• Sonuç bulunamadı

Boşanma evlenmeyi sona erdiren sebeplerden biridir. İslam-Osmanlı aile hukukuna göre evlilik üç şekilde sona erebilmektedir. Bunlardan ilki kocanın herhangi bir sebep göstermeksizin ve karısının rızasını aramaksızın tek taraflı iradesiyle eşini boşayıp evliliğe son vermesi anlamına gelen talâk; ikincisi, kadının birtakım haklarından vazgeçmek sûretiyle kocasını boşanmaya ikna etmesi yani eşlerin karşılıklı anlaşarak ayrılmaları olan hul‘ (muhâla‘a); sonuncusu ise evliliğin başlangıcında mevcut değilken ileriki zamanlarda evliliği hukuken mahzurlu duruma düşüren şartların oluşması sonucunda kâdı kararıyla sona erdiren kazaî boşanmadır (tefrik)27.

Sözlükte “serbest kalmak / serbest bırakmak, bağından kurtulmak / bağını çözmek” anlamındaki talâk kelimesi fıkıh terimi olarak belli lafızlarla nikâh akdinin bozulmasını ifade eder. Türkçe karşılığı boşama ve boşanmadır28. Bu tür boşanmalarda herhangi bir boşanma sebebinin var olması gerekmediği gibi, meydana gelebilmesi için bir mahkeme kararına da gerek yoktur; kocanın “seni boşadım”, “boş ol” gibi bu yöndeki iradesini belirleyen tek taraflı irade beyanı boşanmanın meydana gelmesi için yeterlidir29. Talak, evlilik ilişkisini tamamen ortadan kaldırıp kaldırmamasına göre ric’i ve bâin olarak ikiye ayrılır30. Talâk-ı Ric’î veya cayılabilir boşanma; bu türlü boşanma ve evlilik tümüyle ortadan kalkmaz. Boşanma ancak bekleme zamanının geçmesi ile kesinleşir. Bu türlü boşanma, bekleme zamanının başını gösterir. Bekleme zamanı içinde kadın ve erkek birbirlerinin karı ve kocasıdırlar. Dolayısıyla bu zaman içinde erkek kadını doyurmak ve barındırmakla yükümlüdür. Buna karşılık da erkek bu zaman içinde boşanmadan cayabilir, geri dönebilir ve evlilik durumu yeniden meydana gelir. Gene bu zaman içinde kadın ve erkek birbirlerinin mîrâsçısı olurlar. Bekleme zamanı geçtikten sonra o erkek ve kadın tekrar birleşmek isterlerse, yeniden usulüne uygun olarak nikâh kıymaları gerekir.

Talâk-ı bâyin veya ayırıcı boşanma ise; iki türlü meydana gelir. 1) Erkek karısını boşarken, boşanmanın ayırıcı olduğunu gösteren bir söz veya işaret kullanır. Örneğin, “benden ayrı ol” veya “şimdiden sonra zevcem değilsin” veya “seni talak-i bâyin ile boşadım” gibi. O zaman bu sözün kullanılması ile evlilik sona ere ve bekleme zamanı başlar. Erkek karısını bekleme zamanı içinde bile ancak yeniden usulüne uygun bir nikâhla alabilir veya 2) Erkek bekleme zamanı içinde kadını geri almadığı için talak-i ric’î ile boşamış olduğu kadın

27 Özpolat, s.45.

28 H. İbrahim Acar, “Talâk”, DİA, C. 39, Ankara 2010, s. 496. 29 Sak, “Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Aile Hayatı, s.126.

30 Saadet Maydaer, “Klasik Dönem Osmanlı Toplumunda Boşanma (Bursa Şer’iye Sicillerine Göre), Uludağ

12

artık kendisinden kesin olarak ayrılmış olur. Ayırıcı boşanma ile boşanan kadının da bekleme zamanını geçirmesi gerekirse de, bu zaman içinde eski koca (Malîkilere göre) onu yalnız barındırmakla ödevlidir. Burada bekleme zamanı içinde kadın ve erkek, dönülebilir boşanmada olduğu gibi birbirlerine mîrâsçı olamazlar31. Defterin incelenen sayfalarında 6 adet talâk32 kaydı bulunmaktadır.

Birinci kayıtta: Konya’da İçkal’a Mahallesi’nden Aslan zimmî meclis-i şer’-e gelerek, bundan önce eşim olan Ruşen zimmî ile aramızda hüsn-i zindegani ve musafat kalmadı. Bu yüzden ben Ruşen’i boşadım diye haber vermiştir33. Diğer kayıt ise birinci kayıttan farklı olarak talâktan sonra mehir alacağı ve kalan eşyâ davasındaki anlaşma olup şu şekildedir; Pîresed Mahallesi’nden Razîye hatun meclis-i şer’e gelerek bundan önce zevcem olan ‘Alî Beşe beni talâk ile boşadı. Ben de mehr-i müeccelim olan 200 akçeyi, bir buçuk keyl buğdayı ve bir ineği ‘Alî Beşe’den alıp diğer mal ve paralardan ferâgat edip bu boşamayı kabul ettim demiş ve dava kapanmıştır34.

Muhâla’a; hul’un lügat manası “çıkarmak ve giydirmek”, örfteki manası ise “evliliği ortadan kaldırmak” demektir. Istılahta ise muhâla’a veya hul’: kadının kocasına vereceği bir bedel karşılığında evlilik bağından kurtulması veya kadının bir bedel karşılığı talâkı kocasından satın almasıdır. Fıkhî mezheplerde her mezhebin ayrı bir tarifi bulunmakta ise de hul’un gayesine uygun düştüğü için en uygun tarif, Şâfiî hukûkçuların yapmış oldukları tariftir. Buna göre muhâla’a veya hul’: bir bedel ile eşlerin ayrılmasıdır ki, meselâ kişinin hanımına “şu kadar mal vermen şartı ile seni hul’ yaptım veya boşadım” demesi ve kadının bunu kabul etmesidir35. Bir bedel karşılığı antlaşmalı ayrılıklarda bedelin cinsi, mehir’le aynıdır. Altın-para-emlak-canlı hayvan arazi ve benzeri, bozulmayan değeri anında düşmeyen ekonomik değeri olan mamuller, ayrılıkta tazminat olarak karşı tarafa teklif edilebilir. Ayrılık bedelinde vade geçerlidir. Kadın nikâh başlangıcında aldığı mehrini iade etmeyebilir. Düğün masraflarını isteyebilir. Tam tersi iki taraf birbirinden hiçbir şey istemeden ayrılık gerçekleştirebilir. Bu ayrıntılar tarafların rızası ile meydana çıkar. Muhâlâa ile oluşan ayrılıklarda, taraflar nikâha ait bir biri üzerindeki tüm hakları temizlemiş olur. Kadın bu antlaşmalı ayrılıktan sonra nafaka isteyemez. Erkek ise verilen takı çeyiz ve mehir bedelini

31 Coşkun Üçok-Ahmet Mumcu-Gülnihal Bozkurt, Türk Hukuk Tarihi, 9. Baskı, Ankara 1999, s.98-99. 32 Diğer belgeler için bknz. KŞS 32 / 2-2, 135-2, 228-3, 233-2.

33 KŞS 32 / 66-3. 34 KŞS 32 / 71-2.

35 İzzet Sak-Alaaddin Aköz, “Osmanlı Toplumunda Evliliğin Karşılıklı Anlaşma İle Sona Erdirilmesi: Muhâla’a

(18.Yüzyıl Konya Şer’iye Sicillerine Göre), Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S. 15, Konya 2004, s.92-93.

13

geri alamaz. Aynı zamanda tarafların dava hakkı da kalmamış olur36. Defterin incelenen sayfalarında 22 adet muhâla’a kaydı bulunmaktadır. Birinci kayıtta; Çakımlık köyünden Mûsâ, mahkemeye giderek bundan önce zevcem olan Kadem ile aramızda sevgi ve dostluk kalmadığı için Kadem nafakasını ve mehr-i müeccelinden vazgeçmesi karşılığında benden boşanmak istedi. Ben de kabul ettim demiş ve bu boşanma mahkemece kayıt altına alınmıştır37. Muhâla’a sonrası eşya davasında ise Konya’da Yediler Mahallesi sakinelerinden Fâtıma bint-i ‘Abdullah meclis-i şer’-e gelerek Mehmed Çelebi ibn Ahmed benim zevcim iken aramızda hüsn-i zindegâni ve musâfât olmamağla dört gün önce zimmetimde altıbin akça ve mehr-i mü’eccelim ve nafaka-i ‘iddet-i ma’lûme ve me’ûnet-i süknâm üzerine beni muhâla’a etti ben de kabul ettim. Lakin kendi eşyamdan bir yorgan bir yasdık ve bir palas ve bir kilim yedinde kalmıştır taleb ederim su’âl olunsun demiş, bunun üzerine Mehmed cevabında bu eşyalar benim kendi malımdır mezbûrenin değildir demesi üzerine mahkeme Mehmed Çelebi’nin bu malları Fâtıma’ya hibe etmediğine dair yemin teklif etmiş, Mehmed Çelebi’nin yemin etmesiyle adı geçen Fâtıma mahkemeden men’ edilmiştir38. Diğer kayıtlar da yine kadının bir mal, eşya veya mehr-i mü’eccel ve mu’accelinden vazgeçmesi karşılığında boşanması şeklindedir39.

Tefrik ise belirli sebeplerin varlığında, eşlerden birisi, umumiyetle kadın mahkemeye başvurmakta ve hâkimden boşanmayı talep etmektedir. Sebeplerin varid olması durumunda hâkim, tarafların ayrılmalarına hükmetmekte ve bu hükümle boşanma gerçekleşmiş olmaktadır. Bu nevi boşanmalarda kocanın bunu istemiş olması şartı yoktur; boşanma kocanın veya eşlerin irade beyanlarıyla değil, hâkimin hükmüyle gerçekleşmektedir40. Defterin incelenen sayfalarında bu türde boşanma örneği bulunmamaktadır.

Benzer Belgeler