• Sonuç bulunamadı

Ulusal İnovasyon Sistemi

Belgede Ar-Ge Personeli (sayfa 37-45)

1.2. İnovasyon Sistemi

1.2.3. Ulusal İnovasyon Sistemi

25 Doğu Asya ekonomileri yeni sanayileşen ekonomiler olup yapısal ve kurumsal desen olarak farklılık gösterirler. Ancak Doğu Asya ekonomileri yeni sanayileşen ekonomilerden farklı olarak birçok dış etken ile karşı karşıya kalmışlardır. Çok uluslular aracılığıyla, yeni teknolojiler, inovasyonlar, pazarlama stratejileri ve endüstriyel organizasyonlarla tanışmışlardır (Dowling, 2007). Gelişmiş ekonomilere erişmek isteyen gelişmekte olan ekonomilerin, teknolojik gelişme ve ulusallaşma süreçlerini eş zamanlı olarak takip etmesi gerektiğinden, bu süreç ulusal firmaların yanında çok ulusluların da takip edilmesiyle mümkün olabilmektedir.

Firmalar bu yolla iş aktivitelerini geliştirerek, birçok alanda gelişim sağlayabileceklerdir. Bu süreçlerde ortaya çıkacak başarılı makro organizasyonel stratejiler; yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası seviyelerde başarılı yönetişim yapıları gerektirir. Gelişmiş ekonomilerin çok ulusluları inovatif kapasitelerinin gelişiminde ve hızlı gelişim-değişim süreçlerinde gelişmekte olan ekonomilere model olurlar. Doğu Asya ekonomileri bu yolla dış etkenlere maruz kalarak şekillenmişlerdir (Tolentino, 2006).

26 sistemi yapısı devlet ve özel sektör kuruluşları arasındaki finansal akışlar;

üniversiteler, firmalar ve devlet laboratuvarları arasındaki insan akışları; devlet kuruluşlarından inovasyon organizasyonlarına doğru yönelen regülasyon akışları ve kurumlar arasındaki bilgi akışları” nedeniyle dinamik bir niteliğe sahiptir (Elçi ve diğerleri, 2008). Bu dinamik yapı Whitley’in (2000) belirttiği gibi farklı kurumsal yapılar, aktörler ve iş sistemleri sonucunda farklılaşan inovasyon stratejileri geliştirilmesine sebep olmaktadır. Freeman’a göre ulusal yenilik sistemi, “etkinlikleri ve etkileşimleri ile yeni teknolojileri oluşturan, ithal eden, değiştiren ve yayan kamu ve özel kesim kuruluşlarının ağı” olarak tanımlanırken, OECD “bir ülkede yenilik ve teknolojik yayılmanın hızını ve yönünü etkileyen piyasa ve piyasa dışı kurumların ulusal yenilik sistemini oluşturduğunu” belirtmektedir (Albeni ve diğerleri, 2009, s.70). Tüm tanımlamalar dikkate alınarak ulusal inovasyon sistemine ilişkin genel bir tanımlama yapılacak olursa; “bir ülkenin bilim ve teknoloji alanlarında yetkinlik kazanarak, bilim ve teknolojiyi ekonomik ve toplumsal faydaya dönüştürme becerisini kazanabilmesi için gerekli kurum ve araçları sistematik bir bütünsellik içinde tanımlayan yapılar bütünü” şeklinde özetlenebilir (Korkmaz, 2004). Witt ve Carney (2012), iş sistemleri ve sosyal yapıların ülkelerin ulusal inovasyon sistemleri ile etkileşim içinde olduklarını belirtmişlerdir. Buna göre iş sistemlerini şekillendiren kurumsal yapılar olan devlet, finansal sistem, yetenek geliştirme ve kontrol sistemleri ile güven ve otorite ilişkilerinin ülkelerin inovasyon sistemlerinin şekillenmesinde etkili olduğu söylenebilir.

Ulusal inovasyon sistemi, ulusal yapı içerisindeki kurum ve kuruluşların gelişim yapıları, difüzyonu, yeni teknolojilerin kullanımı, ürünler ve süreçlerin farklı şekillerde yapılanmasını ifade eder. Yenilik sistemi yapısı temel olarak; ulusların

Ar-27 Ge faaliyetleri, devletin bilim ve teknoloji politikalarını, finansal sistemi, eğitim öğretim sistemini, işgücü piyasasını ve baskın firmaların strateji ve organizasyonlarını içerir. Temel yapısında ise üniversiteler, devlet araştırma laboratuvarları, kurumsal ve ortak Ar-Ge çalışmaları, resmi-bilimsel ve teknolojik bilgi üreten araştırma sistemlerini oluşturan organizasyonlar söz konusudur.

Kullanılan bu yapılara ilişkin ölçümlerle inovasyon yapısının seviyesi ve durumu değerlendirilebilmektedir. Ülkeler arasında farklılaşan bu yapılar, ülkelerin ulusal inovasyon sistemlerinin de farklılaşmasını sağlar (Whitley, 2001). Ülkelerin inovasyon politikaları Ar-Ge ve yenilik faaliyetleri ile sınırlı kalmayıp, buluştan yayılmaya, teknolojik gelişme sürecini etkileyen tüm unsurları barındırır (Albeni ve diğerleri, 2009). Fagerberg ve Srholec (2008), gelişmiş bir ekonomi için gelişmiş bir inovasyon sisteminin gerekli olduğunu savunmuşlardır. Yaptıkları çalışma ve analizlerle gelişmiş bir inovasyon sistemi ve kaliteli bir yönetişim yapısının ekonomiye yüksek derecede katkısı olacağını belirtmişlerdir. Ayrıca inovasyon sistemi ve kişi başına GSYİH arasında anlamlı ve güçlü bir ilişki tespit etmişler, bu yolla sağlanacak iyi yönetişim yapısının ekonomi için kritik bir faktör olduğunu belirtmişlerdir.

Ülkeler arası organizasyonel ve kurumsal farklılaşmaların sebebi finansal, kurumsal ya da teknolojik olabilir. Bu farklılaşmanın bir sonucu olarak; firmalar farklı kurumsal yapıları ve farklı iş sistemleri sonucu, farklı inovasyon stratejileri geliştirmişlerdir. Bu stratejiler Whitley tarafından; bağımlı, beceri tabanlı duyarlı, genel, karmaşık ve riskli, dönüştürücü inovasyon stratejileri olarak sınıflandırılmıştır.

Bağımlı (dependent) inovasyon stratejisi, ürün kalitesinin önemli, teknik belirsizlik ve kullanıcı belirsizliğinin oldukça düşük olduğu bir yapıya sahiptir. Genellikle moda

28 tabanlı endüstriler olan kıyafet, ayakkabı ve dekoratif ürünler için kullanılmaktadır.

Beceri tabanlı duyarlı (craft based responsive) inovasyon stratejisi, ürün kalitesi ve örgütsel yetkinliklerin oldukça önemli seviyede olduğu bir yapıdır. Belirli topluluklara hitap eden yeni ürünlerin üretilmesi için teknolojik yeniliklerin ön planda olduğu sistemlerde kullanılabilir. Bu nedenle kişisel ve örgütsel becerinin yüksek seviyede olmasını gerektirir. Genel inovasyon stratejisi, standartlaşmış ürün ve hizmetlerin üretimine yönelik yapılara odaklandığından kodlanmış bilgiye bağlılık yüksektir. Bu tür üretimlerde standart girdi ve çıktılar kullanılır. Yüksek beceriye ihtiyaç duyulmayan strateji, standart kurallar çerçevesinde üretimin sürdürüldüğü yapılarda kullanılabilir. Karmaşık ve riskli inovasyon stratejisi yeni ürün özellikleri geliştirmek konusuna yüksek seviyede önem veren yapılara odaklanır. Örgütsel yetkinlik ve bilgiye bağlılık oldukça önemlidir. Üretim sistemde yeni ürün üretimine elverişli ve yetkin sistemlerde kullanılır. Dönüştürücü strateji, yeni endüstri ve yeni ürün özellikleri geliştirme sürecine odaklanır. Teknik ve kullanıcı belirsizlikleri yüksek olup, örgütsel yetkinlik ve bilgiye bağlılık da önemlidir (Whitley, 2000).

Uygulanma stratejileri bakımından farklılıklar gösteren ulusal inovasyon sistemi kavramının anlaşılması gün geçtikçe önem kazanmıştır. Çünkü pazar ekonomileri sektörel ve teknolojik uzmanlaşmada farklı desenler sergileyerek gelişirler ve uluslarda ekonomik büyüme oranları değişiklik gösterir. Farklı kurumsal yapılarla ülkeler arasında farklılaşan inovasyon yapıları bölgedeki bilim ve teknoloji politikalarından etkilendiğinden, devlet yapısı ve stratejisi de ülkelerin inovasyon desenlerini etkiler. Süreç inovasyonu ve organizasyonel öğrenmenin artan önemi ile ulusal inovasyon sisteminde eğitimin de önemini artırmıştır. Eğitim sürecinin başarısı ile ekonomideki işgücünün bilgi seviyesi yükselir. Bu yolla yeni

29 teknolojilerin gelişimi, adaptasyonu ve değişimi kolaylaşır. Ayrıca eğitim, inovasyonun gelişmeye ve uygulamaya uygun çeşitlerini daha kolay şekillendirir.

Böylece bilgi birikimine sahip insanlar, bilim adamları ve mühendislerin gelişmesi sağlanarak inovasyon desenleri etkilenir. Ekonomik organizasyon yapısı ve firmalar da inovasyon desenlerini doğrudan etkiler. Ülkeler arasındaki farklı iş ve kamu araştırma sistemleri teknolojik gelişim süreçleri ve inovasyon stratejilerinde değişikliklere sebep olur. Bu durum sosyal düzenlemelerdeki farklılıkların inovasyon ve teknik değişimler yarattığının göstergesi olarak değerlendirilebilir (Whitley, 2001).

Kurumsal düzenler sonucu oluşan ulusal iş sistemleri, ekonomik yapı içinde oluşan inovasyon stratejileri ile etkileşim içindedir. Bu durum ülkelerdeki endüstriyel yapılar ve inovasyon performanslarındaki farklılığın kurumsal düzenlemelerde farklılıklar yaratmasının sebebidir (Casper, 2000). Whitley (2000) tarafından yapılan bir çalışma ile örgütler arasındaki inovasyon stratejilerinin karşılıklı analizi, iş sistemleri ve kapitalizm çeşitleri değerlendirilmiş ve dört temel noktaya dikkat çekilmiştir.

- İnovasyon desenleri, teknik değişimler, yeni ürün ve süreç gelişiminin optimal bir yolu olmayıp firmaların yönetişim grupları, öncelikleri ve yapılarına göre değişiklik gösterirler.

- Firmaların ideal iş sistemleri sonucu firmanın yapısına uygun olanı seçebileceği birçok inovasyon stratejisi oluşur.

- Küreselleşme kurumlar arasındaki birçok bağlantı yapısını değiştirse de firma ve inovasyon yapısını direkt etkilemez. Küreselleşmenin birçok yazarın da

30 savunduğu gibi (Hirst ve Thompson 1996; Kenworthy 1997; Pauly ve Reich 1997) firma karakteristiklerine ve inovasyon stratejilerine etkisi sınırlıdır.

- Ekonomilerde mevcut farklı devlet yapıları, finansal yapılar, yönetişim yapıları ve örgütsel stratejiler farklı firmalar oluşmasına sebep olur Firmaların inovasyon stratejileri ve teknolojik gelişim süreçleri de sosyal yapılardaki belirtilen farklılıklar ile şekillenirler (Whitley, 2000).

Günümüz koşullarında hızla değişen ve gelişen ekonomide bilginin artan önemi, teknolojik inovasyonlar, rekabet koşulları, küreselleşme ve bilgi teknolojilerinin durumu iş ağlarında da değişimi gerekli kılmıştır. İş ağları bilgi yoğun bu ortama adapte olabilmek için yenilik sistemlerine adaptasyonu hızlandırmışlardır (Halinena ve Tornroos, 2005). Ülkelerin ulusal inovasyon sistemleri ile yeni bilim ve teknolojilerin geliştirilmesi, korunması veya finanse edilmesi amaçlanmaktadır. Günümüzde rekabet edebilirlik ve sürdürülebilir büyüme için temel unsurlardan biri olarak kabul edilen ulusal inovasyon sistemi rekabetçilik, büyüme ve karlılığın da temel unsuru olarak kabul edilir. Ulusal inovasyon sitemleri ülkelerde teknik, ticari, yasal, sosyal ve finansal düzenlemelerde yer alarak sürdürülebilir üstünlük ile firmaların ve ulusların piyasadaki rekabetçi konumunun korunması ve geliştirilmesine katkıda bulunur (Albeni ve diğerleri, 2009). Ülkelerin teknolojik uzmanlık alanları ve kaynakları da ulusal inovasyon sistemlerine bağlı olarak değişmektedir. Ülkeler arasındaki farklılıklarla çok uluslu şirketler, iş grupları, bireyler, özel şirketler ve devlet kurumlarının oynadığı ekonomik roller de farklılaşırlar. OECD’nin üye ülkelerin inovasyon sistemleri üzerine yaptığı bir çalışmaya göre, küçük ve yüksek gelirli ekonomiler uluslararasılaşma sürecinde

31 yaşanan değişimlere diğer ülkelerle kıyaslandığında genellikle hızla adapte olmaktadır (Mahmooda ve Singh, 2003).

Doğu Asya’da son yıllarda büyüme süreç ve kaynakları hızlı bir değişim ve gelişim içine girmiştir. Bu gelişim sürecinde bölgedeki inovatif aktivitelerin önemi büyüktür. Batılı ülkelerde hızla yayılan yaratıcı endüstriler, Doğu Asya bölgesinde önemli bir varlık olarak ortaya çıkmış ve inovatif aktivitelerin yoğunlaşmasını sağlamıştır. Özellikle üretim ve yaratıcı endüstrilerdeki inovatif aktivitelerin ileri teknoloji ile iç içe olduğu belirtilmekte olup inovatif aktivitelerin yoğunluğu, büyüme hızını doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle gelecekte de büyümeyi sağlamak amacıyla, Doğu Asya ekonomileri yaratıcı endüstriler bulmayı ve geliştirmeyi hedeflerler. Burada temel nokta güçlü inovatif aktivitelerin temelinde neler olduğunu tespit ederek, sanayi ve hizmetin bu yolla büyümeye dönüştürülmesidir. Bu süreç politik açıdan değerlendirildiğinde, ticaretin serbestleşmesi ve mali politikaların önem kazanmasıyla birlikte, bilgi teknolojileri ve yaratıcı endüstriler için patent, telif hakkı ve fikri mülkiyet haklarının korunması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu süreçlerde başarı sağlanması ve gelecek yıllarda büyümenin hızlanması ile inovasyon sisteminin gelişmesi desteklenecektir (Yusuf ve Nabeshima, 2005).

Asya bölgesi barındırdığı birçok ülke gereği yoğun miktarda kurumsal çeşitlilik içeren bir bölgedir. Asya’da mevcut kapitalizm yapılarından bölge için en verimli ve uygun olan yapının tespiti önem arz etmektedir. Bu nedenle sürece etkisi olan kurumsal değişkenler ve yapılar incelendiğinde, kurum-firma ilişkilerinde aktörleri de dikkate alan değerlendirmeler yapılmıştır. Bölgede ortaya çıkan kurumsal teori ile Asya’da kapitalizmin melez bir formunun varlığından

32 bahsedilmiştir (Carney ve diğerleri, 2007). Asya bölgesinde inovatif gelişimin tespiti amacıyla da yapılmış birçok çalışma mevcuttur. Bu çalışmalar incelendiğinde Doğu Asya’da inovasyon derecesi ve durumunun tespitinde temelde iki görüş söz konusudur. İlki, "birikim" savunucuları (Krugman, 1994; Genç, 1995; Collins ve Bosworth, 1996) bahsedilen ülkelerin büyümelerinin sadece yüksek tasarruf ve yatırımlar sonucu olduğunu ve bunun dünyanın teknolojik liderlerinin teknolojilerini kendi ülkelerinde daha iyi kullanarak başardıklarını düşünürler. Buna karşılık,

"asimilasyon" savunucuları (Dahlman, 1994; Hobday, 1995; Nelson ve Pack, 1998;

Kim, 1998) Doğu Asya'nın büyümesinin temelinde öğrenme, girişimcilik ve yenilik olduğunu, bu ekonomilerin sadece yabancı teknolojilerin uygulanması ile değil, aynı zamanda yerli teknolojilerin gelişimi ile de verimlilik artışı olduğu savunmuşlardır.

İncelenen ülkelerde inovasyon durumlarını belirlemek amacıyla, patent durumları ve Ar-Ge harcamaları verileri kullanılmıştır. Asya ekonomilerinde inovasyon yapısını incelemek amacıyla yapılan çalışmada, Asya ekonomilerinde yıllar içinde teknolojik yetenek artışı görülmüştür. Bir diğer önemli bulgu, gelişmekte olan ekonomilerin teknolojik yeteneklerinde heterojen bir yapı sergiledikleri tespit edilmiştir. Özellikle patentleme, uzmanlık alanları ve inovasyon destekleyicileri konusunda farklılaşırlar.

Yeni endüstrileşen ekonomilerin teknolojik ilerlemede lider olduğu görülmüştür (Mahmooda ve Singh, 2003). Chen ve ark. (2010) tarafından ana firma ve bağlı firmaların inovasyon yapıları değerlendirilmiştir. Tayvan’da yapılan çalışmada iş gruplarına ait faktörlerin, bağlı firmaların inovasyonları üzerinde önemli etkileri olduğunu, bağlı firmaların bireysel çalışan firmalara göre inovasyon performanslarının daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca çeşitlendirmenin yüksek olduğu firmalarda inovasyon performansının da yüksek olduğu sonucuna

33 varılmıştır. Burada farklı endüstrilerden olan bağlı firmalar arası karşılıklı bilgi ve yenilik paylaşımı söz konusu olduğundan olumlu katkı söz konusu olur (Chen ve diğerleri, 2010).

Yapılan inceleme ve değerlendirmelere sonucunda Doğu Asya bölgesinin ve Türkiye’nin her geçen gün gelişen yapısı ile dikkat çekmekte olduğu görülmektedir.

İnovasyon alanında da gelişimini gösteren ülkelerin, doğru stratejilerle rekabet avantajı ve ekonomik performansı da hızla gelişim göstermeye devam edecektir (Hu ve Mathews, 2005).

Belgede Ar-Ge Personeli (sayfa 37-45)