• Sonuç bulunamadı

2. SELF-DETERMİNASYON HAKKI

2.1. ULUSLARARASI HUKUKİ METİNLERDE SELF DETERMİNASYON HAKKI

DETERMİNASYON HAKKI

Halkların self-determinasyon hakkı birçok önemli uluslararası hukuk metninde yer almakla birlikte; bunların belki de en önemlisi Birleşmiş Milletler Kurucu Antlaşması’dır. BM Kurucu Antlaşması’nın özellikle 1. Maddesinin 2. Bendi, 55. ve 56. Maddeleri self-determinasyon hakkına vurgu yapmaktadır. Örgütün amaçlarından birinin uluslararasında, halkların hak eşitliği ve kendi geleceklerini kendilerinin belirlemesi hakkına saygı üzerine kurulmuş dostça ilişkiler geliştirmek ve dünya barışını güçlendirmek için diğer uygun önlemleri almak51 olduğunun belirtildiği 1. Maddeye ek olarak 55. Maddede uluslararasında halkların hak eşitliği ve kendi geleceklerini kendilerinin belirlemesi hakkına saygı üzerine kurulmuş barışçı ve

dostça ilişkiler sağlanması için gerekli istikrar ve refah koşullarını yaratmak üzere…52

denilerek uluslararası ekonomik ve sosyal işbirliğini artırırken self-determinasyon hakkına saygı duyulması gerektiği belirtilmiş ve 56. Maddede bu sorumluluğunun yerine getirilmesinde BM üyesi her devletin örgütle işbirliği içerisinde olmasının bir

yükümlülük olduğuna vurgu yapılmıştır.53 Birleşmiş Milletler 1966 tarihli Uluslararası

İnsan Hakları Sözleşmeleri’nin iki ana unsuru olan BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi ve BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin ortak 1. Maddesinde bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve

50 Margaret Moore, “Introduction: The Self-Determination Principle and the Ethics os Secession”,

National Self-Determination and Secession içinde, Oxford: Oxford University Press, 2003, ss. 2-3.

51 Birleşmiş Milletler, Birleşmiş Milletler Kurucu…, Md.1/P. 2. 52 a.g.e.. Md.55/Para. 1

18

ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler54 denilerek self- determinasyonun yadsınamaz ve bütün halkların sahip olduğu haklardan olduğu belirtilmektedir.

Bu iki önemli uluslararası belge dışında Viyana Bildirgesi ve Eylem

Programı’nın (1993)55 2. maddesi de yukarıda belirtilen ifadeleri 1.paragrafında

tekrarlamış ve 2. Paragrafında aşağıdaki ifadelere yer vererek self-determinasyon hakkının önemine vurgu yapmıştır:

Sömürge, yabancı egemenlik veya yabancı işgalin diğer biçimleri altındaki halkların özel durumlarını dikkate alarak, Dünya İnsan Hakları Konferansı, halkların, Birleşmiş Milletler Kurucu Antlaşması uyarınca, devredilemez bir hak olan self-determinasyon hakkının gerçekleştirilmesine yönelik herhangi bir meşru eylemi gerçekleştirme haklarını kabul eder. Dünya İnsan Hakları Konferansı, self-determinasyon hakkının reddedilmesinin insan haklarının ihlâli olduğunu düşünmekte ve bu hakkın etkin bir şekilde gerçekleştirilmesinin öneminin altını çizmektedir.56

Helsinki Nihai Senedi (1975)’nin57 8. İlkesinde de konuyla ilgili benzer

yaklaşımlar sergilenmiş ve katılımcı devletlerin bunlara uymakla yükümlü olduğu

54 Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 2200A (XXI) Sayılı Karar, Kişisel ve Siyasal Haklara İlişkin

Uluslararası Sözleşme; Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin

Uluslararası Sözleşmesi, 16 Aralık 1966,

https://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=A/RES/2200(XXI) [Erişim: 08.08.2018].

55 25 Haziran 1993’te, 171 Devlet temsilcisi, Dünya İnsan Hakları Konferansı’nda Viyana Bildirgesi ve

Eylem Programı’nı kabul etmiştir. Böylece iki haftalık Konferans başarıyla sonuçlandırılmış ve uluslararası topluma insan haklarının dünya çapında güçlendirilmesi için ortak bir plan sunmuştur. Konferans, hükümet delegeleri ve uluslararası insan hakları topluluklarının yüksek katılımlarıyla gerçekleşmiştir. Akademisyenler, ulusal kurumlar ve 800'den fazla sivil toplum kuruluşunun temsilcileri (STK'lar) dâhil olmak üzere yaklaşık 7.000 katılımcı, paylaşılan deneyimleri gözden geçirmek ve bunlardan yararlanmak için Viyana'da toplanmıştır. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Boutros Boutros-Ghali, Konferans’taki bir mesajında delegelere, Viyana Bildirgesi ve Eylem Planını kabul ederek uluslararası toplumun, insan haklarının desteklenmesi ve korunmasına olan bağlılığını yenilediklerini söylemiştir. Toplantının "gelecek yüzyıla kadar insan hakları için küresel eylem için yeni bir vizyon" oluşturduğunu ifade etmiştir. https://www.ohchr.org/en/aboutus/pages/viennawc.aspx, [Erişim: 13.02.2019].

56 Birleşmiş Milletler, , Viyana Deklarasyonu ve Eylem Programı, Dünya İnsan Hakları Konferansı,

14-25 Haziran 1993, Md. 2, http://www.ceidizleme.org/ekutuphaneresim/dosya/821_1.pdf [Erişim: 12.08.2018].

57 Helsinki Nihai Senedi (HNS), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) tarafından düzenlenen

ilk Avrupa'daki Güvenlik ve İşbirliği Konferansı'nın sonucunda Helsinki, Finlandiya’da imzalanan önemli bir diplomatik metindir. HNS, esas olarak, Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı sonrası statükonun kabul edildiğini güvence altına alarak, (sosyalist) Doğu ve (kapitalist) Batı blokları arasındaki gerilimi azaltma çabasındaydı. Tüm Avrupa ülkeleri (Eylül 1991’de imzacı olan Arnavutluk hariç), ABD ve Kanada tarafından imzalanmıştır. HNS, Avrupa'daki II. Dünya Savaşı sonrası sınırların dokunulmazlığını kabul etmiştir ve 35 imzacı ülkenin insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı duyma ve ekonomik, bilimsel, insani ve diğer alanlarda işbirliği yapma sözü verdiği bir sözleşmedir.

19

belirtilmiştir.58 1981 tarihli Afrikalı İnsan ve Halkların Hakları Şartı’nın 20. Maddesi

de self-determinasyonun, halkların yadsınamaz bir hakkı olduğuna vurgu yaparken; bu hakkın gerçekleştirilmesi için BM tarafından ön görülen meşru yollara

başvurmanın her halkın hakkı olduğunu belirtmiştir.59 BM Genel Kurul kararları olan

1514 sayılı (Sömürge İdaresi Altındaki Ülkelere ve Halklara Bağımsızlık Verilmesine İlişkin Bildiri) ve 2625 sayılı (Birleşmiş Milletler Antlaşması Doğrultusunda Devletler Arasında Dostça İlişkiler ve İşbirliğine İlişkin Uluslararası Hukuk İlkeleri

Konusundaki Bildirge)60 de BM Şartı doğrultusunda self-determinasyon hakkından

söz eden anlaşma ve belgelerdir.

Self-determinasyonun uluslararası teamül hukukunun bir normu olarak kabul edildiği söylenebilirken genelde sömürgecilik ve sömürgecilik sonrası sürecin

içerisinde “dışsal self-determinasyon” olarak ele alındığı görülmektedir.61 UAD'nın

içtihatları, açık bir şekilde self-determinasyonun dışsal yönünü ortaya koymakta ve hiç

kuşkuya yer bırakmamaktadır.62 Dahası UAD bu konudaki konumunu 25 yıldan fazla

bir süredir korumuştur.63