktur. Ayrıca vakıftan yararlananların yahut mütevellinin, vakfedilen malı teslim almaları da vakfın kurulması için şart değildir. Bu konuda; hâkimler serbest bırakılmıştır. Vakıf muamelesinin kurucu unsuru kabul edilen irade beyanı için de bazı şartlar söz konusudur. Bunların başında, irâde beyanının sakat olmaması gelmektedir. Bu sebeple, ikrâh altında ve hata ile yapılan irâde beyânı ile vakıf kurulur, ancak feshi kabil bir hukukî muamele haline gelir. Diğer taraftan vakıfla ilgili irâde beyanının ecel (va‘de) ve şarta bağlanmaması (müneccez olması) ve en önemlisi de mü‘ebbed olması yani vakıf muamelesinin devamlı oluşudur. Ebu Yusuf‘a göre te‘bîd şartı açıkça belirtilebildiği gibi, irade beyanının süreye bağlanmamasıyla da bu şart gerçekleşebilir. Türk hukuk tarihinde bu görüş tercih edilmiştir106.

Vakıf müessesesinin tarihini tetkik için ilk müracaat edilecek kaynaklar, vekayinâmeler, münşeat mecmuaları, mâli idareye âit pek mühim tafsilâtı ihtiva eden coğrafî eserler, seyahatnameler gibi edebî mâhiyette yazılardır. Yarı resmî vekayinâmeler, resmî vesikaları tanzim ile mükellef büyük memur ve ekseriyetle dîvâna mensup, yâni resmî vesikalarım tanzim ile mükellef büyük memurlar tarafından tanzim edilen münşeatlar muhtelif

104 İzzet Sak, Şer’iye Sicillerine Göre Konya’da Vasiyet Yoluyla Yapılan Hayır ve Vakıflar (1700-1750),

Selçuklu Belediyesi Kültür Yayınları, Konya 2008, s.1.

105 Mustafa Güler, “Osmanlı Devleti’nde Vakıflar ve Vakıf Müessesi”, (Osmanlı Teşkilat Tarihi El Kitabı), (Ed.

Tufan Gündüz), Ankara 2013, s. 317.

106 Ahmed Akgündüz, “Osmanlı Hukukunda Vakıflar, Hükümleri ve Çeşitleri”, Türkler, C. 10, Ankara 2002,

32

memleketlerin iktisadî ve mâlî hayatına alt resmî kayıtlardan toplanmış mevsuk malûmatı muhtevi coğrafî eserler bu hususta birinci derecede mühimdir107. Arşivlerimizde yer alan binlerce vakfiye, vakıfların muhasebe kayıtları, şer’iye sicillerindeki kayıtların önemli bir bölümünü oluşturan vakıflarla ilgili her türlü kayıt bu çerçevede değerlendirilebilir. Bütün bunlar, tarihi belge olmasının yanında, aynı zamanda hukuki belge niteliğine de haizdir108.

Defterin incelenen sayfalarında vakıflarla ilgili 10 adet kayıt bulunmaktadır. Bunlardan 5 adedi vakıf arazisi anlaşmazlığı, 2 adet tamir keşfi, 1 adet vakıf arazisinin kiralanması, 1 adet vakıf arazisi kiralama hücceti ve 1 adet de vakıf gelirleri tasarrufu davasıdır109. Birinci kayıt vakıf arazisi anlaşmazlığıdır ve şu şekildedir; Sinan Parakendesi Mahallesi’nden Mehmed meclis-i şer’-e gelerek Kayan köyünde bulunan mutasarrıflığını yaptığı vakfa ait tarlalardan Seyyid İbrahim’e on beş dönüm, Hüseyin’e on iki dönüm ve ‘Alî’ye on dönüm tarlayı ekip mahsullerini satmaları için verdiğini, ancak mahsulleri sattıktan sonra izni olmadan tekrardan tarlayı ekip mahsulünü pazarda sattıklarını söyleyerek adı geçen kişilerden sorulup tenbih olunmasını talep etmiştir. Bunun üzerine meclis-i şer’ tarafından adı geçen kişilere sorulmuş, Seyyid İbrahim cevabında Mehmed’in izniyle toprağını ektim ve mahsulünü pazarda sattım. Ancak rızası yoksa parasını vereyim tarlasını alsın demiştir. Adı geçen Hüseyin cevabında Mehmed’in izni olmadan tarlayı ekip mahsulünü sattığını kabul etmiştir. Âlî ise on dönüm tarlayı Mehmed’in kendisine verdiğini ziraat ettikten sonra sende kalsın dediğini söyleyerek Mehmed ile kavga etmiştir. Meclis-i şer’ tarafından ‘Alî’den şahit talep edilmiş, şahitlerin ‘Alî’ye şahitlik yapmasıyla dava kapanmıştır110.

Diğer bir kayıtta ise vakıf arazisine izinsiz ev yapılması sonrası mecburiyetten arazinin kiralanması olup şu şekildedir; Hazret-i Mevlânâ vakfı mütevellisi olan Ebû Bekir Çelebi meclis-i şer’-e gelerek Civâr Mahallesi’nde mütevellisi olduğu araziye vakfı olmadığı halde el-Hâc Mahmûd’un icare-i mehr-i mü’eccel ve mü’accel ile duvar yaptığını ve evine kattığını söylemiştir. Ayrıca Ebû Bekir arazinin başka bir faydasının olmadığını, üzerine ev yapılınca bir yarar sağlayabileceğini belirterek araziyi bina dikmek üzere el-Hâc Mahmûd’a on akçe icare-i mü’eccel ve beş guruş icare-i mü’accel ile verdiğini bildirmiştir111. Bu dava kaydı vakıf arazisi anlaşmazlığı olup şu şekildedir; Sultan Selim vakfına bağlı Divanlar köyünde zira’at edenlerden Seyyid ‘İvaz, Ahmed ve diğerleri meclis-i şer’-e gelerek, Kebekilise

107 Mehmed Fuad Köprülü, İslâm ve Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları ve Vakıf Müessesi, İstanbul 1983, s. 315. 108 Tahsin Özcan, “Osmanlı Vakıf Hukuku Çalışmaları”, TALİD, C. 3, S. 5, İstanbul 2005, s. 514.

109 Vakıf gelirleri rasarrufu davası için bknz. KŞS 32 / 33-2. 110 KŞS 32 / 47-1.

33

köyünden el-Hâc Mehmed ve diğer el-Hâc Mehmed’in Divanlar köyünde arazi zira’at ettiklerini söyleyip adı geçen kişilere sorulmasını talep etmişlerdir. Talep üzerine meclis-i şer’ tarafından el-Hâc Mehmed ve diğer el-Hâc Mehmed’e Divanlar köyünden arazi zira’at edip etmedikleri sorulmuş, cevaplarında bizim elimizde zira’at ettiğimiz arazi Karabınar vakfına bağlı Kebekilise köyü toprağındandır, Divanlar köyü toprağından elimizde toprak yok diye inkâr etmişlerdir. Bunun üzerine meclis-i şer’ tarafından el-Hâc Mehmed ve diğer el-Hâc Mehmed’e yemin teklif edilmiş, adı geçen iki kişinin yemin etmesiyle dava kapanmıştır112.

Vakfa bağlı olan hamamın tamir keşfinin yer aldığı davada ise; Hoca Süleyman vakfının berât ile mütevelliyesi olan Sa’ime meclis-i şer’-e gelerek, mütevellisi olduğu ceddi Hoca Süleyman vakfına bağlı olan Kürkçü Hamamı’nın duvarlarının, tavanlarının ve suyolunun kırılıp hamamın köhne ve harabe bir hal aldığını söyleyerek hamamın tamiri için keşif yapılmasını talep edilmiştir. Talebi üzerine Hazret-i Mevlânâ Celaleddin Rûmî’nin ecdadından olan ve hâlâ Şeyhülislâmlık yapan eş-Şeyh el-Hâc es-Seyyid Bostan Efendi, hamamı eş-Şeyh es-Seyyid ‘Abdulhacı Efendi’ye icare-i mü’accele ile tamir ettirmiştir113. Bir diğer kayıt ise vakfa bağlı olan Kürkçü Hamamı’nın kiralanma hücceti olup bu dava örneğinde; Hoca Süleyman vakfına bağlı olan Kürkçü Hamamı’nın mütevelliyesi olan Sa’ime meclis-i şer’-e gelerek, adı geçen Kürkçü Hamamı’nı hüccet ile es-Seyyid Bostan Efendi’ye kiraladığını bildirmiştir114.

Vakfa bağlı olan Mehmed Ağa Sarayı’nın tamir keşfi olan kayıtta ise; Konya ahalisinden Bazarbaşı İsma’il Çelebi, Ahibaba el-Hâc ‘Osmân, Kazgani el-Hâc İsma’îl, el- Hâc Mehmed vesâ’ir iş erleri meclis-i şer’e gelerek mahallelerindeki Mehmed Ağa Sarayı’nın bazı mevzilerinin yıkıldığını, bazı yerlerinin harabe olduğunu söyleyerek, masraflarının kaza ahalisi tarafından karşılanmak ve tamir edilmek üzere sarayın ahvaline bakılıp masraflarının tahmin edilmesi için keşif yapılmasını talep etmişlerdir. Talepleri üzerine meclis-i şer’ sarayın ahvaline vakıf olan Mehmed bin Velî, zimmî Karagöz ve mahalle ahalisinin önde gelen kişileri keşif için görevlendirmiş, yapılan keşif sonucunda sarayın toplam masraflarının yüz altmış bir buçuk guruş olduğu tahmin edilmiş ve Durmuş Çelebi tarafından meclis-i şer’-e haber vermiştir115. Diğer dört kayıt ise yine vakıf arazisi anlaşmazlığıdır116.

112 KŞS 32 / 72-1. 113 KŞS 32 / 75-1. 114 KŞS 32 / 76-1. 115 KŞS 32 / 79-1. 116 Bu kayıtlar için bknz. KŞS 32 / 33-2, 121-1, 168-1, 169-4.

34

Benzer Belgeler