• Sonuç bulunamadı

Ulusal Varlık Fonlarının Avantajları-Dezavantajları ve Yöneltilen Eleştiriler:

1.2. ULUSLARARSI VARLIK FONLARININ DEVLET-EKONOMİ İLİŞKİSİ

1.2.2. Ulusal Varlık Fonlarının Avantajları-Dezavantajları ve Yöneltilen Eleştiriler:

gösteren ulusal varlık fonları 2008 Finansal kriz dönemi ile birlikte daha da popülerlik kazandı. Bu fonların ekonomi içerisindeki rolleri ve işlevleri ile birlikte özellikle birçok

17

ekonomistin, medya kuruluşlarının, hükümetlerin ve politikacıların odak noktası haline geldi.

Hükümetlerin ekonomik konjektüre etki edebilmesi için birçok ekonomik araç mevcuttur. Ülkeler bu araçları kendi ekonomik stratejileri doğrultusunda zaman zaman etkin bir şekilde kullanmışlardır. Örnek olarak ülkelerin para ve maliye politikalarını yürüttüğü merkez bankaları bununla birlikte yatırım amacı ile kullanılan kamu emeklilik fonları hükümetlerin kullandığı ekonomik araçlar olarak gösterilebilir.

Söz konusu bu ekonomik araçlar yıllarca kullanılmasına rağmen son 10-15 yılda hızlı bir şekilde yayılan ulusal varlık fonları kadar etkin ve dikkat çekici olmamışlardır. Bu doğrultuda ulusal varlık fonlarının avantajlı ve dezavantajlı yönleri ile birlikte bu fonlara yapılan olumlu ve olumsuz eleştiriler de karşımıza çıkmaktadır.

Ulusal Varlık Fonlarının avantajlı yönlerinden bahsedecek olursak bu fonları popüler yapan süreç 2008 finansal kriz dönemidir. Ulusal Varlık Fonları Kriz süresince likidite zorlukları ile karşı karşıya kalan City Group, Morgan Stanley, Bear Steams, Merrill Lynch ve Fortis gibi bankalara uygun koşullar altında müdahale edilerek likidite ihtiyaçlarının giderilmesine katkı sağlanmıştır (Betbéze, 2009: 160).

Ulusal Varlık Fonları yatırım alışkanlıkları doğrultusunda da avantajlı yönlere sahiptir. Varlık fonları kuruluş felsefesi ve geleneksel olarak uzun dönemli yatırım anlayışını benimsedikleri için kısa dönemli dalgalanmaların absorbe edilmesinde önemli bir rol üstlenmektedir (Keller, 2008: 341 ).

Enerji ürünlerinden elde edilen dış ticaret fazlalığından kurulan ulusal varlık fonlarına sahip ülkeler (Doğal Kaynak Zengini Ülkeler Orta Doğu- Körfez Ülkeleri) ise mevcut gelir kaynaklarını çeşitlendirmek içinde bu fonları kullanmaktadırlar. Bu ülkeler için bu fonların sağladığı bir başka avantajlı yön ise söz konusu ülkelerin iç pazarlarındaki talep yetersizlikleri elde edilen gelirin tamamının ülke içerisinde absorbe edilemediği durumlarda varlık fonları aracılığı ile gelir fazlalıklarının diğer ülkelerde çeşitli yatırımlara dönüştürülmesini de mümkün kılmaktadır(Akyol, Mehmet& Hayaloğlu, Pınar, 2017: 272).

Ulusal Varlık Fonlarının devlet kontrolünde olması ile birlikte bu fonların finansal risk primi düşük seviyede olmaktadır. Devlet tarafından desteklenen bu fonların

18

sermayelerinin maliyeti herhangi bir risk primi içermemektedir. Sermaye maliyetlerinin düşük olması diğer fonlardan daha düşük geri dönüş oranı ile fon arz edilmesine ve borç/öz sermaye oranı ile finanse edilen yatırımlardan daha avantajlı olmasına imkân sunmaktadır (Jory vd., 2010: 591).

Varlık fonlarının ülke ekonomilerinde meydana gelecek konjonktürel dalgalanmalarda ve her türlü finansal volatilite de makroekonomik istikrarı sağlayarak mali politikalara yön verip piyasaya ihtiyaç duyulduğunda likidite sağlayabilmesi en büyük avantajlı yönlerinden biridir.

Bununla birlikte alt yapısı iyi bir şekilde kurulmuş olan ulusal varlık fonları hem kalkınma hamleleri olarak büyük projelere ve yatırım alanlarına kaynak aktarabilmekte ve ekonomik ürünlerin çeşitliliğini sağlayabilmektedir.

Sürdürülebilir kalkınma stratejileri doğrultusunda ülkelerin sahip olduğu doğal kaynaklardan elde etmiş olduğu gelir ya da emtia ürünleri dışındaki kazançlar ve tasarruflarda bu fonlar sayesinde gelecek nesillerin refahı için değerlendirilmektedir.

Bununla birlikte her bir ekonomik argümanda olabileceği gibi ulusal varlık fonlarının da riskleri ve dezavantajlı yönleri bulunmaktadır.

Ulusal Varlık Fonlarının en önemli dezavantajlı yönü şeffaflık ilkesi ile alakalıdır. Birçok ekonomist, akademisyen ve finans uzmanı ülkelerin kurmuş oldukları bu fonların yeteri kadar şeffaf, açık ve bilgi verici olmadığına dair eleştirilerde bulunmuşlardır. Bu fonların büyüklüğü ve yatırım alanları dikkate alındığında şeffaflık ilkesi çok önemli bir konu haline gelmektedir.

Kurumsal yapılar, benimsenen hedefler, fon büyüklükleri ve yönetim şekli ile ilgili şeffaflığın yeteri kadar yansıtılamaması ve ulusal düzenlemelerden yoksun oluşu ile birlikte bir takım endişeleri beraberinde getirmektedir (Keller, 2008: 342).

Bazı fonların kurulması ile birlikte fon yöneticileri tarafından fon hakkında gerekli bilgilerin paylaşılmaması, gizli tutulması ve sınırlı şeffaflığın olması bu fonlara yatırım yapacak birey ve kurumların gözünde negatif bir etki oluşturabilmektedir.

Etkin olmayan yönetimden kaynaklı aksaklıklar özellikle çeşitli sektörlerde yoğunlaşmış ise ulusal ve küresel pazarların etkilenmesinin yanı sıra aynı zamanda

19

politika yapıcılar açısından da endişe verici bir durum ortaya koymaktadır (Akyol, Mehmet& Hayaloğlu, Pınar, 2017: 273).

Yönetim kadroları bakımından bu fonlarla ilgilenebilecek ekonomi ve finans alanında uzman kişilerin noksanlığı ile birlikte yönetim kadrolarının siyasi kimliğe ve ideolojiye sahip olabilmesi doğrultusunda kurumsal çıkar yerine bireysel çıkara önem veren kişilerin varlığı eleştirilen en önemli noktalardır.

Bir başka dezavantajlı yön ise ulusal güvenliğe yönelik duyulan kaygılardır. Ulusal varlık fonları yatırım yapmış olduğu ülkelerin mevcut özel firmaların aktif bir şekilde kontrolünü de sağlayabilmektedir (Kimmitt, 2008: 120).

Ulusal varlık fonlarının devlet kontrolünde olması da eleştirilen bir diğer önemli noktadır. Özellikle neoliberal kuramcıların üzerinde durdukları bu konu devletin ekonomi içerisinde ki rolü ile alakalıdır. Devlet faktörü ekonomi içerisindeki faaliyetlerini ulusal varlık fonları aracılığı ile gerçekleştirebilmektedir. Bu fonlar sayesinde devlet ekonomik düzen içerisinde denetleyici ve düzenleyici bir kurum olmak ile birlikte özel bir şirket gibi yatırım yapabilmektedir.

Devletin ekonomi içerisindeki bu etkisi söz konusu fonların yatırım stratejilerini de etkileyebilmektedir. Hükümetlerin alacağı yatırım kararlarının ne derece sağlıklı olacağı konusundaki endişeler, bu fonların kamuya bilgilendirme yapma konusundaki yetersizliğinden kaynaklanmaktadır.

Tüm bu endişeler doğrultusunda IMF 2008 yılının şubat ayında bu fonlarla ilgili daha fazla bilginin kamuya açıklanması doğrultusunda, IMF Monetary and Capital Markets and Policy Development and Review departmanlarınca kamuya açıklanan, “Sovereign Wealth Funds: A Work Agenda” adlı dokümanda, özellikle kurumsal yönetim ilkelerine uyum, şeffaflık ve daha fazla kamuyu aydınlatma üzerinde durulmuştur (Akbulak, Sevinç & Akbulak, Yavuz, 2008: 254).

Ulusal Varlık Fonlarının 2008 yılından itibaren hızlı bir şekilde büyümesi bu fonlara olan kaygıları daha arttırmıştır. Bu doğrultuda UVF’lerin belli bir düzene sokulabilmesi için Uluslararası UVF Çalışma Grubu son olarak 1-2 Eylül 2008 tarihlerinde Santiago/ŞİLİ’de bir toplantı gerçekleştirmiştir.

20

Toplantı sonucunda, UVF’lerin işleyişine dair “gönüllülük” esasına dayalı olarak uygulanması planlanan ve “Santiago İlkeleri” olarak adlandırılan bir “Genel Kabul Görmüş İlkeler ve Uygulamalar” seti taslağı kabul edilmiştir (Akbulak, Sevinç & Akbulak, Yavuz, 2008: 255).