• Sonuç bulunamadı

2. GAZELLERİN İNCELENMESİ

2.4. Hayretî (Ö. 1534)

Gerek ve İstemez redifleriyle kurduğu şiirlerin, tam manasıyla her beytinin bir dünya görüşünü belirtmekten uzak olduğunu gördük. Gerek ve İstemez redifleri etrafında söyledikleri, kendi dünya görüşünü, felsefesini yansıtmaktan çok, dîvân edebiyatının yüzyıllarca süren “âşık tipi”ni anlatmaya yaradığı kanaatindeyiz. Tespitlerimiz, yalnızca belirtilen rediflerle yazılmış şiirleri içindir. Şiirinin genelini değerlendirmek ve şairliği hakkında bir sonuca varmak, ancak başka bir çalışmanın konusu olabilir.

2.4. Hayretî (Ö. 1534)25

Vardar Yenicesi’nde doğmuştur. Şeyh İbrâhim Gülşenî’ye intisap ettikten sonra, Rumeli abdallarına karışıp Bektaşî olmuştur.

Bir ara İstanbul’da bulunmuştur. Sadrazam İbrahim Paşa’ya sunduğu bahâriyye, Paşa’nın beğenisini kazanır. Ona büyük bir ihsanda bulunmak ister ama yazmış olduğu bir beyit26 Hayâlî Bey tarafından Paşa’ya iletilince, Paşa bundan vazgeçer. Ona küçük bir timar vermek ister fakat Hayretî bununla yetinmeyerek Vardar Yenicesi’ne döner. Yenice’deki beylerin desteği ile hayatını sürdürmüştür.

Caferî ve Alevî’dir. Dîvânında abdalların yaşayış ve düşünüşüyle ilgili önemli malzeme vardır.

Şiirindeki üslubu sade ve samimidir. Dervişâne, rindâne üslubunu ve kişiliğini şiirlerinde görmek mümkündür. Zevkperest bir şairdir. Hayatının sonuna doğru gözleri görmez olmuştur.

Gazelleri27

Hayretî’nin çalışmamızın kapsamına giren gazel sayısı 5’dir. Bunlardan 3’ü Gerek (1’i Gerekdür), 2’si Yeter redifiyle yazılmıştır. Şairin aynı zamanda “İçün” redifiyle yazdığı bir gazeli olsa da, çalışmamızın kapsamına girecek nitelikte anlama sahip değildir. Bu nedenle bu gazeli değerlendirme dışı tuttuk.

25 Hayretî hakkındaki bilgiler Mehmed Çavuşoğlu ve Ali Tanyeri’nin hazırladığı Hayretî Dîvânı’ndan ve Mustafa Tatçı’nın TDV İslam Ansiklopedisi’ndeki Hayretî maddesinden alınmıştır. Bkz: Mehmed Çavuşoğlu, Ali Tanyeri, Hayretî-Dîvân, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1981; Mustafa Tatçı, “Hayretî”, TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt: 17, 1998, s. 61-62.

26 Beyit şudur: “Ne Süleymâna esîrüz ne Selîmün kulıyuz Kimse bilmez bizi bir şâh-ı kerîmün kulıyız”

27 Hayretî’nin çalışmamıza konu olan gazelleri Mehmed Çavuşoğlu ve Ali Tanyeri’nin hazırladığı Hayretî Dîvânı’ndan alınmıştır.

26 “Gerek” Redifli Gazelleri

Gazel 1

Gerek başlığı altında değerlendirdiğimiz gazellerin ilki “İçmek Gerekdür” redifiyle yazılmıştır. Anlam bakımından arada fark olmadığından dolayı bu başlık altında değerlendirildi.

İçmek Gerekdür redifli 5 beyitlik gazelin tamamı içki içmenin gerekliliğinden bahsetmektedir. Örnek teşkil etmesi bakımından bu gazelin ilk beytini buraya alıyoruz.

1) “Bahâr irişdi câm içmek gerekdür

Şarâb-ı la‘l-fâm içmek gerekdür” Günümüz Türkçesi:

“Bahar erişti şarap içmek gereklidir Ateş renginde şarap içmek gereklidir”

Gazel boyunca şarap içmenin gerekliliği vurgulanmış, sabah akşam, devamlı içmek gerektiği, rezil rüsva olma pahasına bu yoldan dönmemek gerektiği anlatılmıştır.

Gazel 2

Dîvândaki 205 numaralı gazelde gerek redifi, gazel boyunca çalışmamıza konu olabilecek şekilde kullanılmamıştır. Ancak Hayretî’nin güzellere yaklaşamamaktan doğan şikayetvari bir beytini aşağıya alıyoruz.

4) “Bu şimdiki güzeller ile hem-dem olmaga Bir onmaduk hakikati yok mübtezel gerek”

Günümüz Türkçesi:

“Bu şimdiki güzellerle samimi olmaya

Bir iflah olmaz hakikatsiz ve değersiz olmak gerekir”

Hayretî bu beyitte güzellerin değerli kimselerle değil, manasız işler peşinde koşan, hayatını amaçsız, dayanaksız yaşayan düşkün kimselerle samimi olduklarını vurgulamıştır. Onlarla samimi olmak için böyle olmak gerektiğini belirtmiştir.

27

Gazelin diğer beyitlerinde gerek redifi anlam bakımından dünya görüşü belirtir nitelikte kullanılmamıştır.

Gazel 3

Dîvânda 225 numarada bulunan gerek redifli gazelin yalnızca bir beyti şairin nâ-murâd oluşunu vurgular. Diğer beyitler dünya görüşü bakımından çalışmamıza ışık tutmaz. Yedi beyitlik gazelin 6. Beytini aşağıda inceledik.

6) “Nâ-murâd olmadur murâdum çün Dahi ‘âlemde bes bana ne gerek” Günümüz Türkçesi:

“Maksadım muradıma erememektir

Âlemde [bu] bana yeter bana başka ne gerek”

Şair dünyadan murad alamamıştır. Alamadığı muradının “muradsızlığı” ile yetinir. Dünyadan başka herhangi bir isteği, arzusu yoktur. Dünya görüşü bakımından, şairin rind meşrepliğini vurgular, bu beyit bu bakımdan önemlidir.

“Yeter” Redifli Gazelleri Gazel 1

Yeter redifli, dîvânda 79 numaralı gazelin yalnızca ilk iki beyti çalışmamızın konusu dâhilindedir. Bu beyitleri aşağıda inceledik.

1) “Dostum destünden olan let bana devlet yeter Darb-ı serdeste başumda efser-i ‘izzet yeter” Günümüz Türkçesi:

“Dostun elinden [yediğim] dayak bana devlet [olarak] yeter

Değnek darbeleriyle başımda [açılan yaralar] yüce taç [olarak] yeter” Serdeste, genellikle Kalenderîlerin ellerinde taşıdıkları kalın, budakları bol çubuktur. Nefislerini terbiye ettiklerini gösterir. Bu çubukla dost tarafından dövülmüş olmak, nefsin dövülmesi, nefsin aşağılanmasıdır. Şair burada nefsiyle olan savaşa

28

işaret ediyor. İkinci mısrada ise başında açılan yaraların kendisinde bir saltanat tacı yerine geçeceğini söylüyor.

2) “Bir levendem ben yaraşmaz bana dîbâ vü harîr

Dem-be-dem kana boyanmak cismüme hil‘at yeter”

Günümüz Türkçesi:

“Bir yiğit kimseyim [ben] yakışmaz bana değerli kumaşlar, elbiseler Daima kanla boyanmak bana değerli kıyafet olarak yeter”

Bu beyit, önceki beyitteki anlamı devam ettirmektedir. Vücudunun aldığı darbelerle kana boyanması, vücudunun her yanındaki kırmızılığı kıpkırmızı bir hil‘ate benzetiyor şair. Bilindiği üzere hil‘at, padişah veya vezirler tarafından bir kimseye mükâfat olarak verilen kaftan türünden giysidir. Aşığın yara bere alması, cisminin eziyet görmesi ona en büyük mükâfattır.

Hayretî’nin şiirinde Kalenderîliğin etkisi görülür. Yiğitliği, mertliği övdüğü, “taşkınlığı” yücelttiği beyitler dîvânında sıklıkla karşımıza çıkar.

Gazel 2

95 numaralı, 5 beyitlik gazelin yalnızca ilk iki beyti konumuz kapsamındadır. Bu beyitleri aşağıda inceledik.

1) “‘Ayn-ı ‘inâyet ile bana bir nazar yeter Maksud olan vefâ ise uşbu kadar yeter” Günümüz Türkçesi:

“Lütuf gözüyle bana bir bakış yeter Maksat vefa ise işte bu kadar yeter”

2) “Çok çok cefâlar eyledügün az vefâ mıdur Ger âdem isem ol bana ey verd-i ter yeter” Günümüz Türkçesi:

“Çokça cefalar ettin, [bu] az vefa mıdır

Ey taze gül eğer [ben de] adamsam bana [bu] yeter”

Her iki beyit de sevgilinin kendisiyle nasıl olursa olsun alakadar olmasını bir lütuf, bir vefa örneği olarak görmenin dillendirilmesidir. Sevgilinin bir bakışı bile