• Sonuç bulunamadı

2.5.1 BİRLEŞMİŞ MİLLETLER

Birleşmiş milletler ilk olarak 1990 yılında yayınladığı insani gelişmişlik raporuyla daha öncesinde çalışılan gelişmişlik kavramının sosyal ve beşeri boyutlarının da incelenmesi ihtiyacını gidermeye çalışmıştır. Rapor özellikle sanayi

ve teknolojideki değişimlerin toplumları olmadığı kadar hızlı dönüştürerek karmaşık ilişkilerin oluşmasına sebep olması, dönüşümlerin ve gelişme çabalarının merkezinde insan olduğunun göz önünde tutarak, insani gelişmenin sadece ekonomik gelişmeye indirgenemeyeceğini vurgulamaktadır.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı kalkınmayı, temelde daha iyi yaşam standartlarına ulaşılması ve daha iyi yaşanılabilirlik olarak görmektedir. Adam Smith’in (UNDP, 1990, s. 10) vurgusu ile insanların başkalarıyla utanmadan etkileşim içinde bulunabilme imkânlarının tümü olarak belirtilen insani kalkınmada her ne kadar ekonomik gelişmişlik ve refah referans alınmış olsa da insani gelişmede evrensel bir kıyaslamaya gidebilmesi için üç temel gösterge oluşturulmuştur. Bu üç gösterge bütüncül olarak başarılı bir ölçüt oluşturmasa da en azından bu göstergeler karşılanmadan sosyo-kültürel hiçbir ölçütte hedeflenen başarıya ulaşılamamaktadır. Farklı başlıklar arasından indirgenerek oluşturulan üç temel gösterge; Yaşam beklentisi, yetişkin okuryazarlığı ve okullaşma oranı, kaliteli yaşam standardını özgür hareket ve seçim imkânını içeren kişi başı gelir olmaktadır. Üç ana değişkenli bir ölçüm mekanizmasının oluşması tarihsel süreçte kalkınma kavramının ihtiyaçlar karşısında değişiminden gerçekleşmiştir. İlk olarak ekonomik gelişme üzerinde oluşturulan kalkınma politikaları özellikle yoksulluğun etkisi ile sosyoekonomik gelişmeye dönüşmüştür. Sonrasında özellikle bilgi üzerinden insani gelişim temel alınmıştır (UNDP, 1990, s. 105). Tarihsel süreç içinde ekonomik gelişmenin insani gelişme ile ilişkilendirilmesinin ihtiyacı, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik göstergelerindeki artı değerlerin, ülkenin büyük bir kesimindeki yoksulluk ve yoksunlukları azaltmada etkisiz kalmış olmasına karşın düşük gelirli ülkelerin sınırlı kaynaklar ile daha yüksek insani gelişme kaydetmeleri sonucunda daha belirgin hale gelmiştir.

İnsanların sosyal ve ekonomik daha iyi bir yaşam yaşayabilmelerini hedefleyen Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme Raporu ilk olarak 1990 yılında yayınlamıştır. Raporda ülkeler arası kalkınma ve gelişmişlik kıyaslaması yapabilmek için ölçülebilir ve erişilebilir üç temel anahtar gösterge kullanılmıştır. Yaşam beklentisi, okuryazarlık (eğitim) ve gelir. Yaşam beklentisi, doğumu esas alan ve toplumsal bazda uzun yaşamı olumlu bir ölçüt alan, beslenme ve sağlık ihtiyaçlarının

karşılanması varsayımı üzerinden tanımlanmaktadır. İkinci ölçüt beşeri sermayeyi oluşturan bilgi, yani eğitim düzeyi ile ilişkilidir. İnsani gelişme endeksi temelde okuryazarlık oranını referans olarak oluşturduğu endeksi yıllar içerisinde okullaşma oranları ile etkileşimli hale getirerek değişkenleri çoğaltmıştır. Raporda eğitim düzeyinin modern toplumsal yaşam içerisinde özellikle üretim ilişkilerini belirleyiciliği açısından önemi özellikle vurgulanmaktadır. Farklı düzeyde eğitim verilerinin elde edilmesi, gelişmişlik endeksini belirlemede daha kapsayıcı ve etkili bir sonuç verme ihtimaline karşın ülkeler arasında karşılaştırma yapabilmek için en temel ve açık değer olan okuryazarlık ve beklenen eğitim düzeyleri değerlendirmeye alınmıştır. Üçüncü olarak yeterli, insana yakışır bir yaşam için kaynaklar üzerindeki kontrol imkânı olarak açıklanan fakat temelinde ekonomik girdi olarak kullanılan kişi başına düşen gelir miktarıdır. Yaşam standardının kalitesini ve satın alabilme gücünü gösteren bu gösterge değişkenlerinin karmaşık ve ölçülmesi zor olmasından dolayı gayrı safi yurt içi hasıla değerleri kullanılmıştır.

Kriter olarak oluşturulan üç değişken insani gelişmeyi bütüncül olarak açıklama konusunda yetersiz kalabilmektedir. Aynı ülke içinde farklı ve eşit olmayan özelliklere sahip birçok toplumsal grupların gelişme özellikleri veya ihtiyaçları farklı olabilmektedir. Bu bağlamda yoksulluk, güvenlik, demokratik özellikler gibi farklı göstergelerinde göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Ancak uluslar arası kıyaslama yapabilmek için en temel ve açık göstergelerin kullanılması gerektiği için bu göstergeler göz ardı edilmektedir (UNDP, 1990, s. 12-13). Yıllar içinde revize edilerek güncellenen endeksin mevcut kriterleri şu şekildedir (UNDP, 2005, s. 340):

Ölçü: Gösterge: Ölçü Endeksi Kaynak: UNDP:340 Uzun ve Sağlıklı Bir Yaşam Kaliteli yaşam standardı Bilgi Doğumda beklenen yaşam süresi Yetişkin okuryazarlık oranı Uzun ve Sağlıklı Bir Yaşam Bütünleşik brüt okullaşma oranı Sağlık Endeksi Eğitim Endeksi Gelir Endeksi İnsani Gelişme Endeksi

2.5.2 DÜNYA BANKASI

Dünya Bankası kalkınma raporunda ekonomik kalkınmanın toplum içinde özellikle yoksulluk olmak üzere birçok problemin çözümünde etkili olabileceği vurgulanmaktadır. Ancak raporda belirtildiği gibi ekonomik kalkınma ve gelişmişliğin sağlanması o ülkenin sosyal sorunlarını çözdüğü ve gelişmiş bir ülke haline geldiğini göstermemektedir. Hatta ekonomik gelişmenin sağlanması aşamasında oluşan eşitsizlikler, işsizlik, kültürel benliğin kaybolması ve doğal kaynakların aşırı tüketimi gelecek nesillere şu an var olan mevcut sorunlarda çok fazla sorunlar miras bırakabilecektir (World Bank, 2004, s. 2). Farklı disiplinlerin ortak çalışma alanı ve etkileşimde olduğu birçok karmaşık toplumsal olgu olmasından dolayı kalkınma çalışmaları on başlık altında yetmiş beş farklı gösterge ile açıklanmaya çalışılmıştır (www.worldbank.org, 2014). Sosyal, ekonomik, finansal ve çevresel boyutları kapsamlı olarak analiz eden bu göstergeler ülkelerin mekânsal ve kültürel farklılıklarına göre kapsamlı olarak uygulanabilmektedir. Sekiz sınıflandırmanın ilki kalkınmanın temel göstergeleri adı altında oluşturulmuştur. Nüfus, yıllık nüfus artış oranı, nüfus yoğunluğu, 0-14 yaş grubu olmak üzere nüfus yaş karşılaştırmaları, gayrisafi milli gelir ve kişi başına düşen değeri, satın alma gücü paritesi ve kişi başına düşen değeri, gayrisafi yurt içi hâsılası değerleri, ortalama yaşam süresi, yetişkin okuryazarlık oranı göstergelerini içermektedir. İkinci sınıflandırmada seçilmiş risk göstergeleri bulunmaktadır. Ekonomik durgunluklar, doğal afetlerin oranı, salgın hastalıkların oranı, 15-60 yaş arası ölüm oranları, cinayet oranları, yoksulluk ve bazı finansal endeksler. Hane bazında risk yönetimi ile ilişkili seçilmiş göstergelere bakıldığında eğitime katılım, eğitim kalitesi ve pisa skorları, beş yaş altı ölüm oranları, anne ölüm oranları, sağlık güvencesine erişim, son bir yıl içinde birikim yapabilme oranlarını barındırmaktadır. Dördüncü, beşinci ve altıncı sınıflandırmalarda ekonomi temelli göstergeler kullanılmaktadır. Yedinci tabloda doğal felaketler ve iklimsel göstergeler bulunmaktadır.

2.5.3 OECD’YE GÖRE KALKINMA

OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) tarafından 2011 yılında uygulamaya konan “Beter Life Index” (daha iyi yaşam endeksi) kalkınma kriterlerinin ölçülmesinde insani gelişmişlik endeksine kıyasla daha kapsayıcı bir yaklaşım oluşturmuştur. Üye ülkelerinin gelişmiş ülkeler olması ve istatistikî veri temini konusunda daha fazla imkâna sahip olmalarından dolayı kapsayıcılığı ve etkinliği açısından önemli bir sınıflandırma oluşturulmuştur. Endeksin oluşturulması on bir kriter baz alınmıştır. Bu göstergeler barınma koşulları ve harcamaları, gelir ve finansal refah, iş güvenliği ve işsizlik, sosyal ağların kalitesi, eğitim ve etkisi, yaşanılan çevre ve kalitesi, demokrasiye katılım, sağlık, yaşam memnuniyeti, güvenlik, iş&yaşam dengesidir (OECD, 2014, s. 2). İnsani gelişme, yaşam memnuniyeti ve ekosistem kombinasyonu oluşturularak sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı sağlanmaktadır. Kriterlerin detaylandırılması ülkelerin yetersiz kaldıkları konu başlıklarına göre daha kapsamlı politikalar oluşturması için yol gösterici olmaktadır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

KIRSAL KALKINMA

Kalkınma politikaları toplumların her alanda topyekûn planlama ve uygulama alanları ile ilgilidir. Sanayi, ekonomi, turizm, çevresel ve kültürel alt başlıklarda oluşturulan politikalar gibi kırsal kalkınma da, ulusal kalkınmanın temel dinamiklerinden birisini oluşturmaktadır. Kırsal kalkınma politikalarını diğer alanlardan ayıran en önemli özellik toplumun hayatta kalmasını sağlayan besin üretimini gerçekleştiren tarımsal üretim ilişkilerini etkiliyor olmasıdır. İkinci olarak da kalkınma politikalarının alt başlıkları arasında hızla artan kentleşme ve mekânsal politikalarda değişimin etkisiyle, kırsal ve kentsel ayrımın ortadan kalkması, kırsal politikaların bu dönüşüme uyum sağlayabilmesi ve gelecekte yaşanabilecek değişimleri öngörmesi açısından ayrı bir önem arz etmesidir. Kırsal kalkınmanın önemi ve dönüşümlerinin incelenebilmesi için öncelikli olarak kırsal alan tanımının yapılması gerekmektedir.