• Sonuç bulunamadı

2. GAZELLERİN İNCELENMESİ

2.17. Ubeydî (ö. 1573)

Edirnelidir. Şeyhülislam Kadızâde’nin yanından mülazım olduktan sonra kadılık yapmıştır. Kanunî’ye sunduğu bir gazelle padişah tarafından kendisine ulufe bağlanmıştır. Lofça ve Zağra’da kadılık yapıp hac için gittiği Mekke’de ölmüştür.

Âşıkane gazel ve murabbalar yazmıştır. Tarih düşürme konusunda da usta olduğu bilinir.

Utangaç, halim selim tabiatlı olduğu bilinir. Şiirini ince anlatım ve renkli hayallerle süslemiştir. Aşk, onun için dünyaya sarf edilmemesi gereken bir şeydir. Şiirlerinde didaktik anlatım ön plandadır. Hakkındaki bilgi kısıtlıdır.

Gazelleri85

Şairin çalışmamız kapsamına giren gazel sayısı 5’tir. Bunlardan 1’i Garaz, 1’i Bâ‘îs, 1’i Yegdür ve 2’di de Eyle redifiyle yazılmış olup, Yegdür redifli gazeli hariç diğerleri şairin dünya görüşünü aktarmakta yetersiz kaldığından incelememiz kapsamına girmemiştir. Ayrıca şairin, belirlediğimiz redifler dışında kalsa da Neylersin ve Neylesün redifiyle yazdığı iki gazelin birer beyti, dünya görüşü aktarmakta kullanıldığından dolayı burada incelemeyi uygun bulduk.

84 Ubeydî’nin hayatı hakkındaki bilgiler Şahabettin Ünlü’nün hazırladığı Ubeydî Hayatı, Edebi Kişiliği ve Dîvânının Tenkitli Metni adlı doktora tezinden ve Ömer Arslan’ın hazırladığı Ubeydî Dîvânı (Metin-İnceleme) adlı yüksek lisans tezinden alınmıştır. Bkz: Şahabettin Ünlü, Ubeydî Hayatı, Edebi Kişiliği

ve Dîvânının Tenkitli Metni (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 1991; Ömer Arslan, Ubeydî Dîvânı Metin-İnceleme (Yayınlanmamş Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2013.

85 Şairin çalışmamıza konu olan gazellerinin tamamı Şahabettin Ünlü’nün hazırladığı Ubeydî Hayatı, Edebi Kişiliği ve Dîvânının Tenkitli Metni adlı doktora tezinden alınmıştır.

95 “Yegdür” Redifli Gazeli

Yegdür başlığı altında değerlendirdiğimiz bu gazel, “olmamak yegdür” redifiyle yazılmıştır. Gazelin tamamı şairin hayat felsefesini yansıttığından burada inceledik.

1) “Gedâlık var iken ʿâlemde sultân olmamak yegdür Begüm cemʿiyyet-i hâtır perîşân olmamak yegdür” Günümüz Türkçesi:

“Fakirlik varken âlemde sultan olmamak iyidir Beyim, aklını dağıtıp perişan olmamak evlâdır”

Gazel boyunca Ubeydî’nin dünyanın fâniliğini anlattığını, gelip geçici bu âlemde makam mevki peşinde koşmaktansa, koşmamayı tercih ettiğini, bunu tavsiye ettiğini görüyoruz. Bu beyitte de sultanlığın, öne çıkmanın “akıl dağıtmak” olarak nitelendiğini, geçici bu dünya için beylik, paşalık kaygısı güdülmemesi gerektiğini görüyoruz.

2) “Geyüp ʿâriyyeti tâc-ı zeri şemʿ-i şeb-ârâ-veş Emîr-i bezm-i dehrüm diyü şâdân olmamak yegdür” Günümüz Türkçesi:

“Giyip ödünç altın tâcı geceyi süsleyen mum gibi

Dünya meclisinin efendisiyim diye mutlu olmamak evlâdır”

Mum, her ne kadar çevresini aydınlatsa bile, gecenin karanlığı içinde ancak sönük, hayâlî bir aydınlık yaratır. Şair, makam mevki alameti olan tacı, işte bu muma benzetiyor. Mumun ödünç olması ise, insanın ölümlü olduğunu işaret eder. Bu geçici aydınlığa aldanıp, o aydınlığın sahibi olmakla, “zamanın beyi benim” diye böbürlenmemenin daha evlâ olduğunu şair tavsiye ediyor.

3) “Çeküp câm-ı fenâyı ʿâkıbet çünkim göçersin sen Bu ʿâlem bezminün zevkinde hayrân olmamak yegdür” Günümüz Türkçesi:

96

[Onun için] Bu âlemin zevkine hayran olmamak evlâdır”

İnsan doğduğu an ölmeye de başlar veciz sözünde olduğu üzere, doğum, insana fanilik içkisini içirir. Bu içki, insanı yavaş yavaş öldüren bir zehirdir. Kimi 10, kimini 50, kimini 100 sene, kimini ise 1-2 dakika yaşatan bu içkinin sarhoşluğuyla kişi bu âlemin hiç bitmeyeceği düşüncesine kaptırır, yaşadığı bu dünyaya hayran olur. Şair, bu hayranlığın da boşuna olduğunu vurgular.

4) “Gül evrâkı gibi çün rûzgâr eczân ider berbâd Bir iki gün cihân bâğında handân olmamak yegdür” Günümüz Türkçesi:

“Gül yapraklarını dağıttığı gibi rüzgâr seni de dağıtır Bir iki gün cihanda neşeli olmamak evlâdır”

Rüzgârdan kasıt zamandır. Tevriyeli kullanım söz konusudur. Zaman o kadar acımasızdır ki, her kime gösterilse “güzeldir” diye cevap vereceği güllere dahi acımaz, onların güzelliğine bakmadan, mevsimlerinin sonunda onları soldurur, yapraklarını döker ve bir kuru dal bırakır geriye. İşte bu cesettir. İnsandan geriye de ancak çürümüş kemikler kalır. Güllere dahi acımayan zaman, insana hiç acımayacaktır. İnsan, hepsi bir-iki gün sürecek bu dünya âleminde gülüp eğlenmeyi tercih ederse ziyanda olacaktır.

Rüzgâr kavramını bir başka açıdan ele alacak olursak, rüzgârın hafif hafif estiğinde gül yapraklarının açılmasına sebep olduğu da bilinmektedir.86 Beyitte kastedilen de budur. Hafif hafif esen rüzgâr, gonca hâlindeki yaprakları açar, gülü “neşeli” görünüme getirir. Ancak bu çok az sürer. Yapraklar dökülmek zorundadır. İnsan hayatı da böyledir.

5) “ʿUbeydî şâh-ı mülk-i fakr olam dirsen dimâgunda Hevâ-yı şevket ü sevdâ-yı ʿünvân olmamak yegdür” Günümüz Türkçesi:

“Ubeydi, muhtaçlık mülküne şah olayım dersen aklınca

97

Ululuğa heveslenip ünvan sevdalısı olmamak evlâdır”

Muhtaçlık mülkünden kasıt, Allah’a kul olup, Allah’ın desteği olmadan yaşayamayacağının, her iki cihanda da ona muhtaç olduğunun bilincinde olmaktır. İnsan oraya sultan olayım, Allah’a yakın olayım derse böbürlenmeyi bırakıp, isim sevdalısı olmaması gereklidir.

“Neylersin” Redifli Gazeli

Şairin, belirlediğimiz redifler dışında kalan neylersin redifiyle yazdığı gazelin bir beytini, çalışmamızı detaylandırması bakımından önemli buluyoruz. Bu beyti aşağıda inceledik.

2) “ʿAdem mülkine bir gün yalınuz gitsen gerek şâhum Önünce şimdi kullar yüridüp ʿünvânı n’eylersin” Günümüz Türkçesi:

“Yokluk mülküne bir gün yalnız gideceksin şâhım Şimdi önünde kullar yürütüp ünvanı neylersin”

Bu beyitte de şair, makam mevki kaygılarını hoş görmemiş, fâniliğe vurgu yapmıştır.

“Neylesün” Redifli Gazeli

Belirlediğimiz redifler dışında kalan bir redifle yazılmış bu gazelin ilk beytini şairi anlamada faydalı bulduğumuzdan burada inceledik.

1) “ʿIşk-ıla gamnâk olan diller safâyı n’eylesün Derdile başı hoş olanlar devâyı n’eylesün” Günümüz Türkçesi:

“Aşk ile gamlı olan gönüller zevk sürmeyi neylesin Dert ile başı hoş olanlar devayı neylesin”

Aşkı yücelten, aşk ile dertli olup, deva aramamayı bir bakıma öğütleyen bu şiir, şairin aşka bakışını yansıtması açısında önemlidir.

98 Ubeydî Hakkında Sonuç

Ubeydî’nin incelediğimiz gazellerinde tevazuu, dünyanın fâniliğini, dolayısıyla buna göre yaşamak gerektiğini ön plana çıkardığını görüyoruz. Makam, mevki gibi değersiz ve geçici şeyler, bu dünyada kalacağından, beyler-paşalar da, fakir bir kul da eninde sonunda aynı toprağın altına gireceğinden, Ubeydî’ye göre kişi hiçbir zaman dünyadaki yerine aldanmamalı, daima ebedî olan için hayatını tüketmelidir.

Biyografisinden anladığımız üzere aşkı da dünya için sarf etmekten çekinen Ubeydî’nin bu redifi hayat görüşünü yansıtmakta kullandığı söylenebilir. Fazla çeşitlendirememiş olsak bile, redifi bizim izini sürdüğümüz doğrultuda kullanmasından dolayı Ubeydî, tezimizde önemli yere sahiptir.