• Sonuç bulunamadı

AR-GE ve İnovasyon Politikaları

Belgede Ar-Ge Personeli (sayfa 80-90)

2.2. Doğu Asya Yönetim Sistemleri ve İş Grupları

2.2.1. Japonya

2.2.1.3. AR-GE ve İnovasyon Politikaları

68 Yapılan değerlendirmelerden de görüldüğü üzere Japonya, kişilerarası güvenin yüksek seviyede olduğu kurumsal bir yapılanmaya sahiptir. Grup gücüyle desteklenen ağ topluluklarını barındıran sistem, uzlaşma temelli bir otorite yapısı içerir. Ülkede birlik ve beraberlik ortamında uyum içinde çalışmak esas alınmıştır.

69 2.2.1.3.1. Japonya’da AR-GE Politikaları

Dünya çapında son yıllarda küreselleşmenin de etkisiyle kalkınma ve gelişme politikalarında Ar-Ge ve yenilikçilik önemli bir konuma ulaşmıştır. Önemi gün geçtikçe artan Ar-Ge 1990’lı yılların sonundan itibaren ülke ekonomilerinde önemli yer edinmiş ve tüm dünyada bilgi tabanlı ekonomik yatırımlarda artış gözlenmiştir.

Japonya da bu gelişim sürecinde bilim ve teknoloji alanında yaşadığı gelişim ile Ar-Ge yatırımları konusunda dünya çapında önemli bir konuma ulaşmıştır (Erkek, 2011). Dünya çapında belirgin şekilde artış gösteren inovatif yapıyı anlayabilmek amacıyla; ülkelerin Ar-Ge yatırımları, araştırmacı sayıları ve GSYİH içinde Ar-Ge yatırım paylarına ilişkin durum aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.

Şekil 5: Ülkelerin Ar-Ge Yatırımları (1999) Kaynak: OECD (http://www.oecd-ilibrary.org/science-and-technology/data/)

70 Şekle göre; ABD, Japonya, Finlandiya ve İsviçre’nin Ar-Ge alanında oldukça yüksek yatırım hacmi ve araştırmacıya sahip oldukları görülür. Dünya çapındaki hızlı gelişim sürecine oldukça hızlı yanıt vererek bilim ve teknoloji alanında öncü bir ülke olarak değerlendirilen Japonya, Ar-Ge yatırımları konusunda da kendini oldukça geliştirmiştir. Ar-Ge harcamalarının yıllar içindeki değişimi aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.

Şekil 6: Japonya’da 1995-2013 Yılları Arasında Toplam Ar-Ge Harcamaları

Kaynak: OECD(http://www.oecd-ilibrary.org/science-and-technology/data/)

Japonya yıllar içinde Ar-Ge harcamaları ve Ar-Ge personeline yaptığı yatırımlarla inovatif yetkinliğini geliştirmek için çalışmıştır. Bilim ve teknoloji politikalarına büyük önem veren Japonya 1995 yılında yayınladığı Bilim ve Teknoloji Temel Kanunu kapsamında Ar-Ge’ye katkıyı artırarak ülkenin seviyesini yüksek standartlara çekmeye çalışmıştır. Bu kanunun en belirgin etkisi hükümetin araştırma bütçesine ayırdığı yatırım miktarının artmasıdır. Yatırım bütçesi 1996’dan

0 20000 40000 60000 80000 100000 120000 140000 160000 180000

1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013

Dolar, Milyon

Yıllar

AR-GE Harcamaları

71 2000’e 17 trilyon yen artış göstermiştir. Bilim ve teknoloji planında yaşanan değişimlerle Ar-Ge aktiviteleri de değişimler yaşamıştır. Ülkenin değişen sosyo-ekonomik ihtiyaçları şekillenerek Ar-Ge yapısını da etkilemiştir. Ar-Ge yatırımları ve araştırma enstitüsü sayıları yıllar içinde sürekli artış yaşamıştır. 1989-1999 arasındaki 10 yıllık dönem değerlendirildiğinde, şirketlerdeki araştırmacı sayılarının

%46, üniversitelerdeki araştırmacı sayılarının %27 artış gösterdiği, devlet araştırma enstitülerinin ise düşük seviyeli de olsa artış gösterdiği belirlenmiştir (Sato, 2001).

Ar-Ge personeli sayılarının yıllar içindeki değişimi aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.

Şekil 7: Japonya’da 2000-2013 Yılları Arasında Tam Zamanlı Çalışan Ar-Ge Personeli Sayıları

Kaynak: OECD(http://www.oecd-ilibrary.org/science-and-technology/data/)

1995 yılında yayınlanan bilim ve teknoloji kanunu ile bölgelerin yapısal özelliklerinin belirlenerek, kendi koşullarına uygun bilim teknoloji politikaları üretmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu yönde uygulamalarla gelişen bölgesel bilim ve teknoloji uygulamaları üç temel gelişim sağlamıştır:

780000 800000 820000 840000 860000 880000 900000 920000

2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013

Kişi, Tam Zaman

Yıllar

AR-GE Personeli

72 - Yaratıcı bilgi gelişerek ekonomik, sosyal ve kültürel uygulama standartlarını

yükseltmiştir.

- Ar-Ge aktivitelerinin coğrafi kümelenmesi ile bölgesel ekonomiler canlanmıştır.

- Yerel ekonomik ve sosyal koşulların sürekli gelişimi ile insan kaynakları ve kamu bilincinin gelişimi sağlanmıştır.

Bu bağlamda oluşturulan yerel bilim ve teknoloji temel planları ile inovatif yapının güçlenmesi sağlanarak, bölgede araştırma ve teknoloji transferleri ile gelişim sağlanmıştır (Sato, 2001).

Görüldüğü üzere ülkede teknoloji transferi ve yerel Ar-Ge üretiminin gelişmesiyle gelişimin sürekliliği sağlanmıştır. Tüm süreç boyunca teknoloji ithalatı sürdürülebilir ekonomik gelişimin sağlanması için kilit rol oynamıştır (Lundvall, 1993). Zaman içinde uygulanan Ar-Ge politikaları ile gelişim sağlayan Japonya, küresel piyasalarda kazandığı rekabet avantajını kullanarak 21. yüzyılın politikalarına da uygun şekilde inovasyon alanında öncü bir yapılanma amacıyla çalışmalarını sürdürmektedir.

Yaşanan geniş çaplı ve radikal değişim sürecinin ardından Japonya daha esnek, rekabet edebilir ve açık araştırma çevresine sahip bir yapıya kavuşmuştur.

Ekonomik alanda yaşanan değişim sürecinde Ar-Ge’ye ayrılan bütçe artmış, bilim-teknoloji yapısı gelişmiştir. Tüm bu süreç ülkenin inovasyon yapısını da değiştirerek gelişmesini sağlamıştır. Global ölçekte kuruluşlarla koordineli bir ekonomi haline gelen Japonya bilim-teknoloji politikaları kapsamında uluslararası alanda önemli bir ülke haline gelmiştir (Sato, 2001).

73 2.2.1.3.2. Japonya’da Patentleme

Patent sayıları inovasyon seviyesinin temel göstergelerinden biri olup, ülkelerin inovatif seviyelerine ilişkin analizlerde sıklıkla kullanılmaktadır (Hu ve Mathews, 2005). Japonya’da patent sisteminin ortaya çıkışı 1885’lerde başlamış ve uzun yıllar değişime uğrayarak gelişmiştir. 1990’ların başında durgun bir süreç yaşayan Japon ekonomisinde Fikri Mülkiyet Politikası ile proaktif aksiyonlar yaratarak inovasyonun teşviki amaçlanmıştır. Politika çerçevesinde üniversiteler tarafından patent teşviki, kamu araştırma kurumları, işletmelerde personel buluşlarına ilişkin düzenlemelerin gözden geçirilmesi, yurtdışına teknolojik göçün engellenmesi için haksız rekabetin engellenmesi gibi birçok girişimde bulunulmuştur (Kazuyuki, 2003).

Teknoloji transferinin odak noktası tersine mühendislikle başlamaktadır.

Yabancı üreticilerin gelişmiş fabrikalarını ziyaret ederek yabancı teknolojinin öğrenilmesi ile başlayan süreç, devletin tutumu ile şekillenmektedir. Tüm süreç boyunca sermaye ve Ar-Ge desteklerinin yanında devletin yerel üreticiye destek politikası göstermesi önemlidir. Japonya’da devlet bu konuda destekçi bir tutum izlemiştir. Bu süreçte ekonomide yaşanan canlanma ile hükümetin yabancı teknoloji ithalatı artmış, Batı ülkeleri bilim ve teknoloji difüzyonu, yazılı bilgi transferi, insanlar, mallar ve sermaye vasıtasıyla yakalanmaya çalışılmıştır. Teknoloji transferinin artması ile ülkede patent sayıları da artış göstermeye başlamıştır (Lundvall, 1993).

Yıllar içinde patent, Ar-Ge ve GSYİH tutarlarına bakıldığında 1950’lerden günümüze paralel bir yapı ile pozitif yöne doğru ilerlediği görülmüştür. 1995-2000 yılları sürecinde Japonya’da patent sayılarındaki artışa bakıldığında, %30 bilgisayar

74 ve hesaplama alanında, %11’i elektrik iletişim tekniğinde, %10’u basit elektrik elemanlarında, %9’u spor, oyun ve eğlencelerde, %5’i tıbbi ve veterinerlik bilimlerinde ve %35’i diğer bilimlerde gerçekleşmiştir. Buradan patent alınmasını destekleyen politikaların iş sistemi inovasyonlarına pozitif yönlü etkilerinin söz konusu olduğu sonucu çıkarılabilir (Kazuyuki, 2003).

1990’larda OECD bölgesi genelinde bilimsel çıktılar ve patentleme artış göstermiştir. OECD bölgesindeki patent sayılarına bakıldığında, yaklaşık %35’inin Amerika Birleşik Devletleri’ne, %29 Japonya, %12’sinin Almanya’ya ait olduğu görülür. Ayrıca bilimsel ve teknolojik çıktılar konusunda da Japonya yüksek ve orta/ileri teknoloji malları üretiminde önemli bir konumda yer alır. Japonya yıllar içinde geliştirdiği teknolojik yapısıyla 1993 yılından beri ihracat alanında önemli bir konumda çalışmaktadır (OECD, 2000).

Şekil 8: Japonya’da 2005-2012 Yılları Arasında Toplam Patent Uygulamaları Kaynak: Word Intellectual Property Organization Patent Statistics,

(http://ipstats.wipo.int/ipstatv2/ipstableval)

Hu ve Mathews (2005) yaptıkları çalışma ile Doğu Asya’da 1968-2001 yılları için değerlendirmeler yapmış, patent sayılarında belirgin bir yükseliş tespit etmişlerdir. Bu yükselişte Japonya’nın payı önemli ölçüdedir. Doğu Asya bölgesinin

480000 500000 520000 540000 560000 580000 600000

2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013

Yerli, Yaban, Yurt Dışı

Yıllar

Patent Sayıları

75 geneli değerlendirildiğinde; artış 1997-2001 yılları arasında her bir ülke için yıllık yaklaşık %20 olarak bulunmuştur. Bu veri Doğu Asya’nın taklitçilik sürecinden inovasyon sürecine geçişinin göstergesi olarak değerlendirilmiştir (Hu ve Mathews, 2005).

2.2.1.3.3. Japonya’da Şirketlerin İnovasyon Politikaları

Ulusal inovasyon sistemi, ülkelerin ekonomik büyümesi ve sürdürülebilir bir şekilde kalkınmasının anahtarıdır. Ulusal inovasyon sistemlerinde etkin aktörler;

hükümetler, sektördeki firmalar, özel girişimler, kamu ve özel sektör araştırma kurumları (teknopark, patent ofisleri, vb.) ve üniversiteler olup bu aktörler arasındaki bağlantılar da inovasyon performansını etkiler (OECD, 1997). Belirlenen bu temel aktörler vasıtasıyla yapılan ölçümler ülkelerin inovasyon yapı ve seviyesinin belirlenmesini sağlamaktadır. Ülkeler arasında farklılaşan kurumsal yapılar ve aktörlerin özellikleri, ülkelerin ve dolayısıyla şirketlerin ulusal inovasyon politikalarının da farklılaşmasını sağlamaktadır (Chen, 2011). Kazuyiki‘ye göre (2005) Japon şirketlerinin inovasyon stratejileri dinamik ve ağ tabanlı olup süreçte yer alan tarafların işbirliğini temel almaktadır (Kazuyiki, 2005).

Japonya teknolojik uygulamalar konusunda farklı bir yapılanmaya sahiptir.

Ülkede mevcut çapraz hissedarlık ağ yapısı içinde yer alan tüm firmaların birlikte çalışarak teknolojik gelişime katkı sağlaması söz konusudur. Japon firmaları esnek ve organizasyon boyunca öğrenmeyi destekleyen yapıları gereği değişikliklere oldukça kolay adapte olurlar. Japon şirketlerinde mevcut olan yatay koordinasyon yapısı firmalar arasında bilgi paylaşımını desteklerken, firmaların dinamik olarak yeni teknolojiye hakim olmalarını ve yeteneklerini güncellemelerini sağlamaktadır.

76 Japon firmalarında mevcut sürekli ve uzun dönemli öğrenme yapısı da yeni teknolojileri öğrenme imkanı sunmaktadır (Polattaş, 2009).

Ekonominin yapılanma biçimi firmaların inovatif gelişim süreçlerinin de farklılaşmasına sebeptir. Japonya teknolojik ve inovatif gelişiminde üç temel yaklaşım söz konusudur. Bunlar sırasıyla, ağaç modeli (Ağaç modelinde; ağaç firma olarak düşünülmekte ve ağacın kökleri de sektöre ilişkin temel teknoloji yapılarını içermektedir), bilgi sarmalı (Bilgi sarmalı yaklaşımı, yeni fikirler ve enformasyon için sınırlı araştırma yerine küresel araştırmayı ifade etmektedir. Bilgi sarmalı örtük ve açık bilginin iç ve dış kaynaklarının küresel boyutta araştırılarak, mevcut ürünlerin geliştirilmesinden ve yeni ürünlerin ortaya çıkmasından sık sık geri bildirim sağlanmasını içerir) ve “Uzun Vadeli Vizyon ve Yarından Sonraki Gün Ar-Ge” (Bu yaklaşıma göre ülkede teknolojik yeteneklerin gelişimi Ar-Ge yoluyla gerçekleştirilmektedir. Bu yaklaşımla kazanılan yetenekler uzun vadeli planlamalar ile yapılır ve Uluslararası Ticaret ve Sanayi Bakanlığı tarafından koordine edilir) yaklaşımlarıdır. Yaklaşımların tamamı yenilik sürecini farklı yönleriyle incelese de temelde yapılan belirlemeler inovasyon politikalarının geliştirilmesine yöneliktir (Polattaş, 2009).

Japon firmaları endüstrisini oldukça geliştirdiği otomotiv, makine ve ekipman (radyo, televizyon ve iletişim ekipmanları) alanında rekabet avantajına sahiptir.

Turizm alanında ise yeterince gelişmemiştir. Japon firmaları gelişim sağladığı bu alanlarda radikal inovasyonlar yerine artımsal ve kalıcı inovasyonlar yapmaktadır.

Çalışanların beceri geliştirmedeki istekliliği ve uzun süreli istihdam ile firmalarda sürekli gelişmeye eğimli bir yapı oluşturarak beceri geliştirme stratejileri ile sürecin gelişimi sağlanmaktadır (Redding ve Witt, 2007). Japon şirketlerinin ihracat

77 kalemleri değerlendirildiğinde ise; önemli ölçüde ulaşım araçları, elektrikli, elektriksiz makinalar ve ağır imalat sanayi ürünlerine dayanmakta olduğu görülür.

Ülkede 2009 yılında 545 milyar dolar, 2010 yılında ise 731 milyar dolar ve 2011 yılında da yaklaşık olarak 839 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirilmiştir. Ülke ihracatının %20’si Amerika Birleşik Devletleri’ne yapılmaktadır. Ülkenin ithalatı ise;

2009 yılında 502 milyar dolar, 2010 yılında ise 639 milyar dolar ve 2011 yılında 737 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. Mineral yakıtlar, elektrikli makineler, imalat sanayi ürünleri, elektriksiz makineler, gıda ürünleri ithal edilen başlıca ürünlerdir (DEİK, 2012).

Japon firmalarına yönelik değerlendirmelerin ardından, ülkenin genel inovatif yapısı değerlendirildiğinde firma başarısının sağlanabilmesi ve enformasyon ağlarının gelişimi için şirketlerin mevcut yenilik sistemlerinin geliştirilmesinin gerekliliği vurgulanmaktadır. Japonya’da küçük firmalar ve alt sözleşmeler yaygın olup geniş çaplı işçi rotasyonları ile bilgilerin üretim, pazarlama ve Ar-Ge çalışanları arasında entegrasyonu sağlanır. Büyük ve küçük firmalar arasında kurulan yakın ilişkilerle firmalar arasında pazar veya teknoloji sorunları için enformasyon mübadelesi kanalı oluşturulurken, pazar mekanizmasından daha etkin bir spesifik bilgi oluşumu sağlanır. Bu durum şirketlere bilgi edinimi konusunda olumlu katkılar sağlamaktadır (Polattaş, 2009). Japon şirketlerinin inovasyon politikalarının tespiti amacıyla tarihsel yapısı değerlendirildiğinde, süreç içinde batıya açılmış ve batının endüstriyel teknolojisindeki gelişimleri yakından takip etmiş bir ülke olduğu görülür.

Bu süreç boyunca Japonlar, batıdan öğrendiği gelişimleri ülkelerine taşıyarak kendi ekonomik ve sosyal yapılarına adapte etmiş ve geliştirmişlerdir (Lonien, 2007).

1980’lere kadar pazar payını artırmak olan temel amaç, artık yüksek kıymetli

78 ürünlere yönelmiş ve ticaret teknolojik inovasyon tabanlı olmaya başlamıştır. Ancak 1990’lı yıllarda yaşanan uzun süreli durgunluk ekonomiyi birçok yönden değişime sürüklemiştir (Westney, 1996).

Belgede Ar-Ge Personeli (sayfa 80-90)